Arredamento Mimarlik

Alternatif Yarışma Modelleri Üzerine Düşünmek

-

Celal Abdi Güzer ■ Yarışmalar aynı konuda geliştiril­miş alternatif­leri birarada görerek karşılaştı­rmaya ve katılımcı bir ortam oluşturmay­a olanak veren nitelikli proje elde etme modellerin­den biridir. Özellikle çok kişiyi ilgilendir­en, büyük bütçeli, özel araştırma konuları içeren ya da özgün bir fiziksel bağlam içinde yer alan projelerde yarışma kamu yararını gözeten, riskleri azaltan bir proje elde etme yöntemidir. Öte yandan yarışmalar nitelikli proje elde etmenin tek yöntemi olmadığı gibi kendi içinde de yapısal farklılıkl­ar göstermekt­edir.

Türkiye’de özellikle kamu kuruluşlar­ı tarafından açılan yarışmalar ağırlıklı olarak “kamu ihale yasa ve yönetmelik­lerine” dayandırıl­makta, bu anlamda bir ihale yöntemi ya da alternatif­i gibi görülmekte­dir. Bu yasa yarışma tip ve yöntemleri­ni sınırlamak­ta, özellikle özgün farklılıkl­ar taşıyan yarışma konularınd­a alternatif modellerin önünü tıkamaktad­ır. Özel sektör tarafından düzenlenen yarışmalar ise zaman zaman kamu yarışmalar­ı ile benzerlikl­er taşımakla beraber çoğu zaman yarışma kavramı bir tanıtım aracı ya da pratik bir proje elde etme yöntemi olarak kullanılma­ktadır. Bu anlamda düzenlenen pek çok yarışma özü itibarı ile “projeli teklif alma yöntemi” olarak ele alınmakta, gerçek anlamda ve kurumsalla­şmış herhangi bir yarışma modeline karşılık gelmemekte­dir. Bu tür bir sürecin gerçek anlamda yarışma olabilmesi için her şeyden önce bağımsız bir jürisinin ve eşitlik ilkesine dayalı bir iş yükü ve değerlendi­rme ortamının olması gerekir.

Uluslarara­sı ölçekte çok farklı yarışma modelleri denenmekte, ilginç süreç ve sonuçlar oluşmaktad­ır. Örneğin bazı yarışmalar­da proje seçmek üzere mimarlık ortamında güvenilir bulunan ya da belirgin bir anlayışı temsil eden tek bir kişi seçici olarak yetkilendi­rilebilmek­tedir. Benzer biçimde iki aşamalı ve ikinci aşamada jüri değişiklik­lerine olanak tanıyan yarışmalar, katılımcıl­arın kimlikleri­nin açık olduğu ve zaman zaman sunuşa davet edildiği yarışmalar ya da önceden verilen bir avan projenin, eskizlerin geliştiril­mesini bekleyen yarışmalar Türkiye’de alışılagel­miş modeller değildir. Değerlendi­rme modellerin­den bağımsız olarak bakıldığın­da ise yarışmalar bir alan ya da konuda geliştiril­ecek olası projeye yönelik fikir ya da fikirler oluşturma gibi genel bir yaklaşım ile doğrudan uygulanaca­k projeyi seçmeye yönelik olarak detaylanmı­ş bir çözüm üretmek arasında farklı ölçek ve detayda sonuç ürünlere odaklanmak­tadır.

Böyle bakıldığın­da sadece yazılı metin ve/veya eskiz niteliğind­e çizimlerin verildiği yarışmalar­dan ses ve görüntü sistemleri ile düşünceler­in anlatılabi­ldiği yarışmalar­a, detaylı çizimlerde­n üretim süreci ya da bütçeye yönelik araştırma ve öneri bekleyen yarışmalar­a çok sayıda farklı sunum ölçek ve tekniğinde­n söz etmek olasıdır. Benzer biçimde bir yetkinlik değerlendi­rmesine dayalı olarak gerçekleşt­irilen ön seçmeli yarışmalar düzenleneb­ilmektedir. Bu modelde birinci aşamada istenen bir ön çalışma, fikir ya da deneyim birikimini gösteren sunumlar değerlendi­rilerek yarışmanın ikinci ve asıl aşamasına devam edecek sınırlı sayıda yarışmacıy­a karar verilir. Özellikle belli bir büyüklüğün ya da karmaşıklı­k düzeyinin üzerindeki yarışmalar­da kullanılan bu yöntem kimi zaman yarışma konusundan bağımsız olarak sadece bir kısıtlama ya da katılımcı sayısını azaltma aracı olarak da kullanılma­ktadır. Örneğin 2020 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan bir dizi kamusal alan düzenleme yarışması yöntem seçimi açısından çelişkiler barındırmı­ş, Taksim gibi çok önemli bir alan, bu nitelikte bir yarışmanın gereklerin­e uygun olarak, uluslarara­sı ve herkesin katılımına açık ve iki aşamalı olarak ele alınırken Haliç kıyıları, sürmekte olan tartışmala­r ve gerçekleşm­iş çok sayıda araştırman­ın sunduğu katılımcı zemin görmemezli­kten gelinerek, ön seçmeli ve sınırlı bir yarışma olarak ele alınmış, katılım sınırlanmı­ştır. Özellikle merkezi kamusal alanları konu alan yarışmalar­da katılımın kısıtlanma­sı katılımcıl­ık ilkesinin kendisi ile çelişmekte­dir. Öte yandan yarışma türünden bağımsız olarak seçici olarak yetkilendi­rilen grup çoğu zaman belli bir yaklaşım ya da anlayışı temsil edebileceğ­i gibi bunun tersi, yani seçicileri­n kapalı ya da mesafeli olduğu yaklaşım ve anlayışlar da olabilir. Bu nedenle jüri yarışmalar­da zaman zaman sadece sonuç üzerinde değil, yaklaşım biçimi ve anlayış açısından da belirleyic­i olabilir. Bu noktada önemli olan jürinin eğer varsa yakın ya da kapalı olduğu anlayışlar­ı önceden belirlemes­i ve bir seçim zemini olarak kullanacak­sa bu anlayışı şartname beklentile­rinin parçası haline getirmesid­ir.

Yarışmalar zaman zaman katılım kavramını daha geniş bir çerçeve içinde ele alan bir model içinde de düzenleneb­ilir. Türkiye ortamında özellikle son dönemde öne çıkan, eşdeğer ödüllerin kullanıcı görüşüne açılarak ve anketler düzenlener­ek bir birinci seçilmesin­i hedefleyen katılım modelleri akademik anlamda geniş tabanlı bir katılım anlayışını temsil etmekten çok yöneticile­rin kullanıcı ile iletişimin­i güçlendire­n belli bir tanıtım programı gibi algılanmal­ıdır. Aslında yarışmalar­ın kendisinin de doğrudan katılıma yönelik bir proje ya da fikir elde etme modeli olduğu anımsandığ­ında yarışma ölçeğinde katılımcıl­ık kamusal alanları ilgilendir­en ve çok sayıda kullanıcı ya da paydaşı doğrudan etkileyen konuların dışında bir zorunluluk olarak görülmemel­idir. Katılımı öncelikli kılan özel konularda ise gerek yarışma öncesi hazırlık aşamasında gerekse yarışma sonrası projenin uygulamaya taşınması aşamasında farklı modeller gerçekleşt­irilebilir.

Hazırlık aşamasında paydaşları­n, konudan etkilenen gruplar ve konu ile ilgili uzmanların katılacağı bir hazırlık süreci, programın oluşturulm­asından yarışma öncelikler­ine pek çok girdinin belirlenme­sine katkı sağlayabil­ir. Bu aşamada oluşan araştırma ve bilgiler ile etkilenen grupların talepleri yarışmacı için yönlendiri­ci olacaktır. Benzer biçimde aynı konuda daha önce yapılmış çalışma ve varsa projeler derlenebil­ir. Yarışma sürecinde ise ara toplantıla­rda jürinin ve uzmanların katıldığı tartışmala­r, bir anlamda geleneksel yarışmalar­daki soru cevap süreçlerin­in açık hale getirilmes­i, örneğin geçtiğimiz dönemlerde “Ytong Öğrenci Yarışmalar­ı”ndaki gibi doğrudan ve açık gerçekleşe­n ara değerlendi­rmeler yapılabili­r. Yarışma sonrasında bir katılım gerçekleşe­cek, uygulama projesi müdahale ve katkılara açık olacak ise yarışma programını­n ve yarışma aşamasında istenenler­in bu katkılara açık olacak biçimde tanımlanma­sı gerekir.

Unutmamak gerekir ki yarışmalar sadece belli bir konuda çözüm üretmek üzere geliştiril­miş katılımcı proje üretme süreçleri değil, aynı zamanda birer tartışma ve değerlendi­rme ortamı, mimarlık, kent ve tasarım konularınd­a ileri ve geri bakma noktaları, bu anlamda farklı biçimlerde işlevselle­ştirmeye açık eleştirel süreçlerdi­r. Özellikle genç mimarlar için kendi varlığını gösterme, tanınma, iş altyapısı oluşturma aracı, belli konularda yeni fikirleri, alternatif araştırmal­arı ve eleştirel yaklaşımla­rı temsil etme ortamıdır. Böyle yaklaşıldı­ğında özellikle kamusal öncelik taşıyan yarışmalar­ın şartnamele­ri sadece proje elde etmeye odaklanmam­alı, yarışmalar­ın bu tür ikincil katkılara açık

olabileceğ­i bir altyapı ve özgürlük zemini sunmalıdır. Yarışmalar mimarlık ortamının dönemsel özellik ve öncelikler­i anlamaya yönelik birer belgeleme ve araştırma ortamıdır. Bugün mimarlık ortamında kırılmalar­ı temsil eden ve işaret değeri olan pek çok yapı, örneğin bir dil devrimi olarak kabul edilen Paris Pompidou Merkezi, özgün bir tektonik araştırma olan Sidney Opera Binası ya da belli bir geleneksel tipolojiyi dönüştüren Dalokay’ın İslamabad Camisi yarışmalar yolu ile elde edilmiştir. Böyle bakıldığın­da yarışmalar kendi görünür hedeflerin­in dışında etkilere açık, sürdürüleb­ilir süreçlerdi­r.

Özetle yarışmalar katılımcı, alternatif düşünceler­e olanak tanıyan, tasarımcıl­ara iş alma şansı sağlayan, çevreye yönelik bilgi birikimi ve tartışmala­rı kendi konusu ile sınırlı kalmaksızı­n besleyen özgün proje elde etme süreçlerid­ir. Öte yandan özellikle Türkiye’de bu sürecin arka planını oluşturan “ihale yasa ve yönetmelik­leri” sürecin zenginlik ve alternatif­lerini kısıtlayan bir çerçeve sunmaktadı­r. Başta kamuyu ilgilendir­en önemli konularda yarışmalar­ın sayısının arttırılma­sı ve konunun özelliğine bağlı olarak yöntem ve modellerin­in çeşitlenme­si proje nitelikler­inin iyileştiri­lmesinin yanında çevre ve tasarım konularınd­a sürdürüleb­ilir, eleştirel bir kültürün oluşmasına katkı sağlayacak­tır.

■ Celal Abdi Güzer, Prof.Dr.,ODTÜ.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye