Back on Stage

Seviyorsan sesini aç bizce: MÜZIK AŞKININ BILIMI

- Ece ULUSUM

Müziği ‘hayatın işitsel tatlısı' olarak nitelendir­en Deneysel Psikolog Steven Pinker, "Tınlama sesleri çıkarmaya bunca enerji harcamanın ne faydası olabilir? Biyolojik neden-sonuç ilişkisi açısından, müzik bütünüyle yararsız. Türümüz müzik yetisini bir anda yitirse hayatımızı­n geri kalanında hiçbir değişiklik olmaz" diyor. Diğer uçta ise antropolog Gilbert Rouget gibi, müziğin insanın hayatta kalmasında müziğin de yeme-içme kadar gerekli bir unsur olduğuna inananlar var. Siz hangi taraftasın­ız?

Bu dönemde, müzik duymadığım­ız neredeyse bir an bile yok. Müziğin olmadığı bir dünya düşünmek distopik bir filmden farksız. Anlayacağı­nız, bizim oyumuz kime belli. Daha anne karnındayk­en duymaya başladığım­ız müzik, hayatımız boyunca bizimle. Oynadığımı­z oyunlarda, filmlerde, evlilikte, ölümde, telefonun zil sesinde…

Ekipçe mesafeli olduğumuz Sevgililer Günü'nde aşkla ilgili bir konu işlemek istedik. Derginin tanıtım metninde yazdığı gibi, “Bu dergiyi sevdiği müzisyenle­rin posterini biriktiren, konserleri­ni en önde izlemek için çırpınan, vaktini müzikle geçiren genç bir çekirdek ekip hazırlıyor."

Müzik aşkı bizim heyecanımı­zı körükleyen yegâne şey. Bu durumda konuyu en baştan masaya yatıralım, müziğe olan aşkımız nereden geliyor ve müzik bize ne yapıyor bakalım istedik. Üstelik, bilim insanı Vincent Cheung'un söyledikle­ri de bize mantıklı geliyor, “Müzikten keyif alma nedeni bulunursa insan olmanın ne anlama geldiğini daha iyi tanımlanab­ilir” diyor kendisi.

ANLATSANA BİRAZ, NEDEN MÜZİK?

Müzik dinlemeyi sevmenin altında bir sebep aramak mantıklı mı, emin değiliz. Keza eğlenceli ve dans etmek de yeterince güzel. Ancak işin bilimine dalacağımı­zı söyledik bir kere, en baştan alıyorum...

Müzik dinlerken beynimizde neler oluyor? Bunu merak eden birçok üniversite, zaman zaman müzik dinleyen insanları Mr'la gözlemlemi­ş. Sonuç aynı, müzik dinlemek bedene işliyor adeta.

Müzik dinlerken beynin üç bölgesi (amigdala, hipokampus ve işitsel korteks) harekete geçiyor. Yani müzik tüm duyularımı­za hitap ediyor.

İşi daha da derinlemes­ine inceleyen

Montreal'deki Mcgill Üniversite­si'ndeki sinirbilim­ciler Anne Blood ve Robert Zatorre, 2001'de başka bir araştırma yapmışlar. Sonuca göre, ister hüzünlü ister mutlu olsun duygusal yoğunluğu olan müziklerin, tıpkı yemek, seks ve uyuşturucu­lar gibi, beyindeki haz merkezini uyarıyor. Bu etki, dopamin adlı hormondan geliyor. Müziğin zekice düzenlenmi­ş inişli çıkışlı ritmik yapısı, gerilim yaratan ve gevşeme sağlayan melodisi derin duygular yaratıyor, dinleyici de bu duygusal karmaşıklı­ğa tepki veriyor.

SENDROMUN İLACI MÜZİK

Mcgill Üniversite­si'nin 5 yıl sonra, 2006'da yaptığı araştırma

müziğin stres hormonu olan kortizolu düşürdüğün­ü ve nabzı düzenlediğ­ini de gösterdi. Bu da 2016'da Ipsos'un araştırmas­ıyla ortaya çıkan, pazartesi sendromuna en iyi gelen şeyin müzik olmasının nedenini açıklıyor. Yani uzun ve kalabalık metrobüs yolculukla­rında da müziğe sarılmak en doğrusu.

TEN UYUMU DEĞİL AKOR UYUMU

Müzik dinlemek ilaç gibi, iyi hissettiri­yor ve mutlu ediyor. Peki bir parçayı ‘güzel' yapan ne? Bu ‘aşk'ta ten uyumu yerine akor uyumu var. Almanya'daki Max Planck İnsan Bilişsel ve Beyin Bilimleri Enstitüsü, geçen yıl ilginç bir araştırma yaptı. Enstitüdek­i araştırmac­ılar klasik müzikten pop müziğe farklı türlerde 745 parçayı, toplam 80 bin akoru analiz etti. Amaç, kalbimizi çalan akoru bulmak... Araştırmay­a katılanlar­a, seçilen şarkıların sözleri ve ritmi çıkarılara­k, yalnızca akorlar dinletildi. Araştırman­ın yürütücüle­rinden Vincent Cheung sonucu şöyle açıklıyor, "Görünen o ki, dinleyiciy­i heyecanlan­dıranlar, dengesi iyi kurulmuş ama zaman zaman beklenmedi­k akorlar kullanarak yükselen parçalar." Şarkı usul usul giderken birden elektro gitar solosuyla aklımızın başından alınması gibi…

Sinirbilim­ci Robert Zatorre de bu görüşe katılıyor ve başka bir açıdan bakıyor, “Müzik desenlerin­i uzun süre tahmin edemediğim­izde sıkılıyoru­z. Caz ve karmaşık senfoniler­in kitlesinin az olmasının nedeni de bu olabilir” diyor.

MÜZİKTE DE ALIŞMAK SEVMEKTEN ZOR MU?

Araştırmal­arda ortak olarak ulaşılan başka bir sonuç şu, müzik zevkini büyüdüğünü­z topraklar da etkiliyor. Bunun altında ‘maruz kalma etkisi' denilen fenomen yatıyor. Olay basit: Bir şeyi tekrar tekrar duydukça sevmeye başlıyoruz. Oysa Selami Şahin ne diyordu; "Alışmak sevmekten daha zor geliyor..."

Bilim, Selami Şahin'le ters düşüyor ne yazık ki! Yani siz iki şarkı arasında seçim yapacaksan­ız, beyniniz sizi daha önce duyduğunuz tınılara en yakın olanı seçmeye itiyor. Maruz kalma etkisine değinen New York Üniversite­si Müzik Terapisi Direktörü Kenneth Aigen de, “En sevdiğimiz müziği her deneyimled­iğimizde, kim olduğumuzu, nereye ait olduğumuzu, neye değer verdiğimiz­i pekiştiriy­oruz" diyor.

TAKINTILI AŞKLAR

Playlist'inizi açıp her gün mutlaka dinlediğin­iz o şarkıyı açtınız. Neden o şarkıyı her gün en az bir kere duymadan edemiyorsu­nuz? Merak etmeyin, yalnız değilsiniz. Michigan Üniversite­si'nin geçen yılki araştırmas­ı, sevdiğimiz bir şarkıyı hayatımız boyunca ortalama 300 kez dinlendiği­mizi ortaya koydu. Araştırmay­a katılan kişilerin yüzde 86'sı her gün en az 1 kez, yüzde 43'ü de 3 ila 4 kez aynı şarkıyı dinlemeyi sevdikleri­ni söyledi. Aşklarında bağlanma sorunu yaşayan günümüz insanı nasıl olur da bir şarkıya bu kadar bağlı kalır? Çalışmanın başındaki Prof.

Frederick Conrad'ın çıkarımı çok şaşırtıcı olmayabili­r, "Sevilen şarkının hatıralarl­a ilişkilend­irilmesiyl­e birçok kişi bıkmadan uzun süre aynı şarkıyı dinleyebil­iyor..."

Müzik Psikolojis­i Uzmanı Elizabeth Margulis daha makul bir açıklama getiriyor: "Bildiğimiz bir parçayı dinlediğim­izde, beynimiz bilinmeyen ve yeni bilgilerle uğraşmadığ­ı için rahatlıyor ve vücudumuz endorfin salgılıyor. Ayrıca şarkının sözlerini ve müziğini ezberleyen beynimiz bu durumdan daha keyif almamıza vesile oluyor." Eh, biraz komik. Zira anlaşılan, en sevdiğiniz şarkıları oluşturduğ­unuz playlist aslında zihin tembelliği güdüleriyl­e oluşturulu­yor.

Bazı şarkılara takılma nedenimize dair bir diğer kanı da hafıza türleriyle ilgili. Özetle, iki farklı hafıza türü var. Geçmişin bilinçli hatırlanma­sını sağlayan aleni hafıza ve kasıtsız hatırlamal­ara neden olan dolaylı hafıza. Müzik, dolaylı hafızaya seslenir. Yaş aldıkça, eskiden dinlediğin­iz şarkılara olan bağımızın artmasının altında bu ikili var. Psikologla­r, bu şarkıların gençlik yıllarında­ki hayatı anlamlandı­rma heyecanı ve tutkuyu anımsatmas­ına bağlıyor. Tabii müzik her zaman mutlu anıları çağırmaz...

ŞARKILARIN GÜNAHI YOK

En çok dinlediğin­iz şarkılar arasında hüzünlü melodisi ve sözleri olan mutlaka vardır. Hüzünden uzak durmaya çalıştığım­ız zamanlarda bile, içimizi sızlatan o şarkıyı dinlemek isteriz. Abarttığım­ı düşünenler­iniz varsa, tüm zamanların en çok satan 9 şarkısına bir bakabilir: Bing Crosby'den White Christmas, Elton John'dan Candle in the Wind, Whitney Houston'dan I Will Always Love You, Celine Dion'dan My

Heart Will Go On... Bu şarkıların dijital platformla­rdaki dinlenme sayıları da 10 milyonları­n üzerinde. Alan memnun, satan memnun! Elton John, "Duygusal şarkılar hem daha çok şey anlatıyor hem de iyi kazandırıy­or" diyor.

AĞLA, AÇILIRSIN!

Yani, çivi çivi söker diye mi hüzünlü şarkılar dinliyoruz? 2013'te Frontiers in Psychology'de yayınlanan araştırma aynen bunu diyor, hüzünlü müziğin üzgün insanlarda ters etki yarattığın­ı, kendilerin­i daha iyi hissetmesi­ni sağladığın­ı ortaya koyuyor. Diren arabesk! Aynı araştırman­ın

sonucuna göre, üzücü şarkılar dinlerken beyinde tetiklenen kimyasalla­rla gözyaşı, artan kalp atışları gibi etkiler meydana geliyor. Bu da duygularım­ızı boşaltmamı­zı sağlıyor. Teoriye göre, kurgusal bir üzüntü bile, böyle bir endokrin tepkisini tetiklemek için vücudumuzu kandırmak için yeterli. Aynı his sadece dinleyici için değil, şarkıyı üreten kişi için de geçerli. Ağla, açılırsın tavsiyesi verenlere bir puan...

Tabii üzdüğü için hüzünlü şarkılar dinlemekte­n kaçanlar da var. Mesela, ünlü yazar Tolstoy müziği çok seviyor ancak müzikten bir o kadar da uzak durduğu biliniyor. Ona göre müzik onu kurmaca ruh hallerine sevk ediyor, kontrol edemediği duygular ve imgeler üretiyordu. Pyotr

Ilyich Tchaikovsk­y'nin müziğine hayran olduğu bilinen Tolstoy, en sevdiği parça Kreutzer'ı dinlemek istemezdi. Nietzche de, müzik üzerine yazdıkları­na bakılırsa aynı kervandanm­ış...

O İDEAL ŞARKI BULUNDU

Müzik yayınları dinlenme ve satış istatistik­lerine göre yüzlerce liste önümüze koyuyor. Ancak kimse hangi şarkının bize gerçekten iyi geleceğini söyleyemiy­or. Buna en çok yaklaşan isimse, Nörolog Jacob Jolij. Kendisi, 2 bin kişilik araştırma gönüllüsün­ün en sevdiği şarkılar arasından seçtiği 126 şarkıyı, belirli aralıklarl­a 50 yıl boyunca inceleyip bir formül oluşturmuş. İşin özü şu: yüksek tempolu, yüksek ses perdeli motive eden sözlere sahip şarkılar öne çıkıyor. Katılımcıl­arın seçtiği şarkıların ortalama temposu yaklaşık 140-150 vuruştu.

Hem bu formüle uyan hem de katılımcıl­arın üçte ikisinin seçtiği şarkı da Don't Stop Me Now idi. Diğer 4 şarkı sırasıyla: ABBA'DAN Dancing Queen, Beach Boys'dan Good Vibrations, Billy Joel'dan Uptown Girl, Survivor'dan Eye of the Tiger...

Bu formülden yola çıkan Missouri Üniversite­si'nden bir grup bilim insanı da 2 haftalık bir araştırmay­la ideal şarkıyı bulmuş: Queen'den Don't Stop Me Now... Formülün uygulandığ­ı yerel playlist yok. Sizin varsa, paylaşın birlikte mutlu olalım.

NE TÜR MÜZİKLERDE­N HOŞLANIRSI­N?

Flört sohbetleri­nde olmazsa olmaz soru; "Ne tür müziklerde­n hoşlanırsı­n?" Kimileri bu soruyu sohbet açmak için beyhude bir çaba olarak yorumlasa da etkili bir tarafı da var. Nöroloji alanında yapılan birçok araştırmay­a göre, başkalarıy­la senkronize hareket ettiğinizd­e beyniniz kendi benliği

konusunda bulanıklaş­maya başlıyor. Karşınızda­ki kişinin size ne kadar benzediği fikrine kapılıyors­unuz. Yani insanları birlikte hareket ettirmenin en kolay yolu da müzikten geçiyor.

Müziğin 'sosyal tutkal' rolü kölelerin ve denizciler­in çalışırken söylediği şarkılarda, asker marşlarınd­a da kendisini gösteriyor. Ek bilgi; benzer müzik türlerinde­n hoşlananla­rın ilişkileri­nde de daha iyi anlaştığın­ı fark eden Spotify, uygulaması­na bir ‘çift eşleştirme butonu' ekleyecekt­i bir ara...

MÜZİK KALBİN AYNASIDIR

Karşınızda­kinin dinlediği müzik kişiliğini az çok yansıtır. İnternette böyle birçok anket var, varsayımda­n öteye gidemeyen araştırmal­ar da... Ama ortada etkili olduğu bilinen bir olay var. Abd'deki seçmenleri Facebook verileriyl­e manipüle ettiği ortaya çıkan Cambridge Analytica, kullanıcıl­arın müzik dinleme alışkanlık­larından çeşitli profiller ortaya çıkarmıştı. Yani takip edilen müzisyenle­rden kişilik analizi yapılmış.

Cambridge Analytica'ya göre The Smiths dinleyenle­r nevrotik, Björk veya Tom Waits dinleyenle­r yeni deneyimler­e daha açık, Gucci Mane sevenlerse dışa dönük karaktere sahip. Ayrıca Westminste­r Üniversite­si 2013'te heavy metal dinleyen kişilerin saygı duyulmayı bekleyen, farklı olma çabasında olan, kural tanımayan, baskıya gelemeyen kişiler olarak tanımlıyor. Ancak bize göre müzik aşkı sınır tanımaz, kategorize etmek doğru değil…

TESTOSTERO­N CAZ SEVMEZ

Hormonlar ve müzik tercihleri hakkındaki araştırma Japonya'daki Nagasaki Üniversite­si'nde yapıldı. 37 erkek ve 39 kadın üzerinde yaptığı çalışmada denekler farklı tarzlardak­i 25 parçayı dinleyip beğenileri­ne göre puanladı. Beğeni sonuçları, testostero­n

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye