Albüm kritiği öldü mü?
Sevgili okur, halihazırda müzik yazarlığı dosya konusu yapmışken Vice'ın 2016 yılında yayınladığı yazının özetini sizlere geçmek istedik. Uzunca kaleme alınan yazıdan notlar...
1970 yılının Şubat ayında, Birmingham'dan küçük bir grup isim albümlerini yayınladı. ABD'YE kadar ulaştıktan sonra Lester Bangs adındaki müstesna müzik yazarı, Rolling Stone dergisinde yayınlanmak üzere albümün beş paragraflık değerlendirmesini yazdı. 575 kelimenin içinde bir tane bile pozitif kelime yoktu. Bahsi geçen albüm ve grup da, dünyayı sallayacak olan Black Sabbath'tı... Metal müziği doğuran, sonradan Rolling Stone'ın Gelmiş Geçmiş En İyi 500 Albüm listesine 238'inci sıradan alacağı albüm yani.
Albümü eleştiren tek kişi Bangs değildi gerçi. Pek çok eleştirmen albüme sert davranmış, olaylar grubun gitaristi Tommy Iommi'nin bir otelde eleştirmenlerden biriyle yumruk yumruğa kavga etmesine kadar yükselmişti. Neden peki? Olayın 1970 yılında olduğunu unutmamak gerek. İnternet öncesi, MTV ve radyonun döneminde albüm kritikleri hayranlar için kıymetliydi. Toplumun görüşünü belirler ve albüm satışını doğrudan etkilerlerdi. Sanatçıların müzik yazarlarına takması normal karşılanabilirdi. Black Sabbath'ın ilk solisti Ozzy Osbourne da yıllarca Bangs'i unutmamış, otobiyografisinde bile uzunca bir yer ayrılmış...
Bangs de son röportajında bir eleştirmen olarak rolünün az olduğunu iddia etmiş. "Bir kaydı radyoda duymanız, okuyacağınız herhangi bir şeye göre satın almanızı çok etkiler. Çoğu insan hiçbir şey okumuyor bile" demiş.
Vice'ın haberine göre, Black Sabbath albümü hakkındaki yorumları talihsiz olsa da Bangs'in haklı tarafları olabilir. Dijital stream uygulamalarının güç kazanmasıyla, milyonlarca parça parmak uçlarımızda. Eğer dinleyici kendi kulaklarıyla karar vermeyi de yeğliyorsa, hâlâ bir albüm kritiğine ihtiyacımız var mı?
2000'ler medya dönüşümüne de sahne oldu. İnternette yazmanın havalı bir şey olmasını izledik, Bir sitede yazmak ya da bir blog sahibi olmak çok etkileyici bulunuyordu. Buralardan çevrelerini etkileyen 'kanaat önderleri' çıkıyordu. İşleri büyütenler de oldu, Pitchfork yıllarca kıymet verilen eleştirilerin yapıldığı bir yer oldu mesela, 2015'te de ciddi rakamlara satıldı. Döngü sürüyor, Pitchfork gibi platformların kritikleri saygın kabul ediliyor ve bir albumün ömrü üzerinde cidden etkileri olabiliyor. 'Yeni en iyi' gibi bir listede adınızın görülmesi size inanılmaz tanınırlık gelirebilir ,di...
Ancak okunma ve okuyucu sayıları, onlar için bile tartışmalı. 2007'den beri Pitchfork'a albüm kritği yazan
Ian Cohen de endüstrideki değişimin kritikleri etkileyeceği fikrine katılıyor.
"Bir listede görünürdünüz ve bir anda kariyeriniz coşardı. Bu artık bitti" diyor. Twitter gibi platformlardan sürekli ses çıkıyor, kritiklerin 'midas dokunuşu' da kayboluyor anlaşılan. Ancak başka bir sorun, tüm bu ses kalabalığı içinde 'dinlemeye değer' müziği bulmanın çok zor olması.
Topladığımız tüm bilgi kırıntılarına bir çekilip geniş açıdan bakınca, 'eşikbekçi'lerine ihtiyaç tamamen kaybolmamış görünüyor. Bir şeylerin değiştiği kesin ama her halükarda, bizim bu tip yorumları yapmaya yönelik çekincemiz sürüyor. Belki de en iyisi budur, yoksa insan kendini dünyaca ünlü müzisyenleri küsüratlı puanlarla sıralarken bulabilir.