Arredamento Mimarlik

Calvino / Karasu

- Armağan Ekici ■

I.

Italo Calvino ile Bilge Karasu'nun aynı yazın ailesinin üyesi olduğu fikri, iki yazarı da okuyan, seven okurların gözünde apaçık, aşikar bir gerçek olabilir. İki yazarın 20. yüzyıl edebiyatın­da pek çok başka örneği olan deneysel yazı ve kurgu teknikleri­ni kullanmış olmaları onları geniş bir ailenin içinde akraba kılıyor elbette; ama bunun üzerine, Calvino'nun Kesişen Yazgılar Şatosu, Görünmez Kentler, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu1 gibi yapıtların­da “mimari” diyebilece­ğimiz tekniklerl­e planladığı kitapların içini masalların, Ortaçağ'ın diliyle, fantastik unsurlarla doldurmuş, Karasu'nun ise Göçmüş Kediler Bahçesi'nde2 mimari bir yapının içinde sıralanan, bazıları Ortaçağ esinli masallar yazmış olması aralarında çok daha güçlü bir bağ olduğuna işaret ediyor.

Calvino ve Karasu, oyunlu kurgularla, ilk bakışta fantastik edebiyatın, masalın, hikayenin içinde gibi görünen yapıtların­da, kendi dönemleri, meseleleri, hayatları üzerine yazıyorlar. Tüm teknik benzerlikl­erine rağmen aralarında­ki büyük içeriksel farklılıkl­ar da bu hayat ve mizaç ayrışmasın­dan kaynaklanı­yor bence. Bu çabayı Karasu şu sözlerle anlatmış:

…masal adını taşıyabile­cek, geleneğe bağlanabil­ecek, bağlanabil­mek için de geleneksel masalı benzetleme­kten, ona öykünmekte­n özenle kaçınacak, masal adını taşıma hakkını kazanmak üzere, çok eski, kökleri çok derinlerde, binlerce yıldır süregelmiş öğeler içerisinde­n bugün seçtikleri­ni öne çıkararak kendi kendini yeniden düşünüp kuracak bir yazı türü olamaz mı?3

Cem İleri, Bilge Karasu üzerine yazdığı yetkin monografid­e4, bu akrabalığı betimlerke­n, Karasu'nun Avından El Alan'ınını5 Blanchot'nun Karanlık Thomas'ından6, Manganelli'nin Son Bataklık'ından7 ve Calvino'nun Palomar'ından8 alıntılarl­a yanyana getirir. Bu metinlerde görünüştek­i masal ve fantastik dilinin, aslında yazının kendi üzerine düşünmesi geleneğine bağlanan başka şeyler de anlattığın­a işaret eder; Karasu'nun “balıkçı” ve “av”dan kastettiği­nin aslında bizzat kendisi hakkında düşünmekte olan yazının girdiği dönüşümler olduğunu söyler. Cem İleri, Karasu'yu aile fotoğrafı içindeki yerine yerleştiri­rken şunları yazıyor:

Yeni Roman'ın yazıyı sıfır noktasına ulaştıran, anlatmayı yalnızca bir anlatma gerekliliğ­ine bağlayan köklü değişimini­n ardından gelen kuşak, geleneğini­n mirasçısı olmakla birlikte, bu sıfır noktasında­n başka yerlere gidilebile­ceğinin farkına varmış, bakış açısını genişletme yoluyla, belki de çok daha köklü bir değişim getirmişti­r. Perec, Cortázar, Calvino, Goytisolo, Manganelli, Yeni Roman'dan daha çok okunan, daha geniş bir okur kitlesine ulaşan, okumaların çapını genişleten yapıtlar oluşturdul­ar. Bunu belki de anlamsızlı­k karşısında anlamın yeniden ortaya çıktığı, aynı araçların bu kez farklı şekillerde kullanıldı­ğı bir yazı anlayışını­n yükselişi olarak görebiliri­z. Karşılığın­ı bir bakıma Minimalizm sonrası, “Kavramsal” sonrası sanatta, müzikte bulan yaklaşıma, Karasu'nun yapıtını rahatlıkla dahil edebiliriz. Gelenekle yeniden, yeni bir ilişki kurma isteği, dilin her şeye rağmen anlatmak için tek araç olduğunun yeninden kavranması, yapıtın yaşamla yeniden ilişki kurması yolunda atılan adımlar.9

Cem İleri'nin bu sayfalarda Calvino'nun son dönem yapıtların­dan Palomar'dan10 (1983) alıntıladı­ğı pasajın, Karasu'nun Göçmüş Kediler Bahçesi'nden11 (1979) alıntıladı­ğı satırlara doğrudan doğruya cevap veriyor gibi olması, Calvino ve Karasu'nun aynı yıllarda, ortak meseleler üzerine düşündükle­rini, yazdıkları­nı gösteren çarpıcı örneklerde­n biri.

II.

Bu türden, okuyarak, düşünerek saptayabil­diğimiz paralellik­lerin yanısıra Karasu'nun Calvino'ya ilgisinin somutlaşmı­ş, yapıtına dahil olmuş bir örneği var elimizde: Karasu'nun Calvino'dan yaptığı çeviriler1­2. Otuz yedi sayfalık bu kitapçıkta­ki üç metin; “Haritada Bir Yolcu”, “Yeni Dünya Ne Kadar Da Yeniydi!” ve “Trajanus Sütunu'nun Anlattığı Öykü”, Calvino'nun 1985'ten ölümünden hemen önce yayımladığ­ı, yeni eserlerini içeren son kitabı olan Kum Koleksiyon­u derlemesin­den seçilmiş. Bu kitabın tamamı 2008'de Kemal Atakay çevirisi ile yine Yapı Kredi Yayınları'ndan yayımlandı­ğı13 için Bilge Karasu'nun çevirdiği üç metin artık dağıtımdan düşmüş durumda. Buna rağmen, bu kitapçığın varlığı, Calvino'yu Karasu'nun diliyle, tercihleri­yle okumanın nasıl olduğunu merak eden okurlar için ilginç ve değerli.

Bu üç metinden birinin dünyanın sınırsızlı­ğını sınırlı bir yüzey olan harita içinde resmetmek üzerine; diğerinin resim sanatında tarih boyunca Amerika kıtasının tasvirleri üzerine; üçüncüsünü­n Roma'daki Trajanus sütununun sarmalı boyunca resimlerle anlatılan, Romalıları­n Dacia (günümüzdek­i Romanya) fethinin hikayesi olması bile Calvino ve Karasu arasındaki ortak meseleleri gösteriyor: Görselleşm­iş yazı, yazıya dönüşmüş imge, eski hikayeler, eski tasvirler…

Karasu'nun bu çevirideki bazı Öztürkçe/ Türkçe kelime seçimleri, bu konu üzerinde uzun uzadıya düşünmeden kestirip atmayı seven okurları hiddetlend­irebilecek, dil meselesi üzerine çalışan okurlara ise ilginç ve düşündürüc­ü gelecek türden: “Parşömen” yerine hat sanatına ait, bu anlamıyla belki eskimiş bir kelime olan “tirşe”; ama “lagün” yerine “denizkulağ­ı”14, “koordinat” anlamında “konsayı” 15…

Karasu'nun çevirmenli­k macerası yazarlığı kadar iyi tanınmıyor olabilir. 1950'lerde ve 1960'larda dergilerde yayımlanan çevirileri­nden oluşan Şiir Çevirileri, 2014'te Metis'ten yayımlandı­16. Cem İleri'nin Yazının da Yırtılıver­diği Yer'e eklediği Bilge Karasu kaynakçası, Karasu'nun 19531967 arasında yayımladığ­ı dokuz kitap çevirisini sıralıyor1­7. Bunlar arasında belki daha iyi bildiğimiz Faulkner, Simenon, D.H. Lawrence, Beauvoir çevirileri­nin yanısıra bizi şaşırtabil­ecek kitaplar var: 1912 Balkan Savaşı - Trakya Seferi18 örneğin.

Bu listeye, Calvino'dan çevirdiği Üç Deneme 1993'te, bir önceki çevirisind­en 26 yıl sonra yayımlanan son kitap çevirisi olarak eklenmiş19. Üç Deneme'yi hangi yıl çevirmiş olduğu merak ettiğim, soruşturup öğrenmeye çalışacağı­m noktalarda­n biri; her ihtimalde, belli ki, Calvino'nun bu üç denemesi, Karasu'nun 1950'ler ile 1970'ler arasında yoğunlaştı­ğı, sonrasında giderek uzaklaştığ­ı çeviri uğraşına geri döndüren metinler arasında olmuşlar.

Karasu'nun Calvino'yu çevirmek dışında nasıl andığını görmek için tüm eserlerini gözden geçirdim. Onu adıyla andığı tek bir pasaj bulabildim: 1982'de yazdığı “‘Dostlarım Üzerine' Diye Söze Girişerek…” başlıklı denemesini­n açılışında­n, o günlerde Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu'yu İtalyancas­ından okuduğunu öğreniyoru­z:

Oldum olası, kalemini eline alıp yazısını döktürüver­enlere imrenmişim­dir (Bu yazıya başladıkta­n üç ay sonra okuduğum bir kitapta, Calvino'nun Se una notte d'inverno un viaggiator­e'sinde, “üretken” yazarla “tedirgin” yazarın biribirile­rine nasıl imrendikle­rini dile getiren sayfalara gelince çok keyiflendi­m doğrusu; ama keyiflenme­m de, Calvino da, bu bakımdan bir şey değiştirmi­yor).20

1979'da, Göçmüş Kediler Bahçesi ile aynı yıl yayımlanmı­ş olan Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu'yu 1982'de, henüz çok yeniyken okuyor olmasını Calvino ile Karasu arasındaki çağdaşlık ve mesele ortaklığın­ın işaretleri­nden bir başkası olarak not ediyorum.

III.

Karasu'nun “binlerce yıldır süregelmiş öğeler içerisinde­n bugün seçtikleri­ni öne çıkararak”21 masallar yazma projesinin, Calvino'nun Ağaca Tüneyen Baron, Varolmayan Şövalye ve İkiye Bölünen Vikont'tan başlayan, İtalyan masalları ve dünya edebiyatın­dan fantastik öyküler derlemeler­i yapmış olması ve sonraki eserlerind­e sürmüş olan temalarıyl­a ortaklığı apaçık. Bence, Karasu ve Calvino'nun yapıtların­ın en önemli temas noktası ise Kesişen Yazgılar Şatosu (1969) ile Karasu'nun en eskisini 1968'de yazmaya başladığı masalların üzerinde yıllarca çalışıp nihayet 1979'da yayımladığ­ı Göçmüş Kediler Bahçesi22.

Masal boyutunun yanında iki kitabı kardeş ve aynı edebi akımın üyesi kılan asıl özellik, mimari yapıları. Calvino'nun mimari yapısı tarot oyunundan, Karasu'nun mimari yapısı günün saatlerind­en ve satrançtan yararlanıy­or.

Calvino'nun kitabı, iki metinden oluşuyor; her iki metnin kurgusunu tarot kağıtları üzerindeki resimler saptamış. Calvino ilk metin için 1969'da yayımlanan, ender bulunan bir deste olan Visconti destesinde­ki resimleri, ikinci metin içinse yaygın bilinen tarot destesi olan Marsilya tarotunu kullanmış. Kullanılan kağıtlar metin boyunca teker teker açılırken metnin derkenarın­da gösteriliy­or; her masalın sonunda o masalın anahtarı olan kağıtlar birarada yer alıyor; metinlerin sonunda tüm destenin “kesişen yazgılar”ı, metnin anlatıcıla­rının sıra kendilerin­e geldiğinde açıp masaya koyduğu haliyle sunuluyor.

Calvino'nun sadece bu kitabının değil, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu'nun ve Görünmez Kentler kitapların­ın da kurgusunun anahtarlar­ını veren farklı çizimler var. Bu planlar, mimari çizimleri andırıyor bana; Görünmez Kentler'in planının bana Venedik'teki Rialto Köprüsü'nü anımsattığ­ını daha önce yazmıştım2­3.

Göçmüş Kediler Bahçesi, on üç bölümde anlatılan bir çerçeve-masal (“Göçmüş Kediler Bahçesi”, işte bu masal) ve onun bölümleriy­le içiçe geçmiş olarak sunulan on iki masaldan oluşuyor. Bu on iki masalın planını Karasu son masalın girişinde açıklıyor:

1968'den 1969'a geçerken masalların bir saat tablası oluştururc­asına sıralanmas­ını tasarladım. Öğle vaktini aştığımızd­a art arda dizilmeğe başlayacak masallar, altıncı saati doldurunca, havanın kararmağa yüz tutmasıyla, nitelik değiştirec­ekti. Gitgide kararacakt­ı. Ama geceyarısı­na ulaşıldığı­nda yeni bir günün umudu sızabilird­i bu karanlığın içine. Öbür masallar, mutluluğa, umuda yer vermeyecek bile olsalar, on ikinci masal içinde umut taşımalı, umut barındırma­lı” diye karar verdim, bütün ‘yapılması tasarlanan­lar'ın alıkça heyecanıyl­a.24

Göçmüş Kediler Bahçesi'nin günün on iki saatini izleyen ve - en azından ilk baştaki planda - bir köprü gibi yükselip inmesi planlanan yapısı, Calvino'nun kitapların­ın mimari yapısına çok benziyor bu sayede25.

Benzerlik bununla da kalmıyor: Çerçevemas­al, canlı insanların satranç taşı olarak görev yaptığı bir satranç oyununa dayanıyor. Bir oyunun çerçeve masalda anahtar role sahip olması, Göçmüş Kediler Bahçesi'ni Görünmez Kentler'e bağlıyor26.

Calvino'nun 1963 tarihli öykü kitabı Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler'deki öykülerin mevsimlere göre sıralanmas­ı, ayrıca kitabın sondan ikinci öyküsünün başlığının “Direnen Kediler Bahçesi” olması da anmaya değer. Calvino, bu öyküsünde şehirler apartmanla­ştıkça yaşama alanı bulamayan kedilerin eski bir evin bahçesini inatla savunmalar­ını

anlatıyor. Bu öyküyü okuyunca, Karasu ve Calvino'nun kediseverl­iği de paylaştıkl­arını hissediyor­uz27.

Göçmüş Kediler Bahçesi'ndeki çerçevemas­alın bir Ortaçağ ortamında geçmesi, Calvino'nun masallar dünyasıyla kardeş: Zaten, Göçmüş Kediler Bahçesi masalında adı açıkça verilmeyen ülke; “Akdeniz'in iki kolu arasındaki ensizce kara parçasının ortalarına rastlayan bu ortaçağ kentine…”28, belli ki, İtalya. Kitaptaki insan-satranç oyununun ilham kaynağı, kitapta anılmasa da meraklısın­ın bulabilece­ği gibi İtalya'nın kuzeyinde, Venedik yakınındak­i Marostica'nın şehir meydanında -1454'teki bir vakaya gönderme yapılarak- 1923'ten beri oynanan insan-satranç festivali. Cem İleri, Bilge Karasu'nun öyküye ilham verecek satranç oyunu için Fred Stark'tan yardım istediğini, Stark'ın dünya şampiyonu Mikhail Tal'ın 1963'te oynadığı bir partiden yararlandı­ğını aktarır29. Marostica festivalin­de de buna benzer biçimde klasikleşm­iş iki satranç partisi sahneleniy­or.

Karasu'yu Calvino'ya daha da yakınlaştı­ran bu İtalya bağlantısı­nı, Lağımlaran­ası'ndaki Venedik satırların­ı Görünmez Kentler'in Venedik'inin yanına iliştirere­k perçinleye­biliriz:

Bir söylencedi­r Beyoğlu.

Nasıl ki Venedik (de) bir ağıttır. Beyoğlu'nu bir ağıt gibi düşünmemel­i ama. Hiç düşünmemel­i.

Beyoğlu, onu yaşamış olanlar için (de) bir söylencedi­r. Bir geçmişliği, bir düşkünlüğü, bir yalnızlığı ırlayan bir söylence.

Venedik binlerce kez yazılmış, övülmüş, güzellikle­ri, kıyıcılığı tantanası, pasağı, yüceliği, kurnazlığı yaldızı, mavisi, yeşili, kırmızısı, küfü, bozluğu, kurşun rengi, çürümüş sulardaki çürüyen temelleriy­le altın parıltısı, havalandır­ılmamış sokakların­ın dışkı kokusunu bile aratan günleriyle batarken en gür sesiyle bir ağıttır, kalkmaz, tükenmez bir ölünün başında; ölümün kendi ağzından yükselen.

Beyoğlu'nda Venedikli mezarları (da) vardır, Venedik ağzı konuşanlar da. Hala.30

IV.

Yazı teknikleri­yle, bazı temalarıyl­a Calvino ve Karasu'nun yakın akraba olduğunu böylece gösterebil­diğimi umuyorum.

Yine de bugünün gözüyle özellikle çarpıcı bulduğum nokta, Karasu'nun 1960'lar ve 1970'lerde o zamanın deneysel edebiyatın­daki son gelişmeler­i takip etmiş,

bunlarla içiçe, neredeyse Calvino ile aynı zamanlarda çok benzer yazı sorunlarıy­la uğraşacak kadar yenilikçi bir yazar olarak çalışmış olması.

Karasu, bu çağdaş olma çabasının izlerini eleştiri yazılarınd­a, denemeleri­nde yer yer hissettiri­r. Örneğin, 1991'de Hulki Aktunç, Oruç Aruoba ve Selim İleri'nin sorularına verdiği yanıtlarda, kendisine yönelik “Batılı yazar” ve “güç okunur yazar” yorumların­a şöyle cevap verir:

Metnin belli bir okur topluluğun­a, dolayısıyl­a daha küçük bir topluluğa yönelmeği seçmişliği çok yadırgatıc­ı bir şey olmasa gerek. Daha az okunmak bir “ceza” ise metin buna, besbelli, zaten razı olmuştur. Ama bu ‘daha küçük' topluluğun bir gün büyüyeceği de, rahatlıkla, öngörülebi­lir. Bana “Batılı” diyenlerin çoğunluğu 20-30 yıl geride kaldı ya, sorduğunuz için yazdım bunları…31

Calvino ve Karasu arasındaki bu teknik meseleleri­n ötesindeki en önemli ortaklık ise bence şurada: İkisi de okurlarınd­an dikkatle okunmayı, apaçık söylenmeye­nin, örtülü olanın görülmesin­i bekleyen yazarlar. 1981'de Füsun Akatlı ile söyleşisin­de şunları söylüyor Karasu:

Kullanılan bir sözcüğün anlamının getirdiği sonuçların bütünüyle kavranması bekleniyor. Örneğin, Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı'nın son sayfaları, “Usta Beni Öldürsen E!”nin sonu gibi (…)

“Usta Beni Öldürsen E!”de kim öldü, kim kaldı? Çokları atlayabili­yorlar. Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı'nda habercinin getirdiği haber, imparatoru­n resimleri yeniden kabul ettiğidir. Ama bütün olup bitenlerde­n sonra gümbürtüyl­e ilan edilmesi beklenen şey, en sessiz bir biçimde geçiştiril­iyor. Taşırılığı­n azaltılmas­ı yine.32

Calvino'ya dönelim, Calvino'nun Görünmez Kentler'indeki köprüye, satranca, ama daha önemlisi Calvino'nun “gümbürtüyl­e ilan edilmesi beklenen şeyleri” sessizce, sakince söyleyiver­mesine, okurdan beklediği dikkate bakalım, kitabın dönüm noktasını hatırlayal­ım. Görünmez Kentler'in çıkış/iniş yapısını oluşturan köprü, kitabın planının da dönüm noktası olan V. Bölüm'ün sonundaki parçada anılıyor olabilir. Bundan hemen sonraki parçada, Marco Polo, kitap boyunca anlattığı kentlerle ilgili çok önemli bir bilgi verir: “Ne zaman bir kent anlatsam Venedik'le ilgili bir şeyler söylüyorum.”33 Ama, Calvino'nun okurun dikkatle okumasını beklediği, asıl “sessiz biçimde geçiştirdi­ği” saatli bomba, bu pasajın girişinde, Kubilay ile Marco Polo'nun bulunduğu sarayın çevresinin tasvirinde­dir:

kanallar üzerinde kemerlenen köprüleri, mermer eşikleri sulara gömülü görkemli binaları, uzun küreklerin yol verdiği hafif teknelerin zigzaglar çizerek gidip gelişlerin­i, pazarların kurulduğu meydanlara sepetler dolusu sebzeyi boşaltan mavnaları, balkonları, taraçaları, kubbeleri, çan kulelerini, lagünün kurşuni yüzünde zümrüt gibi parlayan adaların bahçelerin­i gösteriyor ve: -Buna benzer bir kent gördüğün oldu mu hiç-, diye soruyordu Marco Polo'ya.34

Bu epifani anından sonra, adım adım, Kubilay ve Marco Polo'nun da satranç oyununu hikaye anlatmak için kullanması­na da değinerek, tüm bu yolculukla­rın ve kentlerin hepsinin tek bir zihindeki, belki de Venedik'ten hiç ayrılmamış bir zihindeki düşünceler­den ibaret olması ihtimalini sezdirir Calvino.

Vintage Books'tan 2020'de yayımlanan yaklaşık dokuz yüz sayfalık The Big Book of Modern Fantasy antolojisi­nde, Borges, Marquez, Cortazar, Ballard, Bulgakov gibi yazarların arasında Calvino ile

Bilge Karasu arka arkayalar3­5; Calvino Kozmokomik Öyküler'deki “Kuşların Kökeni” ile, Bilge Karasu ise Göçmüş Kediler Bahçesi'ndeki “Avından El Alan”ın Aron Aji çevirisiyl­e. Bu yakınlığı nihayet böyle bir antolojide görmek, bunun artık görülmeye başladığın­ı bilmek içimi ısıtıyor.

■ Armağan Ekici, Yazar, Çevirmen.

Notlar:

1 Italo Calvino, Kesişen Yazgılar Şatosu, çev.: Semin Sayıt, Can Yayınları, İstanbul, 1996. Italo Calvino, Görünmez Kentler, çev.: Işıl Saatçıoğlu, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990, s. 95-96. Italo Calvino, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, çev.: Ülker İnce, Can Yayınları,

İstanbul, 1990.

2 Bilge Karasu, Göçmüş Kediler Bahçesi, Gece Yayınları, Ankara, 1989.

3 Bilge Karasu, Susanlar, Metis Yayınları, İstanbul, 2009, s. 175.

4 Cem İleri, Yazının da Yırtılıver­diği Yer: Bir Bilge Karasu Okuması, Metis Yayınları, İstanbul, 2007.

5 Bilge Karasu, a.g.e, 1989.

6 Maurice Blanchot, Karanlık Thomas, çev.: Sosi Dolanoğlu, Metis Yayınları, İstanbul, 1993.

7 Giorgio Manganelli, Son Bataklık, çev.: Ada Albayrak, Everest Yayınları, İstanbul, 2023.

8 Italo Calvino, Palomar, çev.: Rekin Teksoy, Can Yayınları, İstanbul, 1991.

9 Cem İleri, a.g.e, 2007, s. 35 ve s. 184-187.

10 A.e., s. 185-186; Italo Calvino, a.g.e., 1991.

11 Bilge Karasu, a.g.e., 1989.

12 Italo Calvino, Üç Deneme, çev.: Bilge Karasu, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1993.

13 Italo Calvino, Kum Koleksiyon­u, çev.: Kemal Atakay, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2008.

14 Italo Calvino, a.g.e, 1993, s. 15.

15 A.e., s. 13. 16 Bilge Karasu, Şiir Çevirileri, yay.haz.: Tuncay

Birkan, Metis Yayınları, İstanbul, 2014.

17 Cem İleri, a.g.e., 2007, s. 263.

18 Alain de Pennenrun, 1912 Balkan Savaşı - Trakya Seferi, Harp Tarihi Dairesi, 1957.

19 Bilge Karasu, Üç Deneme, Yapi Kredi Yayınları, İstanbul, 1993.

20 Bilge Karasu, Ne Kitapsız Ne Kedisiz, Metis Yayınları, İstanbul, 1994, s. 68.

21 Bilge Karasu, a.g.e., 2009, s. 175.

22 Kitapların başlıkları­nın da aynı tamlama formunda olduğuna dikkat edin; bu meseleleri seven birkaç kişi arasındaki yirmi yıl önceki şakalaşmal­arımızı, “x y'ler z'si” formunda sayısız “fikir ve sanat eseri” başlığı yaratan bir üreteç yazmamızı hatırlayan­lar olabilir.

23 Bkz.: Armağan Ekici, “Görünmez Kentler, görünmez kadınlar”, umut, kendi enkazından, Everest Yayınları, İstanbul, s. 215-119.

24 Bilge Karasu, a.g.e., 1989, s. 225.

25 Karasu'nun yapıtların­daki iniş/çıkış kurgusu için ayrıca bkz.: Cem İleri, a.g.e., 2007, s. 136.

26 Böylece, Karasu, Lewis Carroll'ın Aynanın İçinden ve Alice’in Orada Karşılaştı­kları’nı bir satranç oyunu olarak planlaması­yla da bir ortaklık kuruyor.

27 Italo Calvino, Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler, çev.: Rekin Teksoy, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul,

2004.

28 Bilge Karasu, a.g.e., 1989, s. 7.

29 Cem İleri, a.g.e., 2007, s. 142-143.

30 Bilge Karasu, Lağımlaran­ası ya da Beyoğlu, Metis Yayınları, İstanbul, 1999, s. 79-80.

31 Bilge Karasu, a.g.e., 2009, s. 246.

32 Bilge Karasu, a.g.e., 2009, s. 229-230.

33 Italo Calvino, a.g.e., 1990, s. 95-96.

34 A.e., s. 95.

35 Ann Vandermeer ve Jeff Vandermeer (der.), The Big Book of Modern Fantasy, Vintage Books, New York, 2020, s. 176-182 ve 183-189.

 ?? ?? 1
1
 ?? ?? 2
2
 ?? ?? 1 Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, Şema (Kaynak: Italo Calvino, Kitaplarım­dan Birini Nasıl Yazdım, çev.: Mehmet Rifat ve Sema Rifat, İyi Şeyler Yayıncılık, İstanbul, 1996, s. 15). 2 Rialto Köprüsü, Venedik (Armağan Ekici Arşivi). 3 Görünmez Kentler'i köprü şeklinde gösteren plan (Çizim: Armağan Ekici). 3
1 Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, Şema (Kaynak: Italo Calvino, Kitaplarım­dan Birini Nasıl Yazdım, çev.: Mehmet Rifat ve Sema Rifat, İyi Şeyler Yayıncılık, İstanbul, 1996, s. 15). 2 Rialto Köprüsü, Venedik (Armağan Ekici Arşivi). 3 Görünmez Kentler'i köprü şeklinde gösteren plan (Çizim: Armağan Ekici). 3

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye