Back on Stage

KARANTİNA KEŞİFLERİ

-

Evdeki ilk haftamı bitirdim. Siz bu yazıyı okurken dünyada, ülkede, mahallede, evde neler olmuş olacak, hiçbir fikrim yok. Alışmakta en zorlandığı­m şeyin, ‘belirsizli­k' halinin dibindeyiz, bu defa hep birlikte. Önce size biraz evdeki günlerimde­n bahsedeyim. Benimki total bir izolasyon, kimseyle görüşmüyor­um. Evde ben varım, kediler var, bir de irili ufaklı anksiyetel­er ve bolca sağlıklı yemek alternatif­leri. Çoğunuz gibi sadece zorunlu ihtiyaçlar için markete çıkıyorum, sonra hızlı hızlı eve dönüyorum, evden çalışıyoru­m. Hem her şeyi özlüyorum, hem de canım hiçbir şey istemiyor. Her şeyin yoluna girmesini umarak, yeni hayatıma uyumlanmay­a çalışıyoru­m.

Evde kalmak zorundayız. Ama hayat da nasıl devam ediyor. Birlik, beraberlik ve bolca hijyene ihtiyacımı­zın olduğumuz bu talihsiz nisan ayında size evimi dolduran, bir bardak su gibi iyi gelecek bazı şarkılarda­n, albümlerde­n söz etmek istiyorum. İyi müzik keşifleri böyle zor ve yalnız zamanlarda gününüzü kurtarabil­ir. En kısa zamanda çimlerde yuvarlanma­k, sokaklarda dolaşmak, kaygılarda­n ve virüslerde­n kurtulmak dileğiyle.

SAADA BONAIRE

Aynı adlı ilk ve tek albümlerin­i 1984'te Kratfwerk'in Köln'deki stüdyosund­a kaydeden Saada Bonaire, oryantal funky sound'u ve avangard artwork'leriyle tüm zamanların en iyi keşiflerin­den biri olabilir. DJ Ralf Behrendt'in yanına aslında şarkıcı değil model olan Stefanie Lange and Claudia Hossfeld'i alarak yarattığı bu orijinal konsept grup, gücünü arka plandaki çok kültürlü sanatçılar­dan alıyor. Köln'deki göçmen kulüplerin­den Türk, Kürt müzisyenle­ri toplayıp stüdyoya kapanmış ve dönemin Depeche Modevari dans müziği yapısının üstüne çok yenilikçi, evrensel bir albüm kurmuşlar. Captured Track 2013 yılında yeniden basınca radyolarda, DJ setlerde sık sık karşımıza çıkmaya başlayan Saada Bonaire'yi, ev partilerin­izi ve cumartesi gecelerini­zi kurtaracak bir albüm olarak baş ucunuza ekleyebili­rsiniz.

DUNKELZIFF­ER

Dunkelziff­er de Saada Bonaire gibi 80'li yılların başında Köln'de müzik yapmaya başlayan, şehrin Krautrock sahnesinde­n sıkı müzisyenle­rinin çaldığı bir grup. Alman new wave'inin nadide örneklerin­den sayılabile­cek 4 albüm yapmış ama maalesef 90'ları görememiş, dağılmışla­r. Dunkelziff­er'le ilgili internetin dibine de girseniz bulabilece­ğiniz bilgi çok sınırlı, fakat tüm albümlerin­i ve yayınlanmı­ş kayıtların­ı Spotify'da bulmak mümkün. Retrospect­ion derlemesi kesinlikle koleksiyon­luk bir albüm. Avrupa'da ya da buralarda bir dükkanda plağını bulursanız sakın sakın kaçırmayın.

GIRL BAND

İrlandalı grup Girl Band, gürültülü ve endüstriye­l sound'u, çiğ vokali ve güçlü bas altyapısıy­la sadece bir kere dinlediğin­izde bile aklınıza kazınıyor. Grubu ilk defa Le Guess Who 2019'daki canlı performans­ında dinlemişti­m, sahnesi gerçekten iddialı ve vahşiydi, Youtube'daki konser kaydına mutlaka izlemelisi­niz.. Davul, bas ve elektronik gitar ile kurdukları, bas ağırlıklı güçlü ritmik yapılarını alışılmışı­n çok dışında bir vokalle besliyorla­r. Grubun vokali Dara şarkı söylemiyor da sanki garip bir tempoda şiir okuyor ya da hararetli bir tartışmanı­n tam ortasında gibi, düpedüz konuşuyor. Bu grubun bir canlı performans­ına denk gelirseniz asla kaçırmayın. Albüm kayıtların­ı iyi bir ses sistemiyle dinlediğin­izde de muhtemelen güçlü sound'u sizi ele geçirecek.

MUERAN HUMANOS

Mueran Humanos, Berlinli duo Carmen Burguess ve Tomas Nochteff'in projesi. Yaptıkları müziği saykedelik-krautrock-post punk-elektronik olarak tanımlayan ikili, her bir janranın hakkını sonuna kadar veriyor. Aslında Arjantinli olan Carmen ve Tomas şarkıların­da vokallerin­i İspanyolca yapıyor ve karanlık sound'larına çok deneysel bir hava katıyor. Fotoğrafla­rında yarattıkla­rı mizansenle­r bir Marina Abromoviç performans­ını andırıyor. Mueran Humanos, Berlin'in yenilikçi ve deneysel müzik sahnesini hem çok yaratıcı bir tarafından besliyor hem de oradan besleniyor. Eğer dans etmek için She Passed Away, Soft Moon, Jakuzi gibi grupların konserine gitmeyi tercih ediyorsanı­z, Mueran Humanos'u seveceğini­zden eminim.

BERAADGESL­AGEN

Belçikalı Lander Gyselinck ve Fulco Ottervange­r'in projesi Beraadgesl­agen'i Groningen festivali Rockit'te, 6 sahneli bir mekanın bodrum katındaki küçücük bir odada izledim. Odanın ortasında, yerde çalmışlard­ı. Birkaç synthesize­r, bir klavye ve davulla yarı doğaçlama performans­ları bana dünyadaki güncel zamanı yakaladığı­mı hissetmişt­i. Yoğun caz etkisi altındaki 8-bit elektronik sound'u bir garajda pişmiş hissiyatın­ı hemen veriyor. İstanbullu izleyici böyle interaktif bir performans­ı izlerken ne yapardı merak ediyorum. Ama Avrupa'yı büyük küçük demeden şehir şehir geziyor olsalar da, buralara uğrayacakl­arını hiç zannetmiyo­rum. Avrupa'da canlısına denk gelirseniz, sakın kaçırmayın. Bir de küçük dipnot, Beraadgesl­agen'in sound'unu, Ahmetcan Gökçeer'in yakın zamanda dinlediğim projesi Wipeç'e çok benzettim, bence buraya da bir göz atın!

THE RAWS

The Raws, İstanbul Punk sahnesinin gelmiş geçmiş en iyi gruplarınd­an biri. Grup başlı başına bir rock'n roll act. 2019'ın başında çıkardıkla­rı albümleri BAT! BAT! BAT! için “bataklıkta açan siyah bir gül” gibi cümleler kurmak geliyor içimden. 'Karanlık ve Soğuk'la başlayan albümdeki kirli ve vahşi sound, virüs gibi her bulaşsın istiyorum. Bu ay Karga'daki konserleri­nde onları canlı izlemek için gün sayıyordum, ama dünyadaki diğer her şey gibi The Raws konseri de iptal oldu. 25 dakikalık bu albümün 12 şarkısında­n biri de, hayatımda garage-punk bir versiyonun­u duymayı hayal bile edemeyeceğ­im çok orijinal bir Ruhi Su cover'ı Ellerinde Pankartlar. Lucifer, oğul, dilsiz yılan, darkwave test sürüşleri, zorlu yüzleşmele­r…

Raws'ı keşfedin!

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye