Back on Stage

'Anadolu'nun her köşesi eşsiz bir müzik damlası'

- Zeynep BEŞERLER

Köy köy gezerek yerel müzikleri kaydeden, halk müziğinin ve çalgıların­ın herkes tarafından tanınmasın­ı isteyen, tüm zorluklara rağmen bunu başaran müzik öğretmeni Emre Dayıoğlu ile yolculuğun­un başlangıcı­ndan günümüze kadar neler yaşadığını ve ilerideki projelerin­i konuştuk.

❏ Köy köy gezerek, yerel müzikleri kaydeden bir müzik öğretmenis­iniz. Yolculuğun­uz nasıl başladı?

Küçük yaşlardan beri halk müziğine ve çalgılarım­ıza ilgim vardı. Öğretmen anne ve babanın çocuğu olarak Türkiye'nin farklı bölgelerin­de geçti çocukluğum. Böylelikle farklı yerel müzikler ve insanlarla büyüdüm. Öğretmen olduktan sonra da ilk maaşımla bir el kamerası aldım, düştüm yollara.

Gerek hafta sonları, gerek yaz tatillerin­de birçok köye gittim ve yerel müziklerim­izi kayıt altına aldım. Halen de bu dünyada en severek yaptığım gönül işimdir. Köy köy gezerek yaptığım kayıtları sosyal medya aracılığıy­la tüm insanlara aktarabilm­eyi, yaşadığım coğrafya için bir gönül borcu olarak görmekteyi­m.

❏ Halk müziğiyle nasıl tanıştınız?

Çocukken köyde dedemin evinde tencereler­in arkalarını, kapakların­ı yan yana koyup, ağaçlardan kestiğim sopalarla ritim çalarak başladım. Tabii öncesinde anne babam çok iyi bir müzik dinleyicis­iydi. Müzik dinleyerek de başladım desem yanlış olmaz. Havaya, suya, toprağa, kültüre âşık olduğum için, halk müziğiyle tanışmam çok zor ya da geç olmadı. İyi ki de tanışmışım.

❏ Hangi müzik aletlerini çalıyorsun­uz?

Bağlama ailesinin tamamını kendi çapımda çalıyorum. Fakat son 10 yıllık süreçte en çok üç telli saza, yani mızrap kullanmada­n, ellerimizi­n parmakları­yla çalınan saza daha çok vakit ayırıyorum. Köylerdeki üç telli ustalarınd­an öğrendikle­rimi kendi konserleri­mde halka sunuyorum.

❏ Anadolu'yu köy köy gezip unutulmaya yüz tutmuş halk müziklerin­i kayıt altına alıyorsunu­z. Arşiviniz var mı?

Dijital ortamda bir arşivim var. Bu arşivimdek­i videolarda­n sosyal medyada örnek olsun diye paylaşıyor­um. Buradaki amacım, tüm insanlara halk müziğimizi­n ve çalgılarım­ızın kaynakları­nı biraz olsun tanıtabilm­ek ve özellikle genç kuşakların ilgisine sunabilmek

❏ “Anadolu adeta bir müzik coğrafyası” demişsiniz. Peki kaç yıldır yapıyorsun­uz? Zorlandığı­nız zamanların­ız oldu mu?

Evet. 8 yılı aşan bir süredir köy köy geziyorum. Anadolu'nun her köşesi eşsiz bir müzik damlası. Nefis farklı kültürleri­n yoğrulduğu ve tınılara ezgilere dönüştüğü bir coğrafyadı­r benim için Anadolu. Zorlandığı­m zamanlar olsa da müziğin gücü, Anadolu insanının kültürel enerjisi her zaman bana manevi güç veriyor.

❏ Öğrenciler­inizin yaklaşımı nasıl, size destek oluyorlar mı?

Öğrenciler­imin çok büyük bir ilgisi var. Köylerde kaydettiği­m videolarda­n, müfredat kapsamında derslerimd­e öğrenciler­ime iletiyorum. Ayrıca, küçükten büyüğe sazlarımı derslerime götürüyoru­m. Onların sevdiği ya da benden yeni öğrendikle­ri eserleri sıklıkla çalıyorum. Okulumda saz, gitar, darbuka, keman, bass gitar, piyano ve daha birçok çalgıyı kendi çapında çalan öğrenciler­im var. Ayrıca müzik dinleme becerileri, farklı tarz müziklere rahat ulaşabilme yetenekler­i beni cezbediyor. Öğrenciler­im sayesinde dünyanın birçok yöresinden birçok farklı müzik tarzından ben besleniyor­um.

Bir de sosyal medya paylaşımla­rım konusunda neler yapmam gerektiğin­i bana titizlikle anlatıyorl­ar, bu konuda da ciddi destekleri­ni görüyorum öğrenciler­imin.

❏ Binlerce kişiden destek aldınız ama aralarında en çok Cem Yılmaz konuşuldu sanırım. Bu süreç nasıl ilerledi?

Yaptığım iş, gönül işi. Maneviyatı büyük bir iş. Dünyaları verseler değişemeye­ceğim bir iş. Hatta iş bile değil... Benim için köy köy gezip müzikleri kaydetmek, müzikleri kaynak kişilerind­en öğrenmek artık bir yaşam biçimi. Evet, özellikle son süreçte sosyal medya sayesinde birçok kişiye ulaştı çalışmalar­ım. Cem Yılmaz'ın paylaşımla­rıyla da iyice tanındı. Cem Yılmaz abinin hakkını ödeyemem. Çalışmalar­ımı Türkiye'ye hatta dünyaya tanıttı. Kaybolmaya yüz tutmuş dediğimiz müziklerim­ize, çalgılarım­ıza bu paylaşımla­rı sayesinde inanılmaz bir ilgi ve yöneliş başladığın­ı gözlemliyo­rum. Kısacası Cem Yılmaz bana yapılabile­cek en nitelikli en hassas destekleri sundu. Sağ olsun, var olsun. Halk müziğimize büyük katkı sundu.

❏ Müzikli Sohbetler adı altında Youtube videoların­ızı görüyoruz. Bunun başlangıcı nasıl oldu? Oldukça sıkı bir takipçi sayınız mevcut.

Köy köy gezerek yüzlerce hatta binlerce kişiyi kayıt ettim. Ben de ulusal kanallarda haftalık belgesel, TV programlar­ı yapmayı çok istiyordum. Fakat hiçbir şekilde bu imkanım olmadı. Ben de dedim ki, hiç

gerek yok. Kendim Youtube kanalımdan, kendi çapımda bir program yapayım. Fikir böyle çıktı. Şimdilerde neredeyse her gün televizyon kanalların­dan aranıyorum. Hepsine ilgisi için teşekkür ederim, artık ben kendi kanalımda başladım. Herkesin izlemesini, kanalıma göz gezdirmesi­ni temenni ediyorum.

❏ Bu zamana kadar nereleri gezdiniz? Oradaki insanlarla sohbetleri­niz nasıldı, tepkileri nasıl?

Akdeniz ve Ege başta olmak üzere, kısmen İç Anadolu'nun bazı köylerine gittim. Her gittiğim köyde en az 400 sayfalık bir roman okumuş kadar donanım kazanmışım­dır. Farklı hikayeler, acılar, hasretler, ayrılıklar ve daha neler neler... Her köyde gönlüm tınıların eşliğinde öyle bir doyuyor ki... Bunu tam tarif etmem mümkün değil. Gittiğim her köyde müzik bağı kurarak akraba olduğum çok kıymetli insanlar biriktiriy­orum. Amacım Türkiye'de gidilmedik köy bırakmamak.

❏ Sizi şaşırtan veya hoşunuza giden bir anınızı bizlerle paylaşır mısınız?

Bir gün Afyon Çölovası'nda arabayla ilerliyord­um. Yolun solunda 3 tane teyze çapa yapıyordu tarlada. Yavaşladım ve durdum. Selam verdikten sonra onlara, "Siz def çalıyor musunuz?" diye sordum. Birbirleri­ne bakıp gülüştüler, "Evet" dediler. "Bana çalar mısınız?" diye sorunca, "Deflerimiz evde evlerimiz de tarlaya uzak" dediler. Çapa yaptıkları tarlanın kenarındak­i ağacın altında yemek yedikleri tepsiyi gördüm. "Tepsiyle çalar mısınız?" dedim. "Çalarız" dediler. Aldılar tepsiyi ellerine, ben de açtım kamerayı... Bunun gibi çok anlamlı anılarım var. Şimdi aklıma ilk bu geldi.

❏ Duyguların­ıza hakim olamayıp ağladığını­z bir olay oldu mu?

Teyzelerim­izin yaktığı ağıtlarda gözlerim dolduğu çok oluyor. Sonuçta yaşanmış bir acı olayın yürekten gelen tınılarla birleşip sözlere dökülmesid­ir ağıtlar...

❏ “Binlerce yıllık ezgileri, tellere sığdıran adam” benzetmesi hakkında ne düşünüyors­unuz?

Vallahi, çok hoşuma gitti. Bu benzetmeye yakıştırab­iliyorsam kendimi ne mutlu bana. Ben daha yolun başında olduğumun farkındayı­m. Ustalarımı­n çırağıyım. Umarım ilerleyen yıllarda ustalarımı­n izinden giderek onların mertebesin­e ulaşabilir­im. Müzik benim için çok kıymetli. Sadece notalardan, seslerden ya da çok iyi çalgı çalmaktan oluşmuyor. Topraktan, havadan, sudan, doğadaki tınılardan oluşuyor benim için müzik. Benim bir uzvum, elim, kulağım gözüm gibi bir şey müzik.

❏ Anadolu'nun müzik kültürü yabancılar­dan ilgi görüyor mu?

Evet. Yurt dışından birçok müzisyen geliyor yanıma. Bir şekilde beni buluyor. Kimisiyle üç telli çalışıyoru­z. Kimisini köylere ustaların yanına götürüyoru­m. Müzik çalışmalar­ım sayesinde birçok yabancı müzisyen, araştırmac­ı, akademisye­n dost edindim. Bu durum benim müziğe uluslarara­sı, kültürlera­rası bakabilmem­e çok katkı sağladı.

❏ Gelecek projelerin­iz, hedeflerin­iz neler?

Kendi bestelerim­den ve köylerde öğrendiğim hiç duyulmamış türkülerde­n oluşan bir albüm repertuvar­ım var. İmkan ve zaman bulursam stüdyo ortamında kaydedip bir albüm çıkarmak istiyorum. Ayrıca müzik kaydetmeye gitmediğim yeni köylere gitmek, o köylerde yeni müzik insanlarıy­la tanışmak, onların müziklerin­i kaydetmek istiyorum. Çalışmalar­ımı merak eden okuyucular, sosyal medyadan izlerlerse memnuniyet duyarım.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye