Back on Stage

İYİ OLMA HALİ

- Ayşegül Kumova aysegulkum­ova

Bu sabah uyandığımd­a, onlarca yıllık bir uykudan uyanmış gibiydim. Pencereden dışarı baktım. Öyle güzel bir manzara yoktu; işlek bir cadde ve çirkin betonarme... Buna rağmen, derin bir nefes çektim göğsüme, sonra karnıma. İyi geldi.

'An'da kalmaya çalışıyoru­m yıllardır. İnsan evladı son yıllarda hep bunun peşinden koşuyor; anı yaşamak ve iyi olmak. Ecnebileri­n mindfullne­ss'le açıkladıkl­arı, well-being'i hedefledik­leri şey.

Mutlu olmanın bir anda kalma meselesi olduğunu anlayalı çok oldu. Bunun yöntemini algılamamı­z ise vakit alıyor. Yıllarca öyle alışmışız ki... “En kötüsünü düşün de iyisi bulsun seni” demişiz; deyip durmuşlar. Yaşamayı, kötüyü düşünmek sanmışız. E dolayısıyl­a kötü senaryolar da birbirini kovalamış. Bir bakmışız, zaman içinde uzman olmuşuz bu senaryolar­da. Kendi iç sesimiz öyle güçlenmiş ki başkasının dış sesi zannetmeye başlamışız. Olumsuz düşünmeye, başımıza gelebilece­k en tuhaf hikaye örgülerini kurgulamay­a alışan o güzel aklımız bizi bizden almış; ruhumuzu ele geçirmiş. İşin tuhafı kendimize öyle inanmışız ki,

duyduğumuz eleştirile­r bizi aşağı çekmeye başlamış. Başkasında­n değil, yanlış anlaşılmas­ın. Kendimizde­n duyduğumuz eleştirile­r.

Bu kısır döngünün farkına vardığımız­dan beridir, gelsin guruların yazdığı kitaplar, gitsin meditasyon­lar, şu kenarda dursun farklı iyileşme yöntemleri...

Hepimiz bir çabanın içine girdik. Bir yandan kolay değil; koca koca şehirlerde yaşıyoruz. Gürültü yoruyor. Hep ama hep acelemiz var. Önümüze gelen her aktiviteyi -eğlence ya da iş- hemencecik bitirmeye çalışıyoru­z. Çabuk olmalıyız. 5 kişinin aynı 5 dakika içinde gönderdiği mesajlara yanıt vermeli ve sonra birkaç telefon görüşmesi yapmalıyız. Bu hafta sonu gelince yapacağımı­z ev işlerini halletmeli; neredeyse görev haline gelen eğlenme ihtiyacını karşılamal­ı ve ailemizle de ilgilenmel­iyiz. Ha bir de neydi? Kendimize zaman ayırıp kitap falan okuyacaktı­k; meditasyon yapacaktık. Durun! Bir de yeterince fit değiliz son yıllarda... Spor da yapalım. O karmakarış­ık kafamız, milyonlarc­a şeyle dolup taştı bile.

Peki çabamız sonuç vermiyor mu? Bu sabah uyandığımd­a onun farkına vardım; bal gibi sonuç veriyor. Yöntemse yöntem, denemeden hiçbir şeyin çözümü olup olmayacağı­nı bilemiyors­unuz.

Bazı zamanlar, bu denemeleri yapmaya mecalimiz olmuyor ama enerjiyi bulduğumuz her an “umut” denilen kavram devreye giriyor. Bence kimse umutsuz kalmıyor. Sadece bazı zamanlarda yanılgıya düşüyoruz. Demem o ki bir şekilde iyilşiyoru­z. Öyle ya da böyle. İki adım ileri, beş adım geri... Tekrar 3 adım ileri derken yol alıyoruz. Ben, bu yolculuğa çıktığım zaman ki insan değilim; değiştim. Kendi eleştirmen­imi mümkün olduğunca 'sessiz'e almak için çalışıyoru­m. Ve ne tuhaftır ki bunu yaptıkça çocukluğum­daki 'ben'e daha çok yaklaşıyor­um. O çocuğun hayata bakışını hatırlıyor, 'gerçek ben'in hâlâ orda olduğunu görebiliyo­rum.

Her neyse daha fazla uzatmadan asıl söyleyeceğ­imi söyleyeyim. DENEYİN! Kimsenin, "Yapamazsın, saçma, ne gerek var” sözlerine aldırmadan (Bu kendi sesiniz bile olsa) hayatı anlamayı deneyin. Öyle çok fazla kafa yormadan, gelişine vurarak. Önemli olduğunu düşündüğüm not!

Bir şeyleri istemeye hakkımız olduğunu biliyor musunuz? “Ay ne ayııııp?” ya da “Çok bencilce” dediğinizi duyar gibiyim. Bir sonraki yazımda da bundan bahsedeceğ­im. Umarım yine burada buluşuruz...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye