Tablonun Sırları /
Hıristiyan dünyasının Hz. İsa’nın doğum günü olarak kutladığı Noel günü ortaçağdan beri sanatçılar tarafından defalarca resmedilen bir konudur. Aslında İsa’nın hayatını anlatırken en çok dillendirilen sahnelerden biri doğumu ve ona secde eden çobanlardır, bir diğeri ise gökte bir yıldız görüp onu takip ederek İsa’ya ulaşan müneccim krallardır. Ne var ki günümüzde artık bilimsel araştırmalarla İsa’nın doğum gününün 25 aralık değil, 17 haziran olduğu düşünülüyor. Gökbilimciler Beytüllahim’de (Bethlehem) o tarihte gökyüzünde görülen çok parlak yıldızın haritasını ve günü saptadılar. Bunu güçlendiren diğer bir olay da, yazdığı İncil’de İsa’nın hayatını çok detaylı anlatan Aziz Luka’nın, İsa’nın gece yarısı doğduğunu ve dışarda hayvanlarıyla birlikte yatan çobanların olduğunu belirtmesidir. O coğrafyada mart ve ekim ayları arasında çobanlar dışarıda hayvanlarıyla beraber yatıyorlardı. İlk dönemlerde Hıristiyanlar İsa’nın doğumunu kutlamıyorlardı. 336 yılına doğru Roma İmparatoru Constantinus (Konstantin), İsa’nın doğum gününün 25 Aralık olmasına karar verdi. Çünkü bu günü, kış mevsiminin “gündönümü”, günlerin uzamaya başlamasını da “aydınlığın karanlığa karşı zaferi” olarak görüyorlardı. 25 Aralık Güneş Tanrısı Mithra’nın doğum günü kabul ediliyor, bu gün büyük eğlencelerle kutlanıyordu. Paganların kutlama alışkanlıklarını, imparatorluğun yeni dini Hıristiyanlıkla buluşturmak Konstantin’in en büyük arzularından biriydi. İstanbul’un kurucusu olan Konstantin yaşarken pagan olarak kalmış, vaftiz olmayı ise ölüm döşeğindeyken kabul etmişti. Böylece ölmeden önce Hıristiyan olmuştu.
Modern resmin öncüsü El Greco
Dominikos Theotokopoulos, kısaca El Greco (1541-1614) maniyerizmin en büyük temsilcilerinden biridir. Bilgisi ve resim tekniğiyle “İspanyolların altın çağı” denilen zamanda, en parlak ressamlarından biri olmuştur. Ölümünden sonra unutulsa bile 19’uncu yüzyılda modernizmle birlikte yeniden keşfedilmiş, eserlerinin mistik ve dışa vurumcu olduğu düşünülmüş, hatta kübizmin öncüsü olduğu savunulmuştur. Uzayan ve hareket halinde kıvrılan figürler, floresan parlak renkler ve bolca siyah rengin içinden çıkan gizemli kompozisyonlar, kırık köşeli drapelerle kendine has üslubunu yaratmıştır. El Greco 1541 yılında Venedik Cumhuriyeti hâkimi
yetinde bulunan Girit Adası’nda doğdu. Ressamlığa Bizans stilinde ikonalar yaparak başladı. 1568 yılında Venedik’e gelerek Titien’in öğrencisi oldu ve ondan ışık ve gölge oyunlarını öğrendi. Tintoret’nin parlak renklerinden etkilendi. 1570 yılında Roma’ya giderek Michelangelo’nun maniyerist kıvrımlarını ve Raffaello’nun klasik resimlerini inceledi. 1579 da ise, önce Madrid, ardından Toledo’ya geçerek kendine bir atölye açtı ve çalışmaya başladı. Mezhep değiştirerek Katolik oldu; kiliselere büyük ebatlı dini tablolar ve soylular için portreler yaparak ünlendi. En büyük arzusu kraliyet ressamı olmaktı ama Kral II. Felipe sipariş ettiği tablosunu tuhaf bulduğu için bir daha onunla ilgilenmedi