Calvino / Karasu
I.
Italo Calvino ile Bilge Karasu'nun aynı yazın ailesinin üyesi olduğu fikri, iki yazarı da okuyan, seven okurların gözünde apaçık, aşikar bir gerçek olabilir. İki yazarın 20. yüzyıl edebiyatında pek çok başka örneği olan deneysel yazı ve kurgu tekniklerini kullanmış olmaları onları geniş bir ailenin içinde akraba kılıyor elbette; ama bunun üzerine, Calvino'nun Kesişen Yazgılar Şatosu, Görünmez Kentler, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu1 gibi yapıtlarında “mimari” diyebileceğimiz tekniklerle planladığı kitapların içini masalların, Ortaçağ'ın diliyle, fantastik unsurlarla doldurmuş, Karasu'nun ise Göçmüş Kediler Bahçesi'nde2 mimari bir yapının içinde sıralanan, bazıları Ortaçağ esinli masallar yazmış olması aralarında çok daha güçlü bir bağ olduğuna işaret ediyor.
Calvino ve Karasu, oyunlu kurgularla, ilk bakışta fantastik edebiyatın, masalın, hikayenin içinde gibi görünen yapıtlarında, kendi dönemleri, meseleleri, hayatları üzerine yazıyorlar. Tüm teknik benzerliklerine rağmen aralarındaki büyük içeriksel farklılıklar da bu hayat ve mizaç ayrışmasından kaynaklanıyor bence. Bu çabayı Karasu şu sözlerle anlatmış:
…masal adını taşıyabilecek, geleneğe bağlanabilecek, bağlanabilmek için de geleneksel masalı benzetlemekten, ona öykünmekten özenle kaçınacak, masal adını taşıma hakkını kazanmak üzere, çok eski, kökleri çok derinlerde, binlerce yıldır süregelmiş öğeler içerisinden bugün seçtiklerini öne çıkararak kendi kendini yeniden düşünüp kuracak bir yazı türü olamaz mı?3
Cem İleri, Bilge Karasu üzerine yazdığı yetkin monografide4, bu akrabalığı betimlerken, Karasu'nun Avından El Alan'ınını5 Blanchot'nun Karanlık Thomas'ından6, Manganelli'nin Son Bataklık'ından7 ve Calvino'nun Palomar'ından8 alıntılarla yanyana getirir. Bu metinlerde görünüşteki masal ve fantastik dilinin, aslında yazının kendi üzerine düşünmesi geleneğine bağlanan başka şeyler de anlattığına işaret eder; Karasu'nun “balıkçı” ve “av”dan kastettiğinin aslında bizzat kendisi hakkında düşünmekte olan yazının girdiği dönüşümler olduğunu söyler. Cem İleri, Karasu'yu aile fotoğrafı içindeki yerine yerleştirirken şunları yazıyor:
Yeni Roman'ın yazıyı sıfır noktasına ulaştıran, anlatmayı yalnızca bir anlatma gerekliliğine bağlayan köklü değişiminin ardından gelen kuşak, geleneğinin mirasçısı olmakla birlikte, bu sıfır noktasından başka yerlere gidilebileceğinin farkına varmış, bakış açısını genişletme yoluyla, belki de çok daha köklü bir değişim getirmiştir. Perec, Cortázar, Calvino, Goytisolo, Manganelli, Yeni Roman'dan daha çok okunan, daha geniş bir okur kitlesine ulaşan, okumaların çapını genişleten yapıtlar oluşturdular. Bunu belki de anlamsızlık karşısında anlamın yeniden ortaya çıktığı, aynı araçların bu kez farklı şekillerde kullanıldığı bir yazı anlayışının yükselişi olarak görebiliriz. Karşılığını bir bakıma Minimalizm sonrası, “Kavramsal” sonrası sanatta, müzikte bulan yaklaşıma, Karasu'nun yapıtını rahatlıkla dahil edebiliriz. Gelenekle yeniden, yeni bir ilişki kurma isteği, dilin her şeye rağmen anlatmak için tek araç olduğunun yeninden kavranması, yapıtın yaşamla yeniden ilişki kurması yolunda atılan adımlar.9
Cem İleri'nin bu sayfalarda Calvino'nun son dönem yapıtlarından Palomar'dan10 (1983) alıntıladığı pasajın, Karasu'nun Göçmüş Kediler Bahçesi'nden11 (1979) alıntıladığı satırlara doğrudan doğruya cevap veriyor gibi olması, Calvino ve Karasu'nun aynı yıllarda, ortak meseleler üzerine düşündüklerini, yazdıklarını gösteren çarpıcı örneklerden biri.
II.
Bu türden, okuyarak, düşünerek saptayabildiğimiz paralelliklerin yanısıra Karasu'nun Calvino'ya ilgisinin somutlaşmış, yapıtına dahil olmuş bir örneği var elimizde: Karasu'nun Calvino'dan yaptığı çeviriler12. Otuz yedi sayfalık bu kitapçıktaki üç metin; “Haritada Bir Yolcu”, “Yeni Dünya Ne Kadar Da Yeniydi!” ve “Trajanus Sütunu'nun Anlattığı Öykü”, Calvino'nun 1985'ten ölümünden hemen önce yayımladığı, yeni eserlerini içeren son kitabı olan Kum Koleksiyonu derlemesinden seçilmiş. Bu kitabın tamamı 2008'de Kemal Atakay çevirisi ile yine Yapı Kredi Yayınları'ndan yayımlandığı13 için Bilge Karasu'nun çevirdiği üç metin artık dağıtımdan düşmüş durumda. Buna rağmen, bu kitapçığın varlığı, Calvino'yu Karasu'nun diliyle, tercihleriyle okumanın nasıl olduğunu merak eden okurlar için ilginç ve değerli.
Bu üç metinden birinin dünyanın sınırsızlığını sınırlı bir yüzey olan harita içinde resmetmek üzerine; diğerinin resim sanatında tarih boyunca Amerika kıtasının tasvirleri üzerine; üçüncüsünün Roma'daki Trajanus sütununun sarmalı boyunca resimlerle anlatılan, Romalıların Dacia (günümüzdeki Romanya) fethinin hikayesi olması bile Calvino ve Karasu arasındaki ortak meseleleri gösteriyor: Görselleşmiş yazı, yazıya dönüşmüş imge, eski hikayeler, eski tasvirler…
Karasu'nun bu çevirideki bazı Öztürkçe/ Türkçe kelime seçimleri, bu konu üzerinde uzun uzadıya düşünmeden kestirip atmayı seven okurları hiddetlendirebilecek, dil meselesi üzerine çalışan okurlara ise ilginç ve düşündürücü gelecek türden: “Parşömen” yerine hat sanatına ait, bu anlamıyla belki eskimiş bir kelime olan “tirşe”; ama “lagün” yerine “denizkulağı”14, “koordinat” anlamında “konsayı” 15…
Karasu'nun çevirmenlik macerası yazarlığı kadar iyi tanınmıyor olabilir. 1950'lerde ve 1960'larda dergilerde yayımlanan çevirilerinden oluşan Şiir Çevirileri, 2014'te Metis'ten yayımlandı16. Cem İleri'nin Yazının da Yırtılıverdiği Yer'e eklediği Bilge Karasu kaynakçası, Karasu'nun 19531967 arasında yayımladığı dokuz kitap çevirisini sıralıyor17. Bunlar arasında belki daha iyi bildiğimiz Faulkner, Simenon, D.H. Lawrence, Beauvoir çevirilerinin yanısıra bizi şaşırtabilecek kitaplar var: 1912 Balkan Savaşı - Trakya Seferi18 örneğin.
Bu listeye, Calvino'dan çevirdiği Üç Deneme 1993'te, bir önceki çevirisinden 26 yıl sonra yayımlanan son kitap çevirisi olarak eklenmiş19. Üç Deneme'yi hangi yıl çevirmiş olduğu merak ettiğim, soruşturup öğrenmeye çalışacağım noktalardan biri; her ihtimalde, belli ki, Calvino'nun bu üç denemesi, Karasu'nun 1950'ler ile 1970'ler arasında yoğunlaştığı, sonrasında giderek uzaklaştığı çeviri uğraşına geri döndüren metinler arasında olmuşlar.
Karasu'nun Calvino'yu çevirmek dışında nasıl andığını görmek için tüm eserlerini gözden geçirdim. Onu adıyla andığı tek bir pasaj bulabildim: 1982'de yazdığı “‘Dostlarım Üzerine' Diye Söze Girişerek…” başlıklı denemesinin açılışından, o günlerde Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu'yu İtalyancasından okuduğunu öğreniyoruz:
Oldum olası, kalemini eline alıp yazısını döktürüverenlere imrenmişimdir (Bu yazıya başladıktan üç ay sonra okuduğum bir kitapta, Calvino'nun Se una notte d'inverno un viaggiatore'sinde, “üretken” yazarla “tedirgin” yazarın biribirilerine nasıl imrendiklerini dile getiren sayfalara gelince çok keyiflendim doğrusu; ama keyiflenmem de, Calvino da, bu bakımdan bir şey değiştirmiyor).20
1979'da, Göçmüş Kediler Bahçesi ile aynı yıl yayımlanmış olan Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu'yu 1982'de, henüz çok yeniyken okuyor olmasını Calvino ile Karasu arasındaki çağdaşlık ve mesele ortaklığının işaretlerinden bir başkası olarak not ediyorum.
III.
Karasu'nun “binlerce yıldır süregelmiş öğeler içerisinden bugün seçtiklerini öne çıkararak”21 masallar yazma projesinin, Calvino'nun Ağaca Tüneyen Baron, Varolmayan Şövalye ve İkiye Bölünen Vikont'tan başlayan, İtalyan masalları ve dünya edebiyatından fantastik öyküler derlemeleri yapmış olması ve sonraki eserlerinde sürmüş olan temalarıyla ortaklığı apaçık. Bence, Karasu ve Calvino'nun yapıtlarının en önemli temas noktası ise Kesişen Yazgılar Şatosu (1969) ile Karasu'nun en eskisini 1968'de yazmaya başladığı masalların üzerinde yıllarca çalışıp nihayet 1979'da yayımladığı Göçmüş Kediler Bahçesi22.
Masal boyutunun yanında iki kitabı kardeş ve aynı edebi akımın üyesi kılan asıl özellik, mimari yapıları. Calvino'nun mimari yapısı tarot oyunundan, Karasu'nun mimari yapısı günün saatlerinden ve satrançtan yararlanıyor.
Calvino'nun kitabı, iki metinden oluşuyor; her iki metnin kurgusunu tarot kağıtları üzerindeki resimler saptamış. Calvino ilk metin için 1969'da yayımlanan, ender bulunan bir deste olan Visconti destesindeki resimleri, ikinci metin içinse yaygın bilinen tarot destesi olan Marsilya tarotunu kullanmış. Kullanılan kağıtlar metin boyunca teker teker açılırken metnin derkenarında gösteriliyor; her masalın sonunda o masalın anahtarı olan kağıtlar birarada yer alıyor; metinlerin sonunda tüm destenin “kesişen yazgılar”ı, metnin anlatıcılarının sıra kendilerine geldiğinde açıp masaya koyduğu haliyle sunuluyor.
Calvino'nun sadece bu kitabının değil, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu'nun ve Görünmez Kentler kitaplarının da kurgusunun anahtarlarını veren farklı çizimler var. Bu planlar, mimari çizimleri andırıyor bana; Görünmez Kentler'in planının bana Venedik'teki Rialto Köprüsü'nü anımsattığını daha önce yazmıştım23.
Göçmüş Kediler Bahçesi, on üç bölümde anlatılan bir çerçeve-masal (“Göçmüş Kediler Bahçesi”, işte bu masal) ve onun bölümleriyle içiçe geçmiş olarak sunulan on iki masaldan oluşuyor. Bu on iki masalın planını Karasu son masalın girişinde açıklıyor:
1968'den 1969'a geçerken masalların bir saat tablası oluştururcasına sıralanmasını tasarladım. Öğle vaktini aştığımızda art arda dizilmeğe başlayacak masallar, altıncı saati doldurunca, havanın kararmağa yüz tutmasıyla, nitelik değiştirecekti. Gitgide kararacaktı. Ama geceyarısına ulaşıldığında yeni bir günün umudu sızabilirdi bu karanlığın içine. Öbür masallar, mutluluğa, umuda yer vermeyecek bile olsalar, on ikinci masal içinde umut taşımalı, umut barındırmalı” diye karar verdim, bütün ‘yapılması tasarlananlar'ın alıkça heyecanıyla.24
Göçmüş Kediler Bahçesi'nin günün on iki saatini izleyen ve - en azından ilk baştaki planda - bir köprü gibi yükselip inmesi planlanan yapısı, Calvino'nun kitaplarının mimari yapısına çok benziyor bu sayede25.
Benzerlik bununla da kalmıyor: Çerçevemasal, canlı insanların satranç taşı olarak görev yaptığı bir satranç oyununa dayanıyor. Bir oyunun çerçeve masalda anahtar role sahip olması, Göçmüş Kediler Bahçesi'ni Görünmez Kentler'e bağlıyor26.
Calvino'nun 1963 tarihli öykü kitabı Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler'deki öykülerin mevsimlere göre sıralanması, ayrıca kitabın sondan ikinci öyküsünün başlığının “Direnen Kediler Bahçesi” olması da anmaya değer. Calvino, bu öyküsünde şehirler apartmanlaştıkça yaşama alanı bulamayan kedilerin eski bir evin bahçesini inatla savunmalarını
anlatıyor. Bu öyküyü okuyunca, Karasu ve Calvino'nun kediseverliği de paylaştıklarını hissediyoruz27.
Göçmüş Kediler Bahçesi'ndeki çerçevemasalın bir Ortaçağ ortamında geçmesi, Calvino'nun masallar dünyasıyla kardeş: Zaten, Göçmüş Kediler Bahçesi masalında adı açıkça verilmeyen ülke; “Akdeniz'in iki kolu arasındaki ensizce kara parçasının ortalarına rastlayan bu ortaçağ kentine…”28, belli ki, İtalya. Kitaptaki insan-satranç oyununun ilham kaynağı, kitapta anılmasa da meraklısının bulabileceği gibi İtalya'nın kuzeyinde, Venedik yakınındaki Marostica'nın şehir meydanında -1454'teki bir vakaya gönderme yapılarak- 1923'ten beri oynanan insan-satranç festivali. Cem İleri, Bilge Karasu'nun öyküye ilham verecek satranç oyunu için Fred Stark'tan yardım istediğini, Stark'ın dünya şampiyonu Mikhail Tal'ın 1963'te oynadığı bir partiden yararlandığını aktarır29. Marostica festivalinde de buna benzer biçimde klasikleşmiş iki satranç partisi sahneleniyor.
Karasu'yu Calvino'ya daha da yakınlaştıran bu İtalya bağlantısını, Lağımlaranası'ndaki Venedik satırlarını Görünmez Kentler'in Venedik'inin yanına iliştirerek perçinleyebiliriz:
Bir söylencedir Beyoğlu.
Nasıl ki Venedik (de) bir ağıttır. Beyoğlu'nu bir ağıt gibi düşünmemeli ama. Hiç düşünmemeli.
Beyoğlu, onu yaşamış olanlar için (de) bir söylencedir. Bir geçmişliği, bir düşkünlüğü, bir yalnızlığı ırlayan bir söylence.
Venedik binlerce kez yazılmış, övülmüş, güzellikleri, kıyıcılığı tantanası, pasağı, yüceliği, kurnazlığı yaldızı, mavisi, yeşili, kırmızısı, küfü, bozluğu, kurşun rengi, çürümüş sulardaki çürüyen temelleriyle altın parıltısı, havalandırılmamış sokaklarının dışkı kokusunu bile aratan günleriyle batarken en gür sesiyle bir ağıttır, kalkmaz, tükenmez bir ölünün başında; ölümün kendi ağzından yükselen.
Beyoğlu'nda Venedikli mezarları (da) vardır, Venedik ağzı konuşanlar da. Hala.30
IV.
Yazı teknikleriyle, bazı temalarıyla Calvino ve Karasu'nun yakın akraba olduğunu böylece gösterebildiğimi umuyorum.
Yine de bugünün gözüyle özellikle çarpıcı bulduğum nokta, Karasu'nun 1960'lar ve 1970'lerde o zamanın deneysel edebiyatındaki son gelişmeleri takip etmiş,
bunlarla içiçe, neredeyse Calvino ile aynı zamanlarda çok benzer yazı sorunlarıyla uğraşacak kadar yenilikçi bir yazar olarak çalışmış olması.
Karasu, bu çağdaş olma çabasının izlerini eleştiri yazılarında, denemelerinde yer yer hissettirir. Örneğin, 1991'de Hulki Aktunç, Oruç Aruoba ve Selim İleri'nin sorularına verdiği yanıtlarda, kendisine yönelik “Batılı yazar” ve “güç okunur yazar” yorumlarına şöyle cevap verir:
Metnin belli bir okur topluluğuna, dolayısıyla daha küçük bir topluluğa yönelmeği seçmişliği çok yadırgatıcı bir şey olmasa gerek. Daha az okunmak bir “ceza” ise metin buna, besbelli, zaten razı olmuştur. Ama bu ‘daha küçük' topluluğun bir gün büyüyeceği de, rahatlıkla, öngörülebilir. Bana “Batılı” diyenlerin çoğunluğu 20-30 yıl geride kaldı ya, sorduğunuz için yazdım bunları…31
Calvino ve Karasu arasındaki bu teknik meselelerin ötesindeki en önemli ortaklık ise bence şurada: İkisi de okurlarından dikkatle okunmayı, apaçık söylenmeyenin, örtülü olanın görülmesini bekleyen yazarlar. 1981'de Füsun Akatlı ile söyleşisinde şunları söylüyor Karasu:
Kullanılan bir sözcüğün anlamının getirdiği sonuçların bütünüyle kavranması bekleniyor. Örneğin, Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı'nın son sayfaları, “Usta Beni Öldürsen E!”nin sonu gibi (…)
“Usta Beni Öldürsen E!”de kim öldü, kim kaldı? Çokları atlayabiliyorlar. Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı'nda habercinin getirdiği haber, imparatorun resimleri yeniden kabul ettiğidir. Ama bütün olup bitenlerden sonra gümbürtüyle ilan edilmesi beklenen şey, en sessiz bir biçimde geçiştiriliyor. Taşırılığın azaltılması yine.32
Calvino'ya dönelim, Calvino'nun Görünmez Kentler'indeki köprüye, satranca, ama daha önemlisi Calvino'nun “gümbürtüyle ilan edilmesi beklenen şeyleri” sessizce, sakince söyleyivermesine, okurdan beklediği dikkate bakalım, kitabın dönüm noktasını hatırlayalım. Görünmez Kentler'in çıkış/iniş yapısını oluşturan köprü, kitabın planının da dönüm noktası olan V. Bölüm'ün sonundaki parçada anılıyor olabilir. Bundan hemen sonraki parçada, Marco Polo, kitap boyunca anlattığı kentlerle ilgili çok önemli bir bilgi verir: “Ne zaman bir kent anlatsam Venedik'le ilgili bir şeyler söylüyorum.”33 Ama, Calvino'nun okurun dikkatle okumasını beklediği, asıl “sessiz biçimde geçiştirdiği” saatli bomba, bu pasajın girişinde, Kubilay ile Marco Polo'nun bulunduğu sarayın çevresinin tasvirindedir:
kanallar üzerinde kemerlenen köprüleri, mermer eşikleri sulara gömülü görkemli binaları, uzun küreklerin yol verdiği hafif teknelerin zigzaglar çizerek gidip gelişlerini, pazarların kurulduğu meydanlara sepetler dolusu sebzeyi boşaltan mavnaları, balkonları, taraçaları, kubbeleri, çan kulelerini, lagünün kurşuni yüzünde zümrüt gibi parlayan adaların bahçelerini gösteriyor ve: -Buna benzer bir kent gördüğün oldu mu hiç-, diye soruyordu Marco Polo'ya.34
Bu epifani anından sonra, adım adım, Kubilay ve Marco Polo'nun da satranç oyununu hikaye anlatmak için kullanmasına da değinerek, tüm bu yolculukların ve kentlerin hepsinin tek bir zihindeki, belki de Venedik'ten hiç ayrılmamış bir zihindeki düşüncelerden ibaret olması ihtimalini sezdirir Calvino.
Vintage Books'tan 2020'de yayımlanan yaklaşık dokuz yüz sayfalık The Big Book of Modern Fantasy antolojisinde, Borges, Marquez, Cortazar, Ballard, Bulgakov gibi yazarların arasında Calvino ile
Bilge Karasu arka arkayalar35; Calvino Kozmokomik Öyküler'deki “Kuşların Kökeni” ile, Bilge Karasu ise Göçmüş Kediler Bahçesi'ndeki “Avından El Alan”ın Aron Aji çevirisiyle. Bu yakınlığı nihayet böyle bir antolojide görmek, bunun artık görülmeye başladığını bilmek içimi ısıtıyor.
■ Armağan Ekici, Yazar, Çevirmen.
Notlar:
1 Italo Calvino, Kesişen Yazgılar Şatosu, çev.: Semin Sayıt, Can Yayınları, İstanbul, 1996. Italo Calvino, Görünmez Kentler, çev.: Işıl Saatçıoğlu, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990, s. 95-96. Italo Calvino, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, çev.: Ülker İnce, Can Yayınları,
İstanbul, 1990.
2 Bilge Karasu, Göçmüş Kediler Bahçesi, Gece Yayınları, Ankara, 1989.
3 Bilge Karasu, Susanlar, Metis Yayınları, İstanbul, 2009, s. 175.
4 Cem İleri, Yazının da Yırtılıverdiği Yer: Bir Bilge Karasu Okuması, Metis Yayınları, İstanbul, 2007.
5 Bilge Karasu, a.g.e, 1989.
6 Maurice Blanchot, Karanlık Thomas, çev.: Sosi Dolanoğlu, Metis Yayınları, İstanbul, 1993.
7 Giorgio Manganelli, Son Bataklık, çev.: Ada Albayrak, Everest Yayınları, İstanbul, 2023.
8 Italo Calvino, Palomar, çev.: Rekin Teksoy, Can Yayınları, İstanbul, 1991.
9 Cem İleri, a.g.e, 2007, s. 35 ve s. 184-187.
10 A.e., s. 185-186; Italo Calvino, a.g.e., 1991.
11 Bilge Karasu, a.g.e., 1989.
12 Italo Calvino, Üç Deneme, çev.: Bilge Karasu, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1993.
13 Italo Calvino, Kum Koleksiyonu, çev.: Kemal Atakay, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2008.
14 Italo Calvino, a.g.e, 1993, s. 15.
15 A.e., s. 13. 16 Bilge Karasu, Şiir Çevirileri, yay.haz.: Tuncay
Birkan, Metis Yayınları, İstanbul, 2014.
17 Cem İleri, a.g.e., 2007, s. 263.
18 Alain de Pennenrun, 1912 Balkan Savaşı - Trakya Seferi, Harp Tarihi Dairesi, 1957.
19 Bilge Karasu, Üç Deneme, Yapi Kredi Yayınları, İstanbul, 1993.
20 Bilge Karasu, Ne Kitapsız Ne Kedisiz, Metis Yayınları, İstanbul, 1994, s. 68.
21 Bilge Karasu, a.g.e., 2009, s. 175.
22 Kitapların başlıklarının da aynı tamlama formunda olduğuna dikkat edin; bu meseleleri seven birkaç kişi arasındaki yirmi yıl önceki şakalaşmalarımızı, “x y'ler z'si” formunda sayısız “fikir ve sanat eseri” başlığı yaratan bir üreteç yazmamızı hatırlayanlar olabilir.
23 Bkz.: Armağan Ekici, “Görünmez Kentler, görünmez kadınlar”, umut, kendi enkazından, Everest Yayınları, İstanbul, s. 215-119.
24 Bilge Karasu, a.g.e., 1989, s. 225.
25 Karasu'nun yapıtlarındaki iniş/çıkış kurgusu için ayrıca bkz.: Cem İleri, a.g.e., 2007, s. 136.
26 Böylece, Karasu, Lewis Carroll'ın Aynanın İçinden ve Alice’in Orada Karşılaştıkları’nı bir satranç oyunu olarak planlamasıyla da bir ortaklık kuruyor.
27 Italo Calvino, Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler, çev.: Rekin Teksoy, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul,
2004.
28 Bilge Karasu, a.g.e., 1989, s. 7.
29 Cem İleri, a.g.e., 2007, s. 142-143.
30 Bilge Karasu, Lağımlaranası ya da Beyoğlu, Metis Yayınları, İstanbul, 1999, s. 79-80.
31 Bilge Karasu, a.g.e., 2009, s. 246.
32 Bilge Karasu, a.g.e., 2009, s. 229-230.
33 Italo Calvino, a.g.e., 1990, s. 95-96.
34 A.e., s. 95.
35 Ann Vandermeer ve Jeff Vandermeer (der.), The Big Book of Modern Fantasy, Vintage Books, New York, 2020, s. 176-182 ve 183-189.