Kuban Hocam’ın Anısına
Cafer Bozkurt ■ Doğan Kuban’ın çok bilinen akademik yönü, kitapları ve yazıları ile ilgili bir değerlendirmede bulunmayacağım; çünkü bu konu ile ilgili pek çok yayın yapıldı ve yapılıyor. Onunla nasıl tanıştığımı, öğrencilik dönemim ve sonrasında profesyonel meslek ve sosyal hayatımda neler paylaştığımı, Kuban’nın akademik ve yayın hayatı dışında nasıl bir mimar olduğunu anılarımla anlatmak istiyorum.
Tam 55 yıl önce, 1966 yılında, İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde 6. yarıyıl öğrencisi iken yaz stajında Dumbarton Oaks Amerikan Vakfı için Myraleion Kilisesi (Bodrum Camisi) rölöve ve perspektiflerini yaparken proje yöneticisi Doğan Kuban ve Cecil Striker’ı tanıdım. Yaptığım bu çalışmalar, o yıl Dumbarton Oaks yayınlarında benim adımla yayınlanmıştı. Sonra da 7. dönemde, Kalenderhane Camisi’nin ilk rölövelerini İsmet Kılınçarslan ve Nuri Ödekan ile yapmıştık.
8. yarıyıl öğrencisi iken Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Kürsüsü için yenileme projesi yapılacaktı. Kürsüde 8 mimar hoca olduğu halde projeyi benim yapmamı Kuban istedi ve proje uygulandı. Karşılığında para vermek istediler. Kabul etmeyince bana rölöve seçme dersinden tam not verdiler.
9. yarıyıl kış tatilinde Doğan Kuban Hoca, asistanlar Berge Aran ve Selçuk Batur, fotoğrafçı Erkin Emiroğlu ile 3 öğrenci olarak Orhan Bıçakçı, Doğan Elgin ve ben, Divriği Ulu Camisi tespit çalışmaları için Divriği’ye gittik ve bu anıt yapı ile ilgili ilk çalışmalar böylece başladı.
1968 yılında Mimarlık Fakültesi’nden birincilikle mezun olduğumda Mimarlık Tarihi Kürsüsü dışındaki tüm kürsüler asistan olmamı istemişlerdi. Doğan Bey ise bana “Sen git mimarlık yap” demişti.
Öğrencilik bittikten sonra da Kuban Hoca’yı ziyaretlerim devam etti. Doğan Bey o senelerde, Ankara Cumhuriyet Lisesi’nden sınıf arkadaşı Erdal
İnönü’ye sonradan satın aldırdığı Anadoluhisarı’ndaki bir yalıda kiracı olarak oturuyordu. Kışları yalıda soba ile ısınıp, ailece soğuğa karşı ağır örtü ve perdeler ile korundukları bir Türkiye’de bile evin büyük odasında kızı Mine için bir piyanoları vardı. Sonra Doğan Bey Anadoluhisarı tepesinde şimdiki evinin arsasını satın aldı ve 1972-73 yıllarında evini inşa etti. Gerek projesinde gerekse yapımı sırasında çok katkım olmuştu. Hoca evin konsept projesini hazırlamış, ben de projenin yapısallığını sağlamış ve eğime paralel çatı formunu tasarlamıştım. Yapım sırasında, yoldan yüksekte olan inşaata malzeme taşımak için bir eşek satın almıştı. Yapı bitince eşek satıldı.
Yalova’da yaptığım brüt beton ofis yapısını çok beğendiği için 1976’da binayı Aga Khan yayınlarında yayınlatmıştı. 1977’den sonra Doğan Bey’in yönlendirmesi üzerine 25 yıl Aga Khan ödüllerine nominatörlük yaptım.
1977 yılında evlendiğimde Doğan Bey nikah şahidim oldu.
1978 yılında Londra’ya gittiğimde, orada mimar Mohammed Makiya’yı ziyaret etmemi istemişti. Gittim ve görüştüm.
Bir yıl sonra Aga Khan İstanbul’a geldiğinde, Makiya da gelmişti. Doğan Bey’in isteği üzerine İstanbul’da hocayı ben dolaştırmıştım. Makiya, bu geziler sırasında bana “Böyle bir şehirde mimarlık yapıyorsun; burada modernlik adı altında onlara benzeterek proje yapmak yerine tarihi çevrede, tarih ile uyumlu çağdaş mimari tasarımlara yönel” diye tavsiye vermişti. Bugün geriye dönüp baktığımda kariyerim boyunca bu yönde ürünler verdiğimi görüyorum. Tabii burada en büyük katkı Doğan Bey’indi.
1980 öncesi sıkıntılı günlerde, İTÜ Mimarlık Fakültesi dekanlığı sırasında hocaya çok baskı yapılıyordu. Bu yüzden onu ve ailesini korumak için Anadoluhisarı’ndaki evlerinin pencere ve kapılarına demir parmaklıklar yaptırmıştık.
Doğan Bey’in arzusu üzerine 1984 senesinde RE-PA (Restorasyon-Pazarlama) A.Ş. eşi Sabiha Kuban başkanlığında kuruldu. Kuban’ın yakını mimar ve restoratörlerden oluşan 32 kişi şirkete ortak oldu. Bu ortaklar arasında, benimle beraber Besim Çeçener, Feyyaz Kuğu, Tülay Taşçıoğlu, Şandor Hadi, Nail Çakırhan, Ersen Gürsel, Selçuk Batur, Günay Çilingiroğlu, Zeynep Nayır (Ahunbay), Nadide Seçkin, Nur Akın,
Nur Altınyıldız, Haydar Karabey, Tulu Baytin, Rana Balkış, Asuman Divan vardı. Ortaköy’de bir bina yapılıp pazarlandı. Bu kadar değerli ismin birarada oluşuna rağmen, şirket devam ettirilemedi ve 1992 senesinde kapatıldı.
Geldik Doğan Bey’in mimarlık çalışmalarına: Doğan Bey 1988 yılında Bağdat Ulu Camisi Yarışması’nda jürilik yapmıştı. Dolayısıyla 1989’da Abu Dhabi’de yapılacak Ulu Cami yarışmasına davetliydi. Bana projeyi birlikte yapmayı önermişti. Proje ekibinde Kuban’ın doktora öğrencisi Hollandalı peyzaj mimarı Pieter Germeraad ve tüm mühendisliklerde Lahmayer International Gmbh (Almanya) vardı. Biz mimarlar olarak bu projeyi Kuban-Bozkurt Design Partnership adı altında yaptık. Yarışmada 33 proje içinde üçüncülük ödülü almıştık. Şu anki Abu Dhabi Büyük Camisi bizim projeye oldukça benzemekte. Daha sonra Samarkand yarışmasına da birlikte katıldık. İyi bir proje olduğuna hala inanıyorum, fakat katılan 685 proje içinde ne yazık ki fark edilmemişti. Tüm bu projelerde Doğan Bey, büyük bir keyifle çalışıyordu.
Doğan Bey ilk mimarlık yıllarında yarışmalara katılmış, mansiyon ve ödül kazanmış, hatta bir akrabasına Kanlıca’da bir apartman yapmıştı. Hoca, mimarlık tarihçiliğine yönelmesi ile bu alandaki çalışmalarını bırakmış, ama mimarlık yapma arzusu kalmış idi. Abu Dhabi ile Samarkand için birlikte yaptığımız iki büyük yarışma projesinde getirdiği ana fikirlerin yanında, tasarıma dönük de çalışarak eskiz, serbest el çizimi ve perspektifler çizer, bunları renklendirmeyi de severdi. Ben de onun tüm bu çalışmalarını saklıyorum.
1990 yılında İzmir Kızlarağası Han Restorasyonu projelerini, Doğan
Bey’in yönlendirmesi ile Vakıf İnşaat için yapmıştım. 1996 yılında Sait
Halim Paşa Yalısı restorasyonu işinde başbakanlık için koordinatör mimar olarak görevlendirildiğimde, Doğan Kuban, Müfit Yorulmaz, Ahmet Ersen, Mustafa Pehlivanoğlu’ndan oluşan bir çalışma grubu kurmuştum. Sonra ihale ile restorasyon işi Acar Avunduk’a verildi ve yapı bu proje ile restore edildi.
2001 yılında İzmir 9 Eylül Meydanı ve Basmane Garı Çevresi Kentsel Tasarım projesine, başkan Ahmet Priştina döneminde, Doğan Bey başkan danışmanı iken başlamıştım. Fakat, İzmirli mimarların bu işin İstanbul’dan yapılmasına reaksiyon göstermeleri üzerine projeyi bıraktım.
2002 yılında ise, Kuban’ın yönlendirmesi ve Priştina’nın isteğiyle, İzmir Balçova’da Çakalburnu Lagünü çevre projesini çalışmaya başlamıştım ki Priştina’nın ani ölümü üzerine bu proje de iptal edildi. 2000’li yıllarda yaptığım Köln Camisi Yarışması ve Kılıç Ali Paşa Hamamı restorasyonu projelerinde, Doğan Bey bana danışmanlık yaptı.
1973 yılından 2015 yılına kadar devam eden Kadıköy Mühürdar’daki bürom, Doğan Bey’in çok geldiği bir yerdi.
Doğan Bey eşim Rosemarie’ye “kızım”, kızım Defne’ye de “torunum” diye hitap ederdi. Bizler, eşi Sabiha Hanım, kızı Mine, oğlu Baha ve gelini Arzu ile hep birlikte olduk ve yakındık. Son iki senedir pandemi probleminden Doğan Bey’i çok ziyaret edememiştim. Son ziyaretim yaklaşık 6 ay önce idi. Bu birliktelikte tam 5 saat çok şeyler konuştuk ve bu son görüşmemiz oldu. Doğan Bey, benim hocam, meslekte çok şeyi danıştığım ve paylaştığım bir büyüğüm, hem de bir aile dostumdu. İsmi hiçbir zaman unutulamayacak büyük bir insan.
■ Cafer Bozkurt