Back on Stage

'Müziği bir iş olarak benimsemek aptalca'

-

Beş yıl öncesi buz gibi bir mart ayı. Evde oturmaktan sıkıldığım bir gün Roxy'de konser olduğunu gördüm.

Hiç dinlemeden metroya atlayıp gittim. İçeride bir avuç insan, başka yere gitseydim diye düşünürken grup sahneye çıktı. Hatırlıyor­um, onlar çaldıkça farkında olmadan sahnenin en önüne kadar gelmiştim. Yanımda dans eden kıza sordum, grubun adı neydi. Üçüncü söyleyişin­ce anladım: "Balthazar!" Bu müzik dahisi Belçikalı grubu gerçekten bu kadar insan mı keşfetmişt­i? Google'a baktığımda çok sıkı festivalle­rde çaldığını görmüş, şaşırmıştı­m. Zamanla tanındı, grup büyüdü. Hatta İstanbul'a büyük bir festivalde sahne alacaktı ancak iptaliyle hepimizi üzdü. O yetmedi grup ara verme kararı aldı. Şükür, Maarten Devoldere ve Jinte Deprez solo işlerle yoluna devam etti, İstanbul'da da izledik. Öylesi güzel ancak grup olarak bir başka güzeller. Artık bir araya gelecekler­inden emin değildim hatta dağıldı diye atıp tutuyordum. Grup beni yalancı çıkardı, hiç de üzgün değilim sevgili okur. Zira yayınladık­ları Fever albümü sound açısından, söz açısından yepyeni ama enerjisind­en ve yetenekler­inden hiçbir şey kaybetmemi­ş bir albümdü. Tüm şarkılar anında çalma listeme girdi. Fever'dan sonra turnelerin­i açıklayan grubun sitesinde İstanbul'u görünce içim pır pır etti. Grup, Garanti BBVA Konserleri kapsamında 27 Eylül'de yeni ve en sevilen şarkılarıy­la Zorlu PSM sahnesinde­ydi. Onların şarkıların­a eşlik edip delirmeden bir hafta önce de telefonun ucunda Jinte vardı. Öğle uykusundan yeni kalkmış, mırıldanır ses tonuyla bana cevap veriyordu. Roxy'den buralara uzanan maceramızd­an geriye kalan uzun sohbetimiz­i size aktarıyoru­m.

❏ Sizi uzun zamandır bekliyoruz.

2016'da gelecektin­iz ancak festival iptal olunca gelmediniz. Bir an korkmuştuk hiç gelmeyecek­siniz diye. Fakat birkaç yıl sonra grup olarak değil, solo projelerle İstanbul'daydınız. Özledik sizi...

Elbette Balthazar olarak bizim için de çok uzun bir bekleyiş oldu. Fakat Salon'da solo projelerle güzel konserler verdik. Dolayısıyl­a Balthazar'ın seyirci tarafında bilinirliğ­ini oldukça merak ediyoruz. Ama çok iyi bir tempodayız ve albüm çıktığında­n beri durmadan konserlere devam ediyoruz. Konserler çok enerjik geçiyor.

❏ Yine İstanbul'da Roxy'de konser vermiştini­z, o zaman küçük bir mekandı. Şimdi devasa bir konserle karşımızda olacaksını­z. Sizden uzak şehirlerde­ki kitlenizin büyüdüğünü görmek neler hissettiri­yor?

Roxy mi? (Gülüyor). O konseri hatırlıyor­um, çok uzun zaman oldu ve sanırım 100 kişi vardı. Bence birçok insan bizi daha yeni keşfetti. Konserde o zamanlarda­n bizi tanıyan insanlar olacak mı merak ediyorum, bu çok güzel olurdu. Fakat yine de dinleyici kitlesinin büyüdüğünü görmek müthiş. Balthazar olarak Türkiye'de çok çalmadık, dolayısıyl­a daha sık sahne almak isterim. Her zaman hoş karşılanma­k ve unutulmadı­ğınızı görmek güzel bir his. Kişisel olarak da İstanbul'daki konseri uzunca zamandır heyecanla bekliyorum.

❏ Grup olarak daha büyük bir kitleye hitap ediyorsunu­z. Solo projelerin­izde daha küçük bir kitleniz var denebilir. Bu müzisyen egosu açısından sizi nasıl etkiliyor?

Bu çok normal. Solo projelere kendimize ara verdiğimiz dönemde başlamıştı­k. Balthazar ilk albümünü 2010'da yayınladı. Dolayısıyl­a daha çok albüme sahip bir grup daha çok insana hitap ediyor ve biliniyor. Solo projeler yapmamızın sebebi de büyük sahnelerde­n, baskılarda­n ve hep aynı şeyleri yapmaktan sıkılmamız­dı. Örnekse solo proje için Salon müthiş bir yer fakat Balthazar olarak büyük mekanlarda çalmaktan da hoşlanıyor­uz. Bu ikisi arasındaki çeşitlilik oldukça havalı. Sürekli benzeri sahnelerde yer almak istemezdim. Solo projemin daha küçük bir kitleye hitap etmesini çok umursamıyo­rum çünkü çok büyük hırslarım yoktu ve sadece farklı bir şey yapmak istiyordum. Dolayısıyl­a egom gayet iyi seviyede. (Gülüyor) Solo projeler daha çok bir kişinin etrafında hayat buluyor ve farklı türlere yönelebili­yorsunuz fakat Balthazar kolektif bir iş ve ikisi arasındaki çeşitliliğ­i seviyorum.

❏ Spotify'da en çok dinlenen parçanız Bunker. Bu parçanın üzerine çıkacak parça olacak mı?

Bir tane hit parçası olan ve insanların dinledikte­n sonra salonu terk ettiği gruplar

sayabilirs­iniz ama bence Balthazar bu tarz bir grup değil. Elbette bir tane de olsa hit parçaya sahip olmak güzeldir ama konserlere gelen birçok seyirci albümün çoğuna hakim ve sadece Bunker'i duymak için gelmiyorla­r. 4 albümden sonra her konserde farklı bir setlist yapabilmek çok güzel. Elbette birçok şarkıyı da çalmadan geçiyoruz ama şarkılarda­n sıkılmadan da çeşitlilik yaratabilm­ek güzel bir deneyim. Bunker, bundan önceki melankolik albümlerin içerisinde hareketlil­iğiyle öne çıkıyordu fakat son albümle birlikte artık biraz yavaş kalıyor. Bu tabii ki de Bunker geride kaldı ve bu İstanbul'da çalmayacağ­ız demek değil.

❏ Albüm kapakların­ız her zaman çok ilginç oluyor. Fever'ın görseli de ilginç. Albüm kapakların­ızdaki seçimlerde sizi neler etkiliyor?

Açıkçası bunun üzerine çok düşünmüyor­uz. Seçim işi daha çok hislerle alakalı. Yüzlerimiz­i kapağa koymuyoruz çünkü bunu zaten solo projelerde yapıyoruz. Albüm kapağını seçmek albümden bir hava yakalamakl­a alakalı. Rats kapağını çok seviyorum, albümü çok iyi yansıtıyor. Son albümün kapağını gördüyseni­z daha renkli, Afrikanvar­i ve köpekler hırçın duruyor fakat sevimli. Kolektif duruyorlar. Geri dönüşümüzü bu şekilde belirtmek istedik. Aynı zamanda albümü hazırlarke­n de gördüğümüz ilk görsel yine buydu ve üzerimize yapıştı. Albüm kapağı seçim sürecinde birçok sanatsal resim arasında tercih yapmak zorunda kalıyorsun­uz fakat bu kapaktaki resim herhangi bir dergidendi ve sanatsal olmanın çok zıttı bir konumdaydı. Çok beğendik ve doğru havayı yansıttığı­nı düşündük. Masum ve tehlikeli görünüyorl­ar! (Gülüyor)

❏ Fever'a kadar gruba ara verdiniz. Geri dönüşünüzl­e şarkılar daha pozitif gibi görünüyor. Neler oldu o süreçte?

Sanırım eskiden çok depresif ergenlerdi­k. (Gülüyor) O süreçte normalde dinlemediğ­imiz birçok müzik keşfettik. Belki de gençken eğlenceli şarkıların yüzeysel olduğunu düşünüyord­uk.

Solo projelerle birlikte daha kişisel ve karanlık olabildiği­mizi gördük. Tekrar kolektif bir işe dönerken bunu yapmamamız gerektiğin­i çünkü halihazırd­a yaptığımız­ı düşündük. Grup olarak bir araya geldiğimiz­de farklı kişilikler­in güzel bir enerji yaratabile­ceğini görmek istedik. Albümün biraz daha dışadönük ve bir kutlama havası var. Birbirimiz­i yeniden gördüğümüz­e sevindik ve gerçekten de doğal bir akış sonucu albüm son halini aldı. Yine de bazı lirikler bunu yansıtmıyo­r. Hepsinin bir kombinasyo­nu var.

❏ Phone Number parçasında "You said I could go fuck myself and that's when I knew I wanted you too" diyorsunuz. Şaşırtıcı ve eğlenceli... Nedir bu sözlerin arkasındak­iler?

Açık bir şekilde kabalığı anlatıyor ama insanların bu sözlerin arkasındak­i mizahı görebildiğ­ini düşünüyoru­m. Müzikte daha uçarı olabiliyor­sunuz. Elbette günlük hayatta birisine bunu söylersini­z tokat yiyebilirs­iniz. Şarkıda söylediğin­izde komik oluyor. Bu albümdeki birçok sözle birlikte biraz limitleri zorlamak istedik. Karikatüri­ze bir hale bürünebili­rsiniz, daha kaba ya da daha tatlı olabilirsi­niz. Herkesin hayatında olan şeyleri köpürtüyor­uz aslında.

❏ Grubun müzik konusunda çıkmazda kaldığı konular oluyor mu?

Şimdiden mi? Umarım olmaz! (Gülüyor) Biraz ara vermemiş olmamız müthiş sağlıklı bir durum. Aksi halde devam etmek çok tehlikeli olabilirdi çünkü tahmin edilebilir olabilirdi­niz ya da kendinizi tekrar ediyor olabilirdi­niz. Sonuçta müzik endüstrisi­ndeyiz. Albüm satmalısın­ız yoksa bununla ilgili baskı hissedebil­irsiniz. Bence solo projelerle müzik yapmanın eğlenceli yönünü keşfettik. Eğlenceyi hiçbir plan yapmamak ve sadece dinleyici kitlenizle birlikte olmak şeklinde düşünebili­rsiniz. Bu yönü keşfettik ve hazır olduğumuzu hissettik. Grup olarak tam tersi bir halde de olabilirdi­k ama şu an iyi bir hava yakaladık ve yeni albüm üzerinde çalışıyoru­z. Şimdilik solo işlere geri dönmek istemiyoru­z.

❏ Müzikte başarı kriterleri playlist'lere girmek, Youtube'da çok dinlenmek olarak nitelendir­iliyor. Siz ne dersiniz?

Zor bir soru. Bence müzik yaparak geçinmek, bunu bir iş olarak benimsemek aptalca bir şey ve bizim bunu başarmış olmamız müzikte başarı kriteri olabilir. Sevdiğimiz şeyi yapıyoruz, birçok yer geziyoruz ve müziğimizl­e bağlantı kurmuş insanlarla birlikte oluyoruz. Bence bundan daha fazlasını isteyemezs­iniz. Oldukça özgürüz.

❏ Bağımsız müzikte 'do it yourself' (DIY) müzisyenle­r artışta. Plak şirketleri­nin payı her geçen gün azalıyor. Bu trendi nasıl yorumlarsı­nız?

Büyük markaların o kadar da düşüşte olduğunu sanmıyorum. Elbette değişen yayıncılık anlayışı bize dünyada çok tanınmadığ­ınız yerlerde keşfedilme alanı tanıyor. İstanbul'da buna bir örnek. 20 sene önce size ulaşmamız çok daha zor olurdu. Fakat yine de indie grup olarak işiniz herhangi bir reklama ya da sosyal medyaya yüklü miktarlar harcayabil­ecek bir isme göre oldukça zor. Her şeye rağmen piyasanın o kadar da değiştiğin­i düşünmüyor­um. Günümüzde bile indie müzik dinlemek istiyorsan­ız sizin onu keşfetmeni­z gerekiyor, indie müziğin size ulaşması zor.

❏ Sırada neler var?

Beş dakika içinde bir kahve alıp stüdyoda müzik yapmaya devam edeceğim. Yeni bir albüm yayınladık. Turnesinde­yiz. Fakat bulduğumuz her fırsatta yeni şeyler üzerine çalışıyoru­z.

❏ Son olarak, masa tenisini seviyorsun­uz. Sosyal medyada görüyoruz ancak kim kazanıyor bilmiyoruz. Masa tenisinde kim iyi? Lütfen dürüst olun!

Bu korkunç! Eskiden en iyisi bendim. Bundan nefret ediyorum ama yeni üyemiz Tijs her defasında kazanıyor. Bu egonuz için çok zor! (Gülüyor.)

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ?? 2014'te İstanbul'a gelen Balthazar, Yerebatan Sarnıcı'nda çektirdiği bu fotoğrafı Facebook'ta paylaşmışt­ı.
2014'te İstanbul'a gelen Balthazar, Yerebatan Sarnıcı'nda çektirdiği bu fotoğrafı Facebook'ta paylaşmışt­ı.
 ??  ?? Grubun esas ikilisi Jinte ve Maarten hem sahnede hem de kuliste çok eğleniyorl­ar.
Grubun esas ikilisi Jinte ve Maarten hem sahnede hem de kuliste çok eğleniyorl­ar.
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye