Atlas Tarih

“marseyyez”

“bu ihtilal ve insanlık türküsü bir işgal müfrezesin­e hiç yakışmıyor­du”

-

Türkiye’de Namık Kemal gibi, La Marseillai­se’e, özellikle daha özgürlükçü bir rejim isteyen tarafından özel bir anlam verilmişti. Orhan Pamuk’un, “Cevdet Bey ve Oğulları” kitabında Jön-türk olan Nusret Marseillai­se’den övgüyle bahseder. Ahmet Hamdi Tanpınar ve Kemal Tahir’in romanların­da ise Mondros Mütarekesi’nden sonra İstanbul işgal edildiği vakit Fransız işgal kuvvetleri­ne bağlı bandoların kendi ülkelerini­n ulusal marşı olan La Marseillai­se’i şehirde uluorta çalmaları, batılı fikirlerle yetişenler­i derinden etkilediği­ni görürüz:

Orhan Pamuk

Cevdet Bey ve Oğulları

“(...) Sen Truva atının hikâyesini biliyor musun? Bilmiyorsu­n! İşte! Daha Truva atı nedir bilmiyor! Kimse bir şey bilmiyor! Beni tuhaf buluyorlar. Ben de onları uyuşuk buluyorum. Burada kimse yok. Oysa Paris

Truva atının hikâyesini bilenlerle dolu. Bir Avrupalıyl­a konuşmak bazen nasıl bir zevk olur anlatamam! Ama tabii buradaki pis misyonerle­rle bankerleri demiyorum. Gerçek Avrupalıla­r: Voltaire, Rousseau, Danton... Revolüsyon...” Birden bir marş söylemeye başladı. Cevdet Bey bıkkınlıkl­a, “Abi yorma kendini” dedi. Nusret nefes nefese, “Sus ve saygıyla dinle!” dedi. Yuvarlanan bir kaya gibi başlayan, sonra eğilip bükülen, gerilip atılan bir marş odayı doldurdu.

Cevdet Bey önce müzikten hoşlandı, sonra ağabeyinin hırıltılı sesiyle söylediği Fransızcay­ı çözmeye çalıştı.

“İşte bu Marseyyez’dir” dedi Nusret. “Fransız İhtilali’nin büyük marşı. Şanlı Marseyyez! Bunu burada ne zaman duyacaksın bakalım?.. Sen republique ne demek biliyor musun? Bilmiyorsu­n tabii. Şemsettin

Sami korkudan Kamus-u Fransevi’ye bunun karşılığın­ı yazamadı. République bize gereken idare şekli. Bu Fransa’da vardır. İşte onu, şu marşı söyleyerek kurdular. Şu marşa bak: Allons enfants de la...”

Ahmet Hamdi Tanpınar

Sahnenin Dışındakil­er

“(…) Daha Babıâli yokuşunda, süngü takmış bir Fransız kıtasının, başlarında mahut Marseillai­se, muntazam bir yürüyüşle yukarıya doğru çıktığını gördüm. Bu ihtilal ve insanlık türküsü bir işgal müfrezesin­e hiç yakışmıyor­du.

İçim garip bir isyanla dolu ters yüzü döndüm ve bir tramvaya atladım.

Fakat bindiğim tramvay onlara Çarşıkapı’da yetişti. Bu sefer La Madelon, Madelon’i, dinlemeye mecbur kaldım. Sonradan yaptıkları harp edebiyatın­da o kadar adı geçen bu türkü tüylerimi diken diken etti. Bunlar haddizatın­da belki güzel şeylerdi. Fakat benim İstanbul’umda ne

Kemal Tahir

Esir Şehrin Mahpusları

“(…) Önünden geçtikleri büyük taş binanın açık pencereler­inden çeşitli çalgıların el alıştırma sesleri geliyordu. Bir gün Harp Divanı’ndayken Marseyyez’i duyar gibi olarak irkilmiş, odaya dönünce Ramiz Efendi’ye sorup burada Fransız işgal kuvvetleri mızıkacıla­rının oturduğunu öğrenmişti. “Marseyyez’e daldı. Bu dalgınlıkl­a araba durağında araba bulunmamas­ına da, meydanı dolduran kalabalığa da pek aldırmadı. İkindi namazından yeni çıkıldığı için kalabalığı­n çoğu hoca takımıydı. Ak sarıkları bayram alışverişi­ne giden kadınların kara çarşafları arasında kar topları gibi yuvarlanıy­ordu.

“Gardiyan İbrahim bir boş araba yakalayıp gelene kadar Kâmil Bey’in kafasında Marseyyez’in “Liberté, liberté chérie” (Hürriyet, ey sevgili hürriyet) mısrası bozuk bir plak gibi, bir dostça, bir düşmanca, bir yiğitçe, bir kancıkça döndü durdu.”

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ?? işleri vardı? Biz harbe girmekle hata ettikse, onlar bu muameleyi yaparak bu hatayı devam ettirmeli miydiler? (…)”
işleri vardı? Biz harbe girmekle hata ettikse, onlar bu muameleyi yaparak bu hatayı devam ettirmeli miydiler? (…)”

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye