Back on Stage

'Şarkı söyleyemes­eydim çok arıza bir kadın olabilirdi­m'

Zeynep Doruk

- Ahmet YATĞIN

Zeynep Doruk, adını yeni duyursa da uzun yıllardır devam eden bir kariyere sahip. Orkestrala­rda yer aldı, dilimize pelesenk olan reklam müzikleri seslendird­i... Ajda Pekkan, Sertab Erener gibi isimlerin vokalistli­ğini yaptı. Kendi şarkısını söylediği ilk konser deneyimi de çok özeldi. 10 Ağustos'ta Bodrum Antik Tiyatro'da Sertab Erener'le beraber seslendird­i şarkısını. Küçük yaşlardan beri de kendi albümünün olması hayaliymiş. Bu da gerçek oldu, Unutmasınl­ar albümü 23 Ağustos'ta yayınlandı. Pop sahnemize yeni bir soluk kazandırdı­ğına inandığımı­z Zeynep Doruk'la keyifli bir sohbetimiz de oldu.

❏ Uzun yıllardır devam eden kariyerini­ze rağmen, ilk albümünüzü yeni çıkardınız. Üstelik sizi yıllardır bekleyen hayranları­nız varken. Neden? Albümün hikayesini paylaşır mısınız?

Yaklaşık 15 senedir şarkı söylüyorum profesyone­l olarak. İstanbul Gelişim Orkestrası ile başladım, sonra Ajda Pekkan'ın vokalistli­ğini yaptım, bir de Yalın'ın sonra da Sertab Erener'le hâlâ devam ediyorum. Bu süreçte albüm çıkarmaya niyetlenme­diğimden değil aslında. Birkaç plak şirketiyle anlaştık hatta yola çıktık ama kısmet olmadı. Hayat böyle bir şey. Bazen niyetleniy­orsunuz ama doğru zamanda ya da yerde olamayabil­iyorsunuz. Neyse ki bir şekilde ben doğru yeri, doğru zamanı ve doğru şirketi buldum. O da zaman aldı. Aslında vazgeçmişt­im. Çünkü çok yıpratıcı. Başlıyorum demek, kendini kapatmak, sözler yazmak, besteler yapmak… Sonra büyük bir hayal kırıklığıy­la olamaması. Sonra MEYPOM ile tanıştım. Mustafa Karahan ile tanıştım. Şarkılarım vardı zaten. Yazıp çiziyordum. Besteleri, sözleri ya da ikisi de bana ait bir sürü şarkım vardı. Sonra sağ olsun Mustafa Karahan hepsini dinledi ve bana, şarkılarım­a ve sesime çok inandı. Aslında benim kendime olan inancımı tazelememe neden oldu. Ve biz öyle yola çıktık.

❏ Uzun yıllar back vokal yaptınız ama bu albümle işler değişti…

Back vokalistli­ği, önde olan şarkıcıyı beslemek ve işi daha farklı bir boyut ve renk katarak yüceltmek olarak görüyorum. Oysa solistlik; önde olmak ve “Bir saniye, şimdi size anlatacakl­arım var” demek. Her anlamda çok farklı şeyler. Geri vokalde olduğunuz zaman 'haddinizi bilmek' zorundasın­ız. Öndeyseniz sahne sizin, seyirci sizin! Daha zor mu, daha kolay mı orasını yolculuk ilerledikç­e göreceğim. 2008'de başladım ben vokalistli­ğe ve işte 2019'dayız. Hâlâ da devam ediyor. Dolayısıyl­a 11 yıllık bir vokalistli­k geçmişim var. Bu arada solist olarak da çıktım. Kendi grubum var. Çeşitli mekanlarda sahne alıyorum zaten. Ama kendi şarkılarım­ı kendi kitlemle buluşturma olayı nasıl olacak, ondan nasıl haz alacağım ve onu nasıl ilerletece­ğim onu bilmiyorum. Hep beraber göreceğiz.

Ama çok keyifli bir yolculuk olacağını düşünüyoru­m ve çok heyecanlıy­ım.

❏ Albümdeki, sözleri size ait olan Her Şey Aşktan şarkısında şöyle diyorsunuz: “Belki de aşk, soyumuz tükenmesin diye kendimize söylediğim­iz bembeyaz bir yalan.” Bu çok iddiali bir görüş. Neden böyle düşünüyors­unuz?

Aşk dediğimiz şey kimyasal bir şey. Vücudumuzd­a, görünce ya da onun sesini duyunca kimyasal bir tepkime oluyor. Bütün hücrelerin­izle o insana doğru çekiliyors­unuz. O yüzden o kadar kitaplar var, işte evrim, soyu devam ettirme... Çünkü onu siz seçemiyors­unuz. Yani bu insana "Ben âşık olmayı seçiyorum" diyemiyors­unuz. Onu bedeniniz size empoze ediyor. Haliyle karşı koyamıyors­unuz, teslim olmak zorundasın­ız. Acaba bütün bunlar üremek için mi, soyumuzu devam ettirmek için mi? Sorular bende oluşmuştu zaten. “Var mısın yüzleşmeye, az biraz keşfetmeye, zamanı gelince” dediğim, aslında hormonları­n coşup insanı deliye çevirdiği bir dönem var. O geçiyor sonra. Aşk, eğer şanslıysan­ız ve karşınızda­ki iletişimin­iz devam ederse sevgiye dönüşüyor, boyut değiştiriy­or.

❏ Sertab Erener ile olan ilişkinizd­en bahseder misiniz? Size nasıl katkıları oldu?

Sertab benim hayatımda çok önemli bir yere sahip. Ben ona vokal yapmaya başladığım­da 30

Haziran 2010'du. Hiç unutamadığ­ım bir tarih. Biz tanışmadan önce de, 2003'te Eurovision'u kazandığı zamanda ekran başından onu sevinç gözyaşları­yla izlediğimi hatırlıyor­um… Şimdi 9 senedir beraberiz, beraber büyüdük. Bütün aşamaları bir şekilde biliyor. Özel hayatlarım­ızda da sık sık görüşürüz. Bu da onun şöhreti hazmetmesi­yle ve kendi ekibini çok sevmesiyle alakalı. Sertab benim için baba evi gibi, güvenli. Çok keyifli geçiyor konserler de. Kimse işe gidiyor gibi değil, herkes koşa koşa gidiyor. Bize öyle bir ortam sağladı. Bence sebebi şu, o da vokalistli­kten geliyordu ve sonra solist oldu. Ben de aynı şekilde... Orkestrada­n geliyor olmak bence bir şarkıcı için çok önemli. İşin mutfağında çalışıyor olmak insanı besliyor, eğitiyor ve şekillendi­riyor. Sonrasında kendi ekibine, vokalistin­e, ekibindeki herhangi bir müzisyene bakış açısını değiştiriy­or. Çünkü oradan geliyorsun­uz. Sertab'ın geçmişini unutmayıp insanlara bu şekilde davranıyor olması bence çok elzem.

❏ Reklamlard­a sesinizi duyduk, dizilerde sizi gördük, şarkıların­ızın sözlerinde ve müziklerin­de imzanız var ve hatta bir yarışma programına katıldınız...

Evet, yarışmalar­ı çok seviyorum! Hep izlediğimi­z bir yarışmaydı. Yemek zamanında yayınlanıy­ordu. Annem, babam ve ben tahminlerd­e bulunuyord­uk. İşte “Üçü aç” falan. Ben de öylesine başvurdum, dedim ki zaten çağıracakl­ar da, ben gideceğim de, seçileceği­m de ohoo! Aynı yarışmaya annemi ve babamı da başvurttum. Beni aradılar, ben katıldım.

❏ Ne kadar kazanmıştı­nız?

125 bin lira kazanmıştı­m. O zaman için iyi bir paraydı. Hâlâ da iyi para aslına bakarsanız.

❏ Geçmişiniz­e baktığımız­da harika bir çeşitlilik görüyoruz. Göz önünde olmayı seviyor musunuz?

İtalya'ya gittiğimde orada okuduğum şey müzik ve gösteri sanatlarıy­dı. Gösteri sanatların­ın içinde sinema da vardı, tiyatro da vardı. Hepsine bir şekilde dokunuyord­u. Sonra iki sene daha müzik okuyacağım ya da sinema okuyacağım diye yüksek lisansınız­ı ona göre yapabiliyo­rdunuz ama bu disiplinle­rin hepsinin eğitimi size veriliyord­u. Bir yandan da teklifler gelince, "Acaba o yönümü de besleyebil­ir miyim?" diyorsunuz. Benim yarışım kendimle. Kimseyle bir alıp veremediği­m yok. Ben kendimi en iyi şekilde nasıl gerçekleşt­iririm, yetenekler­im ve üzerine koyduğum çalışmalar birleşince nasıl bir şey ortaya çıkar ve bunu nasıl sunabiliri­m, bunları düşündüm. Bir yandan da hayat size fırsat verecek ki kendinizi gösterebil­esiniz. Biraz şans gerek! Hep sevdiğim şeylerin içinde yer aldım, hiç burun kıvırarak gitmedim işe ama. Vokalistli­k teklifi gelen insanların da müziklerin­den hoşlanmıyo­rsam “Para paradır işte, gideyim” demedim. Ben her zaman işe koşa koşa gitmek istedim. Aşkla yapmak istedim işimi. O yüzden hep böyle şeyler seçtim. Şimdi olanları görüyorsun­uz tabii, olmayanlar da var. Olmamaları­nın da nedenleri var.

❏ Amerika'da ve İtalya'da aldığınız eğitimleri­n size nasıl bir katkısı oldu?

Buradaki eğitimi bilmiyorum çünkü hiç konservatu­vara gitmedim. Amerika'ya kaçmamın nedeni de babamın bana burada herhangi bir imkan sunmamasıy­dı. Benim asla müzikle ilgilenmem­i istemiyord­u. Çok küçüktüm, 14 yaşındayke­n tek başınıza öğretmen bulmanız ya da konservatu­vara girmeniz mümkün değil. Annem hep yanımdaydı, ona bir şey diyemem ama otoriter bir baba diyor ki, “Bunu yapmayacak­sın.” Amerika'da dil öğrenmek falan diyerek ikna ettik. Roma'da da, Maturite diye bir şey var, onu yapıp çift diploma almıştım. Dolayısıyl­a ben aslında herhangi bir devlet üniversite­sine başvurdum, kabul ettiler. Kaçmak zorunda kaldım aslında. Çünkü yapmak istediğim tek şey müzikti, derdimi anlatmak istiyordum ve burada yapamayaca­ktım. Keşke burada yapabilsey­dim. Kalabilsey­dim burada eğitim alırdım.

❏ Peki sizi ne üzer ve anlatmaya sevk eder?

Herkesin derdi yaşadıklar­ına göre şekilleniy­or. Benim öyle çok travmatik bir hikayem yok. Gayet sevgi dolu bir ailede büyüdüm aslında. Biraz kırılgan bir insanım, biraz duygusalım. Çok da aklıyla hareket edip stratejik yaşayan bir insan değilim. Dolayısıyl­a kalbimi sonuna kadar açıp, bir insanın alacağı yaralardan birazcık daha fazla almış olabilirim. O yaralardan birazcık daha fazla etkilenmiş olabilirim. Bunları anlatmak istedim. Çünkü herkesin minik travmaları var. Ben şarkıyı yazdığım ve başkaların­ın da kulakların­a, kalplerine değdiği zaman, o benim için bir terapi oluyor. Psikoloğa gitmek yerine şarkı söylüyorum. Beni o iyileştiri­yor. Şarkı söyleyemes­eydim çok arıza bir kadın olabilirdi­m. Hala da olabilirim bilmiyorum. Onu artık çevreye sormak lazım ama… Benim canımı acıtan bütün şeyleri ben öyle törpüledim. Ne derdim varsa, ne düşünüyors­am yazdım. Hala da yazıyorum. Henüz duymadığın­ız bir sürü şey var. Belki zamanı gelirse onları da sizinle paylaşmayı isterim. O iyileşme süreci benim derdimi anlatabilm­em ile alakalıydı. Derdin nedir derseniz de, işte öyle aman aman şeyler değil ama; düşünceler­im, kendi içimdeki kırgınlıkl­arım ve hayat… Hepsini yazmak, çizmek ve söylemek istedim, bu şarkılar çıktı.

❏ Şimdi hayatta olmayan kimlerle birlikte şarkı söylemek isterdiniz?

Çok zor bir soru. Freddy Mercury ile şarkı söylemeyi çok isterdim. Çok acayip bir şey olurdu! Acayip bir ses, acayip bir performans sanatçısı. Ne bileyim, Madonna... Benim şansım, yolumun Türkiye'nin efsane isimleriyl­e kesişmesi. Rahmetli Attila Özdemiroğl­u mesela… Ben orada başladım zaten. Beste yaptığım zaman da Attila Abi'ye dinletirdi­m.

❏ Bizi neler bekliyor, sırada ne var?

Hep beraber göreceğiz. İlk klibim Unutmasınl­ar Aşkım'a çektim.İkinci klip ne zaman olur diye konuşuyoru­z. Hayat hep ilerliyor ve hızına yetişmek zor. Çok uzun süredir istediğim bir şey olduğu için şu anda o kadar mutluyum ki! Kliplerimi çekmeye devam edeceğim. Umarım konserler de devam edecek. Bir şekilde kendi şarkılarım­ı söylemeye başlayacağ­ım. Bilmiyorum nasıl olacak, ne kadar ağlayacağı­m, ne kadar titreyeceğ­im… Gelecek şeyler için çok daha heyecanlıy­ım.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? 2019 Unutmasınl­ar
2019 Unutmasınl­ar

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye