AKIL TUTULMASI: KARANTİNA
Nasıl bir girizgah yapacağım karar vermem zaman aldı. Aslında şu an içinde bulunduğum durumu anlamak da oldukça zaman aldı. Şuursuzluktan değil, diğer yandan şu an his ettiklerime vâkıf değildim. Öğreniyorum. Kimim, neyim, neden, nasılım, neredeyim? 5N 1K sorularını zamanında muhabirken bilir kişilere yönlendirirdim, şimdi ise kendime sordukça, yanıtlarını sindirmem gerçekten uzun sürdü. Kendimi akıllı sandığımdan değil, kalbimin ve ruhumun bocalamasına şahit olurken çektiklerinden şaşkınım. Tutuldum...
18 yıldır tek hayalim vardı. Katolik sanatında uzmanlaşıp Vatikan Müzeleri'nde ürettiğim projeleri uygulayabilmek. Vatikan Müzeleri'nin ilk ve tek kadın direktörü Barbara Jatta'nın ekibinde yer alıp, dinlenmek için arşivlere kaçabilmekti. Hayat beni bir şekilde Roma'ya getirdi. Binbir zorluk, çelişki ve hayat mücadelesiyle. Felsefe eğitimimden yıllar geçtiğinde Sanat Kuramı ve Eleştiri yüksek lisansımı kazandım. 1 ay sonra babamı kaybettim, üzüntünün hırsıyla okulu dereceyle tamamladım. Çağdaş Sanatta Mekan ve Aura: Papa Francesco’nun Desteklediği Etkinliklerde Kutsallık ve Dünyevilik üzerine yaptığım tezimi iki buçuk yılda bitiremedim. Şanslarla devam eden YÖK haklarımı dibine kadar kullanıp bir meditasyon sonucu tek bir soru ile aydınlanma yaşayıp bir buçuk ayda 180 sayfa olarak tamamladım. Karşıma çıkan bir master programının formuna rastlayıp aman doldurayım eğlence olsun dedim. Tam 6 ay sonra programa kabulüm için arandım bir de burs kazandım. Neler oluyor? Şeytanın bacağını kırdık da biz mi fark etmedik derken 1 ayda karar verip Türkiye'deki tüm yaşamımı askıya alarak radikal bir kararla Roma'ya yerleştim. Yerleşir yerleşmez zorunlu tecritle dört duvara hapis oldum. Hayal neydi gerçek neydi? Hayatın benden alacağı mı vardı?
Bizim nesil, yani 80'ler nesli bir başka büyüdük. Tam arada, ne yeni neslin özgüveniyle ne de eski neslin cesaretiyle. Hem aile sevgisi, sokakta geçen çocukluk, hem de teknoloji diye aşan bir insan üretimi şaheserin kendimizle yüzleştirmesine şahit olduk. Tam arada. İnternete bağlanırken eternet kablosundan çıkan "dıt dıt" arama sesleri hâlâ kulağımda. Anlayacağınız her iki taraftan da nasibimizi aldık, alıyoruz. Mutluluk ne, sahip olmak ne, hırs ne, gelecek ne, kaygılar nerede, kalbim nasıl? Sanıyorum deneyimin farkındalığıyla birlik içinde ama bir o kadar yalnız büyüyen acıklı bir nesil hikayemiz var. Tabii ki o kadar dramatik değil, şu an hâlâ karantinadayım, azıcık anlayış rica ediyorum. Gerçekten bana bir tokat gibi gelen objektif olmanın haklı gururunu yaşıyorum. Bir yandan da bir özeleştiri olarak kabul ederseniz memnun olurum. Biz kendimizi bulmaya başladığımız zaman spiritüel çalışmalar, bireysel farkındalık kavramları yavaş yavaş 20. yüzyılı bitirirken zihinlerimizde yerini almaya başladı. 80 nesli ne kadar farkında olabilirdi, bazı duygulara ve bilgilere yasaklı