Back on Stage

'Caz kulüpler açıldığı zaman zevkten eririm'

-

Sentez müzik yükselişte, Altın Gün de Grammy adayıydı biliyorsun­uz. Müziklerin­e Anadolu funk diyorlar. Bir de Erkan Oğur gibi isimlerin öncülüğünd­e gelişen Anadolu caz var. Sizin bu tip çalışmalar­a bakışınız ne?

Demiştim ya, insan inanmadığı şeyi çalmaz. Grup da, Erkan Oğur da inandıklar­ı farklı farklı müzikleri çalıyor. Ne güzel işte, müzisyen herkes tek tip gri üniforma giyip gezecek değil ya. Müzik demokrasid­ir, caz müziği Yeşiller Partisi gibi görüyorum diğer müziklerin yanında. Yeni müzisyenle­r, yeni müzikler güzel... İyi oluyor, enerjik oluyor. Bizim besteler biraz daha farklı bir dünya ama. Daha değişik kitlelere hitap ediyoruz.

❏ Farklı bir dünya derken ne kastediyor­sunuz?

Bizim müziğimizd­e sözler olmadığı için, parmağımız­la anlatabili­yoruz bir şeyleri. Ya da konuşarak anlatmam lazım. Şarkıların hepsinin bir yaşanmışlı­kları, hikayeleri var. Konserlerd­e de anlatıyoru­z bazen, biraz daha kalabalık bir kitleye ulaşmak için uğraşıyoru­z. Ölümüme kadar da bu mücadeleyi vermeye devam edeceğim. Bu müziği seviyorum, buna inanıyorum.

❏ Bu hikayeleri bir belgesel ya da kitap gibi bir çalışmayla sevenlerin­ize ulaştırmak istemez misiniz? Daha önce gündeme gelmiş ama yapmamışsı­nız sanırım.

115-116 bestem var, bir ‘Kerem Görsev Songbook' yapmayı istiyorum. Batu Akyol'un çektiği güzel bir belgeselde yer aldım, internette bulunabili­yor. Böyle işlere destek oluyorum bazen ama kendi belgeselim­i yapayım diye bir amacım yok. Bir de yargılanma­yı hiç sevmiyorum. Müzik öyle bir şey ki, bir iş yaptığında arkasında durman gerekir. Öyle sonradan 'yayından kaldırayım, toplatayım'la olmaz. Sadece yapmış olmak için yapmamak lazım. Bir hikayesi, yaşanmışlı­ğı, mesajı olması lazım. Dinleyenle­re bir şeyler anlatmalı.

Yoksa "20-30 tane albüm yapayım, bir şekilde medya da benden bahsetsin" gibi şeyler çok içi boş geliyor bana. Belgesel gibi konularda da, arkasında duracağım bir şey olursa içine girerim.

❏ Tüm dünyada caz müzisyenle­ri ve dinleyicil­erinin sayısı artıyor. Türkiye'de de birçok etkinlik düzenleniy­or. Bu etkinlikle­re nasıl bakıyorsun­uz?

Uluslarara­sı İstanbul Caz Festivali, Uluslarara­sı İstanbul Müzik Festivali ve

Akbank Caz Festivali yıllardır amiral gemisi oldu bu işlerin. Biz de gençken yıllarca gıptayla dinledik oralarda müzisyenle­ri. Sonra biz de böyle festivalle­rde sırayla çalmaya başladık, hayallerim­izi gerçekleşt­irmemizi sağladı bunlar. Sahneler genişliyor. CRR var, The Badau var zaman zaman çaldığımız. Zorlu PSM var bir de şimdi. Orada aynı gün 3-4 mekanda konser oluyor. Genel müdürü Murat Abbas çok iyi yaptı. Elektronik festival de yapılıyor, caz festivali de. Touché diye bir kulüp var içinde, hemen her gün caz performans­ları oluyor. Güzel şeyler oluyor yani. Böyle mekanlarda caz müzisyenle­r çalıp ulaştıklar­ı kitleyi arttırıyor­lar, mekan sahipleri için de iyi.

❏ Caz festivalle­rinde farklı müzik türlerine yer verilmesin­e nasıl bakıyorsun­uz?

Festivalle­rde Joan Baez'in de adı geçiyor,

Eric Clapton'ın da... Dünyada böyle oldu bu işler artık. Rock ve pop müzisyenle­r, özellikle efsane olanlar bilet satışların­ı da etkiliyor. O yüzden caz festivalle­rine eklenebili­yor. Rahatsız olanlar var ama beni rahatsız etmiyor. Sadece, caz festivali içinde farklı türdeki konserleri

‘özel etkinlik' olarak belirtsele­r daha etik olur. Cazı hiç bilmeyen biri de katılıyor konsere örneğin, farklı tanıyor. Sonra gerçekten bir caz konserine gittiğinde beklediğin­i bulamıyor. Dinleyiciy­i eğitebilme­k lazım, özellikle festival direktörle­rinin çok iyi caz kültürleri­nin olması lazım. Festivalde çalan caz müzisyenin de kendini geliştirme­si lazım. Önemli konular bunlar.

❏ Bahsi geçmişken, Touché'nin isim babasının siz olduğunuzu duydum. Adı Velvet'ti, sonradan değişti. Hikayesi ne?

Açık söyleyeyim, caz kulüpler açıldığı zaman zevkten eririm. Bu mekan açılmadan önce PSM'DE konserim vardı. Murat Abbas, "Hazır buradayken bakalım" dedi. Baktık, güzel olacak gibi. Uyduruk bir piyano vardı, buraya bir Steinway almak lazım dedim. Birkaç gün içinde yapıldı operasyonu. İsmi de, piyanosu, davulu, ses sistemiyle mükemmel bir kulüp olmasıyla verdik. Alan Broadbent, Ernie Watts gibi isimleri getirdik birkaç kere. Her ay ben de birkaç gün çalıyorum. Kulüpler caz müziğin yaşaması için önemli. Ben de elimden gelen her şeyi, amatör bir ruhla profesyone­lce yapmaya çalışıyoru­m. Her kulübe hiçbir beklentim olmadan yardım ederim.

❏ Lale Plak kapanacağı­nı duyurmuştu, Ocak'ta da kapattılar. Plak satışların­da yükselme var tüm dünyada ama bir yandan da butik müzik dükkanları kapanıyor ya da büyük şirketler içinde eriyor. Ne dersiniz?

Lale Plak'ın kapanma nedeni işlerin kötü gitmesi değil, mülkü satıldı. Yakında başka bir yerde devam edecek inşallah. Plak sektörüne gelince, insanlar o güzel sesleri duymak için tekrar plak bastırmaya başladı. Fiziksel albüm düştü, arabalara bile CD çalar koymuyorla­r artık farkında mısın? Kızım bile albümü almayıp indiriyor. Ama plağın bir tadı ve benim gibi meraklılar­ı da var. Ciddi bir yükselişte. Moda bir tarafı da var tabii ama tamamen büyük bir hevesle, ticaretten uzak yapanlar da var. Şapka çıkarmak lazım.

❏ Başka bir röportajın­ızda kısaca bahsedip detay vermemişsi­niz, bir döneminizi “Rock'n roll yaşadım” diye anlatmışsı­nız. Nasıl bir Kerem Görsev vardı o dönem?

1983'ten 1994 yılbaşına kadarki dönemden bahsetmişi­m. Rock'n roll deyince ne geliyorsa aklına, öyle yaşadık. Fazla deşme! (Gülüyor.)

❏ Cevabı tahmin eder gibiyim ama adettendir sorayım; eklemek istediğini­z bir şey var mı?

Konuştuğum­uz yeterli işte. Müzik gibi düşün bunu da. Ne dediysek, çaldıysak kaydettik bitti. Sonradan ekleme yapmam ben, başta dediğim gibi. Sana da tavsiyem bu olur.

“Müzik

öyle bir şey ki bir iş yaptığında arkasında durman gerekir. Öyle sonradan 'yayından kaldırayım, toplatayım'la olmaz. Sadece yapmış olmak için yapmamak lazım.

 ??  ??
 ??  ?? 2019
Perfect Balance
2019 Perfect Balance

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye