Sultan Abdülhamit’ten Papa XIII. Leon’a hediye
1888 Vatikan Sergisi’nde Osmanlılar
Sanayi Devrimi’nin getirdiği yeniliklerden bir tanesi günümüzde de devam eden sergi (exposition) geleneği oldu. Dünyadaki yeniliklerin ve teknolojik gelişmelerin görücüye çıkarıldığı sergilerin ilki 1851’de Londra’da düzenlendi. 1853 New York, 1855 Paris, 1862 Londra sergilerini 1863’te İstanbul’da düzenlenen Sergi-i Umumi-i Osmani izledi. 1867’deki Paris sergisi ile beraber sergilerin amaç ve işlevleri yeniden şekillendi. Her devlet için farklı pavyonların tahsis edildiği bu sergiyle birlikte, teknolojik gelişmelerin yanı sıra sergilerde, farklı kültürler, geleneksel kıyafetler, sanatlar, âdetler de tüm dünyanın ilgisine ve beğenisine sunulmaya başlandı.
Papa XIII. Leon’un tahta çıkışının 25’inci yılı vesilesiyle 1888’de Vatikan’da düzenlenen uluslararası sergiye Osmanlı Devleti katılmadı. Ancak sergide Osmanlı coğrafyasından kiliseler ve misyonlar da temsil edildi. Bunlardan iki tanesi de gümüş madalyayla ödüllendirildi.
Tarihçi Eric Hobsbawm’ın deyimiyle sergiler, “ekonomi ve sanayideki zaferleri kutlamaya yönelik, batının kendisini alkışladığı yeni ve büyük ayinlerdi.” 1888 yılında bu ayinlere diğerlerinden çok farklı bir devlet, Vatikan da katıldı. Papa XIII. Leon’un tahta çıkışının 25’inci yıldönümünün Vatikan’da düzenlenecek özel bir sergiyle kutlanması kararlaştırıldı. Tabii ki Vatikan’da papanın 25’inci yıl jübilesi için düzenlenecek bu sergi, diğerlerinden çok farklı olacaktı, yaşanan teknolojik gelişmeleri dünyaya sergilemekten çok, misyonlardaki gelişmelerin ve dünyanın dört bir yanındaki kiliselerde bulunan zenginliklerin, arkeolojik eserlerin sergileneceği kiliseye özgü bir sergi olacaktı.
Serginin başlamasından önce, Mayıs 1887’den itibaren, serginin amacını, sergide yer alacak eserlerin içeriğini ve sergide yaşanan gelişmeleri duyurmak amacıyla “L’esposizione Vaticana Illustrata” isimli bir derginin yayımına başlandı. Dergi Mayıs 1887’den 1889 yılına kadar toplamda 66 sayı yayımlandı. Neticede bu yazı da dergide yayımlanan Osmanlı ile ilgili haberlerin derlenmesiyle ortaya çıktı. Yazıda yer alan görseller de yine dergide yayımlanan gravürlerdir.
Papa XIII. Leon’un 25’inci yıl jübilesi için hazırlanacak bu özel serginin kiliselerdeki teknolojik gelişmelerin ve kiliselerde bulunan sanat eserlerinin sergilenmesi amacıyla düzenleneceği duyuruldu. Sergi düzenleme heyetinin manevi başkanlığına Kardinal Placido Maria Schioffino getirildi. Sergi düzenleme heyetinin gerçek başkanı ise Şövalye Doktor Giovanni Acquaderni’ydi. Ayrıca sergiye devlet nezdinde katılan Fransa, Belçika, Almanya, İsviçre gibi devletlerin, genel başkanın altında kendi başkan ve heyetleri de mevcuttu. Serginin Vatikan’da Papalık Sarayı’nda inşa olunacak Sergi Sarayı’nda, Papalık Sarayı’nın bir kısmında ve papalık bahçesinde yer almasına karar verildi. Sergiye dünyanın dört bir yanından kiliseler katılacak ve dereceye giren sergilere papalık tarafından şeref beratı, altın, gümüş ve bronz madalya ile takdir beratı gibi ödüller verilecekti.
Osmanlı kimliğini temsil eden hediyeler
Bu özel sergiye Osmanlı coğrafyasından da kiliseler ve misyoner grupları katıldı. Devlet nezdinde sergiye katılan ülkelere Sergi Sarayı’nda özel salonlar tahsis edilmişti, diğer kilise ve misyoner grupları için ise çeşitli bölümler düzenlendi. Sergiye katılan Osmanlı coğrafyasındaki kiliselerden en önde geleni Ermeni Katolik Patrikliği idi. Kilikya Patriği Isdepanos Bedros Azaryan, sergi için Vatikan’a gitmeden önce Sultan II. Abdülhamit tarafından huzura kabul edilerek padişahın Papa XIII. Leon’a gönderdiği hediyeleri teslim aldı.
Sultan II. Abdülhamit, papaya iki hediye göndermişti. Vatikan’a göre bu iki hediye Osmanlı padişahının iki kimliğini temsil ediyordu. İlk hediye çok kıymetli pırlanta bir yüzüktü. Bu yüzük padişahın Osmanlı sultanı olarak hediyesiydi. İkinci hediye ise 2,55 x 1,70 metre ebadında altın işlemeli, dini motiflerle süslü bir halıydı, bu halı da padişahın tüm Müslümanların halifesi olarak papaya gönderdiği bir hediyeydi. Padişahın hediyelerini papaya takdim eden
Kilikya Patriği Isdepanos Bedros Azaryan, ayrıca Ermeni Katolik Patrikliği’nin hediyesi olarak papaya altın işlemeli kıymetli bir kuşak hediye etti. Hediyelerin papa tarafından kabul edildiğini duyuran Vatikan’ın resmi yayın organları, doğunun kapısı olan İstanbul’un öneminden, buradaki Katolik kiliselerinden ve Ermeni Katolik Patrikhanesi’nden övgüyle bahsediyordu. Sergi boyunca birçok devlet başkanı ve hükümdarların gönderdiği armağanlarla birlikte Sultan II. Abdülhamit’in hediyeleri de sergilendi.
Osmanlı’nın ayrı salonu yoktu
Vatikan Sergisi 1 Ocak 1888 günü, bizzat Papa XIII. Leon’un yönettiği bir ayininin ardından ziyaretçilere kapılarını açtı. Her ne kadar, Vatikan Sergisi’nde teknolojideki gelişmelerin ve kıymetli sanat eserlerinin sergileneceği söylense de bu sergi daha çok dünyanın farklı köşelerindeki kiliselerden kıymetli sanat eserlerinin, kilise eşyalarının, misyonerlerin bir araya getirdiği arkeolojik eserlerin ziyarete açıldığı bir sergi oldu. Ülkeler için ayrılan farklı salonların yanı sıra İtalyan şehirlerine de ayrı salonlar ayrılmış, çeşitli şehirlerden getirilen kıymetli kilise eşyaları, kutsal emanetler, katedral maketleri gibi objeler bu salonlarda sergilenmişti.
Osmanlı, sergiye devlet nezdinde katılmadığı için ayrı bir salona sahip değildi. Fakat Osmanlı coğrafyasından birçok kilisenin ve misyoner gruplarının gönderdiği eserler, Vatikan Sarayı’nın salonlarında sergilendi. Zeynep Çelik, yerli halklara, geleneklerine ve çeşitli âdetlerine hemen her sergide yer verildiğinden ve bu gösterimlerin antropoloji çalışmalarını nasıl etkilediğinden bahseder. Vatikan Sergisi’nde de aynısı yaşandı ve Osmanlı coğrafyasından getirilip sergilenen eserler arasında en ilgi çekici Kapuçin rahiplerinin hazırladığı “Mezopotamya Kostümleri” sergisi oldu. Mardin, Harput, Urfa, Nusaybin, Malatya ve daha birçok şehirden Kapuçin rahipleri tarafından toplanan farklı kıyafet ve aksesuarlar mankenlere giydirilerek Papalık Bahçesi’ndeki büyük salonda sergilendi. Bir sene boyunca ziyaret edilen serginin neticesinde dereceye giren bölümler ve sergilenen işler çeşitli derecelerde berat ve madalyalarla ödüllendirildi. Osmanlı coğrafyasından katılan kiliseler de iki gümüş madalya ile ödüllendirildi ve bu madalyaların ikisi de Trabzon’a gitti. İlk madalya, Trabzon’daki rahip okulundan öğrencilerin hazırlayıp Vatikan’a gönderdiği bir minyatüre, ikinci madalya ise Trabzon’daki rahibelerin işleyip Vatikan Sergisi’nde sergilenen nakışlara verildi