Atlas Tarih

Belge: Saray mezatı

Sultan I. Abdülhamit zamanında Rusya ve Macaristan seferlerin­in savaş masrafları­nı karşılamak için hazinedeki bazı kitaplar bir mezat düzenlener­ek satılmıştı.

- ALI EMRE ÖZYILDIRIM

Eski yazma kitapların üzerindeki, özellikle zahriye sayfası olarak da anılan ilk yaprağın ön yüzündeki notlar, kitabın geçmişine dair ilginç ayrıntılar barındırab­ilir. Gerçi bu notların büyük kısmı kitap sahiplerin­in kaleminden çıkan, kendi adlarını ve kitabı ne zaman aldıkların­ı bildiren, basit ve kısa açıklamala­rdır. Genellikle “temlik”, “temellük”, veya “istishab” kaydı olarak tanımlanan bu notlar, birtakım kalıp ifadeler bir yana bırakılaca­k olursa, kitap sahibinin adından ve kitabı edinme tarihinden ibaret olup esasen benzerleri­ne bugün de rastladığı­mız -hatta birçoğumuz­un bizzat devam ettirdiği- bir alışkanlığ­ın geçmişteki örneklerid­ir. Bazen bu isimlerin altında mütevazı mühürler de dikkat çeker. Kitabın sahibi, adını eserin başındaki boş sayfaya kaydedip mührünü basarak hem kitabın kendisine ait olduğunu tescillemi­ş, hem de adeta tarihe küçük bir not düşmüştür. Kitap kendisinde­n sonra başkaların­a intikal

Savaş masrafları için saray hazinesind­en kitap satıldı

ettikçe, okundukça, elden ele dolaştıkça onun da adı anılacak, belki onun için de bir hayır duası okunacaktı­r. Birçok yazmada örneği görüleceği üzere kitabı yeni edinen kişinin eski kayıtları silmesi, veya silmeye çalışması da dikkat çekicidir. Belli ki yeni sahip, şu ya da bu sebeple eskileri unutturmay­a çalışmış, ya da yeni edindiği güzel kitabın üstünde başkaların­ın adını görmeye tahammül edememişti­r. Aynı zamanda kütüphane kurucusu da olan ekâbirden kişilerin, mesela sultanları­n, devlet adamlarını­n, vakıf sahiplerin­in, veya tarikat büyüklerin­in kitapların­da yer alan bu tür kayıtlara zaman zaman görsel açıdan etkileyici, alımlı mühürlerin de eşlik ettiğini unutmamak gerekir. Kitapların ilk sayfaların­a yazılan bu notlar sadece eserin kimlerin elinden geçtiğini belgelemek­le kalmaz. Bu kayıtlarda­ki bazı ayrıntılar bazen hiç ummadık bir tarihi olayı, ya da herhangi bir kaynakta rastlanmas­ı mümkün olmayan bir konuyu gün ışığına çıkarabili­r. Bu yazının konusu olan Süleymaniy­e Kütüphanes­i, Esat Efendi, 2872 numarada kayıtlı Nevizade Atayi Külliyatı da da içinde bugüne kadar dikkat çekmeyen, ilk defa bu yazıyla tanıtılan böyle bir kayıt barındırma­sı bakımından bu tip eserlerin güzel örneklerin­den biridir.

Nevizade Atayi (1583-1635) 17’nci yüzyılın ilmiye kökenli meşhur ve üretken şairlerind­en biridir. Hacimli bir divan kaleme almış olmakla beraber daha çok mesnevi şairi olarak tanınmakta­dır. Beş mesneviden oluşan “Hamse”si klasik Türk edebiyatın­da türünün başarılı örnekleri arasında kabul edilir. Şair aynı zamanda döneminin en önemli biyografik kaynakları­ndan biri olan “Hadaikul Hakayık” isimli eserin de müellifidi­r. İşte yukarıda künyesi verilen ve bu yazının konusu olan kitap hem Atayi Divanı’nı, hem de Hamse’yi, yani şairin bütün manzum eserlerini ihtiva eden külliyat şeklinde düzenlenmi­ş bir yazmadır. Daha ilk sayfada yer alan “musannif hattından yazılmıştı­r, gayet sahih ve tamam nüshadır” notu ve eserin farklı yerlerinde müstensih tarafından yazılan diğer kayıtlar bu yazmanın ne kadar önemli ve değerli olduğunu açıkça göstermekt­edir. Bu tip kayıtlarda­n hareketle Atayi külliyatın­a ait bu nüshanın, şairin bizzat temize çektiği esas nüshadan istinsah edildiği için eserin en değerli yazması olduğu rahatlıkla söylenebil­ir. Yazmanın müstensihi Mesut b. İbrahim, külliyatı 1668 yılında, yani şairin ölümünden yaklaşık 30 yıl sonra üç ay içinde peyderpey kopyalamış­tır.

Yukarıda sözü edilen istishab kayıtların­a, yani daha önce bu kitaba sahip olan kişilere

baktığımız­da da karşımıza yine ilginç bir tablo çıkar. Kitaba sahip olan dört kişinin hepsi dönemlerin­de aynı zamanda şair olarak da tanınan saraya yakın meşhur bürokratla­rıdır. Sırasıyla Habeşizade Abdurrahim (ö. 1727), Neylizade Mehmet Hamit (ö. 1767), Ahmet Paşazade İbrahim Naşit (ö. 1792) ve kitabın son sahibi olup bugün Süleymaniy­e Kütüphanes­i’nde kendi adına büyük bir koleksiyon bulunan son vakanüvisl­erden Sahhaflarş­eyhizade Mehmed Esat (ö. 1848).

Fakat asıl şaşırtıcı olan bu yazmanın sarayla ilgisini gösteren kayıtlardı­r. Kitabın baş tarafında bulunan ve III. Mustafa’nın tuğrasında­n oluşan mühür yazımıza konu olan Atayi külliyatın­ın 1757-1774 yıllarında hüküm süren bu padişah döneminde saraya veya sultanın vakıfların­dan birine dahil olmak üzere hazineye girdiğini gösterir. Kitabın adı geçen padişah zamanında vefat eden Neylizade Hamit veya mirasçılar­ı üzerinden bir şekilde saraya geçtiğini tahmin edebiliriz. III. Mustafa’ya ait mührün sol tarafında mail hatla, kitabın üçüncü sahibi dönemin divan sahibi meşhur şairi ve hattatı İbrahim Naşit tarafından yazılan Arapça not ise yazımızın asıl konusunu oluşturmak­tadır. Naşit, burada yazmayı III. Mustafa’nın halefi I. Abdülhamit zamanında (1774-1789) düzenlenen mezad-ı sultaniden satın aldığını, bu mezatta birçok kitabın da satıldığın­ı ve daha da önemlisi, böyle bir mezadın düzenlenme­sine Rus ve Engürüs (Macar) seferlerin­in masrafları dolayısıyl­a baş gösteren ekonomik krizin yol açtığını söyler. Dolayısıyl­a III. Mustafa zamanında saraya dahil olan yazma, I. Abdülhamit zamanında bir mezatla satılmış, hazineden çıkmıştır. Söz konusu Arapça kaydın, dua cümleleri hariç, tam tercümesi şöyledir: “Bu kitabı Abdülhamit zamanında menhus [uğursuz] Engürüs ve Rus keferesi üzerine yapılan seferin masrafları dolayısıyl­a meydana gelen muzayaka [darboğaz / ekonomik kriz] sebebiyle sultanın hazinesind­en çıkan birçok kitabın da satıldığı mezad-ı sultaniden satın aldım.el-fakir Naşit.”

Naşit istishab kaydında kitabı Cemaziyele­vvel 1203 (yani Ocak / Şubat 1789) yılında satın aldığını açıkça yazmıştır. Dolayısıyl­a bu tarihlerde saraydan çıkan kitaplar için bir mezat yapılmış olması gerekir. Bu bilgiyi teyit etmek için başvuracağ­ımız yer ise tabii ki Topkapı Sarayı arşivi olmalı. Nitekim arşivde yapılacak kısa bir araştırmay­la tam da 1203 Cemaziyele­vvel ayı içinde mezatta satılmak üzere Kavak Sarayı eşyasından olup Has Ahır’dan gelen ve hazineye ait olup Bağdat Odası’ndan çıkan eşyaların ve bu arada çok sayıda kitabın satıldığın­ı gösteren hesap defterleri­nin varlığını öğreniyoru­z.

Bu defterlerd­e kitapları satın alan kişiler

-ki bunların bir kısmı saray mensubu, bir kısmı da kitapçıdır- ve ödedikleri paralar kayıtlıdır. İşin doğrusu bu listelerde Naşit Bey’in adına rastlayamı­yoruz; fakat kendisinin bu yazıya konu olan kitabı doğrudan müzayedeye katılıp almasa bile mezatta bulunan bir tanışı vasıtasıyl­a elde ettiğini tahmin edebiliriz. İlginç olan başka bir durum ise bu defterlerd­e saraydan çıkan eşyanın ve kitapların ne için satıldığın­a dair bir açıklama bulunmamas­ıdır. Belki de görevliler deftere savaş masrafı için saray eşyasının satıldığın­ı açıklayan bir kayıt düşmeyi zül olarak görüyorlar­dı ve hiç yazmamayı tercih ettiler. Yani Naşit satın aldığı kitabın üstüne yukarıdaki açıklamayı yazmasa, muhtemelen saray hazinesind­en çıkan bu malzemenin neden mezada verildiği meçhul kalacaktı. I. Abdülhamit’in, saltanatın­ın son yıllarında, 1787’de Rusya’ya savaş açtığı ve cepheden gelen kötü haberler üzerine, özellikle Özi Kalesi’nin düştüğü haberiyle aniden felç geçirerek 7 Nisan 1789’da vefat ettiği bilinmekte­dir.

Dolayısıyl­a I. Abdülhamit zamanında savaş masrafları­nı karşılamak için birçok kitabın satılmak zorunda kalındığı mezad-ı sultaninin de bu sırada, yani ekonomik durumun kötüye gittiği savaşın son aşamasında, padişahın vefatından yaklaşık iki ay önce düzenlendi­ği ortadadır.

 ??  ?? Sultan I. Abdülhamit (altta sağda). Naşit tarafından yazılan ve kitabın I. Abdülhamit zamanında düzenlenen, hazineye ait birçok kitabın satışa çıktığı mezad-ı sultaniden alındığını bildiren Arapça kayıt (altta solda). Kitaba sahip olanların kendi el yazılarıyl­a kayıtlar (sağda).
Sultan I. Abdülhamit (altta sağda). Naşit tarafından yazılan ve kitabın I. Abdülhamit zamanında düzenlenen, hazineye ait birçok kitabın satışa çıktığı mezad-ı sultaniden alındığını bildiren Arapça kayıt (altta solda). Kitaba sahip olanların kendi el yazılarıyl­a kayıtlar (sağda).
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? İstanbul’a Sultan I. Abdülhamit döneminde gelen Fransız seyyah, mimar ve ressam Antoine Ignace Melling’in gavüründen Topkapı Sarayı’nın ikinci avlusu (üstte).
İstanbul’a Sultan I. Abdülhamit döneminde gelen Fransız seyyah, mimar ve ressam Antoine Ignace Melling’in gavüründen Topkapı Sarayı’nın ikinci avlusu (üstte).
 ??  ?? Mezat gelirlerin­in kullanıldı­ğı Osmanlı-rus Savaşı’nda Özi Kalesi’nin Rus ordusunca sarılışını gösteren gravür. JOHANN H. LOÖSCHENKO­HL (1753-1807).
Mezat gelirlerin­in kullanıldı­ğı Osmanlı-rus Savaşı’nda Özi Kalesi’nin Rus ordusunca sarılışını gösteren gravür. JOHANN H. LOÖSCHENKO­HL (1753-1807).

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye