İkonlar
Şehir, Thames Nehri ile ikiye ayrılmış ve nehrin 2 yakasındaki kıyı hatlarında ikonik Londra gezisi için görülecek yerler toplanmış diyebiliriz. London Eye, Tower Bridge, Millennium
Köprüsü ve bu köprünün bir ucunda St. Paul Katedrali, giriş ise 18 pound. Burası taç giyme törenlerinden ünlü düğün törenlerine kadar ev sahipliği yapmış ünlü bir klise. Ayrıca kubbesine de çıkılabiliyor. Köprünün diğer ucunda ise çağdaş sanata meraklılar için Tate Modern ve hemen yan komşusu Shakespeare’s Globe Tiyatrosu var. Tiyatro, Büyük Londra Yangını’nda yok olduktan sonra restore edilmiş, buraya giriş ise 15 pound. Müzenin dükkanı ise çok güzel ve düzenli. Gişede bilet bulmak zor, önceden online almak daha akıl karı. Shakespeare’ın evinde bir Shakespeare oyunu izlemek de müthiş olmaz mı? Türk tiyatro gruplarının da festival zamanı oyun sergilediklerini belirtelim.
Şehrin bir diğer sembolü ise 20 dakikalık bir dönme dolap turuyla başkenti kuş bakışı izleyebildiğiniz London Eye. Tam karşısındaysa şu meşhur Big Ben resmi adıyla Elizabeth Saat Kulesi. Tüm bunları arkanızda bırakıp kuzeye yürüdüğünüzde ziyarete ‘yarı açık’ diyebileceğimiz Backingham Sarayı’nı göreceksiniz. Yorulduysanız saray civarındaki yemyeşil Londra parklarında sandviç, salata, meyve ve içeceğinizle bir ‘Londoner’ gibi piknik yapın.
Bu arada ikonik kırmızı otobüslerin nerede olduğunu sorarsanız Instagram’lık telefon kulübeleri gibi her yerdeler! Ama trafiği unutmamakta fayda var...
Olmazsa olmaz son durağımız ise Trafalgar Meydanı yani Londra’nın 0 noktası! Civarında National Gallery gezisiyle Avrupa sanat tarihini yakından görebilirsiniz ve büyüleyici British Museum’ı ziyaret edebilirsiniz.