İçinde Kaybolduğumuz Resimler: Perspektif, Haritalar ve Gezintiler Üzerine
■ Resimle karşılaşan gözün eylemi nedir? Burada nasıl bir resim ve nasıl bir eylemden bahsettiğimizi açmamız gerekebilir. Bu yazının ele aldığı biçimde resim, bir yüzeyde belirlenmiş izler olsa da ona bakan kişide yüzeyin derinliğine dair merak uyandırır. Burada kastedilen, resimde derinlik algısı oluşturmak için sıklıkla kullanılan tek noktalı perspektif olmasa da perspektif tartışmaya başlamak için uygun bir adım.
Resimsel imgenin ve bu imgedeki derinliğin doğru temsili olarak kabul edilegelen tek noktalı perspektif, her şeyden önce mesafelere dair bir varsayımdır. Perspektifin yarattığı derinlik algısı, sınırları aşılamaz bir kalınlıkla belirlenmiş bir yakınlık-uzaklık karşıtlığı ile sağlanır. Resim yüzeyine en “yakın” imgelerin temsili, en “uzak” imgelerinkinden farklıdır ve bu karşıtlığın sınırları bulanıklaşırsa perspektif bozulur. Tek noktalı perspektifi yaratan beden, temsil ettiği mekana dahil olmayan, ondan etkilenmeyen, onunla harekete geçmeyen ve asılı durduğu nokta dışındaki bakış açılarıyla ilgilenmeyen tekil, sabit ve üstenci bir gözdür. Gözümüzde büyük ihtimalle ilk canlanacağı biçimiyle bir harita, tek noktalı perspektif kurallarına uymasa da tıpkı perspektifi yaratan göz kadar imkansız bir noktaya konumlanmış bir bedenin bakış açısına göre düzenlenmiştir; bütün gökyüzünü homojen bir şekilde kaplayan ve tek bir an için altında kalan coğrafyayı tek bir açıdan bütünüyle gören tek bir göz. Bu göz için mesafeler artık yakınlık-uzaklık ilişkisi yaratmaz. Dev göz altında uzanan coğrafyanın her noktasına eşit uzaklıktan hakimdir.
Perspektifte derinlik illüzyonunun başarıya ulaşması için seyirci de temsili yaratan bedenin bir zamanlar yerleştiği hayali noktaya konumlanmak ve resmin yüzeyine aynı kıpırtısız ve etkiye kapalı bakışla bakmak durumundadır. Böylesi bir konumlanma, Zeynep Sayın'a göre bakışı bağlı olduğu bedenden, görme duyusunu bedenin öğrenme biçimlerinden koparmakla kalmaz, resme dair beklentilerimizi tümüyle değiştirir; perspektifin bakışı gördükleri hakkında yapabildiği kadar stratejik bilgi toplayarak çevresi üzerinde hakimiyet kurmak isteyen bir yaklaşımdır1. Dev gözün sınırlarını belirlediği haritanın seyircisi de coğrafyaya kilometrelerce yukarıdan, sabit, kıpırtısız, değişmez bir bakışla, hakimiyet duygusuyla bakar. Halbuki Calvino'ya göre coğrafyanın gökyüzünden bakan, aslında orada olmayan ve asla olamayacak bir göz tarafından “görülmüşçesine” temsili ne haritaların esas amacını ne de gerçekleştirebilecekleri potansiyeli karşılamaya yeter.
Calvino, “Haritadaki Yolcu” başlıklı denemesinde okurlar için ilk adımı
Peutinger Haritası olarak belirler. Bu harita, gökyüzüne asılı dev bir göz tarafından çizilmişe hiç benzemez. Alışılmadık biçimde ince ve uzun formuyla ilk bakışta çözülmesi zor bir yapıya sahip olsa da bunun nedeni Peutinger Haritası'nın tam olarak ne bakış ile ne de bir an içinde çözülmek için yapılmış olmasıdır. Antik Roma İmparatorluğu'nun İspanya'dan Hindistan'a kadar uzanan kara yollarını gösteren ve rulo halinde saklandığı düşünülen harita, dönemin -bu yolları gerçekten de atlar, eşekler, develer üzerinde ya da yayan olarak arşınlayacakgezginleri ve tüccarları için yapılmıştır.
Yol almak çizgisel bir süreçtir, önünüzü ancak gerçekten ilerleyerek görebilirsiniz, bu yüzden harita da çizgisel bir formdadır, yeni coğrafyalar ancak tomar açıldıkça görünür olur.
Bir harita, gezintiye çıkmanın önkoşulu değilse de gezme eyleminin “taslağıdır” ve tam olarak bu kelimelerle ifade etmese de “Haritadaki Yolcu” isimli denemesinde Calvino, haritayla karşılaşan kişinin eylemini “bakmak” değil “izlemek” olarak tanımlar2. Haritaya “bakan” kişi, bir gezginin dost bakışıyla görmez, bunun yerine mevcut bilginin bütününe açgözlüce bir hakimiyet duygusuyla eşzamanlı bir anda ve sadece o an için sahip olmaya çalışır. Stratejik noktaları not eder, en pragmatik rotayı oluşturur. Bu yönüyle tek noktalı perspektifi kabul eden göz ile haritanın üzerinde gezen göz aynı bakış açısını paylaşır. Oysa ki hem perspektif temsilinin hem de haritaların, bilgiye ulaşmak için “faydalı” araçlar olduğu sanısıyla yetinmek iki yönlü bir hiledir. İkisi de bir yandan canlı varoluşu önden kabul edilmiş bir temsil yöntemine indirgeyerek çizen kişiyi köşeye sıkıştırırken öte yandan seyircilerine sahte bir güven duygusu verir. Çerçevenin içinde temsil edilenin, gördüğüne dair bilinebilir şeylerin bütünü olduğuna inanan, manzaranın tamamına hakim olduğunu sanan seyirci ufkun ötesini ya da çizgilerin arasını artık merak etmemeye başlar.
Peki Calvino'nun haritasındaki yolcu, bu yolculuğa nasıl çıkar? Tam olarak ne, “izleyen” bedeni “gezgin” bedene dönüştürür? Merleau-Ponty'ye göre bakış ve hareket birbirlerinin hem öncülü hem de ardılıdır, görmek, görmeye devam etmek için harekete geçirir, hareket görmenin devamlılığını sağlar3. Bakışın hareketle bağının sürekliliğini sağlayan şey, görülebilecek her şeyin henüz görülmediğine dair bir umut ve daha fazlasına ulaşmak için ayaklanan merak duygusudur. Böylesi bir bakış, uysal olmasa da uyumludur. Haritayı “izleyen” kişi, yüzeyin içindeki dünyaya ve o dünyanın sürecine dahil olur; izleyenin karşılaştığı çizgiler bir yerin bilgisini vermekle kalmaz, aşılırken nefesinin kesileceği tepelerin, ancak zirveye vardığında görebileceği ovanın, gölgesine sığınacağı ağacın, yanından geçerken saksısında yetişen çiçekleri merak edeceği evlerin izlerini taşır. Harita izleyenine içinde yaşanan ve bir günü bir gününe benzemeyen hayatlar üstüne hayaller kurdurur.
Resimle karşılaşan gözün eylemi, ki bu resim bir harita da olabilir, bir gezintiye çıkmaktır ve ne fiziksel dünyada ne de resimlerde gezintiye çıkmak neler göreceğini önden bilerek bir yerden ötekine konum değiştirmek değildir. Gezintinin önkoşulu gördüklerini körü körüne kabul etmeden uyumlu olmak, ilk anda açığa çıkmayan süreçleri farketmek, merak hissini ve yeni şeyler görme umudunu yitirmemektir. Proust'un da belirttiği gibi gerçek yolculuk dünyaya yeni gözlerle bakmak; onu, daha önce hayal bile edilmemiş yeni bakışlarla incelemeye hazır olmaktır4.
■ Ilgın Hancıoğlu, Mimar, Sanatçı ve Araştırmacı.
Notlar:
1 Zeynep Sayın, “Sunuş”, Tersten Perspektif, Metis Yayınları, İstanbul, 2001, s. 9-10.
2 Italo Calvino, “Haritadaki Yolcu” Kum Koleksiyonu, çev.: Kemal Atakay, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2008, s. 24.
3 Maurice Merleau-Ponty, Göz ve Tin, çev.: Ahmet Soysal, Metis Yayınları, İstanbul, 1996, s. 33.
4 Marcel Proust, Kayıp Zamanın İzinde - Maphus, çev.: Roza Hakmen, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2001, s. 292.