Dünyadan /
MISIR’DA PEMBE RAMSES BULUNDU
Mısır Kralı II. Ramses’in pembe granitten yapılmış bir heykeli bulundu. Çok iyi korunmuş granit heykel, Gize Piramitleri yakınındaki bir köyde yapılan kazılar sırasında ortaya çıkartıldı. Yaklaşık bir metre uzunluğunda olan heykelde “Ka” sembolü dikkati çekiyor. Antik Mısır’da ruhun sembolü olduğu düşünülen “Ka” daha önce ahşaptan bir Ramses heykelinin üzerinde de görülmüştü. Fakat granit heykelin bu anlamda ilk ve çok nadir bir arkeolojik keşif olduğu söyleniyor.
ANTİK YUNAN SANAT ESERLERİNDEKİ MAYMUNLAR
Santorini Adası’nda bulunan duvar resimlerinde binlerce kilometre uzakta yaşayan Güney Asyalı maymunların tasvirleri keşfedildi. Bronz çağdaki bir antik yerleşim yeri olan Akrotiri’deki duvar resimlerinin Nepal, Butan ve Hindistan civarında yaşayan “hanuman languru” türüne ait olduğu düşünülüyor. Araştırmacılar, bu resmi yapanın antik medeniyetlerin çok uzak noktalara erişen ve farklı medeniyetlerle bağlantılı bir ticaret ağı içerisinde olduğu görüşünde. Bu resim de antikçağda coğrafyalar arasında tahmin edilenden daha fazla etkileşim olduğunun kanıtı olarak görülüyor.
AMERİKALI ASKERLERİN İSİMLERİ KAZILI
İngiltere’nin Southampton kentindeki bir duvara, 75 yıl önce ismini kazımış olan Amerikan askerlerinin kimlikleri ortaya çıkartılıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında Southampton’dan Avrupa’ya gönderilmek için bekleyen askerlerin bu duvar boyunca sıralandığı biliniyor. 19 metre uzunluğunda ve üstünde 70’ten fazla isim yazan duvarın hasar görmesinden endişelenen tarihçiler yazıların dijital olarak kaydedilmesi için harekete geçti. Deşifre edilebilen 30 ismin kimliği, aile kütükleri ve ABD ordusu kayıtları kullanılarak saptandı. 1944’te Almanya’ya karşı sürdürülen Ardenler Taarruzu’nda görev alan isimler arasında esir düşenler, hayatını kaybedenler ve savaş sonrasında ülkesinde yeni hayatlar kuranlar var.
PERU’DA 143 YENİ JEOGLİF
Peru’daki Nazca Çölü’nde jeoglif adı verilen toprağa kazınmış 143 adet tuhaf şekil bulundu. Şekillerin ilki yapay zekâ kullanılarak bulunduktan sonra, saha araştırması yapılarak daha fazlasına ulaşıldı. Şekiller arasında insan, fare, kedi, iki başlı yılan, kuş formunda olanlar var. Bu çizgilerin çoğunluğu 4-5 metre genişliğine kadar ulaşıyor. İÖ 100 ve İS 300 yılları arasında yapıldığı düşünülen şekillerden şimdiye kadar 80 tanesi keşfedilmişti. Yapay zekâ ile yapılan yeni araştırmalar 500 tane daha jeoglifin olabileceğini öngörüyor. Araştırmacılar bu sahalardan birinin antik çöl ritüel sanatıyla ilgili olduğunu onayladı.
VİETNAM SAVAŞI EĞİTİM KÖYÜ KEŞFEDİLDİ
Amerikalı arkeologlar Güney Carolina’daki Fort Jackson tesislerinde bulunan arazide yaptıkları araştırma sonucunda, buranın Vietnam
Savaşı döneminde eğitim amaçlı kullanılmış olabileceğini açıkladılar. Hakkında hiçbir belge olmayan arazinin ne amaçlı kullanıldığını bulmaya çalışan araştırmacılar, ormanın içinde tüneller keşfettil. Etrafı dikenli tellerle çevrili olan arazinin tam olarak nasıl tasarlandığını kimse henüz anlayamadı. Yaklaşık 100 metrelik kare çukurlar kazarak kalıntı bulmaya çalışan araştırmacılar burasının muhtemelen Vietnam’dan dönen ve arazi yapısını iyi bilen askerler tarafından yapılmış olabileceğini söylüyor.
DÜNYANIN EN ESKİ AV SAHNESİ
Endonezya’da bulunan mağara resminde avlanma sahnesi olduğu tahmin edilen kısım, insanoğlunun hikâye anlatıcılığına 44 bin yıl önce başladığına işaret ediyor. Yaban domuzlarının ve cüce bufaloların insanla hayvan karışımı yaratıklar tarafından kovalandığını ve yakalandığını anlatan resimler bir kireç taşı mağarasında keşfedildi. Yerden 20 metre yükseklikte bulunan mağaranın bir yerleşim yeri olarak kullanılmadığını söyleyen arkeologlar, resmin
44 bin yıl öncesine ait olduğunu tahmin ediyor.
MUĞLA’DA ANTİK HASTANE YAZITI
Muğla’daki Sidyma antik kentinde yapılan kazılarda bir hastaneye ait bir yazıt bulundu. 5 ya da 6’ncı yüzyıla ait olduğu düşünülen yazıtta, “Bu yapı yabancılar için bir liman, hastalar içinse bir tedavi yeridir. Merhamet o hasta düşen kimselere” yazdığı saptandı. 1500 yıllık bu yazıtın bir hastaneye, ya da konuk evine ait olduğu düşünülüyor. Fakat hastanenin tam yerinin, ya da yazıtın buraya nasıl geldiğinin yanıtı henüz bulunmuş değil.
ASURLU GÖKBİLİMCİLER KUZEY IŞIKLARINI TASVİR ETTİ
Antik Asur tabletlerinde bilinen en eski aurora tasvirleri bulundu. İÖ 655-679 yılları arasında kehanetleri saptama amacıyla kral tarafından hazırlattırılan bu tabletlerde gökyüzünün kırmızıyla kaplandığı, kırmızı bulutların geldiği gibi ifadelere rastlanıyor. Japonya’daki Tsukuba Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, bu bilgileri solar fırtına verileriyle birleştirerek tasvirlerin kırmızı aurora ışıklarını anlattığını saptadı. Bugün auroranın kuzey enlemlerle sınırlı olduğu sanılsa da bu verilere göre, dünyanın manyetik alanının da zaman içinde değiştiği ve bu yüzden Ortadoğu’da da auroranın gözlemlendiği ortaya çıkıyor. Araştırmacılar bu bulguların solar aktivitenin tarihini yeniden yazmak için çok değerli olduğu görüşünde.