İtalya’da faşizmin yükselişi
İki dünya savaşı arasındaki yıllar tarihe totaliter rejimler dönemi olarak geçti. Bunda hiç kuşkusuz 1917 yılında Rusya’da patlayan devrimin büyük etkisi vardı. Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesinin ardından, Avrupa’da bazı ülkelerde sosyalistlerin iktidara gelmesi tehlike olarak görüldüğü için buna çare olarak totaliter rejimler ortaya çıkmaya başladı birer birer.avrupa’da totaliter rejimin ortaya çıktığı ilk ülke İtalya oldu. İtalya Birinci Dünya Savaşı’nda yenenler safındaydı. Bu nedenle de savaş sonrasında bir rejim krizine sürüklenmesi beklenmiyordu. Ancak iki önemli gelişme İtalya’yı önemli bir krizin eşiğine taşıdı.bunlardan ilki Sosyalist Parti’nin birinci parti konumuna yükselerek iktidara almaya yaklaşmasıydı. İkincisi ise İtalya’nın savaş sonunda elde ettiği kazanımların beklentilerin çok aşağısında kalmasıydı. Birinci Dünya Savaşı sürerken 1915’te ve 1917’de İtilaf Devletleri’yle anlaşmalar yapan İtalya, savaş sonrasında kendisine verilen sözlerin tutulmadığını görüyor, bu da iç politikada bir mutsuzluk ve huzursuzluk yaratıyordu. 16 Ekim 1919’da yapılan seçimlerde Sosyalist Parti yüzde 32.3 oy alarak birinci parti konumuna geldi. Parlamento çatısı dışında da eyleme geçen sosyalistlerin öncülük ettiği işçiler 1920’nin Eylül ayında, ülkenin en sanayileşmiş bölgesi olan Kuzey İtalya’daki fabrikalara el koymaya başladı. Yarım milyon işçi 600 fabrikayı ele geçirmişti. Ancak bu kampanya sosyalistler aleyhine bir dalga yarattı ülkede. 1921’de yapılan seçimlerde Sosyalist Parti oy kaybına uğradı.
1919, İtalya’nın yakın geleceğinde etkili olacak bir hareketin doğuşuna da sahne oldu. Sosyalist Parti’nin eski bir üyesi olan Benito Mussolini’nin kurduğu bu hareketin adı Fascio Italiani di Combattimento’ydı, yani Faşist Mücadele Birlikleri. Her biri bir çete karakteri taşıyan Faşist Mücadele Birlikleri 1921’deki kongrede birleşerek Partito Nazionale Fascista (Ulusal Faşist Parti) adını aldı. Partinin sloganı, “İnan, İtaat Et, Dövüş”tü (Credere, Obbedire, Combattere). Mussolini liderliğin- deki faşistler 1921 seçimlerinde yüzde 19.1 oy kazanarak 535 sandalyeli parlamentoya 37 milletvekili sokmayı başardı. Ancak bu dönemde Ulusal Faşist Parti’nin bir parti olmanın dışında, paramiliter bir yapıyı andırdığı söylenebilir. Zira Faşist Mücadele Birlikleri’nin gençlik örgütü niteliğindeki Kara Gömlekliler (Squadristi) grevci işçilerle çatışmaya girmeye başlamıştı. Bu, Benito Mussolini’nin 1921 seçimlerinin sonucunu öğrendikten sonra, “biz bir parlamento grubu değil, bir eylem uygulama mangası olacağız” sözünün dışa vurumuydu.İtalya’nın belirsizlikler içinde bulunduğu zaman diliminde faşistler büyük hızla taraftar toplamaya başladı. İşsizlik, büyük grevler, ekonomik kriz, zayıf ve kısa ömürlü iktidarların yarattığı kaotik ortam faşistlerin ciddi bir iktidar alternatifi olarak görülmelerini sağlamıştı.
1922’nin Ağustos ayında Mussolini Kral III. Victor Emmanuel’i, hükümet kurma görevini kendisine vermesi için açıkça tehdit etti. Bu süreçte Kara Gömlekliler Napoli’den Roma’ya yürüdü. Faşistler her yerde korkutma ve sindirme eylemlerine griştiler. Bu durum karşısında çaresiz kalan kral, Benito Mussolini’yi hükümeti kurmakla görevlendirdi. Böylece 39 yaşındaki Mussolini İtalyan tarihinin en genç başbakanı oldu. Yeni hükümette sadece dört faşist bakan vardı. Ama kısa bir süre içinde faşistler her yerde hâkimiyeti ele geçirecekti. Nitekim faşizmin iktidar yürüyüşü 1924 seçimleriyle zirveye çıkacaktı. Bu seçimlerde Ulusal Faşist Parti oyların yüzde 64.9’unu kazanarak parlamentoda ezici bir çoğunluk elde etti. Sonrasında İtalya hızlı bir çekimle önce otoriter, sonra da totaliter bir rejime doğru sürüklendi. 5 Kasım 1926’da bütün muhalefet gazeteleri susturuldu, siyasal partiler kapatıldı. Aynı yıl yurtdışına göç yasağı getirildi. Mussolini’nin “devlet kavramıyla” özdeşleştirdiği faşizm İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar İtalya’da iktidarda kaldı.