İstanbul’da buluşma yerleri
Mart 1939 tarihli Foto Magazin dergisinde yayınlanan “İstanbul’da buluşma yerleri” başlıklı yazı Feridun Kandemir’in imzasını taşımakta. “İstanbul’da birbirine randevu veren iki kişi nerede buluşur?” sorusunu Feridun Kandemir’den birlikte okuyalım…
“İki genç biraz gezmek, dolaşmak, kol kola dertleşmek - yahut haydi biraz daha ileri gidelim - başlarında esen kavak yellerinin sürükleyeceği dikensiz, temiz yollarda, uzun uzun aşktan konuşmak arzularıyla yansalar… Nerede buluşurlar? İtiraf etmeliyim ki, gazetecilik tecessüsüm olmasaydı, İstanbul’un muhtelif noktalarında kendiliğinden kurulmuş olan bu randevu merkezlerinden tamamıyla bihaber kalacak ve şimdi sizin gibi “kim bilir?” diyerek işin içinden çıkıverecektim.
“Bir gün Taksim’de Eflipos’ta oturuyordum. Bütün meydana tepeden bakan bu terasta gelen geçeni seyrederek oyalanıyordum. Birbirlerini itip kakarak arabalara girenler, yanlış arabaya binerek soluk soluğa kendilerini kaldırıma atanlar, kaçırdıkları tramvayın arkasından koşanlar… ve bu hareket ortasında, koca saatin dibinde mıhlanmış gibi duranlar… Bir aralık, bunların hiçbir arabaya binmeden dakikalarca bekleyişlerine bir mana veremedim. (…)
“Bir bekledikleri mi vardı acaba? İşte, tam bu şüphe aklıma gelir gelmez, saatin dibindeki delikanlılardan biri, gülümseyerek yaklaşan genç kıza doğru yürüdü. Elele verdiler, sonra birbirlerine sitemli sitemli bakıştılar, daha sonra ikisi de sol kollarını kaldırıp saatlerini birbirlerine gösterdiler. Delikanlı; şahidi bol bir haklı edasıyla yarı dönerek kocaman saati işaret etti, ve yan yana, konuşa konuşa, ağır ağır uzaklaştılar. Meğer kocaman saatin dibi bir “randevu merkezi” imiş. İstanbul’un Taksim’den başka randevu merkezleri yok mu? Var… var… Bu civarın en mühim merkezi köprüdeki Kadıköy vapur iskelesidir. Burası için, hatta “randevu genel merkezi” de denebilir. Çünkü bir yandan bütün Anadolu kıyısından, ta Pendik’ten tutun Moda, Kadıköy, Adalar, Üsküdar bir taraftan da bütün Haliç’ten gelenlerle İstanbullu âşıklar burada buluşurlar.” (…) Sirkeci garı, Beşiktaş İskelesi, Fatih durağı, Harbiye Meydanı… Hatta Kadıköy İskelesi ve Altıyol ağzı… Buralardan da geçerken şöyle gözle bir bakıverin; mutlaka birer kenarda sessiz sedasız, melül melül Leylalarını bekleyen Mecnunlar bulacaksınız.
“Fakat sakın, onları göz hapsine almaya kalkışmayın, günahtır.”