Ayrışan Kimlikler, İçiçe Pratikler: Balyanlar
N. Müge Cengizkan ■ Balyan ailesinin beş kuşağının 19. yüzyıl Osmanlı yapı kültürünün şekillenmesindeki rollerinin yanısıra, Osmanlı tebaası olan Ermeni toplumu kültürü içinde yetişen aile bireyleri, onların bu kültüre süreğen katkıları ve Osmanlı Sarayı ile yüzyılı aşkın ilişkilerini konu edinen bir kitap Balyanlar: Osmanlı Mimarlığı ve Balyan Arşivi. Osmanlı Sarayı’yla uzun zaman ve yakın çalışmada bulunmaları nedeniyle, ailenin en tanınan bireylerinin, son “amira” Garabed Balyan ve oğullarından “çok yönlü Tanzimat eliti” Sarkis
Balyan ile “sanatçı, edip, tiyatro hamisi” Hagop Balyan olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Kitabı tetikleyen ve kapsamındaki
Balyan proje dökümünün ana hattını çizen, 1920’lerde İstanbul’dan Asolo’ya, 2014’te ise Erivan’a, Ermenistan
Alexander Tamanian Ulusal Mimarlık Müze-Enstitüsü’ne epey uzunca seyahat eden çizimler ve az sayıda fotoğraftan oluşan Sarkis Balyan’ın kişisel arşividir. Bugüne kadar, bu denli önemli olan birincil kaynak doğru biçimde tasniflenip yorumlanmadığı; Ermeni yayın ve arşivleri ya da aile bireylerinin Paris eğitimlerine ilişkin kayıtlar benzeri öğeler derinlemesine süzülmediği için de biraz spekülasyonlara açık biçimde ve parçacıl yazılan bir “Balyan mimarlığı tarihi” önümüzdeydi. Balyan araştırmasına destek veren Arsen Yarman’ın tanımıyla, “cemaat-cemiyet ilişkilerindeki sürtüşmelerin uzun vadeli sonucu olarak, yakın zamana kadar birbirine tamamen zıt, öven ya da yeren iki uç anlatımla” ele alınan Balyanlar’ın tarihi, bu kitapla bir zemin kazanmaya başlamaktadır.
Günümüzde birincil kaynaklara dayanmayan yazı, çizi ve söze mesafeli yaklaşmak gerektiği açıktır. Kitabın yazarı Büke Uras, ulaştığı yazılı ve görsel belgeleri birbirine örerek kurduğu anlatıda yine de betimleyici olmayı, spekülasyon yapılabilecek yerlerde bile geride durmayı, öncelikle bugüne kadar yapılageldiği gibi aradaki boşlukları spekülasyonla doldurmadan aktarmayı bilinçli biçimde tercih eder. Kitap üzerine düşünce ve değerlendirmeleri almak her yazarın çoğu zaman boşa çıkan hayalidir; fakat belki bu noktadan sonra yazar yeni gelecek katkılarla da birlikte, arada kaçan ilmekleri az da olsa kurgusal yorumlar, değerlendirmeler ve kişisel dokunuşlarla örmeye başka yayın mecralarında devam edecektir. Ben kişisel olarak okumayı heyecanla bekliyorum.
Kitapta, Balyan ailesindeki mimar bireylerin farklı kimlikleri, eğitimleri, ilgi alanları, Osmanlı ve Ermeni kültürüne katkıları birbirlerinden görece bağımsız ele alınabilse de, onların mimari pratiklerini birbirinden ayrıştırmanın zor olduğu bir gerçektir. Bu nedenle yazar, bireyler üzerinden tanımlanan bir “yapılar listesi” vermekten imtina eder. Dönemin mimarlık örgütlenmesi ve pratiği gereği, Balyanlar için bir aile atölyesinden söz edilmelidir. Dolayısıyla otonom katkılardan, spesifik durumlar haricinde söz etmek de olası değildir. Balyan ailesinde kişisel mimari eğilimler keskin biçimde işaret edil(e)mese de, kitabın “Kişisel Tarihler” bölümünde yer alan ayrıntılı biyografiler, yine de kişilikleri ayrıştırmamızı, bireysellikleri daha açık okumamızı sağlayan harika detaylarla dolu bir dönem öyküsüdür.
Balyan mimarlığını ve ailenin mimar figürlerini kuru anlatılara hapsetmeyen, ete kemiğe büründüren ve 19. yüzyılın fırtınalı imparatorluk tarihine yerleştiren kitap; Türkçe, Osmanlıca, Ermenice, Fransızca kaynaklardan oluşan ulusal ve uluslararası geniş bir literatür ve arşive yaslanır. Balyanlar’ın kimlikleri ve yapılarının yanısıra Tanzimat Dönemi’nde Balyan mimarlığı ve temsilleri üzerine araştırma alanının zeminini, sayılan dillerdeki çok kapsamlı yayınların yanında dönemin kırka yakın dergi, gazete gibi süreli yayınları oluşturur. Bugüne kadar daha dar kapsamlarla bakılan Balyan mimarlığına, Ermeni tarihçi ve mimarların toplumun kendi dillerindeki arşiv ve yayınlardan çevirilerle dikkat çekerek araştırmaya katkıda bulunmaları, bilgi ve değerlendirmeleri genişletme olanağı sağlamıştır. Bu nedenle de kitabın dilini gerek Türkçe gerek İngilizce edisyonda anlam kayıplarına ve yassıltmalara uğratmadan, söyleyişleri törpülemeden, metnin dalgalanmayan, sarkmayan ana hattını kurmak epey beceri isteyen bir durum oluşturmuştur.
Üç yıla yakın süren araştırma, yazım ve yayın sürecinin görece daha operasyonel olan son kısmı bir kitap olmaya giden süreçti. Korpus Yayıncılık’tan Bahadır Taşkın’ın oldukça zorlu yayın koordinasyon sürecini üstlenmesi sayesinde, kendisi Kocaeli Kartepe’den, yazar Büke Uras Paris’ten, çevirmen
Tuğçe Selin Tağmat St. Petersburg’dan, grafik tasarımcı Ulaş Uğur Innsbruck ve Edirne’den, ben Ankara’dan pandemi koşulları nedeniyle yüzyüze gelemeden işbirliği içinde yürüttük. Umuyoruz ki titizlikle ele alınmış Türkçe ve İngilizce iki edisyondan oluşan bu yayın yeni bilgi kapıları açar. Kitabın gerçek okuyucusunu bulması dileğiyle.
■ N. Müge Cengizkan, Mimar, Editör.