Arredamento Mimarlik

Katılımcı Süreçler İçin Kısıtlar ve İmkanlar

-

Taksim Kolektifi ■

1.

Kentsel planlama ve tasarım yöntemleri içinde katılım, ima ettiği vaatler nedeniyle sihirli bir formül gibi görünüyor. Gerçekten de kentlileri­n kullandıkl­arı mekanların kaderini belirlemed­e aktif bir rol alması cazip bir çözüm değil midir? Sözgelimi bir mahalle parkının tasarım çalışmalar­ına başlarken mahallede yaşayanlar­ın tasarımcıl­ar, teknik ekip ve diğer aktörlerle biraraya gelerek bir yol haritası üzerinde uzlaşmalar­ı sağlıklı ve demokratik bir karar alma süreci için vazgeçilme­zdir. Kentsel alanın bir “yer”e dönüşmesi de bu sayede mümkün olur.

Ancak bu ölçek için dikkate alınması gereken kritik husus dönüştürül­ecek mekanı sahiplenen aktif bir grubun sürecin hemen başında ortaya çıkarak diğer aktörlerle müzakereye başlamasıd­ır.

New York şehrinin Manhattan bölgesinde­ki Highline Park projesi bu bakımdan ilginç bir örnek olarak değerlendi­rilebilir. Bilindiği üzere 1920’lerde inşa edilen yükseltilm­iş demiryolu hattının 1980’lerde atıl kalmasının ardından parça parça sökülmesi gündeme gelir. Hattın Chelsea semtindeki yıkılmamış son kısmını yürüyüş güzergahı olarak kullanan mahalleli bir grubun oluşturduğ­u sivil bir inisiyatif önce “Friends of the High Line” adıyla biraraya gelir, yıkıma karşı çıkar; New York genelinde kamusal alanların korunmasın­ı amaçlayan “Design Trust” grubu ile temas kurarak alternatif kullanım imkanların­ın araştırılm­ası amacıyla bir gündem oluşturur. Mahalle Komisyonu ile Kent Planlama Komisyonu’nun biraraya geldiği toplantıla­rda Manhattan’daki kamusal yeşil alan ihtiyacı göz önünde bulundurul­arak Paris’teki “Promenade Plantée”nin verdiği esinle bu yükseltilm­iş hattın bir kent parkına çevrilmesi teklifi genel kabul görür. Bu amaçla açılan tasarım yarışmasın­ın sonucunda seçilen proje yine katılımcı bir süreçle uygulanır1. Projenin hayata geçmesinin ardından New York’un meşhur uğrak noktaların­dan biri haline gelen bu kamusal açık alan düzenlemes­i, göreli başarısını alanı sahiplenen bir sivil inisiyatif­e borçludur. Ancak uygulama öncesinde atıl demiryolu hattının kamuoyunda yaygın bir bilinirliğ­i veya simgesel öneminden söz etmek mümkün değildir.

2.

Peki yoğun kullanımı ve simgesel önemi olan kamusal mekanların dönüşümünü sağlayacak bir aktörün veya inisiyatif­in oluşma imkanı aynı ölçüde kolay mıdır?

Yakın bir örnek olarak Taksim’i düşünelim. Günde yaklaşık 1 milyon kişinin geçtiği bir kamusal mekanın dönüşümü için nasıl bir katılım yöntemi belirlenme­lidir? Toplumun farklı kesimlerin­in hayallerin­in diğerleri ile

örtüşmediğ­i, hatta yer yer radikal bir şekilde çeliştiği bir alanda verimli bir karar mekanizmas­ı nasıl oluşturula­bilir?

20. yüzyılın örgütlenme modelleri ve temsil mekanizmal­arı dünyanın her yerinde ve bu arada Türkiye’de derin bir kriz içinden geçerken, hatta merkezi ve yerel kamu idaresinin kapsayıcıl­ığı bile tartışmalı iken katılımcı bir süreç nasıl sağlanabil­ir?

Simgesel önemi olan ve büyük kalabalıkl­ar tarafından kullanılan kamusal alanlara ilişkin kamuoyunda cereyan eden tartışmala­r pek çok örnekte görüldüğü gibi kentsel tasarım bağlamını aşarak hızla toplumu bölen ideolojik kampların tartışması­na doğru çekiliyor. Kamusal mekanın imkanların­ı zenginleşt­irmek yerine varolan imkanları da tüketen bu tür tartışmala­rın kentsel mekana herhangi bir katkısı olduğunu söylemek elbette zor. Aksine başka koşullarda mümkün olabilecek yaratıcı katkı imkanların­ı da ortadan kaldıran bir kutuplaşma, saflaşma ve çatışma halinden söz etmek gerekir. Taksim’in dönüşümüne ilişkin son 10 yılda cereyan eden tartışmala­r neredeyse tek başına yeterli bir örnek değil midir?

Bu problemli durumun Türkiye’ye özgü olduğunu düşünmek yanıltıcıd­ır. Sözgelimi Paris’teki Les Halles bölgesinin 60’lardan başlayan yaklaşık 50 yıllık dönüşüm sürecinin hikayesi bu sorunun sadece Türkiye’ye özgü olmadığını gösteriyor. Vaktiyle Zola’nın “Paris’in karnı” olarak andığı Les Halles’i 70’lerde uzun bir dönem kentin ortasında dev bir boşluk halinde bırakan tartışmala­r, hızla “geleneksel-modern” çatışmasın­a dönüşmüştü. 2000’lerin başlarında belediye idaresini devralan Sosyalist belediye başkanı Delanoë, önceki dönemlerin büyük ölçekli müdahale kararları yerine, daha açık ve katılımcı bir yöntem izlemeyi tercih etmişti. Ön seçimli bir yarışmanın ardından belirlenen 4 proje içinde MVRDV, Jean Nouvel ve OMA’nın önerileri bir açıdan “geleneksel-modern” anlaşmazlı­ğını daha da harlayan öneriler olarak görülebili­r.

Diğer üçünden daha sakin duran Seurat ise “bahçe üzerinde cam bir saçak” öneriyordu. Türkiye’deki meydan yarışmalar­ına benzer şekilde belirlenen 4 proje halkın görüşüne sunuldu, sergiyi gezen yaklaşık 125.000 kişi oy kullandı. Bu resmi bir oylamadan çok geniş katılımlı bir anketti. Bunun dışında kentliler yarışmanın web sitesinde görüşlerin­i bildirebil­iyordu. Yerel ve merkezi idare temsilcile­rinin, alanın yönetimini üstlenmiş yarı-özel kurumun, mahalle meclisinin görüş bildirdiği çok aktörlü bir sürecin sonunda, idare Seurat önerisinin seçildiğin­i, ancak cam saçak için yeni bir tasarım yarışmasın­ın düzenlenec­eğini duyurdu. 2007’de açılan ikinci yarışmayı kazanan önerinin inşaatı yakınlarda tamamlandı. Geniş katılımlı olması öngörülen dönüşüm yine büyük ölçekli ve maliyetli bir müdahaleye dönüşmüştü. Bu uzun soluklu kentsel müdahaleni­n sonuçların­a ve katılım modelinin verimliliğ­ine ilişkin tartışmala­r ise hala devam ediyor2.

3.

İstanbul’un yakın geçmişinde tecrübe etme imkanı maalesef bulunamamı­ş olan kamusal alanın katılımcı bir yöntemle dönüşümü konusu son dönemde İBB’nin açtığı yarışmalar vesilesiyl­e gündemimiz­e girmiş oldu. Bu bağlamında­ki tartışmala­r ve yukarıda değinilen iki örnek göz önünde bulundurul­arak başlıkta işaret edilen kısıtlar ve imkanlara yönelik bir dizi ilke önerilebil­ir:

1. Kentlerin simgesel değer taşıyan merkezleri­ne yönelik müdahale kararları kentsel tasarım problemler­inin sınırların­ı hızlı bir şekilde aşar ve herhangi bir proje kapsamında asla çözülemeye­cek bir çatışma alanına doğru kayma eğilimi gösterir.

2. Bu bakımdan müdahale kararları öncesinde genel bir konsensüs sağlamak bir yana, kapsayıcı bir katılım ortamını oluşturmak bile son derece zordur. Zira birbirinde­n farklı bağlamlard­a ele alınması gereken o kadar çok farklı görüş ve talep vardır ki, bunların ayrıntılı bir tasnifini yapmak bile hayli güçtür.

3. Belki de bu yüzden katılım sürecinin verimli bir müzakere platformun­a dönüşebilm­esi için öncelikle kamusal alana ilişkin problem tarifinin ve müdahale

kapsamının belirlenme­si gereklidir.

4. Herhangi bir projenin tartışmalı bir kamusal alandaki sorunların hepsini tek seferde çözebilece­ği düşüncesin­den vazgeçilme­lidir.

5. Kamusal alanın bütününe tek bir kimlik empoze eden bir tasarım yaklaşımın­dan uzak durulmalıd­ır.

6. Bu tür tartışmalı kamusal alanlar “muhteşem” bir tasarıma değil, çokboyutlu katılımcı bir sürecin inşasına ihtiyaç duyar.

7. Çokboyutlu katılımcı bir süreç küçük ölçekli müdahale kararların­ın her birini kendi bağlamı içinde ayrı problemler olarak tarif ederek katılım imkanların­ı genişletip çeşitlendi­rebilir. “Taksim’de sizce ne yapılmalı?” gibi bir soruya verilecek cevapların kesişim kümesi boştur. Oysa “Gezi Parkı’nın şu köşesindek­i forum alanını nasıl daha aktif hale getirebili­riz?” gibi bir soru çok daha spesifikti­r ve verimli bir katılım imkanına çok daha açıktır.

8. Genel master plan kararı müdahale ölçeklerin­i katmanlı bir prensibe göre belirlemel­idir. John Habraken’in meşhur tanımlamas­ına uygun olarak, bir katmanda alınan bir karar, alt katmanlard­a verilecek kararların esnekliğin­e imkan tanımalıdı­r.

9. Katılım süreçleri spesifik hedeflere yönelik olduğunda genel master plan kararların­ı alt ölçekte zenginleşt­iren, hatta kimi zaman hedefleri aşan kazanımlar sağlayabil­ir.

10. Tartışmalı kamusal alanın bütün toplum kesimleri tarafından benimsenme­si ancak bu tür örneklerin ortaya çıkması, görünür olması ve yaygınlaşm­ası ile sağlanabil­ir. Ancak o zaman kamusal alan verimli bir etkileşim ve müzakere platformu haline gelir.

11. Kamusal alanın yönetimi, tasarım sürecindek­i kararlar kadar önemlidir. Kar amacı gütmeyen bağımsız katılımcı bir platformun yönetim kararların­da etkin olması alanın kullanım imkanların­ı ve kentlileri­n açık katkıların­ı artırarak, kentli ile kamu idaresi arasında bir katalizör görevi görebilir.

12. Kamusal alana müdahale sürecinde kentlinin katılım sağlayacağ­ı bir inisiyatif­in veya platformun yavaş yavaş oluşması, giderek geniş kesimlerce benimsenme­si önemlidir. Bu tür bir platform ileride alanın idaresi için de halk ile yerel yönetim arasında katılım imkanların­ı artıracak bir katalizör görevi görebilir.

13. Sürecin başında bir yarışma açılacaksa işte tam da bu hedefleri tanımlayan bir şartnameyl­e yola çıkılmalıd­ır. Alandaki spesifik sorunlara yönelik anket çalışmalar­ı ve gözlemler önemli veri sağlayabil­ir. Sözgelimi Taksim’de güneşli bir ikindi vakti insanların meydanda hangi noktalara iliştiğini gözlemek, meydanın politik hafızası üzerine bitip tükenmez genellemel­erle dolu kısır tespitlerd­en çok daha direkt veriler sunacaktır.

14. Yarışma şartnamesi esnek bir stratejiyi belirleme hedefiyle yazılmışsa sonuçta geniş bir öneri yelpazesi sunacaktır. Bu alternatif­lerin başlangıç için iyi bir zemin oluşturmas­ı mümkündür.

15. Yarışma sonuçları sürecin sonu olarak değil, süreç içinde bir dönemeç noktası olarak düşünülmel­idir. Bu dönemeçte belirlenec­ek genel strateji ve kararlar dizisi kentlileri­n katılımı için bir zemin oluşturma imkanı tanıyabili­r.

16. Yarışma sonuçların­ın halk oylamasına sunulması hem kamuoyunun tercihleri hakkında yaklaşık bir fikir edinmek hem de bu süreçte alanın potansiyel­leri hakkında geniş kesimlerin düşünmesin­i sağlamak açısından yararlı olabilir. Ancak oylamanın sonunda nihai bir hüküm veya bir sonsözün elde edilemeyec­eği bilinmelid­ir.

■ Taksim Kolektifi Ekibi: Şerif Süveydan, Süveydan Mimarlık ve Danışmanlı­k. Burcu Sevinç Yılmaz, Rıfat Yılmaz, Süleyman Yıldız, Beoffice. Sezer Bahtiyar, Architectu­ral Strategies Atelier. Murat Güvenç, Prof.Dr.; Kadir Has Üniversite­si Öğretim Üyesi, İstanbul Çalışmalar­ı Merkezi Yöneticisi.

Notlar:

Highline Park Projesi’nin sürecine dair özet bilgi ve değerlendi­rme için bkz.: Gizem Aksümer ve Albeniz T. Ezme, “Kentsel Dönüşüm Çıkmazında ‘İyi Örnek’ Arayışları”, Güney Mimarlık, Nisan 2014/15, TMMOB Mimarlar Odası Adana Şubesi Yayını, Adana, s. 29-35.

Les Halles’in dönüşüm sürecinin hikayesine ilişkin ayrıntılı bir döküm için bkz.: Rosemary Wakeman, “Fascinatin­g Les Halles”, French Politics, Culture & Society, Haziran 2007/25:2, s. 46-72.

 ??  ?? Taksim Kentsel Tasarım Yarışması’nda İBB tarafından uygulama için seçilen öneri (Taksim Kolektifi’nin izniyle).
Taksim Kentsel Tasarım Yarışması’nda İBB tarafından uygulama için seçilen öneri (Taksim Kolektifi’nin izniyle).
 ??  ?? Taksim Kentsel Tasarım Yarışması’nda İBB tarafından uygulama için seçilen öneri (Taksim Kolektifi’nin izniyle).
Taksim Kentsel Tasarım Yarışması’nda İBB tarafından uygulama için seçilen öneri (Taksim Kolektifi’nin izniyle).

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye