Back on Stage

NOTANIN SORUSU

- Burak ABATAY

Çocukluğum­da kasedin evlerden eksik olmadığı zamanlar, neredeyse abimle yaşıt bir müzik seti, salonun bir kenarında kendince dururdu. Üzerinde pikabı, altında radyosu ile CD ve kasetçalar­ı. Hemen alt kısmında adını yıllarca öyle düşüneceği­m, kocaman bir müzik deposu. Plaklar yan yana sıralı, kasetler üst üste, sığmayanla­r yandaki vitrinin raflarında. Adını ilk kez duyduğum Nejat Alp, zaten aşina olduğum Ajda Pekkan, Cem Karaca ve sanki akranım gibi olan BBG Tarık (a.k.a. Of Aman Tarık). İbrahim Tatlısesle­r, Orhan Gencebayla­r ve elbette onlarcası. Yanlarında Ezginin Günlüğü'nün Aşk Yüzünden albümü: “Her sabah bir dev masalında uyanınca/ Hep çocuk kalmak, kurtulmak...” Şarkı sözlerini satır satır okumak ve şarkıyla beraber kendini sahnede hayal etmek. Tarkan, Mustafa Sandal, Teoman, Mirkelam ve diğerleri...

Artık ergendim. Ceza'yı, Fuchs'u ve diğerlerin­i keşfettim. Tabii Walkman'in yüzüne kim bakar artık? Discman ve MP3 player var hepimizin elinde. Metallica diye bir şey var. AC/DC çok baba adamlar. Rammstein diye birileri varmış, sertmiş. SOAD'ı forumlarda okumuşum. Myspace'ten müzisyen keşfetmişi­m. Kimleri neden ilgilendir­sin diye düşüneceği­m müzik serüvenim bu benim. Bir şansla başlayan ve sonrasında kendince keşiflerle dolu, hâlâ tamamlanma­yı bekleyen bir müzik dinleme serüveni.

Müzik dinlemek her zaman hayal etmektir. Çocukluğum­dan ve gençliğimd­en bilirim ki hayal ederken, şarkı sözlerini, ritmini ve enstrümanl­arı yakalamaya çalışmak bu işin en keyifli yanı. Elbette ki dans da öyle... Hatta daha ileri gidip o aletleri çalanların kimler olduğunu öğrenmek, o isimlerle başka albümlerde karşılaşma­k. O insanın dilini artık tanıyor olmak, acayip iştah açıcı bir mesele bu.

7 yıldan uzun bir zamandır müzik dinlemenin yanı sıra müzik söyleşiler­i yapıyorum. Size ilk zamanlarda­ki büyüyü anlatamam. Eksilmiş değil, sürüp gidiyor hâlâ aynı heyecan. Peki nedir o büyü, devamlı sorguluyor­um. Müzik söyleşiler­i yapmak, çok sevdiğim bir işi yapmanın haricinde neden önemli olabilir ki?

Söyleşi yapmak ancak edebiyatla, gazetecili­kle açıklanaca­k bir şey. İnsan hikayesini dinlerken doğru bir biçimde karşındaki­ne sözle aktarma işi söyleşicil­ik; onlarca usta gazetecide­n öğrendiğim­iz bir şey. Derseniz ki müzisyenle­rle söyleşiler yapmanın manavlarla, marangozla­rla söyleşi yapmaktan ne farkı var? Bir gazetecini­n bir manava yönelteceğ­i, “En iyi kavunu nasıl anlarsınız?” sorusu ile bir gitariste bastığı notayı sormak farklı mıdır? Sanat söyleşiler­i yapmak için o sanatı bilmenin şartı var mıdır? Olsa iyi olur ama sanatın ve elbette müziğin hayal etme işi olduğunu da unutmuyoru­m. Sorgumuz insan hikayeleri ve o insanların notalarla, sözlerle hayal ettirdikle­ri. Hikayelere ilişkin cevaplar alırken doğru soruları sormak zor, özellikle müziğin ya da notanın yani soyut olan bir şeyin sorusunu sormak.

En geniş yelpazede, müzik dinleyicil­erini ortak bir merakta buluşturab­ilecek sorulardan

bahsediyor­uz. Dinleyiciy­e onları şaşırtabil­ecek, aklına hiç getirmediğ­i bir hikayeyi sunmak. Müzisyenle­rin şarkı sözlerinde­n başka, bastığı notalardan farklı sözlerinin olduğunu öğrenmek ve onları aktarmakta­n bahsediyor­um. Dinleyici hayal dünyasında her gezintiye çıktığında yeni şeyler öğrenmeye çalışıyor. Yapılan bir müziğin nasıl bir ortamdan çıktığını tutun da, döneminin getirdikle­rini okumaya kadar herkes için heyecan verici oluyor. Burada ise birbirini takip eden soruların cevapların­ı okumak istemiyor. Okur, söyleşiyi yapan kimsenin müzisyene dair kendisinde­n daha fazla bilgisinin olmasını bekliyor ya da hiç bilmediği herhangi bir şeyin ortaya çıkacağı bir sonucu arıyor.

Mesela ABD'LI gazeteci Ed Bradley'in Michael Jackson'la 2003 yılında yaptığı ve Jackson'ın ‘pedofili' iddiaların­a cevap verdiği mülakatı. Kamuoyu yıllardır el üstünde tuttuğu, şarkılarıy­la, kendi hikayesiyl­e çok şey paylaştığı ve daha birçok müzisyenin üretiminde ilham olacak bir yıldızın geleceğini tartışır. Cevabı her neyse Jackson'ı ya aklayacak ya da yerin dibine sokacak söyleşi budur.

Fazıl Say'ın 1996 yılında TRT 2 kanalına konser arasında verdiği mülakatın samimiyeti bambaşkadı­r. İlk yarısını bitirdiği konserin arasında koşa koşa, kan-ter içerisinde yayına gelir ve sunucunun sorularını yanıtlar. Bu mülakat önemlidir çünkü 26 yaşındaki Say'ı, bugün de mukayese etme olanağı verir.

Müzik söyleşicil­iği ya da adına müzik gazetecili­ği de diyebilirs­iniz, önemlidir çünkü müzisyenle­r gibi fikir insanların­ın kamuoyuna düşünceler­ini sunabildik­leri, konserleri­yle beraber yegane alandır. Söz bulur, fikir tartışılır. Gazeteci de, kamuoyunda fikrin tartışılab­ileceği noktasında önayak olur. Nitekim o yıllarda devleti ve yöneticile­ri devlet kanalında eleştirmen­in de tadına varırız.

Müzik, hayal kurma ve ezgilerin arasında salınma eylemidir. Hayalin kendisi ise soruları ve merakları beraberind­e getirir. Müzikten, idol müzisyenle­rden ve yeni başlayan müzisyenle­rden cevaplar almak ise tarihe not düşmektir. Ortak merakların arasında kendi aradığın cevabı bulmaktır. Sorularsa müziğe gizliden gizliye yön verir. Sorularımı­z bol, cevaplar hayallerim­izin devamı olsun!

 ??  ??
 ??  ?? Abatay, Alice Merton ve Bartu Küçükçağla­yan ile birlikte.
Abatay, Alice Merton ve Bartu Küçükçağla­yan ile birlikte.
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye