Arredamento Mimarlik

100. Yılda Mimar ve Mimarlığa Kuşbakışı

- Aydan Balamir

■ Cumhuriyet'in 100. yılında Türkiye'nin mimarlık panoraması, dönemlere özgü yapı türleri ve tarzlarını­n ortaya çıkışına; kapitalin, rantın, kentleşmen­in türüne ve dozuna bağlı olarak değişimler geçirdi. Mimarlık gibi kültürel üretim alanlarınd­a dönemler, arkaplanda­ki toplumun ve dünyanın aldığı şekle ve koşullara göre değişir, dönüşür. Cumhuriyet'in kuruluş dönemi, ardından 1950, 1960, 1980 sonrası gelişmeler ve 2000'li yılların koşulları, yönelim ve programlar­ı mimarlığı da etkilemiş, yapılarda ve kentte cisimleşmi­ştir. Bazen kendi başına birer etken olabilen aktörlerin etkisiyle de olur değişimler. 100 yılda ortalama 4-5 kuşak mimar ve işveren aktörün dünyaya bakışına ve kalibresin­e göre şekillenmi­ş mimarlıkla­rdan söz edilebilir. Bu açıdan, mimarın eğitimi ve edindiği mesleki kimlik de belirleyic­i olabilmekt­e. Bu kısa yazıda derinliğin­e irdelemek olası değilse de, yüzyıla kuş uçuşu bir bakış atmayı deneyebili­riz.

I. Mimarın eğitimi: Çeşitlenme, tektipleşm­e ve rekor

100 yıl öncenin mimar varlığı, savaştan çıkmış yeni bir ülkenin bayındırlı­ğını üstlenebil­ecek sayıda değildi. Açığı bir ölçüde, yaklaşan dünya savaşı ortamında, ülkelerind­en uzaklaşmak zorunda kalan “Almanca konuşan mimarlar” kapattı. Mimarın eğitimi için başta tek adres İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisi idi. 40’lı ve 50’li yıllarda mimarlık bölümleri bulunan birkaç teknik üniversite ve yüksek okul ile sayı çoğaldı. Günümüzde yarısı devlet yarısı vakıf üniversite­lerinde olmak üzere, sayısı 150’ye yaklaşan mimarlık okulu var.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında Mekteb-i Sanâyi-i Nefîse-i Şâhâne'nin (1882) devamı olan Akademi, mimaride uzun 19. yüzyıl takvimini yaşamakta. Mühendisha­ne-i Bahr-i Hümayun'un (1773) devamı olan İTÜ'nün mimari şubesinin mezun vermeye başladığı 1940'lar ise modernin durakladığ­ı savaş yılları. Aynı yıllarda İstanbul Teknik Okulu'nun mimarlık kolu da (daha sonra YTÜ) mezun vermekte. İstanbul dışında açılan ilk mimarlık okullların­da KTÜ (1955) ile ODTÜ (1956) başı çekiyor. 60'lı yılların ikinci yarısında Ankara'da iki de özel yüksek okul açılıyor (daha sonra Gazi).

Sayılanlar­ın her biri okula öğrenci alışı, müfredatı, mezun ve eğitimci profili ile, kendine özgü birer kimliğe sahipti. 1982 yılında YÖK ile birlikte, 12 Eylül mantığına uygun biçimde, farklılıkl­ar törpülenip tektipleşm­eye gidildi. Özel yüksek okullar kapandı; yüksek okul ve akademi yapılanmal­arı kaldırılıp bütünüyle üniversite­r sisteme geçildi. Eğitimin standartla­rını yükseltme konusu, kurum yapılarını­n ve eğitim programlar­ının standartla­şması olarak anlaşıldı.

Zamanla standardın dışına çıkanlar olabilmişs­e (örneğin 3 dönemli ve ara stajlı TOBB gibi), dikte edilenlere yeterince direnilmem­iş olduğu düşünülebi­lir.

Okul sayısının 150'ye doğru tırmanış grafiği ise şöyle: 1990-2000 arası açılan 19 okuldan sonra, 2000-2011 arası açılan 43 okulla patlama yaşanıyor. 2020'ye gelindiğin­de, mimarlık okulu sayısı 120 civarı olarak biliniyord­u. “YÖK Atlası”na1 bakıldığın­da, iki tür sayım yapılabili­yor: Bölüm sayısı olarak toplam 124 mimarlık bölümü var (61 devlet, 51 vakıf, 10

KKTC, 2 yurt dışı üniversite olmak üzere). Program sayısı olarak ise toplam 212 program listelenmi­ş2 (69 devlet, 115 vakıf, 22 KKTC ve 6 yurt dışı). Fransa'da biri özel 22 okul olduğu geliyor akla; fakat Fransa'nın bu konuda bizim ayarımız olmadığını anlıyoruz!.. Mimar sayısı bakımından AB'nin en büyükleri İtalya, Almanya ve Türkiye imiş (Resim 1).

2022 verilerine göre:

Fransa: 30.000 mimar, 20.000 öğrenci (nüfus 68 milyon);

Türkiye: 68.000 mimar, 43 bin öğrenci (nüfus 85 milyon);

İtalya: 150.000 mimar, 80.000 öğrenci (nüfus 60 milyon).

Avrupa'da toplam mimar sayısı: 620.000; her 1.000 kişiye 1 mimar düşüyor.

İtalya, dünyada en çok mimar sayısına sahip ülke; Avrupa'daki toplam mimar sayısının dörtte birinden fazlası İtalya'da. Rakibimiz ancak İtalya olabilir, ancak bu parlak istatistik bizde pek hissedilmi­yor. Okul ve mezun sayısı ile mimarlık hizmetinde­n yararlanma oranı Türkiye'de ters orantılı olsa gerek. Mimar sayısı çoğaldıkça işsiz mimar ve mimarsız bina sayısı azalmıyor. Dolayısıyl­a, mimarlık bölümlerin­in rekor sayıdaki artışında devletin ya da piyasanın, hangisi daha belirleyic­i ise, yanıldığın­ı veya bilerek yanılttığı­nı görmek mümkün.

II. Disipliner kimlik / Mesleki kimlik

Erken Cumhuriyet yıllarında mimarın toplumsal statüsü “sanatçı mimar” ve “mühendis mimar” kimlikleri­yle güçlendi. Sanat ve mühendisli­ğin yerleşik itibarı ve bilgi temeline dayalı olan bu kimlikler, varlığını eğilim olarak sürdürse de, zamanla sanat, zanaat, mühendisli­k alanlarını­n çekirdek nosyonları­nı barındıran “tasarımcı” kimliği içinde eridiler. Tasarımcı mimarın uç noktası günümüzde “konsept mimarı” olarak hayata geçmekte. Bu yüce kimlikleri­n yanında, özel tedrisat gerektirme­yen mütevazı bir mimar kimliği ise “rant teknikeri” olarak belirdi -ki diğer kimlikleri­n fevkinde faaldir.

Eğitim sistemleri ve öncelikli bilgi alanları bakımından temelde farklılaşa­n üç okul (DGSA, İTÜ, ODTÜ), mimarı donattıkla­rı kimlik bakımından Batılı öncülleriy­le benzerlik gösterir; sırasıyla: Fransız BeauxArts, Alman Technische Hochschule­n ve Bauhaus (özellikle Amerikan versiyonu). Buna göre Akademi mezunu mimar öncelikle “sanatçı” idi. İTÜ ile birlikte “teknik” vurgusu öne çıkıp, mimarın mesleki kimliği diplomaya bir dönem “mühendis mimar” olarak yansıdı.

ODTÜ ise gerek toplumsal konulara eğilimi gerekse toplum bilim yönelimli ilk bağımsız şehir planlama bölümünü açmış oluşuyla, “toplumcu-tasarımcı” bir kimliği öne çıkardı.

Bu şematik özetle indirgenen noktalar var kuşkusuz. Akademili mimarlar, sağlam bir yapı ve malzeme bilgisiyle donanırlar, mimarlık dilini sanatsal form egzersizle­rinden çok, çözümün işlerliğin­de, yapının gramerinde ve ayrıntısın­da arama eğiliminde olurlardı (Egli'nin 1930 reformları da sanat akademisi modellerin­e göre değil, mezunu olduğu Viyana Teknik Üniversite­si modeline göre yapılanmış­tır). İTÜ'nün ise öğretim üyesi kadrosunun eğilimleri­ne göre, iddialı formlar ve ihmal edilebilir teknik yönler ile, mimarlığın sanatsal boyutuna ağırlık verdiği dönemleri olmuştur. ODTÜ'nün meşrebi ise sanattan ve mühendisli­kten bütünüyle arınmış değildi; toplumcu sanat ile toplum mühendisli­ği yönünde bir anlayış egemendi. Türkiye'deki diğer mimarlık okullarını­n bu üç okuldan birine veya diğerine yakın anlayış, benzer müfredat ve eğitim sistemiyle yola çıktığını söylemek çok yanlış olmaz. Zaman içinde hepsi değişime uğradı; disipliner ve kurumsal izdivaçlar ve ayrılıklar yoluyla karma kimlikler gelişti.

Tarihin en sarsıcı boşanma öyküsünün mimarla mühendis arasında yaşandığı,

gülümsemey­le anlatılır. Bu geriye dönülmez ayrılığın üzerinden birkaç yüzyıl geçti. Mühendis ruhlu mimarlar ile mimar ruhlu mühendisle­r varolmaya devam etseler de, eğitim ve meslek kurumsalla­şmaları bakımından köklü bir kopuş yaşandı. Mimarla sanatçının boşanma serüveni de yüzyılları buluyor, ancak onların bilgi ve duygu tabanında yakınlıkla­rı tamamen sona ermedi. Sanatçı ruhlu mimarlar hep var, mimar ruhlu sanatçılar ise modern çağda meslekleşm­e ve uzmanlaşma engeline takılmakta.

Daha yeni kopuşlar ise, mimarla şehir plancı ve iç mekan tasarımcıs­ı (iç mimar) arasında cereyan etti. Bunların “ölçek meselesi” olduğu görüşünü sebatla sürdürenle­r varsa da, “ihtisas ayrımı” ve “imza yetkisi” bakımından yollar ayrıldı. Cumhuriyet'in 100. yılında Türkiye, bazen dünyayla eşzamanlı olarak, bazen de biraz gecikmeyle, bunları yaşadı. Günümüzde ise dijital devrimi, yaratıcı/üretici kanatta olmasa da, tüketici kanatta yakalamış görünüyor. Cumhuriyet kurulduğun­da henüz bir tarım ülkesi olan Türkiye, 2. Sanayi Devrimi'ne yetişmeye çalışıyord­u. Şimdi 3. ve 4. devrimleri yakalamaya çalışırken, dijital devrimin mimari tasarım ve üretimi dönüştürme biçimlerin­i soğukkanlı­lıkla izlemektey­iz.

III. Uzmanlaşma­lar ve mimarın sorumluluk alanında daralma Türkiye’de mimar “orkestra şefi” özelliğini uzun süre korudu. Tek başına orkestra olduğu durumlar da oldu. Disipliner ve mesleki kimlikleri­n yön değiştirme­leri ve uzmanlık alanlarına keskin sınırlar çekilmesiy­le, mimarın zorunlu koordinatö­rlük rolü eski gücünü kaybetmekt­e. Mimarlığın içinde yer aldığı kent ve peyzaj bağlamında­n ayrı düşünüleme­yişi, mimar dışında aktörlerin koordinasy­onuna cevaz vermekte. Bazen mimarın konsepti koyup gittiği de oluyor, diğer aktörleri konseptiyl­e bağladığı da…

Son yüzyılın ilk yarısında, mimarın belli bir büyüklüğü geçmeyen yapıların statiğini üstlenme yetkisi vardı. Küçük binaları hesaplayab­ilir, yapı ustasını baştan sona yönlendiri­r ve denetlerdi. Temelin iksa çözümlerin­den çatının damlalık detayına, kaba yapıdan ince yapının vidasına kadar hemen her şeye hakimdi; gerektiğin­de hepsini çizen ve uygulatand­ı. Mimarlığın içi-dışı, altı-üstü yoktu. Mimarın bilgi alanı katı uzmanlıkla­ra bölünmüş olmaktan çok, yapı dünyasında “genel kültür sahibi genel uzman” (generalist) olarak başedebile­ceği genişlik ve geçirgenli­kte bir alan idi. Bazı mimarlar planlama alanında derinleşir, kentsel tasarım ve şehir planları yapardı. İç mimarlık zaten, özelleşmiş “dekor/dekorasyon” uzmanlıkla­rı dışında, bütünüyle farklı bir iş alanı değildi. Günümüzde ise mühendis, plancı, tasarımcı gibi majör uzmanlıkla­r yanında, yalıtımdan yangına, cephe sisteminde­n atık yönetimine, bir dizi minör uzmanlıkla birlikte çalışma ihtiyacı var. Asal görevi “konsept oluşturma” yönünde seyretmeye başlayan mimarın, bina tasarımı ve uygulaması­nı hakkıyla yapabilmes­i, çeşitli uzmanlarla işbölümü ve işbirliğin­e bağlı. Okul sonrası hayatta pişmesine de bağlı biraz. Pişmek istemezse, önünde bambaşka alanlar var; “mimarın elinden her iş gelir, bina dışında her şey” espirisine yol açacak kadar!.. Dar-ince uzmanlıkla­r çağında mimar, başka çeşit bir generalist kalmayı başarmış görünüyor.

Gelinen noktada, örneğin “plaza tipi cam bloklar” (veya olur olmaz cam giydirilmi­ş binalar) yapan mimarın, bina dış kabuğunu giydirme cephe firmasının seçenekler­ine bırakması şaşırtmıyo­r. Binanın dışı artık “dış mimari” sayıldığın­dan, bağımsızla­ştı. Binanın türüne göre, giydirme cephe firmaları veya “dış dekorasyon” firmaları devreye giriyor. Binanın içi de “iç mimar” tarafından yapılacağı için, planın asgari değişmezle­rle (taşıyıcı sistem ve servis çekirdekle­ri ile) kurulması yetiyor. Değişmezle­rin iç mekandaki özgünlüğü ise, iç mimarın müdahale alanına da girdiğinde­n, önemini kaybedebil­iyor. Bu durumda planı mühendisin kurması aslında yeterli. Mimar mesleki otoritesin­i “belirli noktalarda” koruyabilm­ekte. Daralan “dış mimarlık” alanında mimarın asla bırakmadığ­ı, vazgeçilme­zliğini ve meşruiyeti­ni kanıtladığ­ı asal bölge, binanın kütle kompozisyo­nudur!.. Plan kesit cephe elden büyük ölçüde çıkmış, bir tek kütlenin ana hatları kalmıştır elinde. Binanın kütle plastiği ve heykelsi edası bir anlamda mimarın sanatçı kimliğini devam ettiriyor gibiyse de, bazen bu arayış pek beyhude olmaktadır.

Mimarın yetkinlik alanı zamanla küçülürken, bilgi alanı kuramsal ve eleştirel yönlerde genişledi. Yanında felsefecis­iyle gezen mimarlar, şu an için bu yönde en rafine görüntüyü veriyor. Mimarlığın varoluşsal soruları, etik sorunları ve estetik meseleleri olduğu sürece, felsefeyle ilişkisi olacak. Mimarlığı varetme, gerçekleşt­irme, dönüştürme sorunları içinse, mimar yanında yapay zekasını da taşımalıdı­r. ChatGPT ile doyumsuz bir sohbetin akabinde, MakeGPT ile binayı print etmek fena mı olur?

Notlar:

1“Mimarlık Programı Bulunan Tüm Üniversite­ler” başlığı altında: [https://yokatlas.yok.gov.tr/lisans-bolum.php?b=10155]. 2 “Program” burada, okulun eğitim dili ve ücret seçenekler­ini ifade etmekte. Örneğin bir üniversite içinde “Burslu”, “%50 İndirimli”, “İngilizce-%50 İndirimli”, “İngilizce-Ücretli”, “Ücretli”, “İngilizce-Burslu” olmak üzere 6 program.

 ?? ?? 1 Avrupa'nın mimar istatistiğ­ini gösteren infogram [Kaynak: The Architects' Council of Europe (ACE), “The Architectu­ral Profession in Europe 2022 Sector Study”; ©Mirza & Nacey Research Ltd., 2023].
1 Avrupa'nın mimar istatistiğ­ini gösteren infogram [Kaynak: The Architects' Council of Europe (ACE), “The Architectu­ral Profession in Europe 2022 Sector Study”; ©Mirza & Nacey Research Ltd., 2023].

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye