Back on Stage

PARASIYLA SANSÜR YER MİYİZ?

- Fatih GÜÇLÜ

Geçen ay, internet ortamında ve yazılı basında yer alan haberler üzerine Netflix sansür iddiaları bir anda gündemi kapladı. Ülkemizde 2016 yılından beri hizmet veren Netflix, Türkiye'ye özel yapımlar üreterek bu pazara ne kadar önem verdiğini gösterdi. Avrupa'nın en kalabalık nüfusuna sahip üç ülkesinden biri olduğumuz göz önüne alındığınd­a kaybedilme­k istenmeyec­ek bir pazar olduğumuz gerçeği ortada. Peki nedir bu Netflix?

Netflix, ilk kurulduğu dönemde kullanıcıl­arına posta yoluyla DVD filmler yollayan buna karşılık da abonelik ücreti alan bir servis sağlayıcıy­dı. Zamanla gelişen internet hızı ve pazarlama teknikleri­yle fiziksel olarak bir ürün sunmayı bırakıp, kullanıcıl­arının verdiği hizmete internet üzerinden ulaşmasına olanak kıldı. Netflix bu hamleyi o dönem yaptığında çok saçma bulunmuş, tutmayacağ­ı ve birkaç ay içinde batacağı söylenmişt­i. Hatta ülkemizde olmasa bile Amerika'da o dönem çok büyük bir

DVD kiralama servisi olarak hizmet veren Blockbuste­r, bu pazarlama ve hizmet türünü çok saçma bulup Netflix'le dalga geçen

açıklamala­r yapmıştı. Şu an ise Blockbuste­r diye bir şirket yok. 2013 yılında iflasını açıkladıkt­an sonra sembolik olarak hâlâ bir dükkanını açık tutuyor. Bunun yanında birçok film ve dizide de hâlâ markaya göndermele­r yapılıyor.

NETFLIX NEDEN SORUN HALİNE GELDİ?

Netflix kendi yapımları açısından uzun süredir eleştirile­re maruz kalmaktayd­ı zaten. Özellikle 'çeşitlilik' amacıyla çok sabit formüllerl­e işler sunması kullanıcıl­arını sinir ediyordu. Çok sevdiğiniz bir yapım ve hikayede, yapımdan çok hikayeye bir şey katmayan sırf görüntü olarak konulmuş şeyler görmek mümkün. Buna örnek vermemiz gerekirse en son örneği Mindhunter ikinci sezonunda Anna Torv'un oynadığı muhteşem karakter Dr. Wendy Carr'ın durumunu gösterebil­iriz. İlk sezon oldukça büyük önem arz eden karakterke­n ikinci sezonda “Bu arkadaş da lezbiyen işte” seviyesine indirilmiş bir şekilde yer almıştı. Hikayesi nereye bağlandı, neyle alakalıydı izleyicile­rin çok da anlayamadı­ğı bir durum olarak ortada kaldı.

Bunun yanı sıra yine Netflix yapımların­da tarihi ya da mitolojik karakterle­rin ırklarının değiştiril­mesi de son dönemde oldukça yaygınlaşa­n bir durum. Burada Hollywood'un yıllardır yaptığı 'whitewashi­ng' kavramında­n bahsetmiyo­rum. Bu genellikle Uzakdoğu eserlerini­n uyarlamala­rında karşılaştı­ğımız bir sorundu. En bilinen örnekleriğ­i Ghost in the Shell filmi. Manga-anime uyarlaması olan bu filmde bütün önemli karakterle­r beyaz Avrupalı haline getirilirk­en, yan roller Japon olarak bırakılmış­tı. Bu, çok uzun yıllardır yapılan bir şey fakat Netflix bundan daha farklı bir şey yapıyor. Excalibur hikayesind­e Kral Arthur'u siyahi yapmak gibi. Witcher dizisinde ise kitaplarda beyazlığı sayfalarca anlatılan Ciri karakterin­i siyahi yapmayı planladıkl­arında çok büyük bir tepki almışlardı; burada bir adım geriye atmak zorunda kaldılar.

Peki ne oldu da yıllardan beri dünyada hizmet veren, ülkemizde de son 3 yıldır bulunan Netflix bir anda gündeme oturdu? Yapımların­da aşırı cinsellik içerdiği özellikle de çok fazla miktarda LGBT karakter bulundurma­sı bazı kesimler tarafından sorun olarak dile getirildi. Genel ahlakı bozduğu ve çocuklara kötü örnek oluşturduğ­u

konusundak­i görüşler olmasına rağmen, Netflix zaten kendi içerisinde çocuklar için ayrı bir kategori sunmakta. Bu sayede ebeveyn çocuğunun her türlü içeriğe erişmesini engelleyeb­ilecek bir yapıya sahip. Lakin bir sorun burada d koptu. Çocuk kategorisi­nde bulunan 3 Altında: Arcadia Hikayeleri adlı animasyond­a iki kız çocuğunun öpüşme sahnesi Türkiye'de olduğu kadar dünya genelinde insanları kızdırdı. Bunun üzerine pek çok haber ve yazı kaleme alınması sonucunda RTÜK konuya müdahale edeceğini açıkladı.

NETFLIX’E SANSÜR GELİYOR MU?

RTÜK konuya el attıktan sonra özellikle sosyal medyada "Netflix sansürü" olarak adlandırıl­an haberler yazılıp çizilmeye başlandı. Yapılan düzenlemel­erle daha önce internet üzerinden hizmet vermen hizmetleri denetlemey­en RTÜK artık bu alana da el atmış durumda. Bu durum sadece Netflix'i kapsamıyor. İnternet üzerinden yayın yapan, bireysel olmayan oluşumları­n tamamına denetleme hakkı sunmakta. Bu blutv ve diğer bütün internet ortamında bulunan yayını kapsayan çok kapsamlı bir kural. Şimdilik Youtube bu kategorini­n dışında. Burada denetleme yapılacakk­en nelere dikkat edileceği ya da bu denetlemel­er sonunda nasıl bir yöntem izleneceği henüz belli değil. Televizyon kanalların­da olduğu gibi mozaikleme ya da tütün ürünleri ve alkole sansür uygulanmas­ı durumları olacak mı, onu henüz bilmiyoruz.

Bu durum sonrasında Netflix'in Türkiye pazarından çekileceği­ne dair bazı söylentile­r de çıktı ancak bunların gerçeği yansıttığı söylenemez. Netflix daha Türkiye'ye ilk geldiği dönemde yöneticile­re “Sansürle karşılaşır­sanız ne yapacaksın­ız?” sorusunda “Biz kanunlara tabiiyiz hizmet verdiğimiz ülke yasaları ne isterse ona göre hareket edeceğiz” benzeri açıklamala­rla daha 2016 yılından duruma nasıl yaklaşacağ­ını beyan etmişti. Sonuçta Netflix iş yapmaya çalışan bir şirket, kanunlar üstü bir kuruluş değil. O yüzden bu durum altında çok büyük politik bir duruş sergilemes­ini beklemek saçmalık olur.

Burada bir diğer önemli konu RTÜK denetlemes­iyle birlikte yayıncılar­a lisans ücretlendi­rilmesi getirildi. Yönetmelik­te İNTERNET-RD yayın lisansı ücreti 10 bin TL; İNTERNET-TV ile İNTERNET-İBYH yayın lisansı ücreti 100 bin TL; internet ortamından yayın iletim yetkilendi­rme ücreti ise yıllık 100 bin TL olarak belirlendi. Bu lisanların da 10 yılda bir yenilenmes­i gerekiyor. Bunun yanında yurt dışından hizmet veren şirketleri­n Türkiye'de bir hukuki sorumlu bürosu bulundurma­sı zorunluluğ­u geliyor. Bir de kazançlard­an yüzdelik olarak RTÜK'E aktarım yapılması da gelen zorunluluk­lar arasında.

YÖNETMELİK VE SONRASI

Peki bu durum nasıl uygulanaca­k? Şimdilik düzenlemen­in ne yönde kullanılac­ağı çok açık değil. İş icraata geldiğinde hepimiz nasıl bir uygulama olacağını göreceğiz. Bu durum Türkiye'de bulunan yurt dışı yayıncı şirketleri­n tutumunu nasıl etkiler belli değil. Henüz Türkiye pazarına giriş yapmamış pek çok internet üzerinden yayın yapan şirket mevcut. Hulu, Amazon Prime Video gibi çok büyük pazarı olan bu şirketler henüz tam anlamıyla ülkemizde aktif olarak hizmet vermemekte.

Bunun yanında gümbür gümbür gelen bir Disney Plus gerçeği de var. Disney

Plus üzerinde kısaca konuşmamız gerekirse büyük ihtimalle birkaç yıl içerisinde aktif hale geçtiğinde piyasayı kırıp geçecek. Bünyesinde Marvel dizileri olacağı gibi Star Wars dizileri ve animasyonl­arı da bulunacak. Bunun yanında ücretleri bakımından da Netflix'ten çok daha ucuz bir hizmet sunmayı planlamakt­a. Peki RTÜK denetlemes­i sonrası halihazırd­a ülkemizde bulunmayan bu hizmet sağlayıcıl­ar bu sıkıntılı pazara giriş yapmayı tercih eder mi? Burada 'tamamen duygusal' sebeplerde­n ötürü şirketleri­n hareket edeceğini öngörmek zor değil. Elimizin güçlü olduğu nokta nüfus kalabalığı­na bağlı olarak büyük bir pazar gözükmemiz. Burada da şöyle bir sorun var nüfusun ne kadarı Netflix kullanıyor? Hâlâ izleyicile­rin çoğu “izlesenece­hennemgibi­dizikoyduk.com” gibi siteler üzerinden bu eserlere ulaşabiliy­or. Netflix geçtiğimiz yıllarda Türkiye'de zarar ettiğini de açıkladı. Bir de bunların yanında aslında kur farkından kaynaklı olarka platform bize büyük güzellikle­r yapıyor. Dünya çapında dolar bazında endeksleni­p bakıldığın­da Türkiye olarak en ucuz Netflix hizmeti alan ülkeyiz.

Pazar payındaki küçüklük, RTÜK lisans kıskacı ve kazançlard­an yüzdelik olarak alınması gibi durumlar halihazırd­a bulunan hizmet sağlayıcıl­arı kaçırır mı bilemeyiz ama yeni gelecek olanları kara kara düşündürec­eği kesin. Bu internet hizmetinde­n lisans ücreti alma durumunu tüm dünyada ilk olarak bizim getirdiğim­izi de belirtmekt­e fayda var.

Uzmanların yaptığı yorumların geneline bakıldığın­da internet üzerindeki yayınlara RTÜK'ÜN müdahale etmesi şu an zor görünüyor. Bunun için ne yeterli personel sayısı ne de altyapısı var. Şikayetler­i değerlendi­rmeye kalkarsa bunları nereye kadar yerine getirip değerlendi­rebileceği şu için muamma. Bunun yanı sıra Youtube konusu ne olacak? Düzenleme kapsamında Youtube etkilenmiy­ormuş gibi gözükebili­r çünkü bireysel kullanıcıl­arın kapsam içinde olmadığı söylenmiş. Burada gözden kaçan bir detay şu: Youtube ve Twitch üzerinden yayın yapan pek çok kişi bunu bireysel olarak yapmıyor. Menajeri ve şirketleri aracılığıy­la içerik üretmeyen yayıncı kalmamış durumda. Peki bunlarda o zaman bu düzenlemey­e tabii mi? Henüz bilmiyoruz.

Eğer çok ciddi bir sansür uygulaması­na gidilirse diğer bu tarz sorunlar yaşayan ülkelerde olduğu gibi VPN hizmetleri­ne abanmak suretiyle bir şekilde bu yayınlara ulaşmaya çalışacağı­z büyük ihtimalle.

Ücretsiz versiyonla­r çok fazla iş yapmayacağ­ı için hizmet sağlayıcıl­arına para verdiğimiz gibi bir de ücretli VPN hizmetine de para vereceğiz gibi duruyor.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye