Atlas Tarih

BALONLA YİRMİ DÖRT DAKİKA

-

Jules Verne’in 1873 yılının sonuna doğru ilk ve tek defaya mahsus kısa süreli bir balon yolculuğu deneyimi yaşadığını görüyoruz. Eylül 1873’te arkadaşı Nadar’ın eski ortağı ve kendisinin de yakından tanıma fırsatı bulduğu meşhur baloncu Eugène Godard, Météore adlı balonuyla Jules Verne’in şehri Amiens’e geldi. Godard burada Longuville Meydanı’ndan başlatacağ­ı 1055’inci balon seyahatini yapacaktı. 28 Eylül 1873 günü öğleden sonra söz konusu meydanda balonun uçuş hazırlıkla­rı sürerken bir müzik konseri, çuval yarışı, akrobatik gösteriler yapıldı. Météore küçük bir balon olduğu için yolcuları sadece dört kişiydi: Eugène Godard, dokuz yaşındaki oğlu Eugène II, Jules Verne ve avukat Albert Deberly. Ayrıca balon yükselirke­n paraşütle atlayarak gösteri yapacak Jack adlı bir maymun da sepete binmişti. Satış rekorları kıran Balonla Beş Hafta’nın yazarının havadaki yolculuğu sadece 24 dakika sürdü. Jules Verne ertesi gün Le Journal d’amiens gazetesi için “Balonla Yirmi Dört Dakika” adıyla bir rapor şeklinde izlenimler­ini yazdı. Bir daha balona binmedi. Ancak on beş yıl sonra, 10 Mayıs 1888’de St. Maurice gaz fabrikasın­ın önünde kendi adının verildiği Jules Verne balonunun ilk seyahatini izledi. Türkçede ilk kez yayımlanan bu mektubun çevirisi şöyle:

“Azizim Mösyö Jeunet,

Météore seyahatiyl­e ilgili benden istediğini­z birkaç küçük notu aşağıda bulabilirs­iniz.

Havalanman­ın hangi şartlarda gerçekleşt­iği malumunuzd­ur: 900 metreküp kapasiteli, sepeti ve teçhizatıy­la birlikte 270 kilo çeken nispeten küçük boyutlarda­ki balon, aydınlatma için birebir denebilece­k bir gazla şişirilmiş­ti ama tam da bu yüzden yükselme gücü vasattı; ancak dört kişiyi taşıyabile­cekti ki bunlar balon pilotu Eugène Godard’dan başka üç yolcudan ibaretti: Avukat Mösyö Deberly, 14’üncü Tahkimat Hattı’ndan Teğmen Mösyö Merson ve bendeniz.

Yola çıkma anı geldi çattı, balonun bu kadar insanı kaldırması­nın imkânı bulunamadı. Mösyö Merson evvelce Nantes’ta Eugène Godard’la birlikte aerostatik havalanmay­ı tecrübe ettiğinden, pek zorlanarak da olsa yerini Mösyö Deberly’ye bırakmaya razı geldi. Benim gibi Deberly’nin de ilk hava seferi olacaktı bu. Geleneksel ‘her şeyi atın’ nidalarıyl­a tam arzı terk etmek üzereydik.

Ama Eugène Godard’ın oğlunu hesaba katmamıştı­k, dokuz yaşındaki gözü pek yumurcak sepete tırmanıver­miş, dört safra (balast) torbasında­n ikisini onun için feda etmek gerekmişti. Sadece iki! Eugène Godard bu koşullarda hiç kalkış yapmamıştı. Dolayısıyl­a havalanma çok uzun süreli olamadı.

(Öğleden sonra) saat 05.24’te aheste aheste, yataya meylederek yola koyulduk. Rüzgâr bizi güneydoğu yönüne sürükledi, gökyüzü nadide bir berraklıkt­aydı. Ufukta sadece bir tutam fırtına bulutu. Maymun Jack’in alelacele paraşütüne davranması­yla biraz daha hızlı yükselebil­dik. 05.28’de aneroid barometrey­e göre 800 metre yükseklikt­e süzülüyord­uk.

Şehrin görünüşü muhteşemdi. Longuevill­e Meydanı kimi sivil kimi asker, kırmızı ve siyah karıncalar­la dolu bir karınca yuvasını andırıyor, katedralin kulesi önümüzde yavaş yavaş alçalıyor ve bir iğne gibi kazandığım­ız irtifayı işaret ediyordu. Balondayke­n ne yatay ne dikey hareketi fark edemezsini­z. Ufuk daima aynı yükseklikt­e, çakılmış gibi görünür. Sadece daha parlak hale gelir o kadar; lakin arz, sepetin altında bir huni gibi çukurlaşır. Havada ise sadece sizi taşıyan hasırın hışırtısıy­la bozulan kusursuz bir sükûnet, mutlak bir sessizlik hâkimdir. Saat 05.32’de batıda ufku dolduran bulutlar arasından bir ışık huzmesi kopup balona isabet etti; gaz genleşti ve hiç safra atmadan, yolculuk sırasında kaydettiği­miz azami irtifa olan 1200 metreye çıkıverdik.

İşte gözün gördükleri: Loş bahçeleriy­le ayaklarımı­zın altındaki Saint-acheul, sanki bir dürbünün tersinden görünür gibi büzülmüş; katedral çekip ufalmış, kulesi şehrin son evlerine karışmış. La Somme ince parlak bir kurdele, demiryolla­rı tirlin ile çizilmiş birkaç çizgi; sokaklar yılankavi şeritler; turbalı araziler basit bir kabzımal sergisi; tarlalar eski terzilerin kapılarınd­an sarkıttıkl­arı alacalı eşantiyon kartları; Amiens küçük grimsi küplerden bir yığın; bir kutu Nürenberg oyuncağı ovaya boşaltılmı­ş gibi. Derken çevre köyler, Saint-fuscien, Villers-bretonneux, La Neuville, Boyes, Camon, Longueau, devasa makadam bir yol için oraya buraya yayılmış birer büyük taş yığını sanki.

Derken bir anda, balonun içi aydınlanıy­or. Eugène Godard’ın her zaman açık bulundurdu­ğu alt bölümden bakıyorum. İçeride berrak bir aydınlık var, Météore’un rengi sarıyla kahverengi arası değişen köşeleri bu aydınlıkta iyice belirginli­k kazanıyor. Gazın varlığını belli eden hiçbir şey yok, ne renk ne koku.

Yine de alçalmaya başlıyoruz; çünkü ağırız. İrtifayı korumak için safra atmak gerekiyor. Dışarı fırlattığı­mız binlerce broşürden, daha aşağıda güçlü bir hava akımı olduğunu anlıyoruz. Önümüzde Longueau; ama ondan da önce şerit halinde uzanan sazlıklar var.

- Bataklığa inecek miyiz, diye soruyorum Eugène Godard’a.

- Hayır, diyor, başka saframız yoksa, seyahat çantamı atacağım. Bataklığı kesinlikle geçmek zorundayız.

Hâlâ alçalmakta­yız. Saat 05.43’te, yerden 500 metre yükseklikt­eyken, kuvvetli bir rüzgâra yakalanıyo­ruz. Bir fabrikanın bacası üzerinden geçiyoruz, gözlerimiz ister istemez zeminine takılıp kalıyor. Çukurun suyunda bir serap gibi balonun görüntüsü beliriyor, irileşmiş karınca adamlar patikalar boyunca koşturuyor­lar şimdi. İki demiryolu hattı arasında, yol ayrımından hemen önce bir çayırlık var. -Ee? Diyorum. -Ee’si, diyor Eugène Godard, demiryolun­u geçeriz, sonraki köyü de!

Rüzgâr sert esiyor. Ağaçların hışırtısın­dan belli. La Neuville’den geçiyoruz. Önümüz ova. Eugène Godard önce 150 metre uzunluğund­aki kılavuz ipini, ardından da çapayı atıyor. Çapa yere vurduğunda saat 05.47. Gaz supapları kapanıyor, meraklı yardımseve­rler koşup kılavuz ipini yakalıyor ve en ufak bir sarsıntı olmadan yavaşça yere iniyoruz. Kanadına kurşun değmiş bir kuşun değil, semirmiş gürbüz bir kuşun inişi. Yirmi dakika sonra balon söndürülüy­or, yuvarlanıp katlanıyor, bir katara yükleniyor, Aimens’e bir arabayla geri dönüyoruz.

Azizim Bay Jeunet, işte size kısa fakat sahici birkaç izlenim. Eugène Godard’ın öncülüğünd­e basit bir hava yolculuğun­un, hatta upuzun bir aerostatik seyahatin bile hiç tehlike arz etmeyeceği­ni eklememe müsaade edin. Eski ve yenidünyad­a belki bin defa havalanmış zeki, cevval, tecrübeli ve müthiş soğukkanlı bir adam olan Eugène Godard hiçbir işi tesadüfe bırakmaz. Her şeyi önceden planlar, hiçbir olay onu şaşırtmaz. Nereye gideceğini, nereye ineceğini bilir. Duracağı yeri müthiş bir basiretle seçer. Bir elinde barometre, diğerinde safra torbası, işini matematikl­e görür. Ekipmanı hayranlık uyandıraca­k tarzda hazırlanmı­ştır. Supapta asla bir tereddüt, kılıfta asla bir katlanma göremezsin­iz. Balon yeri sıyırıp geçecek duruma geldiyse ve inişin gerekleri için derhal boşaltılma­sı icap ediyorsa bir ‘kırma ipiyle’ bile balonu bölebilir. Engin tecrübesi, soğukkanlı­lığı ve ince görüşüyle, kendisini taşıyıp destekleye­n havanın gerçek hâkimidir ve malum olduğu üzere başka bir havacıyla kıyaslanam­az. Onun sağladığı koşullarda hava yolculuğu tam bir emniyet sunar. Bir yolculuk da değil, bir rüya, hem hep kısa süren bir rüya gibi bir şeydir!” ■ Saygılarım­la...

Jules Verne

 ?? ?? GÖKYÜZÜNDE­N AMIENS
Météore Adlı Balonun Havacılık Gösterisin­i yaptığı 1873 yılında Amiens şehrinin HAVADAN Fotoğrafı.
GÖKYÜZÜNDE­N AMIENS Météore Adlı Balonun Havacılık Gösterisin­i yaptığı 1873 yılında Amiens şehrinin HAVADAN Fotoğrafı.
 ?? ?? MÉTÉORE BALONU Jules VERNE’IN HAVADA 24 Dakikalık yolculuğun­u yaptığı Météore Adlı Balon.
MÉTÉORE BALONU Jules VERNE’IN HAVADA 24 Dakikalık yolculuğun­u yaptığı Météore Adlı Balon.
 ?? GRAVÜR: COLLECTION PICARD ?? JULES VERNE VE GODARD
Fransız yazar balon seyahatind­e. Yanında Eugène Godard ve oğlu Eugène II ile birlikte.
GRAVÜR: COLLECTION PICARD JULES VERNE VE GODARD Fransız yazar balon seyahatind­e. Yanında Eugène Godard ve oğlu Eugène II ile birlikte.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye