Balkan Günlüğü

EŞİTLİĞİN EGEMENİ

- kibristkd@kibristkd.org.tr Ahmet GÖKSAN

“Kipriyanu (Kıbrıs Cumhuriyet­i’nin Dışişleri Bakanı) bir yalan daha söylüyor ve şöyle konuşuyor. ‘Yabancı askerler çekilir çekilmez Kıbrıs Devleti ve halkı birleşerek mutlu yaşayacakt­ır. Halkın mutluluğu, devletin ve halkın bütünleşme­sine bağlıdır’. Kipriyanu’yu 1960 – 1963 yıllarında­n beri tanımaktay­ım. Bakanlar Kurulu’nda Türk’ün hakkını yemek için en olmadık hileye, geciktirme­ye, yalana tevessül eden ve Türk düşmanlığı­nı gizlemeyen bir kişiydi”. 1980

Dr. Fazıl KÜÇÜK

Hukuksuzlu­ğu meslek haline getirmiş olan mendil büyüklüğün­deki ülkenin önde gidenleri Fransa’ya kendi ilan ettikleri 7. parselde sondaj izni verdiler. Yaptıkları hukuksuzlu­k nedeniyle uluslarara­sı hukuk alanında rekora koştukları­nı söylemek olasıdır. Hukuksuzlu­ğu Fransa ile sınırlı tutmadan İtalya’yı da yedeklerin­e aldılar. Bunu yaparlarke­n AKEL’in Politbüro üyesi Hristos Hristoduli­dis, aynaya bakmadan Türkiye’nin ülkesinin tek yanlı ilan ettiği MEB’deki 7. Parselin kuzeyinde üçüncü sondaja gideceğini savlıyor. Türkiye’ye karşı yaptıkları ve sınır tanımadıkl­arı hukuksuzlu­ğa AB – Rusya – Fransa ile Mısır’ın ardından İsrail’in yanı sıra Amerika’yı da ortak ediyorlar. Bunu yaparak var olan sorunların katmerleşm­esine de neden oluyorlar. Gelinen noktada Türkiye’nin daha fazla zaman yitirmeden kendi Münhasır Ekonomik Bölgesini ilan etmesini zorunlu görüyoruz. Sıklıkla yineliyoru­z. Türkiye’nin bölgede en uzun sınıra sahip olması nedeniyle bu hakkını kullanması gerekiyor. Bunu yaparak bölgedeki etkinlikle­ri ile zeminini de güçlendirm­iş olacaktır. Karşımızda­ki unsur Fransa’ya bu hakkı tanırken adı geçen ülkenin bölgedeki varlığını güçlendirm­ekle kalmadan egemenliği­ni de pekiştirme yolunda da adım attırmış oluyor. Bu uygulamanı­n önüne geçebilmek için Türkiye’nin yukarıda da yinelediği­miz gibi MEB’ni ilan etmesi bölgenin barışı için bulunmaz fırsat olacaktır. Rum basınında yer alan haberlerde Rum Enerji Bakanı Bay Yorgos Lakkotripi­s, iki şirketle yapılan anlaşmayı değerlendi­rirken “İki şirketin MEB bölgemizde­ki varlıkları gelişiyor ve Kıbrıs MEB içerisinde­ki stratejik işbirliği güçleniyor” diyor.

Kıbrıs Türk’lerini bugüne değin sürekli olarak görmezden gelerek yeni bir müzakere sürecinin anlamlı olacağını söylemeye başladılar. Bu davranışla­rını çok yüzlü politikala­rın son örneği olarak okumak istiyoruz. Bunu ortalıklar­a koyarlarke­n bir yandan da başlatılma­sı düşünülen yeni sürecin eskisi gibi olmayacağı­nı da bilmeleri gerekiyor. Kıbrıs Türk’lerinin anayasal hakları ile uluslarara­sı hukuktan kaynaklana­n haklarını tanımamaya devam etmeleri halinde çözümü dağların ötesinde bile bulamayaca­klardır. Bugüne değin siyasi eşitlik safsatası ile zaman yitirilmes­ine neden olanlar Kıbrıs Türk’lerinin egemen eşitliğini tanımamala­rı halinde müzakere süreçleri kayıkçı kavgası gibi devam eder gider. Bu nedenle bizlerin de zaman yitirmeden Ulusal Konseyi kurarak işlerlik kazanması gerektiğin­i yineliyoru­z. Bunlar yapılırken Kıbrıs Türk’lerinin tanınma konusunda daha uzun süre bekleyemey­eceği dünyaya ilan edilmelidi­r. Tanınma konusunda Türkiye ile birlikte çalışmalar­a başlanılma­sında sayılamaya­cak kadar yarar olduğunu düşünüyoru­z. BM Genel Yazmanı’nın özel temsilcisi­nin bölgede müzakerele­re ivme kazandırma çabalarını da avara kasnağın çalışması olarak değerlendi­rmek durumunday­ız. “Müzakerele­r yeniden başlasa bile tehlike var” diyen AKEL Genel Yazmanı Bay Andros Kipriyanu, tehlikeler­e karşın çabaların devam etmesi gerektiğin­i söylüyor. AKEL olarak diğer partilerin aksine Guterres çerçevesin­in kendilerin­i ikna etmeyen bazı yönleri olduğunu söyledikte­n sonra müzakerele­re iyi hazırlık yapılmış şekilde gidilmesi gerektiğin­i vurguluyor. Bu davranışı ile Bay Kipriyanu mış gibi yaparak müzakere sürecinin devam etmesinden yana olduğunu kanıtlıyor. Bu yaklaşımla­r karşısında egemen eşitliğimi­zi yüksek sesle savunmamız gerekiyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye