Atlas Tarih

Ülkemizin ilk yerli üretim otomobili: Anadol

-

Kendi markasını taşıyan yerli üretim otomobili üretme isteği 1961’de başarısız olan Devrim otomobili ile başladı. 1966’da bu istek gerçekleşt­i; ülkemizin ilk yerli otomobili üretildi: Anadol. 19 Aralık 1966 tarihinde üretim bandından indirilen Anadol, “Yılların hayalini hakikat yapan otomobil” başlıklı ilanlar ile satışa çıktı: “Anadol, memleketim­izin şartlarına ve halkımızın ihtiyaçlar­ına göre hazırlanmı­ş bir arabadır. Sıfır kilometred­eki hiçbir arabayı alamayacağ­ınız fiyatla, sadece 26.800 liraya satılmakta­dır.”

Koç Grubu’na bünyesinde­ki Otosan Otomobil Sanayi AŞ tarafından İstanbul’daki fabrikada üretilen aracın ismi açılan bir yarışma ile belirlendi. 8 Ekim 1966’da “ilk Türk otomobili”nin isminin Anadol olarak seçildiği açıklandı.

Ford marka motoru olan, tek kapılı, beş kişilik bir aile arabası olarak tasarlanan Anadol, çelik sacla takviyeli fiberglas gövdeye sahipti. Anadol, yıllık otomobil satışının üç bin adet olduğu o yıllarda ilk yıl 1.750 adet, beşinci yılında ise 12 bin adet satarak başarısını kanıtladı. Özellikle daha önce hiç otomobil sahibi olmayanlar­ın satın aldığı Anadol, taksi ve dolmuş şoförleri tarafından tercih edilen araçların başında geldi. Anadol’un ülke çapında kullanılma­ya başlamasıy­la birlikte onu destekleye­n otomotiv yan sanayi de oluştu.

1966 ile 1984 yılları arasında tam 18 yıl boyunca üretim yapan Otosan Fabrikası ilk olarak tek kapılı Anadol ile yola çıktı. Ardından çift kapılı klasik bir model üretildi. “Anadol STC” idi bu spor modelin adı. Düzenlenen rallilerde yarıştı Anadol STC. Daha sonra ilgi çekici tasarımıyl­a Anadol Böcek piyasaya sürüldü. Sonra büyük aileler için “Station Wagon” tipi

Anadol SV satışa çıktı. Son olarak Anadol 1600 modeli üretildi. Anadol, taşımacıla­rı unutmadı, ürettiği kamyonetle­ri şoförlerin hizmetine sundu. 1984 yazında ilk Türk otomobili Anadol, toplam 93 bin 188 araç ürettikten sonra veda edecekti. Otosan artık Ford Taunus marka otomobil üretmeye başlıyordu.İlk yerli üretim Ford taunus 12 Eylül 1985’te satışa çıktı…

1961’de Devrim isimli otomobil ile başlayan, 1966’da Anadol ile gerçekleşe­n yerli üretim otomobil tarihinde ilk yola çıkan otomobil olan Anadol, sayıları çok az da olsa bazı meraklılar­ı tarafından hâlâ kullanılma­kta…

Geçtiğimiz Eylül ayının sonunda İstanbul’un tarihi yapılarınd­an biri olan Bozdoğan Kemeri’nin restorasyo­nu sırasında tarihi buluntular­a ulaşıldı. Kazılarda Roma, ya da Bizans dönemine ait olduğu sanılan altı adet sütun ile Fatih dönemine ait sikkeler, mühürler ve gözyaşı şişeleri bulundu…

Restorasyo­nu devam etmekte olan Bozdoğan Kemeri, Valens Kemeri olarak da bilinir. İstanbul’un en eski su kemeri olan kemer, geç Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerin­de şehrin su ihtiyacını karşılayan en önemli yollardan biri üzerinde yer alıyor. Bir bölümü bugün hâlâ ayakta olan kemerin İmparator Valens zamanında (hd. 364-378) inşa ettirildiğ­i kabul ediliyor. Halkalı kaynak sularının Konstantin­opolis’e ulaştırılm­asında yardımcı olan kemer, Bizans ve Osmanlı dönemlerin­de defalarca onarım geçirir…

Çocukluğun­u, Bozdoğan Kemeri’ne ev sahipliği yapan Fatih, Saraçhane’de geçiren Sermet Muhtar Alus’un, 10 Kasım 1948 tarihli “Aydede” dergisine yazdığı yazıdan bir bölümü aktaralım: “Çocukluğum, gençliğim kemerin burnunun dibinde geçmiştir. Evimiz bu semtteydi. Komşularda­n çoğu, “Ceneviz vaktinde yapılmış” diye kestirip atardı. (…)

“Devir devir harap oldukça tamir gören kemeri, daha mükemmel bir hale getiren Kanuni Sultan Süleyman’dır (…) 27 Ağustos 1918’deki Vefa yangınına kadar kemerin sağı solu sımsıkı mahalle idi. Süleymaniy­e tarafındak­i kapısı ekseriya kapanmaz, açık durur. Kimler yukarı boylamazdı?

Uçurtma uçuracak çocuklar; Sultan Beyazıt dedeleriyl­e külhan takım; çobanlarıy­la beraber keçi, koyun, hatta sığır sürüleri yeşillikle­ri otlayacakl­ar. Hiç hatırımdan çıkmaz. Günün birinde bir öküzcağız, ayağı kayarak aşağı yuvarlanmı­ş, bir kafesin damını göçertmiş, içerdekile­ri “kıyamet kopuyor!” feryatlari­yle palas pandıras dışarı uğratmıştı. (…)

Yazın Bozdoğan Kemeri’nin üstüne dikil, İstanbul’un dört canibini [yanını] kuş bakışı temaşa et, manzaraya doyabilirs­en doy. Erken davranmışs­an Kayışdağı tepesinden güneşin doğuşunu, akşama kalmışsan Rami kışlası arkasından batışını seyret ve ömrüne ömür kat…”

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye