Bir Deprem, [Yarım ve Çeyrek Yüzyıllık] İki Apartman
Can Gündüz ■ 30 Ekim 2020 tarihinde İzmir'in Seferihisar ilçesi açıklarında
6,9 Mw büyüklüğünde meydana gelen, yaklaşık 16 saniye süren ve konutlarının yıkılması sonucunu 116 kişinin hayatını kaybettiği deprem, yıkılan ve hasar alan daha yakın tarihli yapılar kadar yıllara meydan okumuş olanlar üzerinden de Türkiye'de konut üretiminin yarım yüzyıl içinde geçirdiği mesleki, siyasal ve toplumsal dönüşümü çok net bir biçimde gözler önüne seriyor.
Karşıyaka sahilinde komşu iki apartman. İkisi de üst-orta kesime hitap eden, müteahhitlerinin bina sakinleri olarak uzun süreler içlerinde yaşamayı tercih ettikleri lüks inşaatlar olarak üretilmiş “Yalı” apartmanları. Biri depremde “Orta Hasar” aldıktan sonra yıkım kararı verildiğinde 25 yaşındaydı, diğeri “Az Hasar” ile bu yıl 50 yaşına girdi.
Depremde yapısal bir hasar almamasına karşın 50 yaşındaki yapı da, bugünlerde dolgu alan üzerine inşa edilmiş olması nedeniyle zemininde yıllar içinde gerçekleşmiş oturmalara ilişkin bina sakinlerinin deprem sonrası artan haklı endişeleri nedeniyle yıkılmak üzere boşaltıldı. Gevşek zemin yapısına uygun kazık temel sistemi binanın inşa edildiği 70'li yıllarda en azından konut sektöründe pek kullanılmadığı için bu kusur, ömrünü hasarsız tamamlamış bu betonarme yapının inşaat mühendisi ve müteahhidi adına mazur görülebilir. Özellikle proje incelendiğinde göze çarpan perde duvar uygulamaları günümüz yönetmeliklerine göre biraz ince kalmalarına karşın gerek proje hizmetlerini veren gerekse inşaatı üstlenen kişilerin deprem konusunda dönemin deprem yönetmeliklerinin ötesinde bir farkındalığa sahip olduklarını gösteriyor.
“Orta Hasar” alan 25 yıllık yapının hasar alma nedeni de imalat kalitesinden kaynaklanmıyor. Dönemin yönetmeliklerinin bir hayli üstünde beton sınıfı ve nervürlü inşaat demiri tercih edilmiş. Ancak 50 yaşındaki yapı ömrünü projesine sadık kalarak tamamlarken, 25 yıllık yapı ruhsat alınır alınmaz çatısına eklenen kaçak kat ile hayatına
başlamış. Kaldı ki mimari ve statik proje, kaçak katın getirdiği ek yük olmasa da yeterince sorunlu. Kirişlerin kirişe basması gibi çerçeve düzensizliklerine yol açan uygulamaları önleyici kuralların dönemin yönetmeliklerinde henüz yer almamasıyla da birlikte her köşeye görgüsüzce serpiştirilen kolonlar, mimarlık ve mühendislik hizmetleri ve müteahhitlik müessesindeki bilgi, beceri ve deneyimin 25 yıl gibi kısa bir süre içinde ne kadar gerilemiş olduğunu gösteriyor.
Son olarak, siyasi otoriteler de günü kurtarmaya yönelik kentleşme kararlarına aykırı uygulamalarıyla, depremde “Orta Hasar” alarak 25 yıl gibi kısa bir sürede vadesini dolduran yapıyı ve işbilmez müelliflerini -imar artışı- “kazandıran” mertebesine yükseltirken, 50 yıl boyunca gerçekleşen pek çok depremden yapısal hasar almadan çıkarak ömrünü başarıyla dolduran yapı ve onu hayata geçiren deneyimli müellifleri -hak- “kaybettiren” durumuna düşürüp cezalandırarak “umut yorgunu” bir 100. yıl manzarasındaki yerlerini alıyorlar.
■ Can Gündüz, Dr. Öğretim Görevlisi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Mimarlık Bölümü.