“Bu eseri vücude getirenler su gibi aziz olsunlar”
Cumhuriyet döneminin inşa edilen ilk barajı olan Çubuk Barajı, uzun süre Ankara’nın su ihtiyacını karşılarken aynı zamanda bir mesire yeri olur. 1929 yılında Çubuk Çayı’nın dar bir boğazına inşa edilmeye başlanan barajın yapımını bir Türk firması olan Tahsin İbrahim ve kardeşlerine ait olan Fomsis şirketi üstlenir. Bayındırlık Bakanlığı tarafından sürdürülen barajın ve içme suyu tesisinin maliyeti 4 milyon lirayı bulur.
Çubuk Barajı, 3 Kasım 1936’da dönemin başbakanı İsmet İnönü tarafından büyük bir törenle açılır. 4 Kasım 1936 tarihli Cumhuriyet gazetesi töreni ilk sayfadan “Nafıanın Büyük Eseri: Çubuk Barajı Dün Parlak Merasimle Açıldı” başlığı ile verir. Başbakan İnönü açılış konuşmasında şunları söyler: “Şimdi açacağımız bu mutlu eser gelecek nesiller tarafından memnuniyet ve sevinçle karşılanacaktır. Bu eser Cumhuriyet’in sevinilecek ve öğünülecek bir muvaffakiyetidir. Bunu Cumhuriyet nafıasına borçluyuz.”
Atatürk’ün isteği ile kurulan Çubuk Barajı uzun yıllar Ankara’ya su veren, Çubuk Çayı’nın taşmasını önleyen, Ankara Ovası’nı sulayan ve Ankara şehrinin nefes aldığı bir yer olur. 1994 yılına kadar su vermeye devam eden Çubuk I Barajı, rekreasyon alanı olarak düzenlenerek, ormanlık alan içinde gazinolar, piknik yerleri, yürüyüş alanları ve kır kahveleri ile Ankaralılara hizmet vermeye devam eder. Çubuk Barajı içinde bulunan iki tarihi bina ne yazık ki günümüze kadar gelemedi. Bunlardan ilki, 1936’da barajla birlikte açılan Hochtief Şirketi tarafından tasarlanan Su Süzgeci Binası’dır. İkinci bina, 1937-1938’de Fransız Mimar Théodore Leveau tarafından tasarlanan Baraj Gazinosu olarak da bilinen binadır. 2013’te yıkılan Su Süzgeci Binası’ndan sonra, Baraj Gazinosu da 2016’da yıkılmıştır…