Derdimiz Yarışmalar
Samet Eren Mengü ■ “Binaların beyaza boyanma fikrine bayıldım!”. Taksim Meydanı Yarışması halk oylamasına açıldığında projelerden birine gelen bu yorum, yarışmaların neden tüm halka açılmaması gerektiğini gösteriyor.
Türkiye’de mimarlıktan anlamayan kimse yoktur. Birine “Mimarlıktan anlamıyorsun” demek hakaret sayılır. Herkesin bir fikri vardır, olmalıdır da. Mimarlık, bu insanların yaşadığı evi, mahallesini, şehrini oluşturduğu için söz hakkı vardır elbet. Ama herkesin isteklerini aynı anda karşılamak da mümkün değildir. Bu yüzden bugüne kadar yapılan meydanlarda ya da kamu binalarında o binayı her gün görecek olan insanların fikirleri çok önemsenmemiştir. Beğenmeyecek ya da sorun çıkartacak birileri illa ki bulunur.
Yarışmaların halk oylamasına açılmasıyla birlikte insanlara seçim hakkı verildiği düşünülebilir ama bu kısmen doğrudur. “Mimarlıktan anlamayan” insanların seçeceği projenin en önemli unsurları ise paftalarda kullanılan renklerden ve yeşil alanın çok olmasından ileriye gidemez.
Bir diğer konu ise meydan projelerinin sadece oylamaya değil aynı zamanda tartışmaya açılmasıdır. İnsanlar oylamaya açılan fikirleri karşılaştırıp maliyetlerini hesaplama yarışına girerler. Sosyal medyada en pahalı proje en başarılı proje de olsa çokça eleştiri alır. Halbuki daha önce meydanların ne kadara yapıldığı hakkında bu kadar geniş çaplı bir hesaplama yarışından söz edemezdik. Meydanlar tamamlandıktan sonra insanlar neye benzeyeceğini görebilirdi ancak. Ve para çoktan ödendiği için ve yıkılıp yeniden yapılması sözkonusu olmadığı için de kabul edilmek zorunda kalınırdı. Yarışmaların halk oylamasına açılmasıyla birlikte bu tartışmalar başladı ve insanlar ayların emeğini ağır eleştirilere boğdu.
Bu eleştirilerin çağrıştırdığı bir hikaye vardır. Zamanında sanatçının biri tablosunu kalabalık bir meydana bırakır ve yanına “Hatalı olduğum yerleri işaretleyin” yazar. Gün sonunda o işaretlerden dolayı tablo gözükmez hale gelir. Aradan bir süre geçer ve sanatçı aynı tabloyu aynı meydana koyar. Bu sefer ise yanına “Hatalı olduğum yerleri düzeltin” yazar. Gün sonunda tabloda tek çizik yoktur.
Mimarlık yarışmalarının halk oylamasına açılması da böyle bir kapıya çıkar. Herkesin bir yorumu vardır. İyi ya da kötü olmuş demek dünyanın en kolay işidir. Bu durumda mimarlık mesleğine yakın insanlar sadece o tabloda iyi ya da kötü düzeltmeler yapabilecektir. Bu yüzden de mimarlık yarışmaları halk oylamasına açılmasından ziyade mimarların oylamasına açılması gerekmektedir. Böylece projeler daha da gelişecektir.
■ Samet Eren Mengü, Marmara Üniversitesi Mimarlık Bölümü, 2. Sınıf.