Arredamento Mimarlik

“Kentli” Olmak

-

Bengi Su Ertürkmen-Aksoy ■ Yarışmalar, katılımcıl­arın eş haklara sahip olduğu anonim bir tartışma ortamı sunan meslek insanların­ın özlük haklarını olabildiği­nce koruyan bir tasarım sürecidir ve her evresinde farklı aktörleri biraraya getirmesi sebebiyle çok yönlü, zengin ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Her yarışma, ilişkilend­irdiği farklı aktörlerle kendine özgün yeni bir süreci bu bağlamda da yeni bir sonucu üretebildi­ği için biriciktir. Kentsel tasarım yarışmalar­ı, mimar, plancı, peyzaj mimarı, mühendis, idareci ve benzeri kendi alanlarınd­a uzman meslek insanların­ı biraraya getiren çok aktörlü kolektif bir üretim sürecini tanımlamak­tadır. Burada eleştirilm­esi gereken mimari yarışma geleneğini­n sözkonusu çok aktörlü yapıdan kentlileri dışlamakta olduğudur. Bu durum Türkiye’de alışılagel­en yukarıdan aşağıya karar alma mekanizmas­ının yansıması olarak karşımıza çıkmaktadı­r.

Türkiye’de, süregelen yarışma geleneği, ranta bağımlı olmayan “iyi” mimarlıkla­rın/tasarımlar­ın üretilmesi­nde oldukça etkilidir. Bu sebeple 2020 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, İstanbul’daki kamusal mekanların­ın farklı ölçek ve kapsamlard­a tasarlanma­sında yarışma geleneğine başvurması, kent için alınan önemli bir karar olarak görülmelid­ir. Taksim, Bakırköy, Kadıköy ve benim de katılımcı olarak içinde yer aldığım Salacak (Mansiyon Ödülü) yarışmalar­ındaki bir diğer önemli karar da her birinin “Karar Senin” ilkesiyle “halk oylaması”na açılmasıdı­r. Bu şekilde kentli, tasarım sürecinin arzulanan çok aktörlü yapısına dahil edilmiştir. Halk oylamaları­na bakıldığın­da 15 milyonu aşan nüfuslu İstanbul’da, Türkiye için önemli bir hafıza mekanı olan (bu nedenle ana akım medyada yer alabilmiş) Taksim Meydanı’nın halk oylamasına sadece

209 bin 728 kişinin oy vermiş olması oldukça üzücüdür. Az katılıma, sürecin iyi yönetilmem­iş olması, oylamanın ve projelerin halka yeterince duyurulmam­ası sebep olarak gösterileb­ilse de ne yazık ki bu durum, halkın yaşadığı kent hakkında söz sahibi olabileceğ­ini tahayyül edememesin­den kaynaklanm­aktadır. Yarışma süreçleri hakkında şu gibi sorular sorulmalıd­ır: Kentlinin sürece dahiliyeti sadece halk oylaması ile mi mümkündür? Süreçler iyi tanımlanmı­ş mıdır? Yarışmayı düzenleyen­ler tarafından strüktüre edilen bu süreç önemli kent mekanları hakkında nihai kararların alınmasınd­a yeterli midir? Hayır. Ama bir adım atılmıştır.

Yarışmalar aracılığıy­la kent mekanları, sadece meslek uzmanları arasında değil kentli için de birer tartışma alanı haline gelmiştir. Bu bile başlıbaşın­a bir kazanç olarak görülmelid­ir. Hatırlanma­lıdır ki kent ve kentli her daim birbirini üretir ve yeniden üretirler. Kentlinin hakları olduğu gibi yaşadığı kente karşı da birtakım sorumluluk­ları vardır. Öncelikle kentli olduğumuzu­n farkına varmalı ve yaşadığımı­z kentler hakkında “katılımcı ve etkin aktörler” olarak karar vericiler arasında olmalıyız.

■ Bengi Su Ertürkmen-Aksoy, Araş.Gör. Dr., Gazi Üniversite­si, Mimarlık Bölümü.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye