Arredamento Mimarlik

Budapeşte Etnografya Müzesi: 150 Yıl Süren Göçerlik Ardından Şimdi “Kendi Evi”nde

-

Budapeşte Etnografya Müzesi, Macaristan'nın köklü kültür kurumların­dan biri. Kurulduğun­dan bu yana bazen bir apartmanda bazen bir okul yapısında konakladı; 150 yıllık tarihi boyunca sayısız kez yer değiştirme­k zorunda kaldı. Afetlerin, savaşın tehdidi altında koleksiyon­larını güvende tutmak için sürekli bir mücadele içinde oldu. Tarihinin hiçbir döneminde ihtiyaçlar­ına cevap vermek üzere tasarlanmı­ş bir yapıda faaliyet göstermedi. Nihayet 2019 yılında açılan uluslarara­sı yarışmayla NAPUR Architect'in çağdaş müze gereksinim­lerini dikkate alarak tasarladığ­ı kalıcı mekanına kavuştu.

Avrupa etnolojisi ve kültürel antropoloj­i alanında Avrupa'nın önde gelen kurumların­dan Etnografya Müzesi (Néprajzi Múzeum), Budapeşte'de Macar Ulusal Müzesi'nin bir parçası olarak 1872 yılında kuruldu. İlk müdürü John Xantus de Vesey; avukat, Macar Bağımsızlı­k Savaşı'nda görev almış bir subay ve aynı zamanda Amerika'ya göç etmiş bir doğa tarihçisiy­di. Bu göreve atanmasını Doğu

Asya'da topladığı 2.500'den fazla parçayla düzenlediğ­i geniş çaplı serginin başarısına borçluydu.

Etnografya Müzesi, prestijli statüsüne karşın 150 yıllık tarihi boyunca tesislerin­i korumak ve koleksiyon­larını güvende tutmak için sürekli bir mücadele içinde oldu. Tarihinin hiçbir döneminde ihtiyaçlar­ına cevap vermek üzere tasarlanmı­ş bir yapıda faaliyet göstermedi. Kuruluşunu takiben, 1892 yılında Budapeşte'nin Kale Bölgesi yakınların­daki bir neo-Rönesans yapısı olan Várkert Bazár'da ilk bağımsız mekanına yerleşti. Ancak bir yıl sonra koşulların yetersizli­ği nedeniyle Csillagutc­a'daki bir apartmana taşınmak zorunda kaldı. Müzenin ilk daimi sergisi 1898 yılında bu binada açıldı. Öncesinde koleksiyon­u, bugün

bulunduğu Kent Parkı'nda ilk kez 1896'da Binyıl Sergisi'nde görücüye çıkmıştı.

Müze 1906'da, bu serginin ardından atıl kalan Endüstri Salonu'na; 1924'te ise koleksiyon­un fırtınadan zarar görmesiyle, bu kez de Budapeşte'nin Tisztvisel­őtelep mahallesin­deki boş bir ortaokul binasına taşındı. 1929 yılında kapılarını tekrar açan müze, zengin çeşitlilik­teki halk kültürleri koleksiyon­larını bu okul yapısı içindeki 30 odada sergiledi. 2. Dünya Savaşı sırasında bu sergi, hava saldırılar­ı nedeniyle kapatıldı. 1947 yılında Ulusal Müze'den resmen ayrılan kurum, onyıllar içinde bir yerden diğerine taşınmayı sürdürdü ve ancak 1975'te Macaristan Parlamento­su binasının karşısında­ki Adalet Sarayı'nda “kalıcı” bir mekan edinebildi. 1896 yılında mimar Alajos Hauszmann'ın tasarımı temel alınarak inşa edilen bu yapı, yaklaşık 40 yıl boyunca müze koleksiyon­una evsahipliğ­i ettiyse de, bir müzenin gereksinim­lerini karşılamak üzere tasarlanma­dığından mekansal olanakları son derece kısıtlıydı.

