“Babam Büyük Harp’te esaretten dönüp İstiklal Harbi’ne katıldı”
Rahmetli babam Halil İbrahim Üyepazarcı 1897 doğumluydu. Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman lise öğrencisiymiş. Henüz 17-18 yaşlarında. Bunları yedek subay olarak askere alıyorlar. Ve babam 1915 başlarında Çanakkale’ye gidiyor. Çanakkale’de savaşıyor yedek subay olarak. Çok ilginç anıları vardır. Siperlere girerlerken bunlara galeta, peksimet vesaire veriyorlar. Bir matara su ve bir avuç da kuru üzüm. Bir gün başkumandan vekili Enver Paşa cepheyi ziyarete geliyor. “Bir baktık” diyor köfte ve piyaz. Piyazın üzerinde de yumurta var. Çanakkale’den sonra Romanya Cephesi’ne gidiyor babam ve Ruslarla çarpışıyorlar. O sırada bir şarapnel patlıyor ve bir parçası babamın başına saplanıyor. Almanların kurduğu hastanede tedavi oluyor. Bir kulağı sağır oluyor. Bir parça şarapnel de kulağının üzerinde ölünceye kadar kaldı. Oradan sonra bunu alıyorlar. Cemal Paşa’nın ikinci Kanal Seferi’ne katılıyor. İngilizler bunları çevirip esir alıyorlar. Esir kamplarında kalırken babamın başına bir iş geliyor. İngilizler Nil Nehri vasıtasıyla kendi birliklerine un ve zahire gibi şeyleri taşırlarken bizim esirleri de kullanıyorlar. Teknelerden kıyaya kadar. Babam da askerlerin başında nezaret ediyor. Askerler iki-üç tane un çuvalını yere atıp omzundan düşürmüş gibi yapıyor. Tabii babamı sorumlu tutuyorlar ve Singapur’a sürüyorlar. Orada bir kauçuk plantasyonunda iş veriyorlar. İki seneye yakın esir hayatı yaşıyor. Mütareke olduktan sonra serbest bırakılıyor ve İstanbul’a geliyor. Denizli’ye gidiyor. Biz Denizliliyiz. Kurtuluş Savaşı olduğunu duyunca orduya iltihak etmek istiyor. Akşehir’e gidiyor. Sakarya Meydan Savaşı yeni bitmiş. Büyük Taarruz’un hazırlıkları döneminde orduya katılıyor. Ve onu da çok renkli anlatırdı. Kurtuluş Savaşı’nda kimse görmesin diye geceleri yürüyüş yaptıklarını söylerdi. Pek çok yere çadırlar kurduklarını, aslında o çadırlarda kimsenin olmadığını, Yunan uçakları havadan keşif yaparlarken orada olduklarını sansınlar diye yaptıklarını anlatırdı. Büyük Taarruz’dan önce rahmetli Fevzi Çakmak’ın elinde Kuran-ı Kerim bütün taburları tek tek dolaştığını, bütün taburlara hitap ettiğini anlatırdı. Taarruzda İzmir’e kadar giden grubun içinde. İzmir alındıktan bir altı ay kadar daha askerlik yapıyor. İstiklal madalyasını alarak terhis oluyor. Çok detaylı anlatırdı. Kendime çok kızıyorum, keşke ses kaydı alsaydım diye.