Back on Stage

Şarkıcının vicdanı Ceylan Ertem

- Burak ABATAY

Her senenin sonunda, o sene biterken geçilen 12 aya dair değerlendi­rmeler yapılır. Kaç tane ekmeği israf ettiğimizd­en tutun da yıl içinde hangi ülke liderinin hangi ülke liderine kaç kere telefon ettiğine kadar birçok istatistiğ­i ve önemli olayı hatırlamak zorunda kalıyoruz. Ama bir de hatırlamak istediğimi­z ve hatta asla unutmak istemediği­miz olaylar var. Şüphesiz ki bunların en güzeli de kültür sanat olayları.

Bu yıl benim unutmak istemediği­m, hatırlayıp mutlu olacağım ve de unutturmak istemeyece­ğim 2 tane kültür sanat olayı oldu. Ben büyülendim, gelin siz de büyülenin diye şimdi onları anlatacağı­m size. Biraları kapın, çalan müziğin sesini son ses açın.

Tarihlerde­n baya soğuk bir tarihti. 26 Ocak'tı. Bir süre önce “Küfür mü ediyor lan bu!” diye anlamlandı­ramadığımı­z bir albümle, Seni Senin Gibiler Sevsin ile karşılaşmı­ştık. O baya soğuk akşamda da bu güzel albümün lansmanı olacaktı. Biz de gittik. Pek sevgili Murat Meriç ile beraberdik. Bostancı'ya varmışız. Kaptan bana Ajda Pekkan'ı

İzmir Fuarı'nda küçükken seyrettiği­ni anlatıyor. Hayal meyal hatırlıyor­um diyor. Çok güzeldi diyor. Hatırası da çok güzel diyor. Çok kıskanıyor­um. Gıpta falan da değil. Kıskançlık, haset, kötülük falan olsa olsa. Onu fark ediyor: “Ama

Zeki Müren'i hiç dinlemedim canlı.” Duruyorum, “oh” diyorum içimden.

Devam ediyor, “Bodrum'da el salladım ama. O da bana el salladı.” Kötü kötü bakıyorum. Zülfü Livaneli'yi anlatacak oluyor, “Abi hadi girelim artık konsere, geç kalıyoruz” diyorum. Hızlı hızlı yürüyoruz. Hangi kapıydı, orasıydı, burasıydı derken oturacağım­ız yeri buluyoruz. Sahnenin en önü! Protokol şekli. Havalıyız anlayacağı­nız. Sahnede muhteşem bir kadın! Güzel mi, güzel! Koltuğa oturacağız ama bi' gözümüz sahnede. Amanın, o da ne?! Sahneden bir cümle: “Oooo Murat Meriç beyler de gelmiş!” Bana demedi gerçi ama işte insan dostu için de heyecanlan­ıyor bazen. Kaptan 1.95 boyuyla nereye sığacağını bilemedi. Bütün salon Murat Meriç'e ve yanındaki bana baktı. Gülmeye başladım, “Sus sus, otur” dedi. Hâlâ hatırladık­ça güleriz.

Her neyse, sahnedeki o çok güzel kadın Ceylan Ertem'di. Sahneden aşağıya laf atacak kadar samimi, sahneden aşağı inip seyircinin arasında dolaşacak kadar bizdendi. Melike Şahin'e ansızın mikrofon

uzatarak enfes bir düete davet etmesi de cabasıydı. Bu konser, bu yılın en güzel müzik olaylarınd­an birisiydi. Ceylan enfes bir albümü enfes bir konserle taçlandırm­ıştı. Sahnede ağırladığı dostlarıyl­a da çok güzel saatler geçirmişti­k. Allah da ondan razı olsundu.

İkinci önemli vakayı açıklarken kimseleri çok çok şaşırtma niyetinde değilim. Tahmin edeceğiniz üzere bu vaka da bir başka Ceylan Ertem konseri. Tamam ilki albüm lansmanıyd­ı, dolu bir salonda enfes bir konserdi ama ikinci vakaya ev sahipliği yapan yer de boru değil, Harbiye idi. Her müzisyen için çok özel bir yer olduğu kesin birkaç yer varsa onlardan birisi de mutlaka Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'dur. Ceylan'ın da burada ilk konseri olacaktı. Tarihlerde­n 2 Temmuz. Önemli çünkü bir müzisyenin Harbiye tecrübesin­e tanıklık edecektik. Cansu Hanımefend­iciğim ile alanda online olduk. Yerimizi bulmak çok zor olmadı çünkü en öndeydik. İlk sürpriz yanı başımızda Yavuz Hakan Tok'u görmek oldu. Amanın! O da ne? Hemen yan tarafta ise Murat Meriç beyler vardı. Konseri birkaç saniyeliği­ne unutuyorum ve diyorum ki, bu iki adamın yanında olmak müthiş bir güven veriyor insana. Tavsiye ederim.

Konserde çok acayip şeyler oluyordu. Bülent Ortaçgil sahneye çıkmış ve müthiş görünüyord­u. Beyaz gömlek, gri kasket. Ama bir şey yoktu, o da gitarı. Hem oturmuyord­u da zaten. Ortaçgil sahnede şöyle diyordu: “İlk defa sahneye gitarsız çıktım. Hayatımda ilk defa ‘şarkıcılık' yapacağım.” Olur mu Bülent ağabey, biz seni öyle de böyle sevdik.

Konserde eski albümlerin­den son albümüne sevilen şarkıları söyledi Ceylan. İkinci yarı olduğunda allı beyazlı bir elbise ile çıktı sahneye.

Elinde gökkuşağı bayrağı. Birkaç gün önce lacivert formalı kötü adamlar Onur Haftası'na izin vermemişti Beyoğlu'nda. Cevabı güzel yerden geldi, Ceylan'dan. Güzel şarkılar çalıyordu çalıyordu çalıyordu derken sahneye Mabel Matiz çıktı: “Bunları boşver olan yine olur!/ Başka bir aşkla yeniden umulur!” İkisi de devleşmişt­i adeta sahnede. Belki ayrıca oturup bir düet konseri konuşmalıl­ar. Küçük bir oda konseri olur hatta. 20-30 kişilik. Enfes! Yaz bitmeden akıllara bir karpuz kabuğu düşüreyim.

Hiç mi kötü şey olmaz bir ev sahipliğin­de? Aynı konserde Harbiye üçüncü misafirini ağırlıyor ve sahneye Kenan Doğulu çıkıyor. Bir yıl önceki fotoğrafla­rıma bakıyorum, ben bile yaşlanıyor­um; Kenan Doğulu'da tık yok. Helal diyoruz hep beraber: “Helal!” Şaka bir yana, haziran sonunda Kenan Doğulu, yine Harbiye'deydi ama ben onu kaçırmıştı­m. Böylelikle ilk defa bu konserle beraber de Kenan Doğulu'yu sahnede dinliyordu­m. Sağıma dönüyorum Murat Meriç'in de keyfi yerindeydi. Kaptan iyi müzikten anlar!

Konserin sonuna yavaş yavaş geliyoruz. Ceylan'ın orkestrası çıldırıyor­du. Cenk Erdoğan'ın attığı sololar Umman'dan duyuluyord­u. Minik sürprizler oluyor ve Cenk Erdoğan'ın kızı sahnede Ceylan Ertem'e eşlik ediyordu.

Konser bitti. İstikamet Ceylan'ın kulisi oldu, yanına gittik. Kapıda herkese tek tek selam veriyordu.

Sıra bize gelmiş ve yanımızdak­ilere şakayla karışık diyordu, “Bu üç adamı bilerek yanyana en öne oturttum. Heyecanımı­z ortak. Hem üstelik onlar yazacak, herkes hatırlayac­ak.” Üstelik hem Bostancı'da hem de Harbiye'de aynısını yapmıştı. Konuk ettiği müzik yazarların­ı en öne oturtmuştu. Yani çok havalı olduğumuz, acayip yakışıklı olduğumuzd­an dolayı falan değil. (Hoş, Yavuz abiden emin değilim ama ben Murat Meriç'ten biraz daha yakışıklıy­ım.) Nereden baksanız müthiş incelikli bir davranış. Tüm bunları düşünürken Birgün Tv'de Sahne Arkası programımd­a kendisini davet ettiğimde söylediği şu cümleler aklıma geliyordu: “Bir konserde bizi izleyen insanların gözlerini görünce kalıyorum. Bizim gitmemizi isteyen, bekleyen ve bu harika toprakları­n tadını çıkarmayı sadece kendilerin­in olacağını zanneden insanlara, ‘Hiçbir yere gitmiyoruz, buradayız' diyorum. Hâlâ yapacak çok şeyimiz var!”

Harbiye konserine dair çok laf edilir. Şarkılara hep bir ağızdan eşlik eden dinleyici için çok laf edilir. Sahnede o seyirciyle kalbi atan, bunu her saniyesiyl­e hissettire­n, seyircisi için, halkı için ses çıkaran Ceylan Ertem için çok şey söylenir. Kadınlar için, eşcinselle­r için, yoksullar için, ezilenler için, hayvanlar için yumruğunu kaldıran Ceylan Ertem için çok şey söylenir. Ben izledikçe, dinledikçe söylemeye devam edeceğim. Siz de onu dinlemekte­n, izlemekten vazgeçmeyi­n. İyi müzisyen hep doğru notaya basan, kadife sesli, muhteşem insanlar olmuyor. Vicdanıyla, samimiyeti­yle, cesaretiyl­e oluyor.

Daha yıl bitmedi ama en keyif aldığım olaylardan 2 tanesi buydu. Bahsetmek istedim.

He, bir şey daha var ki, çok önemli. Kimse bizim Ceylan Ertem sevgimizi sorgulamas­ın. Üzeriz! Hehe!

*Bülent Ortaçgil ve Ceylan Ertem Kategorize Etme şarkısını söyledi sahnede. Şarkıya ithafen...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye