KANAL İSTANBUL VE YARIMBURGAZ MAĞARALARI
Şu sıralar hepimizin gündemindeki önemli bir konu Kanal İstanbul projesi. Bu projeyle Karadeniz ve Marmara Denizi'ni birbirine bağlayacak yapay bir su yolu oluşturulması planlanıyor. Kanal projesiyle ilgili eleştirilebilecek çok şey olsa da ben, kültür mirasımıza verdiği zarara odaklanacağım. Belirlenen güzergahtaki 25 tescilli kültür varlığından biri olan Yarımburgaz Mağaraları'ndan bahsedeceğim.
Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden olan Yarımburgaz Mağarası, 2001 yılında 1. Derece Arkeolojik-doğal Sit Alanı statüsüne alınmış. Paleolitik Çağ'a ait önemli veriler sunmasıyla sadece Türkiye için değil, dünya tarihi açısından da oldukça önem taşıyan bir yer. Hatta mağaranın Avrupa kıtasının yerleşiminde önemi olabileceği söyleniyor.
İçinde mağara ayısı dişleri ve iskelet parçaları, çanak çömlekler, çakmak taşı aletler gibi buluntular ortaya çıkarılan pek çok dehliz ve oda bulunuyor. Benim de en çok mağara duvarlarında bulunan kırmızı kille yapılmış üç tekne resmi dikkatimi çekti. İkinci büyük salonda bulunan teknelerden kürekçili figür en eski tarihlisi. Bu resimlerin Tunç Çağı'ndaki Giritli gemici tüccarları tasvir ettiği düşünülüyor. Eskiden fırtınalı havalarda teknelerin sığınmak için Küçükçekmece Gölü'ne girip yüklerini Yarımburgaz Mağarası yanında boşalttıkları ve resimlerin mağaranın bu sığınak veya depo olarak kullanıldığı dönemden kaldığı biliniyor. Mağaraya doğru uzanan dere ağzı dolunca bu işlev ortadan kalkmış.
Geçtiğimiz yıllarda Leyla ile Mecnun ve Muhteşem Yüzyıl gibi dizilerin bazı bölümlerinin çekimlerinde kullanılmış ve hatrı sayılır tahribata uğramıştı. İstanbul Bienali'nde de Phillip Zach'ın Çifte Ağızlı isimli videosunda içerideki çöpleri görüyorduk.