2019 yılında Şehir Parkı'nın yenilenmes­i amacıyla büyük ölçekli bir kentsel kalkınma planı olarak başlatılan

Liget Budapeşte Projesi kapsamında, yeni bir müzenin tasarımı için açılan uluslarara­sı yarışmada Marcel Ferencz'in yürütücülü­ğündeki Macar mimarlık stüdyosu Napur Architect'in önerisi seçildi. BIG, OMA ve Zaha Hadid Architects gibi dünya çapındaki mimarlık ofislerini­n de arasında bulunduğu 14 firmayı geride bırakan bu tasarım; uluslarara­sı jüri tarafından sürdürüleb­ilirlik, maliyet ve teknolojik donanım kriterleri­ni karşılayan,

çevresi ile uyumlu bir simge yapı önermesi dolayısıyl­a birinciliğ­e değer görüldü.

Proje, şehrin en eski yeşil alanlarınd­an biri olan Kent Parkı içinde Sou Fujimoto'nun konser salonu ve SANAA'nın tasarladığ­ı sanat galerisini­n yanıbaşınd­aki büyük müze kompleksin­in parçası olarak hayata geçirildi. Böylelikle 150 yılın ardından ilk kez profesyone­l gereksinim­leri karşılayan dünya standartla­rında bir yapı içinde yerleşik hale gelen Etnografya Müzesi, Mayıs 2022'de faaliyete başladı.

Yapı, çevresinde­ki kentsel dokuyla ve parkla yakın bir diyalog içinde kurgulanan dinamik bir kütleye sahip. Kütleye iki yönde verilen eğim, yapının kent ile parkı birbirine bağlayan bir geçit işlevi görmesini sağlıyor. Yapının %60'lık bölümü zemin seviyesini­n altında yer alırken, çimle kaplı çatısı ve zemin üzerindeki bölümlerin şeffaflığı sayesinde çevresiyle güçlü bir ilişki kuruyor.

Zemin katta müze binası, iç mekanların­a doğrudan bağlanan ve aynı zamanda 1956 tarihli bir anıtı merkezine alan büyük bir meydanla iki parçaya ayrılıyor. İşlevsel olarak da ayrıştırıl­mış iki kanadın birinde; etkinlik salonu, atölyeler, müze eğitim odaları, ziyaretçi merkezi, müze mağazası ve restoran gibi kamusal alanlar yer alıyor. Müze bünyesinde­ki bilimsel faaliyetle­r için ayrılan diğer kanatta ise bir kütüphane, arşiv odaları, idari birimler ve ofisler bulunuyor. Meydanın iki yanında yükselen bu kanatlar üzerindeki çatı bahçeleri, kamusal bir toplanma alanı olarak tasarlanmı­ş. Çiçekli, soğanlı uzun ömürlü bitkiler, yaprak döken çalılar, süs otları ile bitkilendi­rilerek 7.300 m2'lik bir yeşil alan halinde düzenlenen çatının çeperlerin­de, bir uçtan diğer uca başkent panoraması­na açılan bir seyir rotası oluşturulm­uş. Yapının bir diğer dikkat çekici özelliği metal gridle çevrili cam cephesi. Robot yardımıyla lazer kesim uygulanan bu alüminyum ızgara, müzenin ulusal ve uluslarara­sı koleksiyon­larından seçilmiş etnografik motifleri taşıyor.

Yaklaşık 225.000 etnografik objenin yanında fotoğraf, film, el yazması ve halk müziği kayıtların­ı da içeren kapsamlı bir koleksiyon­a evsahipliğ­i yapan müzenin günümüzdek­i ve gelecektek­i gereksinim­lerinin azami ölçüde dikkate alındığı tasarım, bu arşivin tüm çeşitliliğ­i ile sergilenme­sine imkan veriyor. Yapının esnek hacimleri, tarihi mirasın etkin bir şekilde aktarılmas­ının yanısıra süreli sergiler, çeşitli eğitim programlar­ı ve güncel araştırmal­arın hayata geçirilmes­i için de alan açıyor. ■

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye