İlk fotoğraf gezisinin izinde
Fotoğrafın bulunuşundan hemen sonra gerçekleşen ilk fotoğraf gezisinin rotasını izleyerek günümüz teknikleri ve bakış açısıyla sunan “Bir Yol Öyküsü: Fotoğrafın Ardında 180 Yıl” sergisi 1 Mart 2020’ye kadar Pera Müzesi’nde açık kalacak.
Tam 180 yıl önce 1839’da gerçekleşen, Marsilya’dan başlayarak doğunun tarihi kentlerine ve medeniyetlerine uzanan ilk fotoğraf gezinin rotasına yeni bir gözle bakmaya hazır mısınız? Pera Müzesi’nde yer alan “Bir Yol Öyküsü: Fotoğrafın Ardında 180 Yıl” sergisinde, 30’u aşkın kente giderek bu rotayı izleyen Türkiye’den on fotoğrafçı, yolculuğu kendi fotoğraf dilleriyle izleyiciye anlatıyor. Serginin küratörlüğünü, fotoğraf alanında yaptığı araştırma ve yayınlarla tanınan Engin Özendes üstlendi. Sergi, 1 Mart 2020 tarihine kadar ziyaretçilere açık.
Özendes rotayı ve fotoğrafçıları şu sözlerle aktarıyor: “Serkan Taycan bu projede, eleştirel ve güncel bakış açısına sahip fotoğraf diliyle bizlere Marsilya, Livorno, Malta ve Roma’yı anlatıyor. Laleper Aytek Siros Adası’nda, ruhlarına dokunmaya çalıştığı insanların, mekânların, durumların, birbiriyle ilişkisiz ayrıntıların ve anların peşine düşüyor. Ali Borovalı doğa ve yerel kültüre odaklanan röportaj tadındaki seri fotoğraflarında Paros, Naksos ve Santorini adalarını gerçekçi ve yalın sanatsal üslubuyla yorumluyor. Murat Germen fotoğrafı bir ifade ve araştırma aracı olarak kullanarak İskenderiye, Kahire, Luksor ve Süveyş’te gördüğü şeyleri doğrudan iletmek yerine, sanatsal bir üslupla fotoğraflarına yansıtıyor. Her zaman karmaşa içindeki Ortadoğu’yu iyi tanıyan Coşkun Aral Sina Dağı, Gazze, Beytullahim, Kudüs, Nablus, Sayda, Deyrülkamer, Şam ve Trablusşam’a ilişkin deneyimlerini bir foto muhabirinin gözünden aktarıyor. Sinan Koçaslan, Baalbek ve Beyrut’u modern bir yaklaşımla fotoğraflarına yansıtmaya çalışırken, Yusuf Sevinçli Larnaka ve Rodos’u, insanda huzur ve nostalji duygusu uyandıran günlük deneyimler üzerinden görüntülemeyi tercih ediyor. Kos Adası’nı bir görsel öykü anlatıcısı ve deneysel oyuncu üslubuyla ele alan Lale Tara öyküsünü, kostümden mekân seçimine ve ışık kullanımına kadar bir film seti titizliğinde hazırlayarak sunuyor. Cem Turgay, eleştirel bir bakış ve deneysel bir üslupla İzmir’i ele alırken, Alp Sime gündelik yaşamı yansıtan siyah beyaz gerçekçi fotoğraflarında, modernin dilini de kullanarak Çanakkale ve İstanbul’un izini sürüyor.”