Sıradan insanların sıra dışı hayatları
Eileen Power’ın ilgi çekici üslubuyla kurguladığı kitapta, altı karakter aracılığıyla ortaçağ dönemi anlatılıyor. Ancak bu kitapta krallar, kraliçeler, asiller veya askerler yok, gündelik hayatın tarihi var.
ORTAÇAĞ INSANLARI, EILEEN POWER, KRONIK
Eileen Power’ın kitabı, ortaçağın sıradan insanlarının hayatının kurgulandığı, ilgi çekici üslubuyla öne çıkan bir eser. 1924’te ilk kez basılan kitapta Power, 9’uncu yüzyılda yaşamış bir çiftçiyi, meşhur seyyah Marco Polo’yu, 14’üncü yüzyıldan bir manastırın başrahibesini, aynı dönemde yaşamış bir ev kadınını ve yün ticareti yapın iki İngiliz taciri yakından tanımamızı sağlıyor.
Kitapta yer alan altı karakter arasından en ünlüsü Marco Polo. Onun sıra dışı yaşantısı sayesinde dönemin 13’üncü yüzyıl denizcilerinin hayatlara odaklanan yazar, iki İngiliz tacir, yani Thomas Betson ve Thomas Paycokke sayesinde 15’inci yüzyıl ticaret hayatına ışık tutuyor. 14’üncü yüzyılda yaşayan başrahibe Eglantine’in yaşamı, bize kilise ve dini hayata ilişkin son derece sarsıcı insani bilgiler veriyor. Özellikle de rahip ve piskoposların, rahibelerin giyim kuşamına ve dönemin moda alışkanlıklarına ilişkin tartışmalarını izlemek oldukça keyifli.
Çiftçi Bodo ve derebeylik sistemi
Gelelim kitabın en ilgi çekici karakterlerine. Bunlardan ilki Çiftçi Bodo ki kendisi hayali bir figür. Power onu Charlemagne zamanında yaşamış gerçek bir köylü üzerinden tasarlamış. Hakkında çok az şey bilinmesine rağmen malikâne defterlerine kaydedilmesi sayesinde varlığından haberdar oluyoruz. Ayrıca Charlemagne’ın yayımladığı fermanlar da o dönemin toprak yönetimine oldukça ışık tutuyor. Power, Bodo karakteri sayesinde okuru, 9’uncu yüzyıl derebeylik sistemine götürüyor, bir çiftlikte işlerin nasıl yürüdüğünü anlamamızı sağlıyor. Bunu yaparken kullandığı renkli dil ve metnin kurgusal başarısı, sağlıktan tarıma, dinden batıl inançlara, köylülerin kaç saat çalıştıklarından bayram eğlencelerine dek, o dönem hayatını açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Kitabın diğer ilgi çekici karakteri ise “Hane Reisinin Karısı” adlı bölümde gizli. Bu bölümde Menagier de Paris’in (Parisli hane reisi) 1392-1394 yılları arasında genç karısının eğitimi için yazdığı ve hiçbir zaman bitiremediği metin ele alınmış.
Genç bir eş nasıl eğitilir?
Oldukça ayrıntılı kaleme alınan bu metinden hane reisinin 60’ını aşmış yaşlı bir adam, karısının ise henüz 15’inde genç bir kız olduğu anlaşılıyor. Zengin bir adamla asil, ancak yetim bir genç kızın evliliğinden söz ediyoruz. Metinde bir kocanın değil, bir babanın sevecenliği öne çıkıyor. Yazdıklarından karısını eğitme isteğinin, kendi rahatından ziyade, eşinin kendisi vefat ettikten sonra yapacağı evliliğe hazırlamak olduğunu vurguluyor. Onun için önemli olan ikinci kocaya karşı yüzünün kara çıkmaması. Karısı sonraki kocasını ayine buruşuk bir yaka ile gönderirse, veya battaniyelerden pireleri nasıl uzak tutacağını bilemezse, ya da büyük bir akşam yemeğini organize etmeyi başaramazsa ikinci koca onun hakkında neler düşünürdü...
Üç bölüm ve 19 maddeden oluşan metinde yemek listeleri ve tarifleri de var, evini bir saat işletmenin incelikleri de… Hizmetçilerini nasıl seçip nasıl yöneteceğine ilişkin öneriler de var, kumaştan bir lekenin nasıl çıkartılacağına, pirelerden nasıl kurtulabileceğine ilişkin pratik bilgiler de…
Ortaçağ adabına göre bir kadından istenenler şunlardı: Uysallık, bağlılık ve sürekli ihtimam. Hane reisi eşine şunu öğütlüyordu: “Unutma ki iyi bir adamı evinden üç şey uzaklaştırır. Akan bir çatı, tıkanmış bir baca ve azarlayan bir kadın.”
“Kadın yatakta ve sofrada neşeli olmalı” diyordu eşine, o neşenin altında hüzün saklı olsa bile. Ve sabırlı olmasını öğütlüyordu. Ne kadar ağır bir sınavdan geçerse geçsin, örneğin sadakatsiz bir kocanın aşkını geri kazanmak için de önerilen şey sabırdı. Tüm bunları bazen İncil’den ve diğer kitaplardan alıntılarla, bazen de kendi kişisel tecrübeleriyle örneklendiren hane reisinin kitabı, ortaçağın gündelik hayatının kapısını açıp, içine girmemizi sağlayan eşsiz bir kaynak.
KITAP, KASIM 2019