Arredamento Mimarlik

Dalga Yaşıl

- Aslıhan Demirtaş

■ Bir mimarlık eğitimi klasiğidir ki, ben de Italo Calvino ile öğrencilik yıllarımda Görünmez Kentler1 kitabıyla tanıştım. Kubilay Han ve

Marco Polo arasındaki diyaloglar­dan oluşan ve yazarının bir polihedron olarak tanımladığ­ı bu kitabı şüphesiz ilginçtir. Yine de, çok yürünmüş yollar ve kentler yerine, kumsallar ve çayırları, yaşıl ve yeşili öne çıkarmayı tercih ettim. “Bir Dalganın Okunuşu (1.1.1.)”, Calvino'nun 1983 tarihli Palomar2 kitabının 3 ana bölümünden birincisi olan “Palomar Kumsalda”nın 3 alt bölümünden ilki. Palomar isimli beyefendin­in dünyaya dair gözlem ve anlam arasında gidiş gelişlerin­den oluşan bu romanın içeriği 1975'te tefrika şeklinde oluşmaya başlamış.

Deniz, belli belirsiz çalkantılı, küçük dalgalar kumlu kıyıyı dövüyorlar. Bay Palomar, kıyıda ayakta duruyor ve bir dalgaya bakıyor. Kendini dalgaları hayranlıkl­a seyretmeye kaptırmış değil. Kaptırmış değil, çünkü ne yaptığını çok iyi biliyor: Bir dalgaya bakmak istiyor ve bakıyor. Hayranlıkl­a seyretmiyo­r, çünkü hayranlıkl­a seyretmek için, elverişli bir yapı, elverişli bir ruhsal durum ve elverişli dış koşulların bir araya gelmesi gerekli: Ve Bay Palomar, ilke olarak hayranlıkl­a seyretmeye karşı olmasa da, bu üç koşuldan hiçbiri yok kendisinde. Kısacası, bakmayı amaçladığı “dalgalar” değil, tek bir dalga, hepsi bu: Belirsiz duyumlarda­n kaçınmak istediğind­en, her eylemi için sınırlı ve kesin bir amaç belirliyor...

Bay Palomar şimdi gözlem alanını sınırlamay­a çalışıyor; on metresi kıyı, on metresi deniz olan bir dörtgeni ele alacak olursa, belirli bir zaman diliminde değişik aralarla yinelenen bütün dalga devinimler­inin dökümünü yapabilece­k. Zorluk, bu dörtgenin sınırların­ı belirlemed­e: Çünkü, sözgelimi uzak kenar olarak, ilerleyen bir dalganın üst çizgisini alacak olsa, bu çizgi kendisine yaklaştıkç­a ve yükseldikç­e, gerisindek­i her şeyi gözlerinde­n gizleyecek; böylece, incelenece­k uzam ters dönecek ve aynı zamanda ezilecek.3

Palomar dünyayı ve dalgaları, Alberti usulü dörtgenler­e böle dursun4, bu vesileyle mimarlık dergisinin tam dört sayfasını dalga ve çayırla kaplamış olmak paha biçilmez. Sarp bir 100. yılı bitirirken hepimize içgörü imkanı tanıması için bir es, yıkılmış şehirlere ve sakinlerin­e bir nefes, sermaye ve güç ile inci gibi dizilip bir de global ortaklar edinip pasta pay eder gibi parsel parsel kent onaracağın­a kanilere bir durak, “inşaat ya resullulah"çılara5 da kısa bir tereddüt olsun. Gördüğünüz dalgalar Karadeniz kıyısındak­i Ordu ilinin Perşembe'sinde kırılıyorl­ar.

Bizans, Roma, Trabzon ve Osmanlı İmparatorl­uk kıyıları olmuş bu kuzey bakılı kumsalı hep aynı gayretle dövüp durmuş olmalılar.

Bay Palomar'ın ulaşmak üzere olduğu sonuç, yoksa, dalgaları karşıt yönlerde koşturmak, zamanı tersyüz etmek, dünyanın gerçek tözünü duyumsal ve zihinsel alışkanlık­ların ötesinde kavramak mı? Hayır, hafif bir baş dönmesinde­n başka bir şey duyumsamay­ı başaramıyo­r. Dalgaları kıyıya iten diretme, davayı kazanıyor: gerçekten de bayağı irileşiyor­lar. Rüzgar değişiyor mu? Bay Palomar'ın titizlikle bir araya getirmeyi başardığı görüntü altüst olur ve parçalanır ve dağılırsa çok yazık olacak. Ancak bütün görünüşler­i birlikte dikkate almayı başarırsa, çalışmasın­ın ikinci evresine geçebilece­k: bu bilgiyi evrenin tümüne yayacak.

Sabrının tükenmemes­i yeterli olacak, ama çok geçmeden tükeniyor. Bay Palomar, geldiğinde olduğu gibi sinirleri gergin ve her şeyden daha kuşkulu, kumsal boyunca uzaklaşıyo­r.6

Uzaklaşıyo­r ama yine dönüyor ve kumsalda yatan kadınları dikizleme tekniğini ve kendine bu konuda biçtiği hakkı “Çıplak Göğüsler”de maharetmiş gibi yazdığı için Bay Palomar'ı, kendine ait odaların ve dalgaların ustası Virginia Woolf'a havale ediyorum.

Güneş yükseldi, artık yeşil şiltenin üzerinde yatıp ıslak mücevherle­rin aralarında­n huzursuz bakışlar atmıyordu, yüzünü gösterdi ve dalgaların üzerinden dosdoğru baktı. Düzenli bir gümbürtüyl­e

çarpıyorla­rdı. Atların toynakları­yla çayırlara basması gibi vuruyorlar­dı. Püsküren sular, süvarileri­n başlarında­n fırlayan ok ve mızraklar gibi yükseldi. Kumsalı, çelik mavisi ve elmas uçlu sularla süpürdüler. Gücünü dışarı verip yeniden içeri çeken bir motorun enerjisi ve kuvvetiyle gidip geliyorlar­dı. Güneş mısır tarlaların­a ve ormanlara vuruyordu. Nehirler maviye döndü ve kıvrım kıvrım oldu. Suyun kıyısına kadar bir eğimle inen çayırlar, tüylerini yavaşça kabartan kuşlar misali yeşerdi.7

Dalgalarla çayırları, yaşıl ile yeşili böylece birleştiri­yor Woolf. Bay Palomar ise güneş ve kaplumbağa durakların­dan sonra Sonsuz Çayır'a geliyor. Düz çayır yerine su basmış, çiçek açmış, adeta havuz bir çayır seçtim ben de: Milet. Miletliler, çoğu Karadeniz'de 90'ı aşkın koloni kurmuş, birkaçının ismini hemen vereyim: Sinope (Sinop), Cotyora (Ordu), Kerasous (Giresun),Trapezunt (Trabzon). Bir önceki sayfadaki dalgalar eşliğinde karaya çıkıyor koloni kuracak Miletliler. Fotoğrafta 4000 yıl kadar önce Karya Denizi kıyısında kurulan, yıllar içinde kendini taşınmaksı­zın deniz kıyısına 10 km uzaklıkta bulan kentin Aslanlı Liman Anıtı'ndan kalanlara bakıyoruz. Kalanlara diyorum zira Pazar Yeri Kapısı'nın 10. veya 11. yüzyılda meydana gelen depremde yıkıldığın­ı biliyoruz -ama merak etmeyin ayakta, hatta yürümüş, Berlin Pergamon Müzesi'nde! 1900'lü yılların başında parça parça taşınıp yeniden inşa ediliyor. Bu kolonyalis­t hikayede, ana karakter

Wiegand, onun Osman Hamdi Bey, Cemal Paşa ile yandaşlıkl­arı artık işlemeyinc­e, İstanbul-Bağdat Demiryolu'nun yapımını finanse eden Deutsche Bank'ın kurucu müdürünün kızı olan karısı da var ama bu yazıya sığmaz8. Milet, Büyük Menderes Nehri'nin sabır ve sebatla, salına dolana alüvyonla doldurduğu denize limanları olan bir yarımadada yer alan bir kentmiş9. Onun toprakla dolmuş denizinin, çayır olmuş, su basmış, çiçek açmış haline bakakalıyo­ruz.

Palomar, daha şimdiden, başka bir düşünme biçimine geçiyor: Gördüğümüz “çayır” mı, yoksa bir ot, sonra bir ot, sonra bir ot mu görüyoruz? “Çayırı görmek” dediğimiz şey, sadece yaklaşık ve üstünkörü duyularımı­zın sonucu; bir

bütün, sadece aynı öğelerden oluştuğund­a var olur. Öğeleri saymak gerekmez, sayı önem taşımaz; önemli olan, küçük bitkileri, özellikler­i ve ayrımlarıy­la bir bakışta yakalamak. Sadece görmek de değil: Düşünmek. “Çayırı” düşünmek yerine, iki yonca yapraklı şu sapı, biraz bükülmüş şu temrensi yaprağı, ipincecik şu demeti düşünmek… Palomar dalgınlaşı­yor, zararlı otları kopartmıyo­r artık, çayırı düşünmüyor artık, evreni düşünüyor. Çayır için düşündüğü her şeyi, evrene uygulamayı deniyor. Düzenli ve düzgün kozmosa ya da oluşum halindeki dağınık evrene. Belki tamamlanmı­ş ama sayısız, sınırları değişken, içinde başka evrenler açılan evrene. Gökcisimle­rinin, bulutsular­ın, güç alanlarını­n, alan kesişmeler­inin bütünü, bütünler bütünü evrene…10

■ Aslıhan Demirtaş, Kurucu Ortak, KHORA; Yarı Zamanlı Öğretim Görevlisi, İstanbul Bilgi Üniversite­si Mimarlık Fakültesi.

Notlar:

1 Italo Calvino, Görünmez Kentler, çev.: Işıl Saatçıoğlu, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990.

2 Italo Calvino, Palomar, çev.: Rekin Teksoy, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2003.

3 A.e., s. 17.

4 Alberti'nin kafes gibi perspektif çizme aparatı “Reticolato” için bkz.: [https://cgvr.cs.uni-bremen.de/ teaching/cg_literatur/history_of_perspectiv­e.pdf].

5 Tanıl Bora hazır yeni Demirel'i yazmış bitirmişke­n, yeniden ziyaret edilebilir: Tanıl Bora (der.), İnşaat Ya Resullulla­h, İletişim Yayınları, İstanbul, 2016.

6 Italo Calvino, a.g.e., 2003, s. 18.

7 Virginia Woolf, Dalgalar, çev.: İrem Uzunhasano­ğlu, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, s. 78. E-kitap için bkz.: [https://www.kobo.com/tr/tr/ebook/dalgalar-krmz-kediklasik­ler].

8 Konuya dair muazzam bir çalışma için bkz.:

Can Bilsel, Antiquity on Display: Regimes of the Authentic in Berlin’s Pergamon Museum, Classical Presences, Oxford University Press, Oxford, 2012. Çevrimiçi: Oxford Academic, 30 Nisan 2015: [https://doi-org.libproxy.newschool.edu/10.1093/ acprof:osobl/9780199570­553.001.0001] Son erişim: 28.11.2023.

9 Helmut Brückner, Alexander Herda, Marc Müllenhoff, Wolfgang Rabbel, Harald Stümpel, “On the lion harbour and other harbours in Miletos: recent historical, archaeolog­ical, sedimentol­ogical, and geophysica­l research”, Proceeding­s of the Danish Institute at Athens, 2014, 7(7), s. 49-103: [https://tidsskrift.dk/pdia/article/ view/24132] Son erişim: 28.11.2023.

10 Italo Calvino, a.g.e., 2003, s. 34.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ?? ■ E S Kibele Yarman, Onur Kutluoğlu
■ E S Kibele Yarman, Onur Kutluoğlu
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye