'BANA HAYRAN OLMA, GEL KARDEŞİM OL'
sahip olduğunu görüyorum. Uğur Mumcular, Abdi İpekçiler, Gaffar Okkanlar, Eşref Bitlisler… Saymakla bitmez. O kadar çok insanımızı öğütmüş ki, bu sistemin içindeki yılanlar ve o komplolar… Bunları düşündüm. Bu adamlar aydınlığı isteyen insanları nasıl öldürebilmişler? Bu bitmedi. "Bununla ilgili bir şarkı yapacağım" dedim. Yazdım ve Peyk'e gittim. Abilere gitmiştim ben. Lay Lay Lom diye bir şarkı yaptık. Konuyu İrfan Alış'a ilettim, inanılmaz bir nakarat çıkardı. Engin Gurur Gelen'e aranjman yaptı. Albüm 24 oldu. Kahır'ın hikayesi bu. İsim babası da İrfan Alış oldu. Çok sarsıcı bir şarkı.
Siz 'new school' bir isim olarak, bir uzaylı size hip-hop'ı sorsa nasıl tanımlardınız?
Hip-hop her insanı, felsefeyi, her nereden geliyorsa, en faşistini de, en hümanistini de çatısı altında toplayabilen bir felsefe. Her şeyi özetleyebilen, her şeyden bahseden ve insanların fikirlerinin özetini toplu halde sana sunan bir kültür akımı. Ben çok isterdim uzaylı gelsin benimle bağlantıya geçsin. Hemen “Ben gelmek istiyorum” derdim. Bu galaksinin dışına çıkamazsak zaten eğer bütün edinimlerimiz yok olacak. Dünya manyetik alanını yitiriyor, Güneş bir gün yok olacak, burası çölleşecek, o yüzden bizim insanlık olarak aklımızı başımıza almamız gerekiyor. Bir araya gelmemiz ve galaksiyi keşfe çıkmamız gerekiyor. Umarım oraya gidenler iyilik götürür yanında. Yaşanabilir gezegenler bulup orayı da burası gibi mahvetmeyelim kafasında insanlar gider umarım. Orda altın bilmem ne aramaya gidenler gitmez inşallah.
Hayranlarınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Sokakta beni görüyorlar, benimle konuşuyorlar. Kafalarında bir Fuat tasarlamış çoğu. Ona, “Bana hayran olma. Gel dostum ol, arkadaşım ol, benim kardeşim ol. Ben de senin gibiyim, ne fazlam ne eksiğim var, aklımı kullanmayı öğrendim, baktığım zaman sadece bakmıyorum aynı zamanda gören biriyim” diyorum. Yabancı dil öğrenmelerini öğütlüyorum. Mutlaka yurt dışına gitsinler, tecrübe edinsinler. Dünya Türkiye'nin sınırları dışında başlıyor. Ben hayran istemiyorum. Sevsinler, elbet severler. Onları iteklerim, kimisinin kıçına tekme atarım, motivasyon olur... Hiç kimseden bir şey beklemesin kimse abi. Motivasyonun kendinsin. Güç sende. Hayatta çok erkenden yalnız kaldım. Ama bunlar beni yıldırmadı. Daha da güçlü ayaklanıp devam etmemi sağladı. Hayat devam ediyor. O yüzden birey olarak güçlü olman gerekiyor. Böylece etrafındakilere de yararın dokunur. Sırtını hiç kimseye yaslama. Bir hayata sahip ol. Mümkün olduğunca erken evden uçun. Atılın hayata, korkmayın. Bunu yapmazsanız ne omurga sahibi olursunuz, ne de karakter sahibi... Kendi hayatınız orada dışarıda sizi bekliyor. Gidin onu alın! Sıkıntı çekersin, biraz konserve açarsın ama hayat devam eder. Ben 3 sene boyunca sokakta yaşamış biri olarak sıkıntının ne demek olduğunu biliyorum. Kimse sıkıntıdan korkmasın her şey gelip geçici. Namusunuzla para kazandıkça kimse size 'gık' diyemez.
Peki sizin motivasyonunuz nedir?
Ben hayatı çok seviyorum. 4 yaşındayken okyanusa, denize, köpek balıklarına âşık oldum. Dalgıçları seyrediyorum televizyonda, diyorsun ki "Dünyaya bak!" Afrika'yı seyrediyorsun, hayvanları, kuşları görüyorsun; sonra gezegenler, o Güneş, Ay... Ya bunlar enteresan değil mi abi? Bunlar acayip motive eden şeyler. Hayvanları da çok seviyorum. Aminoasitlerin karbon molekülleriyle birleşip hayatı oluşturması... Keşke 5 milyar yıl daha yaşasam da görsem! Hani gerçekten hayatın bu kadar kısa olması acı bir tat bırakıyor ağzımda. Çok güzel ve çok tehlikeli bir gezegen. Depremler, seller, şimşekler, lavlar, doğal afetler, uzaydan gelen gök taşları var. İnanılmaz bir şey bu. İçinde bulunduğumuz galaksi ve diğer yüz milyarlarca galaksiler... Babamla güneş doğmadan uyanırdık, gül bahçemiz vardı oraya inerdik, üstümüzü örter bülbülleri beklerdik. Bülbül gülün başında ötmeye başlardı. “Bak gülün açmasını bekliyor” derdi babam. Tam gül açacağı sırada, o bülbül yorulup uykuya dalarmış. Gözünü açtığı an, gül açmış olurmuş. Hep kaçırırmış. Böyle şeyler öğretirdi babam bana. Domateslerin dibini çapalamayı, ot yolmayı öğretti. Balıkta çapari bağlamayı öğretti. Zıpkınla balık avına başladım. Dalmaya başladım. Denizleri gördüm, analiz ettim. Yosunları görüyorsun, midyelerin çıtırtılarını duyuyorsun, deniz analarını görüyorsun. Yılanbalıkları, palamut, istavrit... Babam da çok romantik bir şekilde öğretti doğayı bana. Kuyudan su çekersin işte, söğütün dibine dökersin. Güneş doğmadan ya da batınca sularsın bitkileri. Yoksa su yakar bitkiyi. Bunun gibi bir sürü detay öğretti. Detaylar beni heyecanlandıran şey hayatta. Şeytan detayda gizliymiş, hadi oradan! Bütün güzellikler, ilim, bilimdir orada gizli olan. O yüzden beni hayatın ta kendisi bağlıyor bu gezegene. Depresyon olduğu zamanlar oldu ama intihar bir çözüm değil. Lütfen hayatı sevin, öğrenmeyi sevin, öğrenmek hiç bitmeyecek!