ELITLERIN DEĞIL, YOKSUL KADINLARIN TARIHI
Elif Mahir Metinsoy’un kitabı, Birinci Dünya Savaşı sırasında “sırtında top mermisi taşıyan fedakâr analar” olarak simgeleştirilen Türk kadınlarının aslında neler yaşadıklarını; eşleri, çocukları savaşırken onların cephe gerisinde ne zorluklarla mücadele ettiklerini belgeleriyle ortaya koyuyor.
BIRINCI DÜNYA SAVAŞI’NDA OSMANLI KADINLARI-GÜNDELIK YAŞAMDA SIYASET VE MÜCADELE, ELIF MAHIR METINSOY, IŞ BANKASI YAYINLARI, NISAN 2023
Elif Mahir Metinsoy’un, ilk kez 2017’de Cambridge University Press’ten çıkan, “Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Kadınları-gündelik Yaşamda Siyaset ve Mücadele” adlı çalışması, İş
Bankası tarafından Türkçe yayımlandı. Böylelikle, 1911’de Trablusgarp’la başlayan ve birbiri peşi sıra devam eden savaşlarla 11 yıl devam eden bir dönemde, elitlerin değil, yoksul ve kimsesiz kadınlara daha yakından bakma olanağı bulduk. O güne dek evlerinin dışına çıkmamış, okuma yazma bilmeyen o kadınlar, bir anda gerek ekonomik gerekse toplumsal açıdan bir başlarına kalmışlardı. Cephede erkekler düşmanla ve salgınla savaşırken, cephe gerisindeki yoksul kadınlar da enflasyon, darlıklar, kıtlıklar, karaborsacılar ve yolsuzluklara direnerek yaşamak ve çocuklarına bakmak için mücadele ediyorlardı.
Genel olarak savaş dönemini üstorta sınıf veya eğitimli kadınların yaşadıklarından biliriz. Resmi söylemlerde, bu kadınların kurdukları dernekler, çıkardıkları dergiler ve toplumsal hayata katkıları öne çıkar. Üstelik bu söylem, feminist literatüre de sirayet etmiştir. Elif Mahir Metinsoy, bu resmi söylem çerçevesinde ele alındığı için savaş yıllarının Osmanlıtürk kadınlarının özgürleşmesi yolunda birçok ilerlemenin gerçekleştiği bir dönem olarak görüldüğünü belirtiyor. Bu anlatılar nedeniyle çekilen acıların cumhuriyet yıllarındaki gelişmelerin etkisi altında kalıp büyük oranda gözden kaçırıldığını ya da kadınların askeri hizmetlerine, dernekçilik ve yayıncılık faaliyetlerine indirgendiğini belirtiyor. Resmi anlatılarda savaş döneminde Türk kadınlarının sırtında top mermisi taşıyan, silah imal eden, askerin yarasını saran, oğlunu askere gönderen fedakâr analar, eşler veya bacılar olarak sembolize edildiğini belirten Elif Mahir Metinsoy, bunu yaparken de genellikle milliyetçi bakış açısını ve propagandayı yansıtan resmi kaynaklarla üst ve orta sınıf kadınlara yönelik kadın dergilerinin temel alındığını, kadınların bunlara yönelik tepkilerinin ise hiçbir şekilde sorunlaştırılmadığını vurguluyor.
Yaptığı arşiv çalışmasında kadınların telgraflarını, dilekçelerini, karakol ve mahkeme tutanaklarını, gazete haberlerini, anı ve mektupları inceleyen Metinsoy, tam tersi bir sonuca varmış ve kitabında “meçhul asker”in “meçhul kadını”nın bugüne dek anlatılmamış hikâyesini anlatmış.
HAK VERİLMEZ, ALINIR
Hikâye elbette acı. 11 yıllık sürede giderek ağırlaşan ekonomik şartların en çok da yoksul ve kimsesiz kadınları vurduğu bir gerçek. Tüm bunlara karşın kadınları kurban olarak görmemek gerektiğini belirten Elif Mahir Metinsoy, kadınların hem hayatta kalabilmek hem de ekonomik haklarını koruyabilmek adına verdikleri mücadelenin izini sürüyor.
Okuma yazma bilmedikleri halde açtıkları davalar, verdikleri dilekçeler ve telgraflarla haklarını arayan kadınlar kimi zaman ses yükseltti, kimi zaman açıkça protesto eylemleri yaptı. Elif Mahir Metinsoy, kadınların seferberlik sürecinde yarattıkları sorunların, verdikleri hak mücadelelerinin, seferberliğe direnişlerinin hem savaş yıllarında hem de savaş sonrası Türkiye Cumhuriyeti döneminde yöneticiler nezdinde daha fazla dikkate alınan ve önemsenen bir toplumsal gruba dönüşmeleri açısından en az seferberliğe katkıları kadar önem taşıdığını belirtiyor.