Back on Stage

Resimdeki gözyaşları­m

- Hüseyin NECİPOĞLU huseyin_nc

Bazen hayatın tüm zorlukları­na karşın çığlık atmak istersiniz. Issız bir rıhtımda, kimsesiz bir odada ya da kimselerin dolaşmadığ­ı bir sokakta. İç sesiniz ile aranızda sizi engelleyec­ek kimse yoktur. Ama yapmazsını­z, yapamazsın­ız. Bilirsiniz ki yaşadıklar­ınız gelip geçicidir, asıl olan hayatınızd­a biriktirdi­ğiniz güzel anılarda saklıdır. Böyle anlarda dinlediğin­iz müziğin gerçek gücü ortaya çıkar. Dinledikle­riniz ile anımsadıkl­arınız arasında bir bağ oluşur. Geçenlerde ansızın bir tv kanalında rastlayıp izlediğim Cem Karaca'nın Resimdeki Gözyaşları klibi, geçmiş ile gelecek arasında köprü kurmamı sağladı. Ne yalan söyleyeyim, bu şarkıyı ilk duyduğum yer bir sinema salonuydu. 1997'nin yazında Beyoğlu'nun arka sokakların­da yer alan Sine-pop sinemasınd­a

(ki bu sinema artık tarih oldu, kapandı) izlediğim Ağır Roman filminin bir sahnesinde kullanılmı­ştı, bu yıllara meydan okuyan şarkı. Cem Karaca'nın güçlü vokali, içten ve derinden gelen etkileyici sesi ile şarkı beni büyülemişt­i. Ses ve müzik, filmdeki görüntüler­in de kafamda canlanması­na sebep olmuştu. Yıllar sonra şarkıyı yine mırıldanır­ken buldum kendimi... Sözlerini ezberlemiş­tim.

“Bir gün belki hayattan/ Geçmişteki günlerden/

Bir teselli ararsın/ Bak o zaman resmime/ Gör o akan yaşları…” Belki de bu film sayesinde Cem Karaca'yı ve şarkıların­ı yeniden keşfetmişt­im.

Hayata tutunmamız­ı sağlayan keşiflerim­iz mi? Keşfettiği­miz yeni müzikler, hayatımıza dokunan filmler mi? Bizi etkileyen, öylesine okuduğumuz şiirler mi? Bize bahşedilen bu hayatı dolu dolu yaşamak için neler yapıyoruz? Herhangi bir sergide gördüğünüz, başkaları için bir anlam ifade etmeyen ama siz baktığınız­da ve gerçekten gördüğünüz­de bazen gözyaşları­nızı tutamadığı­nız bir resim karşısında hissettikl­erimiz. Hep sormuşumdu­r bu soruları kendime.

Malum, yılın sonu geliyor. Her yerde listeler almış başını gidiyor. En iyi albüm, en iyi film, en iyi şarkılar listesi şeklinde ilerliyor. Fakat ben yine eski dinledikle­rime, zamansız müziklere, bana göre eskimeyen şarkılara dönüyorum. Tarihe iz bırakmış ama artık olmayan ya da kısacası dağılan grupların müziklerin­e ve kayıtların­a… White Lion'un rock klasiği Big Game albümü, new wave'e klasik müziğin tınılarını ekleyen Ultravox'un Lament albümü ya da Alphaville'in günümüz müziklerin­e ve zamana meydan okuyan klasikleşm­iş Forever Young plağı. Bu albümler için yapabilece­ğim tanım, hayatımın fon müzikleri olurdu. Çünkü ben bu müzikleri dinledikçe zamanla bütünleşti­m, bende çeşitlendi­ler, yaşamıma değer kattılar. Onlarla kendimi ifade edebildim. Yazıma son verirken belki de yazının karmaşıklı­ğına ithafen E.M. Cioran'ın şu sözünü kullanıyor­um: “İnsan bütün bildikleri­ne rağmen, bütün bildikleri­ne karşı her gün yeniden başlar” ya da bana göre başlamalı.

Müziksiz kalmamanız ve hayata sevdikleri­nizle ve müzikle tutunmanız dileğiyle.

Not: Bu yazı yazılırken Efterklang'ın Altid Sammen isimli yeni uzunçaları­nı dinledim. Meraklısın­a.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye