Güncel Haber
Meşher, Türkiye’nin ilk özel müzesi olan Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonundan önemli bir seçkinin yer aldığı “Mâziyi Korumak: Sadberk Hanım Müzesi’nden Bir Seçki” sergisine ev sahipliği yapıyor.
Günce Akpamuk
Meşher, “Mâziyi Korumak: Sadberk Hanım Müzesi’nden Bir Seçki” sergisi, müzenin kuruluşunun 40’ıncı yılı dolayısıyla, pandemi önlemleri alınarak hazırlandı. 1 Ağustos 2021 tarihine kadar açık kalacak olan sergiyle eşzamanlı bir şekilde seminer, podcast serisi, çocuk atölyeleri, sanal sergi turları gibi online etkinlikler de devam edecek. Sergiyle birlikte Sadberk Hanım Müzesi Müdürü ve sanat tarihçisi Hülya Bilgi ile arkeolog G. Senem Özden
Gerçeker’in metinlerini kaleme aldığı sergi kitabı Türkçe ve İngilizce olarak iki ayrı edisyon halinde yayımlandı. “Mâziyi Korumak” hakkındaki sorularımızı Hülya Bilgi yanıtladı.
Sadberk Hanım Müzesi’nin açılma hikâyesinden biraz bahsedebilir misiniz?
Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi, 14 Ekim 1980 tarihinde Sarıyer’in Büyükdere semtinde, “Azaryan Yalısı” olarak adlandırılan yapıda, Vehbi Koç’un eşi Sadberk Koç’un anısına, onun kişisel koleksiyonunu sergilemek üzere açılmış, Türkiye’nin ilk özel müzesi. Sadberk
Koç, aileden gelen güzel sanatlar ve eski eser merakıyla, gençlik yıllarından itibaren Osmanlı kadın kıyafetleri ile işlemeleri toplamaya başlamıştı. Zamanla işleme ve kıyafetlerin yanında Osmanlı sanat eserlerine de ilgi duyarak tuğralı gümüşler, porselenler, tespih ve kaşıklar gibi eserleri de topladı. Ancak Türkiye’de
kanunen “özel müzecilik” diye bir kavram mevcut değildi. Bu eserlerin kendi adını taşıyacak bir müzede sergilenmesi, hayatının son günlerine kadar en büyük arzularından biri oldu. Ancak ömrü bu arzusunu gerçekleştirmeye yetmedi ve vefatından sonra Koç Ailesi ve Vehbi Koç Vakfı, Sadberk Hanım’ın arzusunu yerine getirdiler. Vehbi Koç ile Sadberk Hanım’ın ortanca kızları olan, eski eserlere ve sanata düşkünlüğü ile bilinen Sevgi Gönül, Koç Ailesi adına annesinin müze hayalini gerçekleştirme ve müzenin kuruluş çalışmalarının ardından İcra Komitesi Başkanlığı görevlerini üstlendi. Sadberk Hanım Müzesi kuruluş yıllarında yaklaşık 3 bin 500 esere sahipken, bugün 19 bini aşkın eseri bünyesinde barındırıyor.
Bugün müzede hangi dönemlere ait eserleri görebiliyoruz?
Sevgi Gönül Binası’nda, İ.Ö. 6’ncı binyıldan Bizans dönemi sonuna kadar Anadolu’da yaşayan uygarlıkların maddi kültür kalıntıları kesintisiz olarak takip edilebiliyor. Neolitik, Kalkolitik ve Tunç çağları, Hitit, Asur, Urartu ve Frigler’e ait eserler, Miken, Geometrik, Arkaik, Klasik ve Helenistik dönemler ile Roma ve Bizans dönemlerine ait pişmiş toprak ve madenden yapılmış çeşitli kaplar, figürinler, ritüel semboller, cam eserler, sikkeler, süs eşyaları, tabletler ve heykeltıraşlık eserleri ile mezar stelleri bu sergilemede görülecek eserler. Azaryan Yalısı’nda ise Erken İslam, Selçuklu, Timur, Memlûk, Eyyubi, ve Safevi dönemlerinin sanat anlayışını en iyi şekilde ortaya koyan maden, seramik ve cam eserlerle, İslam sanatı genel hatlarıyla yansıtılıyor. Türk-İslam sanatı koleksiyonunun önemli bir bölümünü Osmanlı dönemine ait eserler oluşturur. 15. yüzyıl ile 20. yüzyıl başı zaman aralığına tarihlendirilen maden, seramik, porselen, hat ve tekstil türü farklı malzemelerden yapılmış bu seçkin eserler ile Osmanlı sanatının tarihsel gelişimini takip etmek mümkün.
Müzede tüm koleksiyon sergileniyor mu, yoksa dönemsel değişiklikler oluyor mu?
Gerek müze binalarımızın fiziki şartları gerekse koleksiyonlarımızda sürekli sergilenmesi uygun olmayan organik malzemelerden yapılmış eserlerin bulunması nedeniyle yaklaşık 3 bin 500 eseri sergileyebiliyoruz.
Kıyafet koleksiyonu nasıl korunuyor?
Osmanlı dönemi kadın kıyafetleri koleksiyonu, Sadberk Hanım Müzesi’nin güçlü koleksiyonlarından biri. Koleksiyonda 18’inci yüzyıl ile 20’nci yüzyıl başı arasındaki döneme tarihlenen entari çeşitleri (üçetek entari, bindallı entari), şalvar ve cepkenler, “pirpiri” adı verilen Balkan kaftanları ile Avrupa modasına uygun veya geleneksel gelin kıyafetleri ve aksesuarları ağırlıkta. Bu eserlerin depolandığı ve sergilendiği mekânlar ICOM şartlarına uygun olarak tanzim edilmiştir ve gün ışığına kapalıdır. Vitrinlerde dikey olarak asılmış veya manken üzerine giydirilmiş olan işleme ve kıyafetler, asılmaktan ve ışığa maruz kalmaktan dolayı yorulmuş olacağından, depoda bulunan dinlenmiş eserlerden seçim yapılarak değiştirilir. Sergiden çıkarılan tekstil türünden eserler temizlenip, yani vakumlama yöntemiyle tozlarından arındırılıp havalandırılır, gerekiyorsa
onarımları yapılır ve birkaç yıl depoda çekmecelerde, çoğunlukla yatırılarak temiz bir ortamda dinlenmeye alınır.
Sergi fikri nasıl ortaya çıktı, müzeye gidip gezmekten ne farkı var?
Zaman zaman ziyaretçilerin Sarıyer’in Büyükdere semtinde bulunan Sadberk Hanım Müzesi’ne ulaşım açısından zorlandığını gözlemliyoruz. Bu nedenle 40’ıncı kuruluş yıldönümü çerçevesinde, koleksiyonumuzdan oluşturduğumuz önemli bir seçkiyi, insanların kolayca ulaşabileceği, İstanbul’un kalbi sayılabilecek bir mekânda, Vehbi Koç Vakfı’na bağlı bir kurum olan Meşher’de ziyaretçileriyle buluşturmayı arzu ettik. Sergide, koleksiyondan seçilen eserlerle ziyaretçilerimizi Anadolu’da binlerce yıllık bir zaman yolculuğuna çıkarmayı amaçlıyoruz.
Serginin adı neden “Mâziyi Korumak”?
Türkiye’nin ilk özel müzesi olan Sadberk Hanım Müzesi’nin kurulduğu günden itibaren büyük bir heyecanla üstlenmiş olduğu ana hedefi, kültürel mirasımızın birer parçası olan eserlerin en iyi şartlarda muhafaza edilerek gelecek kuşaklara aktarılması. Bu nedenle müze bünyesinde konservasyon ve restorasyon laboratuvarı ile tekstil restorasyon atölyesi bulunuyor. Bu birimlerin temel sorumluluğu, müze koleksiyonunun bütünlüğünü konservasyon kurallarına uygun şartlarda koruyarak, gelecek nesillere güvenli bir şekilde aktarılmasına yardımcı olmak. 2020 yılı müzemizin 40’ıncı kuruluş yılı ve 40 yıl boyunca müzemiz bu konuda çalışmalarını her geçen gün geliştirerek, koleksiyonunu da zenginleştirerek yoluna devam ediyor. “Mâziyi Korumak” sergisinde, Sadberk Hanım Müzesi’nin bu 40 yıllık serüveni, gelecek kuşaklara bırakacağı görkemli mirastan önemli bir seçki ile sunularak anlatılıyor.
Sergide müzeden hangi döneme dair eserleri görebiliyoruz?
Serginin giriş katında Anadolu uygarlıkları kronolojik bir düzende çarpıcı eserlerle temsil ediliyor. Neolitik, Kalkolitik ve
Tunç çağları, Hitit, Asur, Urartu ve Frigler’e ait eserler, Arkaik, Klasik ve Helenistik dönemler ile Roma ve Bizans dönemlerine ait pişmiş toprak, metal ve cam eserler görülüyor. Birinci ve ikinci katlarda ise Selçuklu dönemi metal işçiliğini gösteren eserler yanında Osmanlı dönemi tombak, tuğralı gümüş, seramik, porselen, cam eserler ile işleme ve kıyafet koleksiyonundan seçkin örnekler müze koleksiyonunun çeşitliliğini ve zenginliğini ortaya koyuyor.
İznik çini ve seramikleri tüm dünyada önemli bir yere sahip, pek çok müzede ayrı bir yer ediniyor. Müzede ve Meşher’deki sergide İznik çini ve seramiklerine dair nasıl eserler görebiliriz?
Sadberk Hanım Müzesi, koleksiyonlarındaki eserlerin sayısal fazlalığından ziyade eserlerin üstün niteliği nedeniyle yurtiçi ve yurtdışındaki araştırmacıların ilgi odağında. Özellikle Osmanlı sanatı içinde çok önemli bir yer tutan İznik çini ve seramiklerinden oluşan koleksiyon aracılığıyla, bu sanatın gelişimi 15’inci yüzyıldan 17’nci yüzyılın ortalarına kadar kesintisiz biçimde izlenebiliyor. Eserler arasında, günlük kullanım kaplarının yanı sıra saray nakkaşhanesinde hazırlanan desenler doğrultusunda tarihi vakıf yapılarının dekorasyonu için üretilen çinilerin seçkin örnekleri de yer alıyor. Sergide de İznik seramiklerinin bazı seçkin örneklerini görebiliyoruz. Gül, lale, karanfil ve sümbülün yanı sıra saz yaprakları, selvi, bahar dalları, asma ve üzüm salkımlarından oluşan natüralist motifler, hayvan figürleri, günlük hayattan insan figürleri, meydan çeşmesi tasvirleriyle bezeli tabak, kupa, maşrapa, kavanoz gibi günlük kullanım kaplarından örnekler ile altıgen ve dörtgen çiniler ustalıklı desenleri ve renkleriyle göz kamaştırıyor.