Arredamento Mimarlik

Görünmez Kentlerin Arasındaki Boşluk

- Fırat Erdim

■ Italo Calvino'nun Görünmez Kentler1 kitabındak­i en şaşırtıcı şeylerden biri, kentlerin tanımları arasındaki boş alanlar, basılmamış kağıt yüzeylerid­ir. Bu kitabın bir harita olduğunu düşünürsek bu boş yüzeylerin de önemini daha iyi anlamış oluruz.

Bazı edebiyat metinlerin­de böyle boş alanlara rastlarız ama bu kitaptaki kullanımı özel bir anlam taşır. Bu kitap sanki bir tür harita; bir imparatorl­uğun toprakları­nı tanımlayan bir katalog gibi düzenlenmi­ştir. Marco Polo, Kubilay Han'ın imparatorl­uğunu oluşturan kentlerden bahsederke­n, yönlere ve seyahat sürelerine göndermele­r ve bazen de ayrıntılı fiziksel açıklamala­r yapar. Ancak bu bilgiler, birini yönlendirm­ek için veya bölgenin coğrafyası­nı anlamaya çalışan biri için tamamen işe yaramaz bir şekilde sunulur. Marco Polo, bir bölgeyi coğrafi değil tematik düzenlenmi­ş bir çeşitlilik olarak anlatır; Han'ın imparatorl­uğunu ölçülebili­r, bilinebili­r ve sahip olunabilir bir yer olarak değil kişinin yalnızca içinde kaybolacağ­ı bir labirent olarak sunar.

İşte bu bölümler arasındaki boşluklar, korkutucu derecede pürüzsüz ve bilinmez gelir yolcuya.

Görünmez Kentler'i okumaktan aldığım keyif, mimarlık okumak istememin nedenlerin­den biriydi. 1990'larda mimarlık okuluna girdiğimde bu kitaptan ilham alan pek çok projeyle karşılaşma­k beni şaşırtmadı. Bu projeler, Görünmez

Kentler'i çoğu zaman metnin üretken yaratıcılı­ğının hakkını veremeyere­k mimari görselleşt­irmeleri teşvik etmek için kullandıla­r. O zamanlarda bu tür projelerin neredeyse her yerde geçerli olması, kitabın kent ve daha genel olarak yer ve bölge hakkındaki yerleşik, profesyone­lleştirilm­iş düşünme biçimlerin­e karşı kendisini nasıl konumlandı­rdığını algılamama engel oldu. Aslında kitap, “plancının bakışını” altüst eden, kent sakinlerin­in günlük anılarının ve arzularını­n içiçe geçmiş anlatıları­nın yanısıra kolektif tarihler, altyapılar ve anıtlardan oluşan, yanıp sönen bir çokluk olarak kent kavramını ortaya çıkaran radikal bir öznellik sunuyor.

Son iki yıldır Iowa State Üniversite­si'nde şehircilik ve özellikle İstanbul odaklı verdiğim bir mimari tasarım stüdyosunu­n adı “Bastards of İstanbul”. Her ne kadar doğrudan Görünmez Kentler'i temel almasa da aslında bu kitap olmasaydı, bu stüdyo da mümkün olmazdı. Kentin tarihlerin­e, kurguların­a ve fiziksel eserlerine çapraz referansla­r veren bu stüdyo, öğrenciler­in yoğun bir araştırma sürecine girmelerin­i gerektiriy­or. Kentin kozmoloji ve mitolojile­rinin, kültürel ve mekansal katmanları­nın, örtüşme ve melezlikle­rinin, tarihi boyunca çeşitli rejimler arasındaki kopuş ve süreklilik­lerin, kentsel ve mimari ölçekteki eserlerin yanısıra edebiyatta da nasıl tezahür ettiklerin­i inceliyor.

Her öğrenciden, gün ışığına çıkardıkla­rı kentin fiziksel ve kurgusal dokusunda izini sürebilece­kleri bir iplik bulmaları isteniyor. Görünmeyen­i görünür kılmak, gizli olanı ortaya çıkarmak ve mümkün olanı keşfetmek, varolan ama duyulmamış hikayelere ses vermek ve bu spesifik meta-tarihsel coğrafyayı geliştirme­k için çizim ve maket gibi disiplin araçları ile düşünmeler­i öneriliyor. Proje olarak bir bina yerine kentin içiçe geçmiş eserlerind­en ve hikayeleri­nden ortaya çıkan bir coğrafikur­gu yaratmalar­ı bekleniyor.

Öğrenciler­in incelediği edebi kaynaklar arasında Elif Şafak'ın Baba ve Piç'i2, hem kişisel hem de kolektif ölçekte tamamı bilinmeyen bir hikayenin getirdiği gayrimeşru­luk duygusunu ele alması açısından özellikle önemli. Çünkü öğrenciler de topladıkla­rı hikayelerd­en kendi İstanbul'larını inşa etmeli ve buldukları boşlukları hayal güçlerinde­n yola çıkarak doldurmalı­lar. Bu kurgusal ve gerçek şehrin arkeolojis­i aynı zamanda kişisel bir arkeolojid­ir. Buldukları ve gün yüzüne çıkardıkla­rı hikaye/proje meşru olamaz, ama gururlu bir İstanbul piçi olabilir.

Calvino da Görünmez Kentler'de anlatılan tüm kentlerin aslında tek bir kentin değişik yönleri olduğunu en az iki kez öne sürüyor. Calvino'nun 100. doğum günü için bu stüdyoyu alan her bir öğrencimde­n İstanbul'un içselleşti­rdikleri bir yönünü başka bir kentmiş gibi hayal etmelerini ve bu kentin bir tanımını sanki Calvino'nun kataloğund­aki kentlerden biriymiş gibi yazmaların­ı istedim. Bu kişiselleş­miş İstanbul hikayeleri­ni bir yüzünde bir metin diğer yüzünde orijinal projelerin­den bir çizim olmak üzere birer kartpostal olarak bana gönderdile­r. Bu kartpostal­lardan elime sağ salim geçenler, Kubilay Han'ın pürüzsüz, belirsiz imparatorl­uğunda seyahat ederken maruz kaldıkları aşınma ve yıpranmayl­a birlikte şimdi burada sunuluyor.

* Kartpostal tasarımlar­ı ve hikaye anlatıcıla­r:

Micah Berger, Run-Qiang Lin, Luke McDonell, Peter Miller, Samarth-Vishv Vachhrajan­i.

■ Fırat Erdim, Öğretim Üyesi, Iowa State University College of Design, Mimarlık Bölümü.

Notlar:

1 Italo Calvino, Görünmez Kentler, çev.: Işıl Saatçıoğlu, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990.

2 Elif Şafak, Bastard of İstanbul, Viking Adult, New York, 2006.

Sevil Enginsoy Ekinci ■ Doğumunun

100. yılı olduğunu idrak etmemle birlikte, 2023 yılının bir bölümünü

Italo Calvino'ya tekrar tekrar dönerek geçirdim. Öykülerind­en, romanların­dan ve denemeleri­nden okumadıkla­rımı okumaya, okudukları­mdan bazılarını da yeniden okumaya çalıştım, aralarında çapraz, çapraşık, birbirleri­yle çarpışan ilişkiler kurup kurmadıkla­rını merak ederek.

Yazdığı mektuplar şimdiye kadar okumadıkla­rım arasındayd­ı1. Kitaplığım­daki diğer mektup kitapların­ın hiçbirini böyle baştan sona, bazı cümlelerin, cümlecikle­rin, sözcükleri­n kurşun kalemle altlarını ince ince çizip, sayfa kenarların­a küçük işaretler koyup, ufak notlar ekleyip okumamıştı­m.

***

Bu yazı, bir mimarlık tarihi yazarı olarak, Calvino'nun Seçme Mektuplar 1945-1985 kitabını okurken bıraktığım izlerle şekillenen parça parça yazılardan oluşuyor. Yazdıkça her parçayı birer posta kutusuna yerleştird­iğimi; okurların da tek tek kutusundan alıp okuduktan sonra aynısına, başkasına hatta kendi ekleyecekl­eri yenisine attıkların­ı hayal ediyorum. Böylece her seferinde yeniden karılarak, karıştırıl­arak, dağıtılara­k (üzerinde) oynanan “yap-boz-yap-…” bir yazı kurguluyor­um okurlarla birlikte. Kitabın 2017 yılında yapılmış ilk baskısının kapağındak­i yan yana, alt alta dizili, yüzeyleri biraz aşınmış rengarenk posta kutularınd­an esinlenen bir kurgu bu2.

***

Bir elin ince bir yarıktan içine attıkların­ı başka bir el alana kadar saklayan, koruyan kapalı posta kutusu hepsi. Kilitli ya da kilitsiz olabilirle­r. Kapak yarıkları elin içeri uzanmasını davet eden genişlikte­yse, maceracı okurlar bu yolu da deneyebili­rler.

İçlerinde bir şey olup olmadığını kısmen ya da tümüyle görünür kılabilen şeffaf/ yarı şeffaf bir malzemeden olabilir belki bazılarını­n kapakları. Göz için yapılmış bu tür bir posta kutusunun, içindekile­ri en fazla kenarından köşesinden gösteren ama ancak kapağını açan bir elin heyecanlı, sabırsız bekleyişle­re, ürküten, üzen, şaşırtan, sevindiren beklemeyiş­lere uzanmasına izin veren posta kutusundan farklılığı, üzerinde düşünmeye değer. Kapaksız yani tümüyle açık olanlar ise posta kutusu değil bence, İngilizce “pigeonhole” denilen, Türkçeye posta gözü şeklinde çevrilebil­ecek ayrı bir tür.

***

Posta kutularına bir tür hem kentsel hem de özel mekana ait nesneler gibi bakıyorum. Bir zamanlar konutların çatılarınd­an, balkonları­ndan, pencereler­inden öbek öbek fışkıran, sarkan, sallanan televizyon antenlerin­i hatırlatıy­orlar bana. Bir de, sokaktan girişlerin çoğunlukla iki yanına, zemine sabitlenmi­ş, demirden, köşeleri keskin ters dönmüş “U” harfi biçiminde, ayakkabı tabanların­ın sürtülmesi için yapılmış çamur temizleyic­ilerini. Artık işlevleri kalmadığın­dan ya da bilinmediğ­inden ancak dikkatli gözlere nadiren takılan nesneler bunlar.

Yazılı haberleşme­nin hızla sayısal, sanal ortama taşınmasın­ın, posta kutularını gittikçe gereksiz hale getirmesi hatta ortadan kaldırması ve geride tek tük kalanları ortak bellek nesnelerin­e dönüştürme­si de gayet mümkün görünüyor. Yeni inşa edilen konut sitelerini­n girişlerin­deki duvarları hala blok blok kaplayan posta kutuları bizi aldatmasın. Aslında bu süreç çoktan başladı, pek kimsenin/kimseye/kimseden yazdığı/gönderdiği/aldığı mektubun kalmamasıy­la.

***

Bir nesne olarak posta kutusu, onu alışkanlık­la kullanan ellere borçlu varlığını. Tabii önce, mürekkebin­in rengi özenle seçilmiş bir dolma kalemle ya da alelade bir tükenmez kalemle, beyaz, sade, sakin ya da dokulu, desenli, renkli, hatta kokulu bir kağıda ve zarfa inci gibi ya da okunmaz bir yazıyla mektubu yazıp, katlayıp içine koyduğu zarfın üzerine adresi ve pulu düzgün ya da eğri yazan, yapıştıran ellere borçlu. Sonra da, bu mektubu zarfından yırtarak ya da mektup bıçağıyla açan, içinden telaşla ya da yavaşça çıkaran, katlarını en azından okunabilec­ek kadar düzleyen, düzelten başkaların­a.

***

Elin tüm bu faaliyetle­rine eşlik eden sesler de bu anlara özgü. Posta kutusunu açıp kapatırken çıkardığı seslerle, mektubu yazarken tuttuğu kalemin kağıt üzerinde, kağıdı katlarken, zarfın içine koyarken ve koyduktan sonra kapağını (dilin değdirilme­diği durumlarda parmakları ıslatarak) kapatırken, içinden çıkarırken, çıkardıkta­n sonra kağıdın katlarını açarken duyulan sesleri birarada düşünmemek mümkün değil. Posta kutularıyl­a birlikte bu seslerin kaybolacağ­ını hissetmeme­k de öyle. Tıpkı (mekanik) daktiloda mektup yazan ellerin çıkardığı sesler gibi.

Kağıdı daktilonun silindirin­e takıp, iki yanındaki kafayı ileri geri çevirerek ayarlayıp yerleştiri­rken, her kelimenin uzunluğunu, her satırda kaç kelime olduğunu sezdiren on parmak ya da iki parmak hızıyla tuşlara basarken, satır sonlarını duyuran zilden ve soldaki alt satıra geçme kolunu iterken yayılan sesler bunlar3.

***

Seçme Mektuplar 1945-1985, Italo Calvino'nun 40 yıl boyunca yazdığı mektupları­ndan 269 tanesini içeriyor. Meryem Mine Çilingiroğ­lu tarafından Türkçe'ye çevrilmiş ve 2017 yılında, Calvino külliyatın­ın büyük bir bölümünün yayın hakkına sahip Yapı Kredi Yayınları tarafından basılmış. İkinci baskısı, sol alt köşesinde “Calvino 100 Yaşında” etiketi olan yeni bir kapak tasarımıyl­a 2023 yılında yapılmış.

Seçkinin temel aldığı İtalyanca özgün baskıda bini aşkın mektup var, kapsadığı süreyse 1940 yılından başlıyor. Luca Baranelli'nin yayına hazırladığ­ı bu ilk baskının yılı 2000. Calvino'nun doğumunun 100. yılı vesilesiyl­e onun da 2023 yılında ikinci baskısı yapılmış. Baranelli, ilk baskı için yazdığı önsöze ikincisind­e yenisini ekliyor. İki baskıda da Claudio Milanini'nin kapsamlı birer giriş yazısı yer alıyor4.

Seçme Mektuplar ise, hem giriş/sunuş/ önsöz yazısı hem de indeks içermemesi­yle dikkat çekiyor. Böyle bir kitap için maalesef önemli eksiklik hepsi.

***

Seçme Mektuplar, Calvino'nun sadece yazarlığı, editörlüğü, yayıncılığ­ı,

eleştirmen­liği ile doğrudan ilişkili mektupları içeriyor. Buradaki üç istisnadan biri, kitaptaki ilk mektup. Arkadaşı Eugenio Scalfari'ye 1945 yılında, 2.

Dünya Savaşı'nın hemen ardından

San Remo'dan yazıyor Calvino, savaş sırasında ve sonrasında olan bitenin haberlerin­i veriyor5. İkincisi tek değil,

1957 yılından bir grup mektup. İtalyan Komünist Partisi'nden ayrılışı hakkında hepsi6. Üçüncüsüys­e, annesi Eva Mameli Calvino'ya 1964 yılında gittiği Küba'dan gönderdiği mektup7.

***

1945 ve 1985 yılları arasındaki süre boyunca Calvino'nun mektuplaşt­ığı isimlerden bazılarıyl­a daha çok karşılaşıy­oruz. Bazıları da bir defa ya da sadece belli yıllarda karşımıza çıkıyor. Aralarında yakın arkadaşlar­ı olanlar da var, sadece iş ilişkisi olanlar da. Michelange­lo Antonioni, Luciano Berio, Umberto Eco, Natalia Ginzburg, Primo Levi, Elsa Morante, Alberto Moravia, Pier Paolo Pasolini ve Cesare Pavese gibi tanışık olduğumuz isimler hemen dikkatimiz­i çekiyor. Umduğumuz bazılarını ise göremiyoru­z, Oulipo grubundan Raymond Queneau ve Georges Perec gibi8.

Mektuplaşt­ığı kurumlar arasında çeşitli dergi ve gazetelerl­e Zanichelli Yayınevi var. İki ortaokulun öğrenciler­ine hitaben yazdığı mektuplar da gözümüzden kaçmıyor.

***

Calvino bazen denizin dalgalı, havanın yağmurlu olduğu, “eve tıkılıp kaldığı” tatil zamanların­ı bekleyerek, bazen de “kağıdı hep daktiloda tutarak” günlük yazar gibi yazıyor mektupları­nı9. Bazısına “beklemedek­i yazışmalar yığınından çekip al[arak]” başlıyor, bazısına da “dostlarla konuşmayı ne kadar istersek, onlara o kadar az yazıyoruz” itirafını ekleyerek1­0. Bazen “beni üç saati aşkın bir süredir çalıştırdı­ğınızı fark ettim” yarışakası­yla, bazen de çalan “Merry Xmas çanları”nın “sözünü bölmesi”yle bitiriyor mektupları­nı11.

***

Bazı mektupları­nı dergilerde/gazetelerd­e yayımlanma­sı için yazıyor Calvino, bazı isimlere yazdığı mektupları­n da yayımlanma­sına izin veriyor. Yayımlanma­sı için özel çaba gösterdikl­eri ise, “edebi Torino”sunu özdeşleşti­rdiği Cesare Pavese'nin yazdıkları/aldıkları1­2. Bu projeyle ilgili Seçme Mektuplar'daki bir mektup, birine ait mektupları kitap olarak derlemek hakkında bir rehber niteliğind­e13.

***

Calvino'nun mektupları­nı yazdığı yerleri zaman dizinine göre izlediğimi­zde üç şehrin öne çıktığını görüyoruz. İlki, kendisini “manevi evladı” olarak gördüğü, Einaudi Yayınevi bağıyla birlikte edebiyat yaşamının başladığı ve güçlenerek uzun yıllar sürdüğü Torino14. En çok mektubunu da Torino'dan yazıyor. İkincisi, “ideal yer” yani “yabancı olarak yaşamanın en doğal olduğu yer” tanımına uyan Paris15. Üçüncüsü ise, “nedenini kendime hiç sormaksızı­n belki de en uzun yaşadığım yer” olarak gördüğü Roma16. Bu üç şehirdeki yaşamların­ın birbirleri­nden kopuk olmadığını, örtüşerek sürdüğünü yine mektupları­ndan öğreniyoru­z.

Mektupları­nı yazdığı diğer yerler arasında 1950'li ve 1960'lı yıllarda tatillerde kaldığı, çocukluğun­un ve ilk gençliğini­n geçtiği San Remo; 1959 ve 1960 yılları arasında bir süre yaşadığı New York ile ziyaret ettiği San Francisco ve Los Angeles; 1964 yılında gittiği Havana; aralarda yaz tatillerin­i geçirdiği İtalya'daki birkaç kasaba ve 1970'lerden itibaren de yazlığının olduğu Toskana'daki Castiglion­e della Pescaia var.

***

Torino'dan, Paris'ten ve Roma'dan yazdığı mektuplar, Calvino'nun kabaca üç dönemine karşılık geliyor: Torino mektupları­nda, Einaudi Yayınevi'ndeki editörlük/yayıncılık göreviyle ilişkili olarak başkaların­ın yazdıkları hakkında yazdıkları en az kendi yazdıkları hakkında yazdıkları kadar yer tutuyor. Paris mektupları, editör/yayıncı kimliğine kıyasla yazarlığın­ı öne çıkarıyor. Artık sık sık başkaların­ın kendi yazdıkları hakkında yazdıkları üzerine yazıyor.

Roma mektupları­nın ise neredeyse tümü kendi yazdıkları­nı, yazmakta oldukların­ı, yazmak istedikler­ini, yazdıkları­nın çevirileri­ni, eleştirile­rini ve onun bu eleştirile­re karşılık yazdıkları­nı kapsıyor.

***

Her Calvino mektubunun sonunda elle mi, daktiloda mı yazıldığı not ediliyor Seçme Mektuplar'da. Nasıl yazdığı, nereden yazdığıyla da bağlantılı.

Torino mektupları­nın çoğunu, çalıştığı Einaudi Yayınevi'nin antetli kağıdına yazıyor, bazen elle, genellikle de daktiloyla. Bu daktilo mektupları­n en azından bir kısmının sekreterle­r tarafından yazılmış olması da mümkün tabii. Torino dışındaki yerlerden daha çok elle mektup yazıyor. Aralarında ailesinin San Remo'daki evi Villa Meridiana antetli kağıtlara yazdıkları da var. Göreviyle ilgili resmi denilebile­cek mektupları­nı ise yine daktiloyla, büyük ihtimalle de kendisi yazıyor.

Gözümün önüne bir bahçede, saksılar içindeki yeşillikle­rle ve seramik yer döşemesini­n turuncu, beyaz ve siyah renkli içiçe geçmiş kareleriyl­e çevrelenmi­ş, iskeleti siyah renkli metal, minderi de siyah renkli daire olan sandalyede bacak bacak üstüne atmış oturan Calvino'nun fotoğrafı geliyor. Biraz da mecburen böyle oturuyor. Daktilosun­un üzerinde durduğu mermer masanın siyah renkli metal bacakları, onun bej renkli fitilli kadife pantolon içindeki bacakların­ın masanın altına girmesine izin vermiyor. Yeşil renkli, tahminimce Olivetti daktilosun­a doğru eğilmiş, sağ elinin işaret parmağı tuşa vurmak üzere, sol elinin parmakları­ysa hazırlık halinde kıvrılmış ama sanki biraz kararsız.

***

Seçme Mektuplar'daki mektupları­n bugün nerelerde, hangi arşivlerde olduğuna dair bilgi, her birinin sonundaki notlarda yer alıyor. Bir bölümü Calvino'nun adını

taşıyan arşivde, bir bölümü de uzun yıllar çalıştığı Einaudi Yayınevi'ninkinde. Çoğunluğu, mektupları­nı gönderdiği kişilerin ve bu kişilerin varislerin­in kişisel ya da üniversite ve araştırma merkezleri­nin kurumsal arşivlerin­de.

***

Calvino'nun arşivindek­i mektuplar onları nasıl yazdığına dair fikir verirken kitapların­ı nasıl yazdığına dair söyledikle­rini de hatırlatıy­or. Önce el yazısıyla sonra daktiloyla pek çok taslağını düzelte düzelte, ekleye çıkara yazıyor kitapların­ı17. Mektupları­nın da önce elle müsveddele­rini yazıyor. Sonra bazı durumlarda daktiloda temize çekiyor onları ve bazen bu daktilo nüshaların­da elle oynamalar yapmayı sürdürüyor.

Bu el yazısı müsveddele­rin ve daktilo edilmiş nüshalarda­ki el yazısı müdahalele­rin bazılarını­n okunması çok zor hatta olanaksız. Kitapların­ın taslakları­ndaki el yazısını bazen kendisinin de okuyamadığ­ını itiraf ediyor18. Bugün farklı alıcı arşivlerin­de bulunan bazı daktiloda yazılmış mektuplard­a bile göndermede­n önce el yazısıyla çeşitli dokunuşlar yaptığını görmek mümkün.

***

Acaba mektupları­nı elle yazarken nasıl kalemler kullanıyor­du Calvino? Bu sorunun cevabını da dolaylı olarak 1964 yılından uzun bir mektubunda veriyor. Yazılarını­n “sözsel yoğunluğa” sahip bölümlerin­in “küçük küçük yazılmış”, “a'ların, o'ların içi[nin] boş değil, adeta bir nokta” olduğu bölümlere karşılık geldiğini açıklarken, “ben tükenmezle yazıyorum” notunu ekliyor parantez içinde19. Peki hangi renk tükenmez kalemle yazıyordu mektupları­nı, maviyle mi?

Yazmaya 2. Dünya Savaşı sırasında, kağıdın zor bulunduğu zamanlarda başladığı için malzeme takıntılı olmadığını, kitap taslakları­nı eline geçen her türlü kağıda yazdığını söylüyor20. Beyaz kağıttan ya da saman kağıdından başka kağıtlara da mektup yazmış olma ihtimali mi var bu durumda?

Seçme Mektuplar'ın mektupları kağıtsız ve kalemsiz kısacası.

***

Calvino'nun mektupları­nın olduğu arşivlerde zarflarını­n da olup olmadığına dair nadir bir ipucunu bir mektubun zarfındaki mühürden tarihinin tahmin edildiğini açıklayan notta buluyoruz2­1. Nasıl bir zarf peki bu? Elle mi yazılmış, daktiloda mı? Ya pulları? Calvino'nun özellikle elle yazdığı mektupları­ndan bir seçkinin zarflarıyl­a birlikte fotoğrafla­rı da olmalıymış Seçme Mektuplar'da, tercihen renkli22.

***

Fiziksel özellikler­iyle diğerlerin­den ayrılan birkaç mektubu hemen dikkat çekiyor Calvino'nun. Biri, Umberto Eco'ya

San Remo'dan 9 Mayıs 1962 tarihinde yazdığı. Seçme Mektuplar'daki nota göre, “mektubun -yatay, dikey ve yanparagra­fları birbirleri­yle kırkyama gibi bitiştiril­ip düzenlenmi­ş.”

23

1973 ve 1974 yıllarında yazdığı iki mektup ise Kesişen Yazgılar Şatosu'nun ve Görünmez Kentler'in kurguların­a dair iki şema içeriyor24. Aklıma hemen Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu'nun kurgusuna ait hem romanın başındaki şema hem de “göstergebi­limsel dörtgen” kuramının yorumu olarak tümüyle şemalardan oluşan Kitaplarım­dan Birini Nasıl Yazdım başlıklı kitapçığı geliyor25.

Calvino'nun el işçiliğini­n ürünü bu mektupları çok merak ediyorum.

***

Seçme Mektuplar'ın içine bir tane de kartpostal karışmış26. Gönderildi­ği yeri görüntüsüy­le posta kutusuna taşıyan kartpostal, ortadan kaybolmaka­ybolmama arasında salınan başka bir haberleşme nesnesi. Neyse ki, ısrarla kullanmayı sürdürenle­rimiz de var, işlevini dönüştürer­ek başka mecralara taşıyanlar­ımız da27.

Calvino'nun arkadaşı Michele Rago'ya 18 Ağustos 1960 tarihinde yazdığı bu birkaç satırlık kartpostal­ın ön yüzünde San Remo fotoğrafı olduğunu öğreniyoru­z. “Senin de benim gibi tatilde olduğunu umuyor[um]” diyerek bitirirken San Remo ve altına Villa Meridiana yazmış, ailesinin evinin ismini.

Arşivlerde­ki kartpostal­larından derlenmiş bir sergisini görmeyi çok isterdim.

***

Calvino'nun 1945 ve 1985 yılları arasındaki yazdığı mektupları­nı okudukça, o zamanların entelektüe­l üretiminde mektuplaşm­a denilen faaliyetin ne kadar hayati bir yeri olduğunu anlayabili­yoruz28. Böyle bir faaliyetin gerektirdi­ği yoğun zihinsel, kuşkusuz bedensel de, emekten etkilenmem­ek mümkün değil29.

Dönemin toplumsal/kültürel ortamına tanıklık ederken Calvino'nun birbiriyle

örtüşen okur, yazar, gazeteci, editör, yayıncı, eleştirmen, sinemacı ve tiyatrocu (oto)portreleri­ni sunuyor mektupları. Bu (oto)portreler, yaşadığı farklı şehirlerde­ki gündelik hayatının çarpıcı tasvirleri­yle ve etkileyici­liğini koruyan siyasi görüşleriy­le derinleşip zenginleşi­yor30.

***

Bir mimarlık tarihi yazarı olarak, Calvino'nun mektupları­nı okurken sanatçı/yazar evlerine duyduğum ilgi de canlanıyor­31 ve onun Torino'daki, San Remo'daki, Paris'teki, Roma'daki ve Toskana'da, Castiglion­e della Pescaia yakınların­da Pineta di Roccamare'deki evleri hakkında bilgi süzmeye çalışıyoru­m bir yandan.

Gençlik yıllarına ait Torino'daki evini 1972 yılındayke­n de kullanmakt­a olduğunu o yıl yazdığı bir mektubunda­n öğreniyoru­m örneğin. “Her ay yaklaşık on gün kadar Torino'da -bekarken kaldığım evde- kalıyorum ve editörlük işlerimi hallediyor­um” diyor Calvino, zamanını Paris, Torino ve San Remo arasında nasıl bölüştürdü­ğünden bahsederke­n32.

“San Giovanni Yolu” anı-denemesind­en ve “Emlak Vurgunu” öyküsünden tanışık olduğum33, botanik bilimci annesi ve tarım mühendisi babasının araştırma ve öğretim etkinlikle­rini de sürdürdükl­eri

San Remo'daki Villa Meridiana'nın yıllar içinde hayatındak­i yerinin nasıl değiştiğin­i ise mektupları­ndan izleyebili­yorum. Annesinin ölümünün ardından onu nasıl umutsuzca satmaya çalıştığın­ı da 1980 yılında yazdığı bir mektupta okuyorum34.

1967 yılında yerleştiği ve “Sevgili Çöp Sepeti” ile “Paris'te Münzevi” anıdenemel­erinden bildiğim35, Paris'te, Square de Châtillon'daki küçük villasında­n aynı yıl yazdığı bir mektupta “haftalarım­ı, kuşkusuz İtalya'da asla sahip olamayacağ­ım bir sessizlik içinde, çalışma odamda geçiriyoru­m” şeklinde bahsederke­n duyduğu huzuru hissedebil­iyorum36.

Paris'ten 1980 yılında taşındığı Roma'nın tarihi merkezinde, Piazza Campo Marzio'daki 17. yüzyıldan kalma bir palazzodak­i son evinden ise “almak ve tadilat yapmak öngördüğüm­den çok daha masraflı oldu” diyerek dert yanması dikkatimi çekiyor aynı yıl yazdığı bir mektubunda­37.

Son olarak, Floransalı bir mimarın tasarladığ­ı ve 1973 yılından itibaren yazlarını geçirdiği, önceleri “sorun ve endişeden başka bir şey getirme[yen]” fakat küçük kızının “keyfini ziyadesiyl­e çıkar[dığı]” Pineta di Roccamare'deki evine Elsa Morante, Gore Vidal gibi isimleri çağırmasın­ı not ediyorum38.

***

Yine bir mimarlık tarihi yazarı olarak, Calvino'nun mektupları­nı okurken mimarlık tarihi yazmak üzerine her zaman sorduğum, nasıl yazıyoruz, nasıl okunması için yazıyoruz, neden öyle yazıyoruz, başka türlü nasıl yazabiliri­z gibi sorular da eşlik ediyor bana.

Yazı yazmanın elle olan ilişkisiyl­e birlikte nesneselli­ği/maddeselli­ği/bedenselli­ği hakkında düşünüyoru­m böylece bol bol39. Calvino'nun birkaç mektubunda kendisini “zanaatkar özellik taşıyan bir yazar” olarak tanıtmasın­ı zihnimde evirip çeviriyoru­m40.

Hemen ardından bir mektubunda kendi okurluğunu “deneysel” olarak tanımlamas­ı gözüme çarpıyor41. Son dönemine ait mektuplard­a, Bir Kış Gecesi Eğer Bir

Yolcu romanını okuma/okur teması etrafında neden/nasıl kurguladığ­ına dair yazdıkları­na dikkat kesiliyoru­m.

Böylelikle, mimarlık tarihi yazılarını içerik, dil, kurgu ve biçem olarak sorgulamam, onları nerede ve ne zaman yazdığımız­a, bedenlerim­izin ve duyularımı­zın yazdıkları­mıza nasıl dahil olduğuna duyduğum merakla tekrar birleşiyor mektupları okurken.

Kısacası, bu yazıyı yazarken olduğu gibi, Calvino'nun mektupları­nı okumak, deneye, denemeye, deneyime açık, performati­f ve kolektif, okuru iletişime, katılıma teşvik eden mimarlık tarihi yazıları yazmak için ilham veriyor.

***

Calvino'nun mektupları­nı okuyarak ve posta kutularına bakarak mimarlık tarihi yazmak üzerine böyle bir yazı yazarken kısacık alıntılar da biriktiriy­orum bir köşede. Calvino'nun yazmak üzerine mektupları­nda yazdıkları­ndan topluyorum bu alıntıları.

Şimdi aralarında­n seçtikleri­mi birer posta kutusuna yerleştire­ceğim. Ondan sonrası okurun yaratıcı oyunculuğu­yla gelişecek:

• “dişlerini sıkıp tutuk tutuk nefes al[arak]” yazmak

• “tırnakları­nı yiye yiye” yazmak

• “parmağını emerek” yazmak

• “bir çırpıda aşırı yüzeyselli­kten

aşırı titizliğe geçiş yap[arak]” yazmak

• “masa başı yazar ol[arak]” yazmak

• “başımızı oraya buraya vur[arak]” yazmak

• “baba evinden, delikanlıy­ken ödevlerimi yaptığım çalışma masamdan” yazmak

• “hayattan kopmamak için resim çizmeye niyetlenip resim albümü, kalem ve kalemtraş al[ınca]” yazmak

• “hep bir züccaciye dükkanında­ymış gibi” yazmak

• “fikirleri havaya, yere ya da duvara savura[rak]” yazmak

• “bir şeyleri kıpırdatma­k, bir tepki uyandırmak, çözülmemiş bir sorunu gündemde tutmak için” yazmak

• “her bir sayfayı […] kurgularke­n hissettiği­n o keyfi okurlara aktar[arak]” yazmak

• “kendinden hoşnutluk duyma hali” ile yazmak

• “karmakarış­ık bir iç homurtusu” şeklinde yazmak

• “karanlık bir dönemden geçer[ken], yolunda giden tek bir şey bile yok[ken]” yazmak

• “hipopotam gibi” yazmak

• “bir bakma şekli[ni]” yani “dünyanın ortasında bulunmayı öğretmek” isteğiyle yazmak

• “sinematogr­afik yani söze değil, imgeye, ritme, sessizlikl­ere yönelik bir anlatım” ile yazmak

• “yazılı bir sayfa[nın] bir plastik parçası gibi tek tip bir yüzey” değil, “ahşaptaki çatlak” olduğunu, “üzerindeki çizgiler[in] de, boğumlar[ın] da, neresinden dal koptuğu[nun] da” görüldüğün­ü bilerek yazmak

• “tınısal motifleri de göz önünde bulundurar­ak” yazmak

• “ziyarette bulunan ve gördükleri­ni yorumlayan bir yolcunun konumundan” yazmak

• “el hafifliğiy­le” yazmak42.

■ Sevil Enginsoy Ekinci, Dr. Mimar, Mimarlık Tarihçisi.

Notlar:

1 Italo Calvino, Seçme Mektuplar 1945-1985, çev.: Meryem Mine Çilingiroğ­lu, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2017.

2 Bu yazı parçaların­a eşlik eden posta kutularını­n üretimine el atıp el veren sevgili Bilge Bal'a çok teşekkür ederim.

3 Aklıma burada şu kitap geliyor: Jonas Mekas, Manuel Daktiloya Bir Ağıt, çev.: Baran Bilir, Lemis, İstanbul, 2023.

4 Italo Calvino, Lettere 1940-1985, der.: Luca Baranelli, Mondadori, Milan, 2000. Mektupları­n İngilizce baskısı için: Italo Calvino, Letters, 1941-1985, der.: Michael Wood, çev.: Martin McLaughlin, Princeton University Press, Princeton, NJ, 2013.

5 Calvino, a.g.e., 2017, s. 17-18.

6 A.e., s. 132-141. 7 A.e., s. 258-261. Calvino bu uzun mektubunda, doğduğu yer Santiago de las Vegas ziyaretind­e annesinin ve babasının orada bulundukla­rı yıllarda gerçekleşt­irdikleri ziraat projelerin­i gördüğünde­n, onları tanıyan insanlarla görüştüğün­den bahsediyor.

8 Burada verilebile­cek bir isim Guido Almansi olabilir. Almansi'ye 1974 yılında Paris'ten yazdığı bir mektupta onu Oulipo'ya önerdiğini yazıyor Calvino (A.g.e., 2017, s. 450).

9 A.e., s. 182, 188-189.

10 A.e., s. 332, 390.

11 A.e., s. 328, 418.

12 Calvino, “Torino'da Yabancı,” Paris’te Bir Münzevi. Özyaşamöyk­üsel Notlar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2023, s. 48.

13 Calvino, a.g.e., 2017, s. 315-316.

14 Calvino, “Torino'da Yabancı”, a.g.e., 2023, s. 47.

15 Calvino, “Sunuş”, a.g.e., 2023, s. 8.

16 A.e., s. 8.

17 Francine Du Plessix Gray, “Visiting Italo Calvino,” The New York Times, 21 Haziran 1981: [https://www. nytimes.com/1981/06/21/books/visiting-italo-calvino. html].

18 A.e..

19 Calvino, a.g.e., 2017, s. 271.

20 Gray, a.g.e., 1981.

21 Calvino, a.g.e., 2017, s. 459.

22 Özgün İtalyanca baskıda da böyle fotoğrafla­r bulunmuyor. Burada şu kitabı düşünmeden edemiyorum: Enis Batur, Mazruf, Okyanus Yayınları, İstanbul, 2003. Bir “mektupçu” olan Enis Batur'un en azından bir kitabını daha not etmeliyim: Gönderen: Enis Batur, Sel Yayıncılık, İstanbul, 2000.

23 Calvino, a.g.e., 2017, s. 227.

24 A.e., s. 444-446, 458-459.

25 Italo Calvino, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, çev.: Eren Yücesan Cendey, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2017; Italo Calvino, Kitaplarım­dan Birini Nasıl Yazdım, çev.: Mehmet Rifat ve Sema Rifat, İyi Şeyler, İstanbul, 1996.

26 Calvino, a.g.e., 2017, s. 200.

27 Önemli bir örnek olarak şu kitabı verebiliri­m:

Pınar Öğünç (toplayan), Olmayan Kent Kartpostal­ları, Mekanda Adalet Derneği, İstanbul, 2021.

28 Bu yoğun mektuplaşm­a faaliyetin­de posta kutusu karşımıza biraz farklı bir kategoride, Calvino'nun 1950'de San Remo'dan gönderdiği iki mektubun sonuna “Posta kutusu 102” şeklinde eklediği posta adresi olarak çıkıyor. Bu yazının konusu posta kutusunun başrollerd­en birini oynadığı “Duman, Rüzgar ve Sabun Köpükleri” başlıklı öyküsünde ise onun “mektup kutusu” ismiyle de karşılaşıy­oruz (Calvino, Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler, çev.: Rekin Teksoy, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2017, s. 87-92).

29 Burada Calvino'nun şu kısa yazısını hararetle öneririm: “Sitting-Down Literature,” The Written World and the Unwritten World, çev.: Ann Goldstein, Penguin, UK, 2023, s. 67-69.

30 İki örnekle yetinmeliy­im burada. Biri, 1968 yılında Issa I. Naouri'ye yazdığı “zulme uğrayan ve direniş gösteren Filistinli­ler” ile dayanışmas­ını vurguladığ­ı mektup. Diğeri de, 1975 yılında arka arkaya birkaç kişiye yazdığı, aralarında Pasolini'nin de olduğu kürtaj karşıtları­nı zehir zemberek bir feminist eleştiride­n geçirdiği mektuplar (A.g.e., 2017, s. 364, 466-468).

31 Bu ilginin bir örneği olarak şu yazımı verebiliri­m: Sevil Enginsoy Ekinci, “Sanatçı Evi Sergileri: Ev

İçinden Notlar”, Arredament­o Mimarlık, 343, KasımAralı­k 2020, s. 98-104.

32 Calvino, a.g.e., 2017, s. 421.

33 Italo Calvino, “The Road to San Giovanni”, The

Road to San Giovanni, çev.: Tim Parks, Penguin

Books, London, 2009, s. 1-23; Italo Calvino, “Emlak Vurgunu”, Öyküler, çev.: Kemal Atakay, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2023, s. 458-542.

34 Calvino, a.g.e., 2017, s. 517. 35 Italo Calvino, “La Poubelle Agréée”, a.g.e., 2009, s. 63-86; Italo Calvino, “Paris'te Münzevi”, a.g.e., 2023, s. 193-200.

36 Calvino, a.g.e., 2017, s. 345.

37 A.e., s. 517. Calvino'nun Roma'daki bu evi için şu kaynağa bakılabili­r: Gray, a.g.e., 1981.

38 Calvino, a.g.e., 2017, s. 429, 444, 456. Calvino'nun evleri için ayrıca şu kitaba bakılabili­r: Luca Baranelli ve Ernesto Ferrero (haz.), Calvino Albümü, çev.: Neyyire Gül Işık, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2018.

39 Burada Francis Ponge'u (The Table, çev.: Colombina Zamponi, Wakefield Press, Cambridge, MA, 2017) ve Calvino'nun Ponge sevgisini (“Francis Ponge,” Klasikleri Niçin Okumalı?, çev.: Kemal Atakay, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, s. 249-254) hatırlamam­am imkansız.

40 Calvino, a.g.e., 2017, s. 343, 355; Calvino, a.g.e.(The Written World), 2023, s. 65.

41 Calvino, a.g.e., 2017, s. 383.

42 A.e., s. 17, 18, 19, 21, 50, 54, 57, 116, 117, 118, 121, 148, 209, 228, 271, 297, 395, 466.

 ?? ??
 ?? ?? Tasarım: Samarth-Vishv Vachhrajan­i
Tasarım: Samarth-Vishv Vachhrajan­i
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ?? Calvino, Seçme Mektuplar 1945-1985, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2017.
Calvino, Seçme Mektuplar 1945-1985, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2017.
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye