ÇİFTÇİYİ EĞİTELİM, ÇİFTÇİMİZE İYİ BAKALIM
Influencer marketing dijital dünyayla lügatımıza girmiş bir kelime. Güzel başlayan bir hikaye aynı zamanda.
Süreç her zamanki gibi doğru yönetilemediği için şu an aslında yapılan salı pazarı gibi mal satmak isteyenlerin, “Gel abla gel batan geminin malları!” şeklinde ilerleyen bir çeşit pazarlama yöntemine dönüşmüş durumda. Tek fark ikizlere takkeyi pazardan değil, internetten alıyorsunuz.
Şimdi "O kadar da değil, ayıp ediyorsun diyenleriniz" olabilir. Maalesef durum aynen böyle görünüyor. Özellikle Instagram'da paylaşılan hikayeler ve diğer paylaşımların hali içler acısı bir duruma geldi. Bu işi tadında ve şık yapanlara kesinlikle bir sözüm yok. Doğru yapanlarla yapamayanlar çok belli oluyor zaten. Şöyle anlatayım daha güzel canlanabilir kafanızda. Influencer'lar ikiye ayrılıyor. Kapı kapı dolaşan satıcı gibi ya da 5 tane bal 50 lira satışı yapanlar bir model. Kapısından girdiğinizde kokusuyla, ışığıyla, dekoruyla sizi etkileyen, belli ki burada bir bal 250 lira dedirten model.
INFLUENCER OLMAK YA DA OLAMAMAK
Influencer bir nevi tarlaya bakmak gibi aslında. O tarlaya iyi bakmazsan, kalitesiz tohum kullanırsan, yeri geldiğinde nadasa bırakmazsan verim alamazsın. Yapay ilaçlar kullanırsan, üstelik bunu ayarsızca yaparsan ne olur? Bir domates 4 kulaklı olur, bir patlıcanın ortasından bir kol daha çıkar. Olmaz yani... Tarlayı arada dinlendirmek lazım, toprağı havalandırıp doğal haline bırakmak lazım. Sürekli ekip biçer nefes aldırmazsan o tarladan mahsul beklenmez. Bir de her toprakta her tohum verimli olmaz. Sen kurak bir yerde pirinç ekersen verim almak bir kenara, borçlu bile çıkarsın.
Bazen tarla verimli olur, ne eksen on katı mahsul alırsın, "Zengin oldum uçuyorum" dersin bir böcek girer tüm tarlayı yer bitirir. Gözünün önünde tüm mahsulun eriyip gider. Sen tarladayken mahsulü satmışsındır, sözleşmeli müşterilerin vardır, tazminat davası açarlar varını yoğunu alırlar. Bunun böyle olmaması için ne yapmak lazım? İşi bilen bir ziraat mühendisiyle anlaşmak. Senin arazini analiz edecek, iklimine bakacak, sana bol verim için neler yapman gerektiğini söylecek ki zarara girme, yanlış yapma.
Neyi ne zaman ekmen gerektiğini tecrübelerinle ve ziraat mühendislerinin desteğiyle zamanla öğreneceksin. Kiminin göz alabildiğince büyüklükte tarlası vardır, nohut mahsulünü satar 50 lira kazanır, kimi 1000 metrekareye avokado eker senin on katın kazanır. Bu işler öyle tesadüfen yapılmaz.
Bazen de gider yan komşunun mahsulünden satın alırsın, iyi hasat yapmış gibi olursun ama bilirsin ki o mahsul aslında senin değil, kendini kandırırsın, "Ben çiftçi oldum" dersin. Halbuki senin olmayan hasat zamanı gider yine gerçeklerle yüzleşirsin. Satın al, al nereye kadar?
HA ÇİFTÇİ, HA INFLUENCER
Bu çiftçilik 'influencer' olmaya çok benziyor. Bol gübreliler ve organikçiler burada da var. Gübreliler görece olarak çok verimli olup besin değeri bakımından vitamin bırakmaz, genetik sorunlar vardır. Organikçiler öyle mi ya! Tadından kokusundan anlarsın hemen. Yiyen bayılır. Tabii organikçilerin mahsulü sınırlı, iyi para veren kapar. Bol gübreliler ucuz, al alabildiğin kadar bugün domates, yarın portakal çıkarabilirler seralarından. Sattığınız kötü domatesi, portakalı bir kere müşteriye satabilirsiniz, ertesi gün gider başka yerden alır. O yüzden itibar çok önemli, esnaf olmak çok önemli. Sizi tüm pazar tanır, takip eder, örnek alır. Bakar ki sizin müşterileriniz çok memun o da kalitesini yukarı çıkarır, dürüst ticaret yapar. O zaman ne olur? Tabii ki pazarcılık kurtulur!
Son olarak bir de seracılıktan bahsedelim. Bir kere her şey mevsiminde güzel. Temmuz ayında, ağustos başında Çanakkale domatesi yediniz mi hiç? Yiyenler bilir. Böyle bir koku, renk bulamazsınız kolay kolay. Lezzetini, diriliğini hiç söylemeyeyim. Bir de ocak ayında sera salkım domates düşünün. Resmi var kendi yok!
Demem o ki, üreticisinden kabzımalına, pazarcısından marketçisine mal karşınıza gelene kadar nasıl geliyor, buna dikkat etmek lazım. Yoksa ağzınızın tadı hep bozulur. Hayat pahalı, değer mi sokağa para atmaya? O kadar zengin misiniz? Hele şu ekonomik kriz zamanında. Çiftçilik önemli mesele, neyi ne zaman ekeceksin, malı kimden alacaksın, kime satacaksın bunlara dikkat etmek lazım. Malum müşteri velinimetimiz….