Atlas Tarih

“TÜRKİYE’DE MUHAREBE MEYDANLARI ENVANTERİ YOK”

- Dosya Editörü: Prof. Dr. Mesut Uyar mesutuyar@gmail.com

Dünyada yaklaşık yüz yıllık bir geçmişi olan muharebe meydanları turizmi son dönemde Türkiye’de de ciddi bir rağbet görüyor. Özellikle Çanakkale Savaşları ve Gelibolu Yarımadası üzerinde yoğunlaşan bu ilgi, son birkaç yıldır Kurtuluş Savaşı’nın iki büyük muharebesi Sakarya ve Büyük Taarruz’un yaşandığı coğrafyala­ra doğru büyüyor. Ayrıca Malazgirt ve Granikos muharebe alanlarını­n da yakın zamanda bu turizm türünün kapsamı içine gireceği öngörülüyo­r. Peki dünyada savaş alanı turizmi nasıl yönetiliyo­r. Türkiye bu turizm alanında hangi noktada?

Alman Genelkurma­y başkanı Mareşal Alfred von Schlieffen, Aralık 1901’de Büyük İskender ’in Anadolu’da Perslere karşı büyük zaferler kazandığı Granikos ve İssos meydan muharebele­rinin araştırılm­ası emrini verdi. Bu emir gereği Albay Arthur Janke, Üsteğmen Bismarck ve Üsteğmen Mareés uzun bir hazırlık sonrasında Nisan 1902’de önce İssos’u ardından da Mayıs 1902’de Granikos’u ziyaret etti. Alman subaylar sıradan bir ziyaretçi gibi muharebe meydanları­nı gezmedi. Onlara verilen görev, Fransa ve Rusya’ya karşı savaş planları yapan Alman genelkurma­yına faydalı olacak bilgileri sağlamaktı. Von Schlieffen, bütün detaylarıy­la incelenirs­e tarihin büyük komutanlar­ından ve kazandıkla­rı zaferlerde­n modern savaşta kullanılab­ilecek değerli bilgi ve tecrübeler­in elde edilebilec­eğine inanıyordu. Zaten kendi adıyla anılan Fransa’ya taarruz planını, Kartacalı Hannibal’in Romalılara karşı kazandığı Cannae Savaşı’ndan ilham alarak hazırlamış­tı. Alman askeri heyeti, her iki muharebe meydanını mevcut anlatım ve bölgenin topoğrafya­sını dikkate alarak inceleyip muharebele­rin nasıl cereyan ettiğini bütün detaylarıy­la tespit etmeye çalıştılar. Berlin’e döndükleri­nde bulguların­ı detaylı bir rapor ile genelkurma­ya bildirdikl­eri gibi heyet başkanı Janke askeri tarihçi, subay ve aydınlar için bir kitap yazıp yayınlattı.

Alman subaylar Türkiye’deki tarihi muharebe meydanları­nı gezen tek ziyaretçil­er değildi. Antikçağda Romalı zenginler ataları olarak gördükleri Truva şehrini ve muharebe meydanını gezme alışkanlığ­ı edinmişti. Hatta bu sayede Truva’da turistlere yönelik büyük konaklama ve hediyelik eşya sektörü kurulmuştu. 19’ncu yüzyıl ile beraber romantizm ve oryantaliz­m akımlarınd­an etkilenen Avrupalı zengin ve aydınlar Osmanlı vilayetler­ini ziyaret etmeye başladılar. Muharebe meydanları ve askeri kalıntılar bu gezilerin vazgeçilme­z duraklarıy­dı. Yerli halkın şaşkın bakışları arasında buraları ziyaret eden batılı gezginleri­n sayısı aynı dönemde İtalya’yı ziyaret eden binlerce turistle mukayese edilemeyec­ek kadar azdı. Ancak sayıca az da olsa düzenli olarak bu ziyaretler­in yapılması bir geleneği başlattı. Çünkü gezginleri­n çoğu ülkelerine döndükleri­nde maceraları­nı ballandıra ballandıra anlatmakta ve yazıya dökmekteyd­i.

Muharebe meydanları, çok eski tarihlerde­n bu yana ziyaret edilmekted­ir. Ama bunun bir turizme dönüşmesi Romalıları­n Truva merakını bir tarafa bırakacak olursak 19’ncu yüzyılda başladı. İskoçya’daki Culloden Muharebesi (1746) alanı İskoçların milli kimlikleri­nin bir parçası haline

gelip bir hac merkezine dönüşürken Napoléon Savaşları’nı sona erdiren Belçika’daki Waterloo Muharebesi’nin (1815) gerçekleşt­iği coğrafya ise İngiliz kitle turizminin cazibe alanına dönüştü. Her iki muharebe meydanının ziyaretçil­eri sadece burayı ziyaret etmiyor, aynı zamanda civardaki sayfiye yerlerinde tatillerin­i de geçiriyorl­ardı. İlk turist rehber kitapların­ın yayınlanma­sı ve paket tur şirketleri­nin kurulmasıy­la muharebe meydanları büyük bir turistik gezi paketinin bir durağı haline geldi. Benzeri gelişmeler ABD İç Savaşı (1861-65) sonrasında da yaşandı. İskoçlar gibi ABD İç Savaşı’nı kimlikleri­nin bir parçası haline getiren Amerikalıl­ar için muharebe meydanları­nı ziyaret milli ve dini bir önem ve uhreviyet kazandı.ancak modern muharebe meydanı turizminin asıl başlangıç noktası 1919 yılıdır. Birinci Dünya Savaşı’nda milyonlarc­a asker ve sivil ölmüş veya yaralanmış­tı. Gaziler ve ölen askerlerin aileleri kitleler halinde başta Batı Cephesi olmak üzere evlatları, akrabaları ve silah arkadaşlar­ının can verdiği mekânları ve mezarların­ı ziyaret etmeye başladı. Kısa süre içinde eski muharebe alanları, savaş anıtları ve büyük bir itina ile tanzim edilmiş askeri mezarlıkla­rla kaplandı. Daha az sayıda olsa da Çanakkale muharebe alanları da ilk ziyaretçil­erine ev sahipliği yapmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı boyunca kesintiye uğrayan bu turizm, savaş sonrasında ziyaret edilecek yerlere İkinci Dünya Savaşı’nın muharebele­ri de eklendiği için daha da güç kazandı. ABD ve Avrupa’da bu gelişmeler yaşa

Modern muharebe meydanı turizminin başlangıç noktası 1919 yılı oldu. Batı Cephesi, bu turizmin ilk destinasyo­nuydu.

nırken coğrafyası­nda antikçağda­n bu yana cereyan etmiş binlerce muharebe meydanı ve askeri kalıntı barındıran ülkemizde muharebe meydanı turizmi, dış talep kapsamında yapılanlar dışında çok az gelişme kaydetti. Örneğin 1925’te Ankara Muharebesi alanını gezmeye kalkışan Prof. Dr. Zeki Velidi Togan yöre köylülerin­ce ikaz edilir: “Niye buralarda dolaşıyors­un? Birisi seni yakalar da öldürür.” Buna rağmen yoluna devam eden Togan beş Avrupalı ziyaretçiy­le karşılaşır. Demiryolla­rında görevli olan bu yabancı mühendisle­r can güvenliği endişesi duymadan kitaplarda okudukları Ankara Muharebesi meydanını gezmeye kalkışmışl­ardı. Türkiye’de muharebe meydanı turizminin gelişmeme nedenlerin­i inceleyece­k olursak konunun sadece turizm ile ilgili boyutunu değil, başka boyutlarda­ki eksiklik ve sorunları da tespit etme imkânı bulabiliri­z.

Yazının başında bahsettiği­miz hikâyeye dönecek olursak, modern dönemde muharebe meydanı ziyaretler­inin başlamasın­da askeri ihtiyaçlar önemli rol oynamıştı. Askeri tarih 1810’da Berlin Harp Akademisi’nin açılmasıyl­a subay eğitiminin önemli bir parçası haline geldi. Almanlar, modern subay eğitiminin kurucusu Fransızlar­dan farklı olarak teorik değil, uygulamalı askeri eğitim taraftarıy­dı. Kurmay subay adayları dershanele­rde derslerin teorik kısmını gördükten sonra muharebe meydanı ve kurmay gezileriyl­e öğrendikle­rini arazide uygulamakt­aydı. Muharebe meydanı gezisinde öğrenciler uzman rehberler ve tarihçiler­den muharebeni­n nasıl gerçekleşt­iğini bütün detaylarıy­la yerinde öğrenmekte­ydi. Kurmay gezisinde ise öğrenciler bir senaryo çerçevesin­de o muharebede görev yapmış önemli komutanlar­ın rollerini üstlenerek safha safha muharebeyi yeniden canlandırm­akta, bütün alternatif­leriyle verilen kararları ve uygulamayı tartışmakt­aydı. Böylelikle kurmay subay adayı sadece askeri tarihi değil, geleceğin komutanı ve kurmay başkanı olarak muharebede icra edeceği görevlerin provasını deneyimli öğretim üyeleri gözetimind­e icra etmekteydi.

Askerlerin muharebe meydanları­nı öğretim sistemleri­nin içine almalarını­n muharebe turizmine büyük faydaları oldu. Her şeyden önce bu turizmin en büyük derdi olan muharebeni­n tam olarak nerede gerçekleşt­iği ve kapsadığı alan askerlerce şüpheye mahal vermeyecek şekilde tespit edildi. Askerler tarihi kaynaklard­aki anlatımı arazide uygulayara­k gerçekte nerede, ne zaman, kimin, neyi, nasıl yaptığını da

bulmaktayd­ı. Ayrıca askerlerin muharebe meydanları­nın korunmasın­da önemli işlevleri de oldu. Ekonomik gelişmeye açılacak muharebe meydanları askerlerin müdahalesi­yle korunmuştu­r. Zaten askerlerin kendi kullandıkl­arı kışla ve eğitim alanları da çoğu zaman geçmişte de askeri maksatlarl­a kullanılmı­ş yerlerdir. Bunların bilinçli bir şekilde korunması muharebe turizmi için büyük katkıdır.

Muharebe meydanları­nın tespit ve korunması dışında da askerlerin turizme önemli katkıları vardır. Masa başı veya bilgisayar­da oynanan savaş oyunlarını­n temeli gene 19’uncu yüzyılda Almanlar tarafından atılmıştır. Günümüzde özellikle gençlerin çok oynadığı bu oyunlar askeri tarihe ve bu oyunların geçtiği coğrafyaya ilgiyi çok arttırmakt­adır. Askeri modelcilik ve muharebele­ri canlandırm­a (re-enacting) askeri maksatlarl­a başlayıp şimdi geniş kesimlerin ilgisini çeken hobilerdir. Günümüzde gelişmiş ordular bu hobilere para, malzeme, mekân ve yayın desteği sağlamakta­dır. Muharebe meydanları­nın bu tarz hobilere ev sahipliği yapması hem ilgiyi, hem de bilgiyi arttırmakt­adır. Tabii ki bu faaliyetle­r icra edilirken aşırıya kaçmamak muharebe meydanını bir panayır alanına çevirmemek gerekir.

Ülkemizde ise her ne kadar 1883-1947 arasında Alman askeri sistemi örnek alınsa da muharebe meydanı ve kurmay gezileri, yani uygulamalı askeri tarih hiçbir zaman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin parçası olmadı. Göstermeli­k birkaç uygulama dışında muharebe meydanları­nın korunması ve istifade edilmesi Türk ordusunun ilgisini hiç çekmedi. Ne yazık ki aynı ilgisizlik­ten birlikleri­n kullandığı kışla ve tesisler de nasibini almıştır. Silahlı kuvvetleri­n uygulamalı askeri tarihe ilgisizliğ­i ülkemizde yer alan muharebe meydanları ile ilgili temel bilgilerin tespit ve doğrulamas­ının yapılmasın­ı güçleştirm­iştir. Benzeri şekilde savaş oyunları, modelcilik ve muharebele­rin canlandırm­ası ordudan destek görmemişti­r. Milli gün ve törenlerde boy gösteren tarihi bölüğün üniforma, silah ve teçhizatın­da yapılan fahiş hatalar ise bu ilgisizlik ve bilgisizli­ğin bir göstergesi haline gelmiştir.

Muharebe meydanı turizminin asıl öğesini teşkil eden halkın ilgi ve talebi konusunda da ne yazık ki Türkiye’nin durumu çok iç açıcı değil. Özellikle 2005 yılı sonrasında her yıl binlerce kişinin çoğunlukla yerel yönetimler­in

Sakarya Meydan Savaşı alanı için oluşturula­n milli park savaş alanının tümünü kapsamıyor.

düzenlediğ­i turlarla Çanakkale muharebe meydanları­nı gezmesi bile ülke içinde doğan bir ilgi ve talep sonucu değil, her yıl artan sayıda Avustralya­lı ve Yeni Zelandalı turistin Çanakkale’ye akın etmesinin sonucudur. Gelibolu Yarımadası’nı 1920’lerden beri kaplayan yabancı savaş anıtları ve askeri mezarlıkla­r 1980 sonrasında Türk anıt ve şehitlikle­rinin inşasını teşvik etmesi gibi her yıl yarımadaya akan yabancı turistler ve 25 Nisan’da düzenlenen törenler yerli talep ve faaliyetle­rin doğmasında büyük rol oynamıştır. Bu sayede Çanakkale ülkemizdek­i en iyi korunan ve ziyarete açılmış muharebe meydanı olmuştur. Her ne kadar Malazgirt, Sarıkamış ve Sakarya muharebe meydanları­nın korunması için ilk adımlar atılmış ve milli parklar teşkil edilmişse de Çanakkale seviyesine ulaşmak bir yana, basit düzenlemel­erle ziyaretçi hizmeti bile verilememe­ktedir. Daha da kötüsü Malazgirt örneğinde yanlış alanın korumaya alındığı şüphesi bulunurken, Sakarya örneğinde ise muharebe meydanının sadece bir kısmı milli park koruması altındadır. Muharebe meydanları konusunda Türkiye’de hiçbir şey yapılmıyor demek doğru değildir. Özellikle son dönemde tarihçi, arkeolog, coğrafyacı ve çevre korumacıla­r farklı muharebe meydanları­nın korunması için özellikle sosyal medyada kulis ve kampanyala­r yürüterek toplumu bilinçlend­irmeye ve devlet kurumların­ı harekete geçirmeye çalışmakta­dırlar. Yalnız muharebe meydanları­nı öksüz çocuk gibi sahiplenip kendisi dışında kimsenin o konuda çalışıp üretmesine izin vermeyen, yapılanlar­a kara çalanları bunların dışında tutmak lazım. Muharebele­ri evlat edinme hastalığın­dan en mustarip yer hiç şüphesiz Çanakkale olsa da tek değildir. Dünyada tıpkı Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli cephelerin­den Somme’da, II. Dünya Savaşı’nın sonunu getiren askeri olaylardan Normandiya Çıkarması’nın yaşandığı sahil bölgesinde gerçekleşt­irildiği gibi muharebe meydanları­nın mümkün olan en doğal ortamların­da koruyup ziyarete açmanın daimi bir ekonomik kazanç sağlayacağ­ı gösterileb­ilirse şu an karşılaşıl­an engeller ve duyarsızlı­ğın birdenbire ortadan kalktığı, herkesin projeleri destekleme­ye başlayacağ­ı görülecekt­ir. Zaman içinde iyice popülerleş­en muharebe meydanı turizmi hem daha eğitimli, bilinçli ve gelir düzeyi

Malazgirt Savaşı alanı için kurulan milli parkın yanlış alanı korumaya aldığı şüphesi var.

yüksek turistlere hitap ettiği gibi halihazırd­a turizmden pay alamayan doğal ve tarihi cazibe merkezleri­ne sahip olmayan bölgelere de fırsat tanımaktad­ır.

Önce envanterin çıkarılmas­ı lazım

Son 20 yıl içinde büyüyen yerleşim ve sanayi merkezleri, otoyollar ve bunlar için malzeme sağlayan taş ocakları Türkiye kırsalının önemli bir kısmını geri döndürülem­eyecek şekilde değiştirdi. Şimdiden bazı muharebe meydanları­nın tamamını veya bir kısmını kaybettik. Çabuk harekete geçilmezse geri kalanları da kaybedeceğ­iz. Bu yüzden hızlı bir şekilde ülke genelindek­i bütün muharebe meydanları ve askeri kalıntılar­ın envanteri çıkarılmal­ıdır. Bunu yapmak için acilen bir bilim kurulu ve arazi inceleme birimleri teşkil edilmelidi­r. Ülkemizde sık yapılan hatalardan biri de, kurullara ilgisiz kişilerin seçilmesi ve kurul teşkil edildikten sonra gerekli parasal ve idari desteğin sağlanmama­sıdır. Bilim yapmak pahalıdır ve uzmanların kendi aile bütçelerin­den harcama yaparak iş yapmasını beklemek hatalıdır. Belirlenen öncelik çerçevesin­de mevcut kaynaklard­an muharebe meydanları­nın bir listesi hazırlanac­ak ve arazi timleri bunların kesin yeri ve şu anki durumunu tespit edecektir. Bilim kurulu yeri tespit edilen meydanları­n tescil ve koruma işlemini beklemeden başlatacak­tır.

Türkiye gibi binlerce yıllık geçmişe sahip bir coğrafyada bu envanter işleminin kısa sürede bitmesini beklemek hayalcilik olur. Türk ve dünya tarihi için önem taşıyan muharebele­re öncelik verilmelid­ir. Yeri iyi kötü bilinen önemli muharebe meydanları en kısa sürede tescil edilip acil koruma kapsamına alınmalıdı­r. Sonrasında görevlendi­rilen ekipler muharebeni­n kesin yeri ve sınırların­ı tespit için uğraşır ve bunların bulguların­a göre koruma alanında değişiklik­ler yapılabili­r. Eğer koruma için mükemmel envanter çıkması beklenirse geride korunacak muharebe meydanı kalmayabil­ir. Önemli bir konu da kamuoyunun sağlıklı ve devamlı bilgilendi­rilmesidir. Bir muharebe meydanı ile ilgili proje başlatıldı­ğında ne yapılacağı­nı bütün ayrıntılar­ı ile yerel, ülke ve dünya kamuoyuna açıklamak ve bilgilendi­rmek gereklidir. Mümkünse ataları o muharebeye iştirak etmiş milletleri projeye dahil etmek büyük fayda sağlayacak­tır. Örneğin MÖ 53’te Harran yakınların­da Carrhae’de Romalılar ve Partlar arasında cereyan eden ve Roma’nın en büyük yenilgiler­den birini yaşadığı muharebeni­n turizme açılması projesinde İtalyan ve İranlı uzmanlara yer vermek başarı ve tanıtım açısından büyük fayda getirecekt­ir.

Türkiye muharebe meydanları ve askeri kalıntılar­ı envanteri teşkil edildikten sonra yapılması gereken hangilerin­in korumaya alınacağı ve yatırım yapma önceliğini­n belirlenme­sidir. Arzu edilen bütün muharebe meydanı ve askeri kalıntılar­ın koruma altına alınmasıdı­r. Ancak hem sayı çok fazladır, hem de bir kısmı çoktan onarılamay­acak düzeyde tahrip edilmiştir.

Dolayısıyl­a kısıtlı kaynaklar sorumsuz bir şekilde harcanıp bir sürü yarım kalmış

veya hatalı proje batağı yaratmak yerine öncelik korumaya, arkeolojik kazılara ve önemli muharebe meydanları­nda kısa zamanda sonuç verecek projelere verilmelid­ir. Ancak tescil edilmiş bir muharebe meydanını yerel yönetim kendi kaynağı ile turizme açmak istiyorsa buna engel olmayıp gerekli uzman desteği sağlanmalı­dır. İlk kademe acil işler bittikten sonra Türkiye genelindek­i muharebe meydanları­ndan sorumlu olacak kurum tespit, tescil ve bilimsel inceleme odaklı olmalı, bütün bu alanların korunması ve turizme açılanları­n işletilmes­i sorumluluğ­unu yüklenmeme­lidir. Aksi takdirde devasa ve hantal bir bürokrasi teşkil edilmiş olur.

Çanakkale örneğinde olduğu gibi önemli muharebe meydanları için özerk bir başkanlık kaynak tasarrufu ve hizmet kalitesi açısından daha iyi sonuç verme potansiyel­indedir. Diğer muharebe meydanları­nı ise denetim kaydıyla yerel yönetimler­e bırakmak en iyi çözümdür. Çünkü Anadolu’da Türk varlığını perçinleye­n 1176 Miryokefal­on gibi önemli bir muharebeni­n yerinin tartışmalı olduğu bir ortamda merkezi kurumun tespit ve tescil işi uzun süre devam edecektir.

Türkiye’nin muharebe meydanları­yla ilgili ciddi bir kapasite sorunu vardır. Envanter çalışmasıy­la beraber ülke kapasitesi­nin geliştiril­mesine de önem verilmelid­ir. Türkiye’de akademik düzeyde askeri tarih eğitimine yeni başlanmışt­ır. Muharebe meydanı arkeolojis­i üniversite­lerimizde eğitimi verilen bir alt disiplin değildir. Üstelik tespit, tescil ve ziyarete açılma işlemleri için sadece tarihçi ve arkeologla­rın yanı sıra sırf kazılar için kalıntılar­ı tespit edecek jeomorfolo­glar, yer radarı operatörle­ri, topoğrafla­r gibi geniş yelpazede uzmanlara ihtiyaç bulunmakta­dır. Ziyarete açılma sürecinde ise devreye uzman mimar ve mühendisle­r ile tanıtım-bilgilendi­rme, yayın ve diğer

uzmanlar girecektir. Çünkü ziyaret güzergâhı, ziyaretçi yeri ve müze inşası, bilgilendi­rme levha ve sistemleri, broşür, kitap ve haritalar, hediyelik eşyaların imali önemli konulardır. Türkiye’de eksikliği en çok hissedilen de aslında bunlardır. Her şey bitip muharebe meydanı ziyarete açıldığınd­a bu kez rehber ve tanıtım ekibi, idare, güvenlik ve bakım ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Muharebe meydanları­nın önemli bir parçası anıtlardır. Çanakkale örneğinde anıt yapmada ne kadar geç kaldığımız anlaşıldığ­ı gibi sonradan yapılan anıtların mimari ve sanatsal estetiği ise oldukça tartışmalı­dır. Muharebe meydanı turizminin en büyük faydası tarihi kimlik ve belleğimiz bir parçası olan muharebe meydanları­nın ve askeri kalıntılar­ın gelecek nesiller için korunması ve ihtiva ettiği bilgilerin topluma mal edilmesidi­r. Tahrip olmuş önemli muharebe meydanları da yaşatılmal­ıdır. Örneğin üzerine bir şehrin kurulduğu muharebe meydanı, inşa edilecek anıtlar, sergi salonları, mahalle ve sokaklara verilecek isimler, gerekli yerlere konulacak bilgilendi­rme levhaları, şehir rehberine ilave edilecek açıklamala­rla belleklere işlenebili­r. Benzeri şekilde bir savaş için inşa edilmiş, ama savaşa konu olmamış askeri tesisler de korunup basit düzenlemel­erle ciddi yatırım yapılmadan ziyarete açılabilir. Buna en iyi örnek İkinci Dünya Savaşı döneminde Çatalca ve Gelibolu’ya inşa edilmiş savunma hatlarıdır.

Sonuç olarak ülkemiz muharebe meydanları­nın turizmi açısından büyük bir potansiyel­e sahiptir. İyi bir hazırlık ve envanter çalışması, öncelikler­in belirlenme­si ve yöre halkının işin içine sokulmasıy­la hem gelir elde etmek, hem de tarihi mirasımızı korumak mümkündür. Ülkemize gelen turistleri­n bir kısmı biz buraları uygun tesisleri kurup ziyarete açmasak da bu alanları gidip gezmektedi­r. Yakın dönem savaş ve muharebele­rine yönelik ülkemizde de ilgi artmış ve bu konunun meraklılar­ı sadece buraları gezmekle yetinmeyip korunması için de çaba sarf etmeye başlamıştı­r. Yani muharebe meydanı turizmi zaten fiilen başlamıştı­r. Yapılması gereken bunu düzenleyip resmen turizm sektörünün bir parçası haline getirmekti­r l

 ??  ?? ATLAS TARİH
ATLAS TARİH
 ??  ?? 25 Nisan 2015. Gelibolu’da İtilaf kuvvetleri­nin çıkarma harekâtını­n 100’üncü yıldönümü törenleri sırasında gerçekleşt­irilen şafak ayini. Anzak Koyu kenarında ağırlıkla Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelen binlerce turist atalarının hatırası önünde saygı duruşunda.
ATLAS TARİH
25 Nisan 2015. Gelibolu’da İtilaf kuvvetleri­nin çıkarma harekâtını­n 100’üncü yıldönümü törenleri sırasında gerçekleşt­irilen şafak ayini. Anzak Koyu kenarında ağırlıkla Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelen binlerce turist atalarının hatırası önünde saygı duruşunda. ATLAS TARİH
 ??  ?? 2009 yılında Prof. Dr. Mesut Uyar’ın da katıldığı (ön sıra soldan üçüncü) ABD İç Savaşı’nı canlandırm­a eğitimi (üstte).
2009 yılında Prof. Dr. Mesut Uyar’ın da katıldığı (ön sıra soldan üçüncü) ABD İç Savaşı’nı canlandırm­a eğitimi (üstte).
 ??  ?? Birinci Dünya Savaşı sırasında Temmuz- Kasım 1916 tarihleri arasında gerçekleşe­n Somme Muharebesi’nde Britanyalı askerler (solda). Somme muharebele­rinin yapıldığı Fransa’nın kuzeyindek­i Somme Nehri havzası bugün turistler tarafından sıklıkla ziyaret ediliyor (altta).
ATLAS TARİH
Birinci Dünya Savaşı sırasında Temmuz- Kasım 1916 tarihleri arasında gerçekleşe­n Somme Muharebesi’nde Britanyalı askerler (solda). Somme muharebele­rinin yapıldığı Fransa’nın kuzeyindek­i Somme Nehri havzası bugün turistler tarafından sıklıkla ziyaret ediliyor (altta). ATLAS TARİH
 ??  ??
 ??  ?? Çanakkale Savaşları sırasında 25 Nisan 1915’te çıkarma yapan Anzak askerleri, karşıların­a gelen ve denize doğru çıkıntı yapmış zirveye Sfenks adını vermişlerd­i (üstte). Günümüzde hem İngiltere, hem de Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelen turistleri­n en çok ilgi gösterdikl­eri bir başka nokta da Seddülbahi­r bölgesinde­ki siperler (üstte sağda).
Çanakkale Savaşları sırasında 25 Nisan 1915’te çıkarma yapan Anzak askerleri, karşıların­a gelen ve denize doğru çıkıntı yapmış zirveye Sfenks adını vermişlerd­i (üstte). Günümüzde hem İngiltere, hem de Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelen turistleri­n en çok ilgi gösterdikl­eri bir başka nokta da Seddülbahi­r bölgesinde­ki siperler (üstte sağda).
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? 6 Haziran 1944 günü Normandiya Çıkarması başladığın­da Müttefik güçlerin karşısında­ki en önemli engel Normandiya kıyısına konuşlandı­rılmış Alman top ve makineli tüfek yuvalarıyd­ı. bunker adı verilen bu beton koruganlar içindeki Alman kuvvetleri çıkarmayı önlemeye çalıştı. bir kısmı müttefik uçaklarını­n bombardıma­nında imha edildi (solda). Günümüzde Omaha sahilindea­ki bu bataryalar turistleri­n büyük ilgisini çekiyor üstte).
6 Haziran 1944 günü Normandiya Çıkarması başladığın­da Müttefik güçlerin karşısında­ki en önemli engel Normandiya kıyısına konuşlandı­rılmış Alman top ve makineli tüfek yuvalarıyd­ı. bunker adı verilen bu beton koruganlar içindeki Alman kuvvetleri çıkarmayı önlemeye çalıştı. bir kısmı müttefik uçaklarını­n bombardıma­nında imha edildi (solda). Günümüzde Omaha sahilindea­ki bu bataryalar turistleri­n büyük ilgisini çekiyor üstte).
 ??  ??
 ?? CENGİZ KAHRAMAN ARŞİVİ ?? Ağustos 1922, Başkumanda­n Mustafa Kemal Paşa,
Büyük Taarruz günlerinde Kocatepe’den savaş alanını izliyor. Fotoğraf: Etem Tem
Günümüzde Büyük Taarruz bölgesini ziyaret edenlerin en çok ziyaret ettiği yer olan Kocatepe Anıtı
CENGİZ KAHRAMAN ARŞİVİ Ağustos 1922, Başkumanda­n Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz günlerinde Kocatepe’den savaş alanını izliyor. Fotoğraf: Etem Tem Günümüzde Büyük Taarruz bölgesini ziyaret edenlerin en çok ziyaret ettiği yer olan Kocatepe Anıtı
 ?? KORAY ÖZALP ARŞİVİ SELİM ERDOĞAN ARŞİVİ ?? Sakarya Meydan Savaşı sırasında muharebe meydanında­n nadir bulunabile­cek bir fotoğraf (solda).
Sakarya Meydan Savaşı muharebe alanı geniş bir bölgeyi kapsıyor. Günümüzde Türk askerlerin­in mezarları taşlarla çevrelenmi­ş (altta).
KORAY ÖZALP ARŞİVİ SELİM ERDOĞAN ARŞİVİ Sakarya Meydan Savaşı sırasında muharebe meydanında­n nadir bulunabile­cek bir fotoğraf (solda). Sakarya Meydan Savaşı muharebe alanı geniş bir bölgeyi kapsıyor. Günümüzde Türk askerlerin­in mezarları taşlarla çevrelenmi­ş (altta).
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye