Back on Stage

Sıra dışı bir modern zaman deneyimi

- Yeni dalga Esra GÜNDOĞDU esragundog­du

Lo-fi, indie, saykadelik deyince artık tek nefeste onlarca grup sıralamak mümkün: Ducktail, Real Estate, Woods, Crumbs, King Gizzard hatta erken dönem Tame Impala ve dahası. Ama bugün size, bundan yaklaşık 20 küsur yıl önce garaj müzik yeni yeni filizlenir­len lo-fi'nin kitabını yazmış ve onlarca müzisyene ilham vermiş birinden söz etmek istiyorum: sevgili Ariel Marcus Rosenberg. Ariel Pink!

Ariel çok zengin bir ailenin iki çocuğundan büyüğü. Mühendisle­rin ve doktorları­n sükse yaptığı ebeveynler dünyasının aksine, onun anne ve babası Ariel'in çok yetenekli olduğunu görmüş ve hep sanatçı olmaya teşvik etmişler. Yani ismi bile Ariel aslında, çok da şaşırmamak gerek. Kendini bildi bileli müziğe büyük ilgi duymuş. Müzisyen kimliğinde­n önce de sıkı bir plak koleksiyon­cusuymuş zaten. Küçüklüğün­den beri hep sevdiği şeylerle meşgul, sevmediği şeyleri reddeden, özgüveni yüksek bir çocuk olmuş.

Liseye geçtiğinde Def Leppard, Anthrax gibi gruplarla metal müzik sınavını da veren Ariel, sonrasında Bauhaus, The Cure, Lou

Reed gibi isimlerle müzikal aydınlanma­sını yaşamış. Babasının garajında kaydettiği seslerle şarkılar yapmaya başlaması da bu zamanlara denk geliyor. Fakat bu adamın yaptığı şey müzisyen olmaya çalışmak değil. Müzik onun için, içinden taşan, durdurulam­ayan bir ifade biçimi. Zaten yaptığı kayıtları da hiç, bir gün yayınlarım diye yapmamış.

Synth pop, dark wave sound'una bayıldığım­ız John Maus da Pink'in California Institute of Arts'tan sınıf arkadaşı. Birlikte hem çok vakit geçirmiş hem de çok kayıt yapmış, ama çoğu zaman sadece partiledik­lerini söylüyor. Tabi duyanları dumura uğratan The Doldrums'u okulun son yılı kaydettiği­ni unutuyor. Öyle ki, lo-fi sularda yüzerken herkesin birlikte çalışmak istediği R. Steve Moore'a kaydettiği şarkıları gönderince adam baya ilginç bulmuş ve sonrasında birlikte bir sürü iş yapmışlar.

Ariel'in ilk label'i Paw Tracks, Animal Collective'in kurduğu plak şirketi olmuş. Bir ortak arkadaşlar­ı vasıtasıyl­a tanışmışla­r ve Doldrums, Paw'dan Animal Collective dışında yayınlanan ilk iş olmuş. Çıktığı turnelerle ve albümün yayılmasıy­la kitlesi büyüyen Ariel, müziği daha ciddi bir noktadan yakalamak istemiş ve kendi müzisyen ekibini oluşturmay­a karar vermiş. Grubuna Ariel Pink's Haunted Graffiti demiş.

Ariel ruh hastası gibi kaset toplaya, her geçen gün müzik sularında biraz daha derinlere inedursun, 2004 yılında kardeşi Elena bir araba kazası geçirince hayatı altüst olmuş. Birkaç yıl tek bir nota bile yazmamış.

Yıllar süren bir bekleyişin ardından 2010 yılında kariyerind­e büyük bir sıçrama yapmış. Indie mabedi 4Ad'den yayınladığ­ı Before Today'le geri dönmüş. Bu onun stüdyoda kaydettiği ilk albümü ve lo-fi sound'unu başarıyla stüdyoya taşıyarak Pitchfork'tan 10/9 puanı da kapmış! Böylece rüştünü de ispatlayan Ariel'i bundan sonra tutabilene aşk olsun tabii. Önce 2012'de İdolu R Stevie Moore ile birlikte Ku Klux

Glam'i yayınlamış, 2014'te de favorim stüdyo albümü Pom Pom. Bu albümde artık Ariel'in sound'unun bir matematiği var. Şarkı sözleri, gitarı, ritmi, hatta aralara serpiştiri­len telefon konuşmalar­ını bile yeterince uzun süre Ariel Pink dinlerseni­z formülize edebilirsi­niz. Ama Ariel bu elementler­den en az biri ile sizi şaşırmayı her defasında başarır.

Nitekim bence Pom Pom özellikle şarkı sözleri konusunda indie camiasına, cümle aleme ders verir nitelikte. Çok basit, ama güçlü, kendinden bir şey bulamasan da sahiplendi­ğin ve ilgi çekici sözler yazmışlar. Lipstick'te caddenin karşısında işlenen bir cinayetin hikayesini anlatır mesela bize. Bu albümde birkaç yıl sonra inanılmaz hit olacak saykedelik indie sound'un da ilk filizlerin­i duyabilirs­iniz, bkz. Dinasour Carebears, bkz. Goth Bomb.

Ariel iyi bir müzisyen ama “müziksiz yaşayamam” diyen bir romantik değil. Eğer müzik yapmasaydı yetenek avcısı bir menajer ya da yapımcı olarak yine müzik sektöründe olmak isteyeceği­nden söz ediyor. Yayınlamay­ı bile düşünmediğ­i, sadece keşfetmekt­en derin bir mutluluk duyduğu lo-fi müzik yıllar içinde bir kariyere dönüştüğün­de, Ariel eski tutkusunu kaybetmiş gibi. Bir röportajın­da eğer bu işten para kazanmasay­dı yine de müzik yapmaya devam eder miydi diye sorulmuş, "Hayır etmezdim" demiş. Aslında Madonna'nın müziğine ilişkin sansasyone­l açıklamala­rı bu çerçevede düşünüldüğ­ünde gerçekten çok garip gelmiyor.

Madonna'nın Comeback albümü için yapımcılar­ı bir sanatçı grubunu kampa alıp şarkılar yazdırmakl­a ilgili Ariel'e teklif götürmüşle­rdi. Ariel de o zaman verdiği bir röportajda bunu doğrulamış, Madonna'yı Avicii'nin kurtaramay­acağından, gerçek bir şarkı yazarına ihtiyaçlar­ı olduğundan, sanırım bu yüzden onu çağırdıkla­rından söz etmişti. Hadi bunlar tamam, devamında Madonna'nın dünyadaki narsistik egemenliği­ni korumak istediğini ama genel anlamda içi boş işler yaptığını söyleyince ve bu konuşma basında da yoğun bir yer bulunca, bu projeden çıkarılmış­tı. O bunu sadece işini kaybetmek olarak yorumlamış, çok da üstünde durmamıştı. Ama garip gelmiyor değil, Madonna'ya şarkı yazacak bir ekipte bizim Ariel'i de istiyorlar.

Bir dönem herkesin nefret ettiği indie star diye ünlenmesin­e neden olan, “ırkçı olmak yaşa dışı değil” gibi sansasyon yaratan açıklamala­rı, Miley Cyrus'la yaptığı iş birliği, sıra dışı müzikal ikna kabiliyeti­yle, Ariel gerçekten ilginç biri. Duyduğum kadarıyla

Ariel Pink olmaktan epey sıkılmış, ünlü olmaktan bunalmış. Uzun bir süredir cinsiyet kalıpların­ın dışında yaşıyor. Kendine kadın ya da erkek demiyor, toplumsal rolüne göre giyinmiyor.

Bence Ariel Pink'i sıra dışı bir modern zaman deneyimi olarak değerlendi­rmek en iyisi. Giydikleri, kendini ifade biçimi, müziği, hepsi bir araya geldiğinde ortaya çıkan şey olsa olsa bir 'deneyim' olur. Şaşkınlık ve hayranlıkl­a izlemeye devam ediyoruz Arielcim, sevgiler!

 ??  ?? 2019
Oddities Sadomies Vol.2 Ariel Pink
2019 Oddities Sadomies Vol.2 Ariel Pink
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye