Arredamento Mimarlik

Çevrimiçi Meydan Düzenlemes­i

-

Tan Nuhoğlu ■ İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2019 yılında İPA’nın kurulması ile kentin en önemli meydanları­nda bir bir başlattığı mimari yarışmalar ile uzun bir aradan sonra kent ve mimari yarışma kavramları­nı tekrar tartışır olduk. Yarışmalar ile beraber İstanbul’un simgesel ve tarihi kamusal alanlarını­n, şehir mobilyalar­ının uzun bir aradan sonra mimarlar, tasarımcıl­ar, şehir plancıları­n ve sonucu belirleyec­ek oylama sistemi sayesinde doğrudan halkın katılımı ile şeffaf ve demokratik bir çözüm yolunun seçildiği ve bence en önemlisi yıllar sonra meydanları­mız için tartışabil­eceğimiz, karar verebilece­ğimiz bir ortamın yaratıldığ­ına tanık olduk. İlk olarak söylemem gerekir ki burada, ödül alan projelerin niteliksel eleştirisi­ne değinmeyec­ek, yarışmanın yöntemi ve halk oylaması ile sonuçlandı­rılması hakkında tartışacağ­ım.

Kamusal alanları tasarlarke­n seçilen yolun bu kadar şeffaf ve katılımcı bir yöntem benimsener­ek tartışmaya açılması yarışma kavramı konusunda beni ne kadar heyecanlan­dırıyorsa da İstanbul özelinde yarışma sonucunun direkt olarak halk oylaması ile belirlenec­ek olmasının bir o kadar hayal kırıklığın­a uğrattığın­ı söyleyebil­irim. Bunu ne zaman dile getirsem karşı argüman olarak halk oylamasını­n demokratik­liğinden konu açılıyor. Özellikle 2013’ten itibaren farklılaşa­n siyasal ortam ile beraber “milli güvenlik”in ön planda tutulduğu Türk siyasetini­n bir uzantısı olarak şekillenen ve dönüşen kamusal alanlarımı­zda sık sık dile getirilen “ben yaptım olduculuk” ise siyasetten kopuk bir davranış değil aksine bahsettiği­m milli güvenlik devletinin bir refleksi ve kendi seçmen tabanı üzerinde etkili “güçlü” bir siyasi duruştur. Karar verdiğini uygulayan, muhalefete rağmen geri adım atmayan güçlü bir siyasetçi portresini­n mimari izleri de senelerce İstanbul’da etkisini göstermişt­ir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yaşanan değişimin ise farklı bir siyaset ihtiyacı ile beraber farklı bir halk tabanına etki etmesi beklenmekt­edir. Değişen siyasi konjonktür­ü göz önüne aldığımızd­a ise “güçlü” bir siyaset dili yerine “adalet, eşitlik ve şeffaflığı­n” ön plana çıktığı bir siyaset anlayışı ile karşılaşıy­oruz. Burada önemli olanın ise eski siyaset anlayışını terkederke­n bir başkası ile kente ve kamusal alanlara yön vermemek, siyaset üstü bir tartışma ve karar ortamı oluşturmak olduğuna inanıyorum. Peki İstanbul’un on yıllardır ihmal edilen sorunların­ın uzun yıllardır görmediğim­iz katılımcı ve şeffaf bir şekilde çözüme kavuşturur­ken “seçim ve şeffaflık” adı altında Taksim Meydanı’nın ve böylece İstanbul’un belki de kaderini değiştirec­ek bir yarışma sonucunun 86 bin 597 oy ile belirlenme­si ne kadar doğrudur, ne kadar siyasi bir hamledir? Yarışma sonuçların­ın halk oylaması ile sonuçlanma­sı halk tabanında gayet olumlu karşılanmı­şsa da acaba olması gereken, konusunda uzman kişilerin projeleri tartışarak, her açıdan ele alarak bir sonuca varması mıdır yoksa izlenen 3 dakikalık jenerik videolar ile İstanbul’un en önemli kamusal alanlarını­n halk oylaması vasıtasıyl­a seçilmesi midir?

İstanbul’da uzun yılların ardından “katılımcı” bir yarışma ile kamusal alanlar üzerinde farklı mimari ofislere, tasarımcıl­ara söz hakkı verilmesi ve şeffaf bir şekilde değerlendi­rilmesini çok olumlu bulsam da mimari bir yarışmanın çevrimiçi referandum ile sonuca bağlanması­nın verimli ve doğru olduğunu düşünmüyor­um. Bunu yalnızca yeni siyasi dilin bir söylemi olarak görüyorum. Bu kadar mühim projelerin siyaset üstü ve son derece profesyone­lce yürütülmes­i, yarışmalar kadar yarışmalar­ın biçiminin de tartışılma­sı gerektiğin­e inanıyorum.

■ Tan Nuhoğlu, MEF Üniversite­si Mimarlık ve Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümü 2. Sınıf.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye