Ömer Paşa’nın piyanist eşi
Alman oryantalist ressam F. M. Bredt’in “Chopin” başlıklı gravürü, 1870.
ATLAS TARİH
Serdar-ı
Ekrem Ömer Paşa’nın piyanist eşi
Osmanlı’ya sığındıktan sonra Ömer Lütfi adını alan ve hızla serdar-ı ekremliğe (başkomutanı) yükselen Mihajlo Latas’ın hayatı çok iyi biliniyor. Kırım Savaşı’nda Osmanlı ordusunun başkomutanı olan Ömer Paşa’nın piyanist ve bestekâr eşi Anna Simonich’in yaşamı ise sır perdesi arkasında.
Majesteleri Kraliçe Victoria’nın 1854 Şubat’ının sonlarına doğru Buckingham Sarayı’nda verdiği bir akşam yemeğinde Coldstream Muhafız Alayı’nın bandosu yine her zaman olduğu gibi salondaki yerini almış ve Kent düşesinden Granville kontu ve kontesine kadar seçkin davetlilere keyifli bir akşam geçirtmek amacıyla seçilmiş olan özel repertuvarı seslendirmek üzere müzik enstrümanlarının akordlarını çoktan tamamlamıştı. Loş mumların aydınlattığı uzun yemek masasının üzerinde sıra sıra dizili duran, altın harflerle nakşedilmiş müzik programını o gece ellerine alanlar Auber ve Mercadante’nin tanıdık eserleri arasında, o ana kadar adını hiç de duymamış oldukları bir besteyle karşılaşmışlardı. Bu yeni eser Henry William Goodban’ın “Ömer Paşa Valsi” idi ve Kraliçe Victoria’nın bir kış gecesinde kandillerle aydınlatılmış Buckingham Sarayı’nda verdiği davette hiç umulmadık bir şekilde Londra’nın kalbinde atan müziğin nabzı olup çıkıvermişti. Osmanlı’nın “serdar-ı ekremi”, yani başkomutanı olan Ömer Lütfi Paşa’nın (1806-1871) adına bestelenmiş bir valsin böylesine bir gecede seslendirilmiş olması Osmanlı ve Rusya arasında bir sene öncesinde patlak vermiş olan Kırım Savaşı ile alakalıydı. Zira bu davetten birkaç hafta sonra, sempatilerini tavırlarıyla çoktan belli etmiş olan Büyük Britanya ve Fransa hükümetleri Osmanlı’nın yanında yer alarak 28 Mart 1854’te resmen savaşa dahil olacaklardı.
O devir Avusturya İmparatorluğu sınırları içerisinde bulunan ve bugün Hırvatistan toprakları olan Janja Gora’da Sırp asıllı bir aileye doğan Ömer Paşa’nın gerçek adı Mihajlo Latas idi. Osmanlı hizmetine girdikten sonra Ömer Lütfi adını alarak kısa sürede başkomutanlık makamına kadar yükselmişti. Ömer Paşa müzik sanatına düşkündü ve üstelik paşanın genç ve güzel eşi de hem bestekâr ve söylentiye göre Czerny’nin dâhi öğrencisi olmuş olan çok iyi bir piyanistti. Ancak Ömer Paşa’nın piyanist olduğu söylenen eşinin kimliğine ulaşmak hiç de kolay değildi. Bu kadın bestecinin eşinin orduları için yazdığı marşlar İngiliz gazetelerinde boy boy basılmıştı basılmasına, ama kendisinden her defasında “Her Excellency the wife of Omer Pasha” [Ekselansları Ömer Paşa’nın eşi], ya da “Madame Omer Pacha” olarak bahsedilmekteydi. 16 Kasım 1856 tarihli Fransız müzik dergisi Revue et Gazette Musicale de Paris onun Macaristan doğumlu olduğunu ve Ömer Paşa ile evlendikten sonra adını “Zuleide” olarak değiştirdiğini yazmıştı. 5 Aralık 1857 tarihli İngiliz The Musical Gazette dergisi ise onun Transilvanya’da doğduğunu duyururken 30 Mart 1858 tarihli The Hobart Town Daily Mercury’de çıkan bir başka haberde ise Philadelphia doğumlu bir Amerikalı olduğu yazılıydı. Öte yandan Ömer Paşa’nın hayatını biyografik bir romana dönüştüren Nobel ödüllü İvo Andriç, Ali Berktay’ın Türkçeye tercüme ettiği, “Ömer Paşa” (İletişim, 2004) kitabında paşanın piyanist eşinden bahsederken adının İda olduğunu, Macar asıllı bir aileden geldiğini ve Osmanlı komutanının haremine girdikten sonra Saide adını aldığını aktarıyordu.
Anna Simonich’in öyküsü
Hayatı bir tür kulaktan kulağa oyunu gibi basında ve edebiyatta dönüp dolaşan Ömer Paşa’nın piyanist eşinin gerçek kimliği hakkında belki de en önemli ipucu British Library’ye kendi imkânları ile ulaştırmayı başardığı, Boosey & Sons tarafından basılmış olan, marş notasının künyesinde karşımıza çıkmaktadır. Bu kayıtta oriji
nal yazmasından Rudolf Nordmann’ın aranje ettiği marşın bestecisinin Ömer Paşa’nın eşi olduğu belirtilmekte, adı ise “Anna Simonich” olarak verilmektedir. Zira bu isim “Europe and the Allies of the Past and of To-day” (New York, 1855) kitabında yer alan Ömer Paşa biyografisinde de aynen geçmektedir. Bu kaynakta Transilvanya’da Cronstadt şehrinden olduğu belirtilen Simonich’in Ömer Paşa’nın ikinci eşi olduğu, 14 yaşında, genç ve çalışkan bir piyano öğretmeni olarak eğitim aldığı sırada Bükreş’te paşayla evlendiği yazılıdır. Yayımladığı notalar arasında Paris’te basılan “Cinq Marches Militaires pour Piano” (Piyano için Beş Askeri Marş) da bulunan Anna Simonich bir süre sonra 1857’de Ömer Paşa’dan boşanmaya karar vererek Fransız başkentine sığınacaktır. Anna Simonich’in boşanma kararı Kırım Savaşı’yla birlikte adı dünya basınında sık sık geçen Ömer Paşa’yı yeniden manşetlere taşıdı. 5 Aralık 1857 tarihli The Musical Gazette’te çıkan ve pek çok gazetede aynen tekrarlanan haberde bu genç piyanist kadının hayatı şöyle özetleniyordu: “Transilvanya’da doğdu ve on bir yaşındayken Bükreş’teki en iyi yatılı okullardan bir tanesine yollandı. Piyanoda aldığı birkaç ders şahane müzik kabiliyeti şeklinde kendisini gösterdi. On beş yaşına ulaştığında bu enstrümanda son derece dikkate değer bir kabiliyet sergiledi. Bu zaman içerisinde Eflak’ta askeri kumandan olan Ömer Paşa bir akşam davetinde bu genç kadın ile tanıştı ve müziği de çok sevdiği için ona âşık oldu ve bunu takiben kendisiyle evlendi. Kendisi daha sonra Müslüman âdetlerini kabul etmek mecburiyetinde kaldı; bu Hıristiyan, bir tür hanıma dönüştü ve evden peçesiz hiç çıkmadı, ancak doğulu âdetlerin tersine kocasına bütün savaş meydanlarında eşlik etti. Askerlerinin muhteşemliği karşısında özellikle çok etkilenmiş ve Türk ordularının savaş meydanlarında çaldıkları zafer marşları bestelemişti. Bu evlilikten olan tek çocukları bir kazada ölünce Ömer Paşa, yeni bir varis ümidiyle ve belki de kendisini eski Türk partisine daha yakınlaştırmak için, Hafız Paşa’nın kızı ile evlenmeye karar verdi. Eşine “haremde kal” dedi, ancak o bu onur kırıcı teklifi gururuna yediremedi. Boşanma arzusu kabul edildi. Şu anda kendisi Fransa’ya şerefli bir mülteci olarak sığınmıştır. Bu hanımefendi sadece 23 yaşındadır”.
Ne gariptir ki o dönemlerde neredeyse dünyanın belli başlı gazetelerinde birkaç hafta içerisinde tekrarlanan bu haberlerle birlikte Ömer Paşa’nın piyanist eşinin hayatı da ironik bir şekilde bilinmezlere karışarak unutulup gidecektir. Ta ki seneler sonra rutubetli bir bodrum katında başlayan bir yolculuk, Goodban’ın “Ömer Paşa Valsi” gibi Ömer Paşa’nın eşinin marşlarını da diriltecek, dünya radyolarının frekanslarından ulaşan notaların sesi şuurlarda yeniden doğacaktır.
Piyanist ve bestekâr Anna Simonich, Ömer Paşa’nın kendi üzerine Hafız Paşa’nın kızıyla evlenmek istemesi nedeniyle eşinden ayrıldı, Paris’e yerleşti.